30 Kasım 2019 Cumartesi

CanovateGroup, Data Center Expo Eurasia 2019 Fuarında....




HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


CanovateGroup, Data Center Expo Eurasia 2019 Fuarında....


CanovateGroup, 28 Kasım ile 1 Aralık 2019 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde düzenlenen Data Center Expo Eurasia 2019 Fuarı’na katılıyor. Ar-ge ve inovasyon odaklı global bir şirketler grubu olan CanovateGroup, ITerra DC (Tümleşik Veri Merkezi), Mini Veri Merkezi, Front Cooler, Adyabatik Soğutma Santrali, Inorax-ST Dikili Tip Kabinet, Chiller, Crac Sistemi ve Kent Güvenliği Yönetim Sisteminin aralarında bulunduğu geniş ürün ailesi hakkında bilgiler verirken, standında yaptığı teknoloji şovu ile fuar ziyaretçilerinin yoğun ilgisini çekiyor.
Avrasya bölgesinin ilk ve tek datacenter (veri merkezi) organizasyonu olan fuar, Ortadoğu, Doğu Avrupa, Körfez bölgesi ve Kuzey Afrika’dan yaklaşık 35 ülkeden sektör temsilcisini bir araya getiriyor.   

CanovateGroup, Data Center’da dünyada ilk 8 globalfirma arasındadır

Yüzde 100 Türk markası olan CanovateGroup, Data Center (veri merkezi) ve fiber optik sistemlerindeki teknolojisi ve uçtan uça ürün portföyü ile dünyanın ilk 8 global markası arasında yer alıyor. Canovate Data Center ürünleri,Avusturya, Danimarka, İspanya, Suudi Arabistan, Umman, Filipinler, Nijerya, Etiyopya, Sudan gibi birçok ülkeye ihraç ediliyor. Uçtan uça fiber optik ürünleri, Almanya, Fransa, Hollanda, Amerika, Şili, Suudi Arabistan, Etiyopya, Endonezya, Fas, Cezayir gibi birçok ülkeye ihraç edilmeye devam ediyor. CanovateGroup’un enerji şirketi, ısıtma, soğutma ve klimatizasyon sistemleri üretimi, Türkiye’de ilk ve tek olarak (toprak, su, hava kaynaklı) Canovate Isı Pompaları geliştirilmesi ve üretimi, Hassas klimalar, chiller üretimi ve Adyabatik soğutma santrallerinin üretimini yaparak, ihracatını gerçekleştiriyor. 4 kıtada 70’in üzerindeki ülkeye ihracat yapan CanovateGroup, sektöründe UL, ETL, CSA, DELTA, GOST, CE, TUV, TSE, ISO 9001, ISO 14001, OHSAS 180001, ISO 27001 bulunduğu uluslararası sertifikalara sahiptir.

28 Kasım 2019 Perşembe

Başkan Güler,"Düşünen ordu, üreten ordu ve yarışan ordu dedik

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Ordu Büyükşehir Belediye başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) ‘Anadolu Buluşmaları’nın Ordu programı kapsamında ekonomi basını ile bir araya gelerek önemli açıklamalarda bulundu.
“Vizyon ve ufkumuzu geniş tutuyoruz. Sadece ordu için değil Karadeniz için de büyük düşünüyoruz”

“Biz uyguladığımız projelerle köy-şehir entegrasyonu oluşturmak, Almanya, Hollanda köy modelleri ortaya çıkarmak istiyoruz. Köy-şehir entegrasyonu turizm ile birleştiği zaman doğu Karadeniz bambaşka hale gelir”

“Biz üretim ağırlıklı bir kalkınma ve belediyecilik modeli kurmak istiyoruz. Burada yeni kaynaklarla yeni bir belediyecilik anlayışı hakim olsun istiyoruz. Bu amaçla yola çıktık ve stratejimizi ‘düşünen ordu, üreten ordu, yarışan ordu’ düşüncesiyle oluşturduk”

"Düşünen ordu, üreten ordu ve yarışan ordu dedik nitelikli tarım ve turizmi gündeme aldık"

Ordu Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Mehmet Hilmi Güler, Ekonomi Gazeteciler Derneği (EGD) ‘Anadolu Buluşmaları’nın Ordu programı kapsamında ekonomi basını ile bir araya geldi.

Başkan Güler, Boztepe’de bir otelde düzenlenen programda ekonomi basın temsilcilerine Ordu’nun kalkınmasına yönelik nitelikli tarım, turizm, enerji alanlarında gerçekleştirdikleri proje ve çalışmalar hakkında bilgiler verdi.


Başkan Güler, toplantıda barkovizyon gösterisi eşliğinde Ordu’nun kalkınmasına yönelik projeleri ele alan bir sunum gerçekleştirdi.  Ordu’da klasik belediyecilik anlayışından farklı olarak projeler geliştirdiklerini belirten Başkan Güler, “Belediyeciliğin görevleri arasında ‘sosyal ve ekonomik kalkınma’ tanımı vardır. Biz üretim ağırlıklı bir kalkınma ve belediyecilik modeli kurmak istiyoruz. Burada yeni kaynaklarla yeni bir belediyecilik anlayışı hakim olsun istiyoruz. Bu amaçla yola çıktık ve stratejimizi ‘Düşünen Ordu, Üreten Ordu, Yarışan Ordu’ düşüncesiyle oluşturduk. Önce zenginliklerimizi ortaya çıkarma, düşünme ve üretmeye yönelik bir görüş hakim olsun istedik. Düşünen Ordu derken hem üreten anlamda hem de sosyal projeler hem de kültürel projeler üretelim istiyoruz. Ordu kültürü ve sanatıyla yaşanabilir bir şehir olsun, nitelikli tarımıyla başta fındık olmak üzere ekonomik zenginliğini oluştursun ve bunları ülkenin ekonomisine katkıda bulunarak sürdürsün istiyoruz” dedi.

“KENDİ FINDIĞIMIZI KENDİMİZ TOPLAYACAĞIZ”

Toplantıda gerçekleştirdiği sunumda Türkiye’nin en büyük tarım ihracat ürünlerinden biri olan fındığı ele alan Başkan Güler, ilginç noktaları göz önüne serdi. Türkiye’nin dünya fındığının yaklaşık yüzde 75’ini ürettiğini, Ordu’nun ise dünya fındık üretiminin yüzde 25’ini, Türkiye üretiminin de yüzde 35’ini gerçekleştirdiğine dikkat çeken Başkan Güler, bu üstünlükleri avantaja çeviren projeleri uygulamaya başladıklarını kaydetti.

Güler, şöyle konuştu: “Dünyanın en fazla fındık üretiminin gerçekleştirildiği Ordu, çeşitli sebeplerle kendi fındığını toplamıyor, il dışından gelen işçilere fındık toplatıyordu. Yaptığımız hesaplamalara göre, hasat dönemi olan Ağustos ayında dışarıdan gelip fındık toplayanlar eski parayla Ordu’nun 45 trilyon lirasını alıp gidiyorlar. Bunun üzerine biz kurduğumuz tarım şirketi vasıtasıyla fındığı da biz toplatalım işçileri de sigortalı yapalım dedik ve ekipler kurup fındık topladık. Çokta başarılı olduk. Pilot bölge olarak Altınordu, Fatsa Ünye’de gerçekleştirdik ve önümüzdeki yıl projeyi genişleteceğiz. Giresun’da bizden proje desteği istedi. Sigortalı ekiplerimiz sadece ağustos ayında değil, hasat sonrası ve yeni dönem hasat öncesine kadar olan süreçte bahçelerin temizlenmesi, ilaçlanması, gübrelenmesini de yapıyor. Tabi bu arada fındık 1 ay toplandıktan sonra bahçeler boş kalıyor. Fındık bahçeleri bir nevi mera gibidir. Bahçelerde gezen tavuk, koyun, kuzulara açtık. Hayvancılık, organik yumurta üretimiyle hayvancılığa büyük katkı sağlayacağız”

“FINDIK POTANSİYELİMİZ İHRACATA YANSIMIYOR”

Ordu’nun dünya fındık üretiminin yüzde 25’ini, Türkiye fındık üretiminin yüzde 35’ini üretmesine rağmen bunu ihracatına yansıtmadığına dikkat çeken Başkan Güler, şöyle devam etti: “Ordu’nun yüzde 35 payına göre ihracat rakamı 573 milyon dolardır. Ancak bu fındık ihracat edilirken Trabzon’a gidiyor ve oradan ihraç ediliyor. Ordu’nun direkt yapılan ihracat miktarı ise 152 milyon dolar olarak kalıyor. Dolayısıyla Ordu’nun görünmeyen fındık ihraç tutarı 421 milyon dolardır. Aynı şekilde Sakarya bölgesinden ihraç edilmek üzere fındıklar İstanbul’a gönderiliyor ve İstanbul’dan çıkış yapıyor”

“SADECE ORDU İÇİN DEĞİL KARADENİZ İÇİN DE BÜYÜK DÜŞÜNÜYORUZ”

Ordu’yu hem ekonomik ve sosyal yönden hem de stratejik açıdan büyütmek için büyük düşündüklerini belirten Başkan Güler, bunun için vizyon projelere ağırlık verdiklerini belirtti. Karadeniz-Akdeniz yolu ve Ünye Konteyner Limanının önemine dikkat çeken Başkan Güler, açıklamalarında şu görüşlere yer verdi:

“Karadeniz’den Akdeniz’e deniz yolu veya karayolu ile ihraç ürünü götürülmek istendiğinde Türkiye’nin etrafını dolaşmak gerekiyor. Yani bir araç Karadeniz’den yola çıkıyor, Marmara’ya geçiyor, oradan Ege’ye üzerinden Akdeniz’e ulaşıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı yaptığım dönemde 135 yıllık bir tarihi olan Karadeniz-Akdeniz yolu projesini başlatmıştım. Bu proje bitmek üzere. Bu yol vasıtasıyla Karadeniz ile Akdeniz 7-8 saatte birbirine ulaşıyor. Ünye Limanını Konteyner Limanı haline dönüştüreceğiz. Bununla ilgili proje hazırlıklarımızı sürüyor. Bu limanı tüm Karadeniz Bölgesini etkileyen, Türk Cumhuriyetlerine de hizmet verecek yatırım ve işletme anlayışıyla tasarladık. Karadeniz’in en büyüğü olacak olan bu liman Türkiye’yi de Karadeniz’de lider konumuna getirecektir. Akdeniz bölgesinden Karadeniz ülkelerine ihracat yapılmak istendiğinde bu yoldan karayolu ile gelen ihraç ürünleri, Ordu-Ünye konteyner limanından Karadeniz etrafındaki ülkelere rahatlıkla ulaşabilecek. Halen bu yol üzerindeki illerin Karadeniz ülkelerine yıllık ihracat miktarı toplam 1.4 milyar dolar. Orta ve uzun vadede bu rakam çok daha artacak. Dolayısıyla bu vizyon proje ile Ordu ve Karadeniz daha da önem kazanacak”

“KARADENİZ VİZYONUNU GENİŞ TUTMALI”

Doğu Karadeniz’deki illerin hedef büyütmeleri ve Karadeniz etrafındaki ülkeleri komşu gibi görmeleri gerektiğine dikkat çeken Başkan Güler, bu konuda vizyonun geniş tutulması gerektiğine de işaret ederek, “Mesela bizim Ordu’nun komşuları kim dediğimizde Samsun, Giresun, Sivas, Tokat görülür. Oysa vizyonumuzu geniş tutarsak Ordu’nun komşuları Karadeniz etrafındaki Soçi’dir, Tiflis’tir, az ötesi Odessa’dır, Yalta’dır, Bükreş’tir” ifadelerini kullandı.

“ARTIK YANIK TÜRKÜLER SÖYLEMEK İSTEMİYORUZ”

Uyguladıkları projelerin diğer Karadeniz illerinde de uygulanmasının sağlanması gerektiğini vurgulayan Güler, şöyle devam etti: “Biz uyguladığımız nitelikli tarım projelerini turizm ile birleştireceğiz. Bizim asıl amacımız bölge insanının doğduğu yerde doymasıdır. Doğduğu yerde doyan bir Karadenizli profili ortaya çıkarmak istiyoruz. Tersine göç göçü önlemek istiyoruz aslında. Esas hedef budur. Yıllarca hep göç etmişiz, sonra yanık gurbet türküleri söylüyoruz. Şimdi türkülerimizi Ordu’da söyleyeceğiz. Aynı zamanda köy-şehir entegrasyonu oluşturmak, Almanya, Hollanda köy modelleri ortaya çıkarmak istiyoruz. Köy-şehir entegrasyonu turizm ile birleştiği zaman Doğu Karadeniz bambaşka hale gelir” ifadelerini kullandı.

27 Kasım 2019 Çarşamba

‘Bi’sorye’ uygulaması tanıtım lansmanı gerçekleştirildi....

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Hijyenik gıda işletmeleri 'Bi'sorye' ile artık cebinizde

Bilinçli tüketicilerin hijyen standartları yüksek, güvenilir restoran ve gıda işletmelerini kolayca bulabilmeleri için Prof. Dr. Özer Ergün tarafından geliştirilen ‘Bi’sorye’ uygulaması tanıtım lansmanı gerçekleştirildi.

Bi’sorye uygulaması, çeşitli üniversitelerden uzman bilim adamlarının işbirliği ve Tüketici Başvuru Merkezi gibi çok sayıda sivil toplum örgütünün çözüm ortaklığı ile tüketicilerin kullanımına hazır hale getirildi.

Uygulamanın, tüketici sağlığına önem veren restoran ve gıda işletmelerini diğerlerinden farklı göstereceği, onlara artı değer katacağı ve on binlerce bilinçli tüketiciye ulaştırarak prestijini, popülerliğini arttıran tüketici dostu olacağı vurgulandı. Ayrıca projede yer almanın sektör firmaları için çok yararlı olacağı gözler önüne serildi.

"Tüketicilerin hijyen standartları yükselecek"



Bi’sorye’nin fikir olarak tüketici dostu bir uygulama olduğunu ifade eden İstanbul Esenyurt Üniversitesi Halk Bilimleri Akademisi Dekanı Prof. Dr. Özer Ergün, tüketicilerin hijyen standartları yüksek, güvenilir restoran ve gıda işletmeleri bulabilmeleri için geliştirilmiş bir uygulama olduğunu belirtti. Konuşmasını sunum eşliğinde sürdüren Özer Ergün, “Ne yediğini biliyor musun” sloganı ile yola çıktıklarını vurguladı ve sözlerine şöyle devam etti;


“Hepimiz biliyoruz ki her canlı beslenmek zorunda, istek tek hücreli ister çok hücreli ister bizim gibi gelişmiş organizmalar olsun beslenmek zorunda ama burada bir soru çok önemli. Nasıl ve hangi gıdalarla besleneceğiz? Bu hepimiz için, tüm dünya ülkelerinde her renkten, her dilden her ırktan tüketiciler için önemli, bir soru. Tüketicilerin en büyük sorunu çevre kirliliği giderek artıyor, dünyamızda endüstrileşme, makineleşme çevre kirliliğine giderek daha fazla neden oluyor. İşte böyle bir dünyada sağlıklı gıda seçimi giderek daha da zorlaşıyor” dedi.

Gıda işletmeleri uygulama üzerinden puan alacak

Gıda işletmeleri artık Bisorye uygulaması üzerinden puan alacaklarını da ifade eden Prof.Dr.Özer Ergün, tüketicinin yemek yiyeceği yerin hijyenik olduğunu anlamasının artık çok kolay olduğunu ve haritadan ise hijyenik gıda işletmelerini görebileceklerini söyledi. Bisorye’nin kendi fikri olduğunu ifade eden Ergün, uygulamanın çözüm ortakları ve bilim kurulumu ile beraber geliştirildiğini belirtti.

"Bisorye projesi önemli bir boşluğu doldurdu"



Bisorye projesinin kazan kazan projesi olduğunu ve çok önemli bir boşluğu kutlamak üzere STK ile bilim dünyasının işbirliği ortaya konmuş bir proje olduğunu ifade eden Tüketici Başvuru Merkezi Onursal Başkanı Aydın Ağaoğlu, uygulamanın hiçbir ticari münasebeti olmadığını belirtti.  Uygulamanın akıllı telefonuna indirdiğini ifade eden Aydın Ağaoğlu, “Uygulama hem İOS hem de Android sisteminden de indirilebiliyor. Ve o sayfayı açtığım zaman o bölgede o civarda Bi’sorye logosunu kullanmaya hak kazanmış, bu sistemin içine girmiş hangi gıda işletmeleri var görüyorum. Bu demektir ki bana, buraya girmiş sistemdeki bu işletme, kurallara kriterlere uygun üretim yapıyor, gıda hijyeni açısından sorun yok. Aslında bütün gıda işletmelerinin bu sisteme girmesi gerekmez mi? Yani evet, belediyelerden ruhsat alıyorlar, denetimden geçiyorlar, belli periyotlarda kontrol muayeneleri yapılıyor. Ama şimdi sivil toplum ve akademik çevrenin de işe katılımıyla birlikte gıda denetmenlerinin titiz ve periyodik denetimleri daha etkili olacaktır diye düşünüyorum. Tüm topluma, bu sosyal fayda düşüncesini armağan eden Özer Ergün hocamıza tüketiciler adına şükranlarımı sunuyorum” dedi.

Süslü Konak Ataşehir’de, eğlenceli geceler aralıksız devam ediyor...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Süslü Konak Ataşehir’de, eğlenceli geceler aralıksız devam ediyor

İstanbul’un seçkin mekanlarından Süslü Konak Ataşehir’de, aileniz ve sevdiklerinizle beraber doyasıya eğlenebileceğiniz sahne performansları aralıksız devam ediyor. Sefa, Ayşe&Ayhan ve Güngör Karakaş gibi birbirinden değerli sanatçılar, muhteşem sahne performansları ile eğlenceli ve unutulmaz anılar yaşatıyorlar. Hafta içi fasıl programlarında, hafta sonu canlı performanslarında, birbirinden renkli sanatçıları ile programlar yapan Süslü Konak, aileniz ve dostlarınızla birlikte huzur içerisinde doyasıya eğlenebileceğiniz coşku dolu bir atmosfer sunuyor.

Canlı müziklerin yanı sıra, yüzlerce organizasyona ev sahipliği yapıyor

İstanbulluların hayatına 6 yıl önce giren Ataşehir’in en süslüsü olan Süslü Konak’ta, bugüne kadar birbirinden değerli sanatçıların yer aldığı sahne performanslarının yanı sıra, kır düğünlerinden babyshower partilerine, bayi toplantılarından kurumsal yemeklere, sünnet düğünlerinden mezuniyet balolarına kadar yüzlerce organizasyona ev sahipliği yapıldı. Kısa sürede Ataşehir’in ve İstanbulluların yoğun tercih ettiği mekanların arasına giren Süslü Konak, kapalı alanda 350 kişilik, yemyeşil bahçesinde 700 kişilik kapasitesi ile özellikle yemekli davetler için biçilmiş kaftan. Kapıdan girdiğiniz anda sizi kucaklayan yemyeşil bahçesi ve güler yüzlü personeli ile evinizin sıcaklığını yaşatırken, profesyonel hizmet anlayışından kesinlikle ödün vermiyor. Mekan, kutlama ve toplantı organizasyonlarında kendinizi profesyonel ellere teslim etmenizin yanı sıra; düğün, nişan, kına gibi özel günlerinizde yorulmadan davetinizi keyifle geçirmenizi sağlayacak güçlü bir ekibe sahip. Ayrıca, sunduğu geniş menü ve organizasyon alternatifleriyle, bütçenize en uygun seçimi yapabilmenizin rahatlığını sağlıyor. Türk mutfağından seçilmiş eşsiz lezzetlerle donatılan bir masada, fiks menü konsepti ile de hizmet vermeye devam ediyor. 


Süslü Konak, İstanbul’un akla gelinecek ilk aile mekanı olmayı hedefliyor

Süslü Konak Ataşehir’i, Haziran 2019 tarihi itibariyle ortaklarıyla işletmeye başlayan Aile Terapisti ve Yaşam Koçu Mehmet Murat Lik, şunları söyledi:
“Süslü Konak, yeni hizmet anlayışı ile “Ataşehir’in En Süslüsü” ünvanını sonuna kadar hak eden eşsiz bir mekan. Bu yılın Haziran ayında ortaklarımızın işletme tecrübelerini de katarak, daha güçlü bir yapılanmaya gittik. Hafta içi fasıl programlarımız, hafta sonu canlı performanslarımız ile misafirlerimize unutulmaz anılar yaşatmayı sürdürüyoruz. Çok yakın zamanda, İstanbul’un akla gelecek ilk aile mekanı olmayı hedefliyoruz. Organize edeceğimiz canlı performanslarla, ailelere hem eğlence, hem çok özel lezzetler sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.


Süslü Konak Ataşehir:
Telefon: 0534 561 79 07 – 0216 688 12 12
Adres: Barbaros Lale Sokak, No:8 Ataşehir-İstanbul

26 Kasım 2019 Salı

Progroup, Yılın Turquality Danışmanlık Ödülünü aldı...


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



18.Uluslararası Yılın Starları Ödülleri töreninde, Yılın “Turquality Danışmanlık Ödülü” Progroup’un oldu.
Turquality Doktoru, Dr. Salim Çam tarafından 15 yıl önce kurulan Progroup, Yılın Turquality Danışmanlık Ödülünü aldı.
18.Uluslararası Yılın Starları Ödülleri Töreni, Ekovitrin tarafından,23 Kasım 2019 tarihinde yoğun bir katılım ile Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Dış Ticaret Kompleksinde gerçekleştirildi. İş ve ekonomi dünyasının Oscarlarının ödül aldığı törene, kamu, yerel yönetimler ve iş dünyasının temsilcileri katıldı. Törene katılan T.C. Sanayi ve Teknoloji Bakan Yardımcısı Hasan Büyükdede ve T.C. Ticaret Bakan Yardımcısı Gonca Yılmaz Batur tarafından, Progroup Uluslararası Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Salim Çam’a “Yılın Turquality Danışmanlık Ödülü” verildi.
Türk markalarının yurt dışında global bir marka olmalarına liderlik etmeye devam edeceklerini kaydeden Progroup Başkanı Dr. Salim Çam, şunları söyledi:
“Tüm ekip arkadaşlarım adına, büyük bir gurur ile ödülümüzü aldım. Firma olarak, 15 yıldır Turquality ve yönetim danışmanlığı alanlarında yerli markaları dünyaya açarak faaliyet gösteriyoruz. Alanında uzman ekibimiz ile yüzlerce firmaya verdiğimiz hizmetimizle, bugüne kadar elde ettiğimiz tecrübeler toplamı ve yaşam miktarının 200 yılı geçtiğini söyleyebilirim. Progroup ailesi olarak, stratejik, yönetsel ve sektörel gelişmeler karışışında hazırlıklı firmalar arzu ediyoruz ve bunun için gerekli olan tüm uzmanlık alanlarını bünyemizde barındırıyoruz.Bu yıl yurtdışına şubeler açmaya başladık. İlk olarak Kanada-Toronto’daki şubemizin ardından, Ekim ayında Londra şubesinin açılışını gerçekleştirdik. Hayata geçirdiğimiz “Progroup Turquality İş Modeli” ile hizmet verdiğimiz firmaların, ihracatlarını arttırırken, global pazarlarda markalaşmalarına değer katmayı sürdürüyoruz. Gelecek yıl, tekstil, turizm, mobilya, endüstriyel anlamda yarı mamül ve hammadde üreticileri, otomotiv yedek parça gibi sektörlerden Türk işadamlarını Toronto ve Londra’ya götürerek, ihracat ve işbirliği fırsatları sağlamalarına öncülük edeceğiz” dedi. 

“Turquality” Ülkemizin Devlet Destekli İlk Marka Programıdır 

Ülkemizin devlet destekli ilk marka programının “Turquality” olduğunu hatırlatarak sözlerini sürdüren Progroup Başkanı Dr. Salim Çam, konuşmasına şöyle devam etti: 
“Az önce de belirttiğim gibi Turquality ve yönetim danışmanlığı alanında ciddi bir bilgi birikimi ve tecrübeye sahibiz. Sahip olduğumuz birikimlerimiz ile “ProgroupTurquality İş Modelini” oluşturduk. Bu model kısaca işletmelerde; stratejik planlama, kurumsal performansın yönetimi, bütçe yönetimi, marka yönetimi, satış-pazarlama yönetimi, bilişim yönetimi, tedarik zinciri yönetimi gibi birçok konuyu kapsıyor. Yoğun rekabet ortamında bu iş modelini hayata geçiren firmalar,iş süreçlerini daha etkin yönetirlerken, farklılaşmaları ve markalaşmaları hızlanıyor ve global pazarlarda daha etkin ve başarılı oluyorlar.Bu bağlamda firmaların,global pazarlarda rekabet edebilecek değere ve kurumsal yapıya ulaşabilmesi için yön gösterici konumunda yer alıyoruz. Türkiye’nin markalarını büyüterek ve potansiyel olanı markalaştırarak, ilerlemeye devam etmek ana hedefimizdir. Turquality, bu hedefimizin destekleyicisidir. Bu süreçte,Turquality’nin bir iş modeli olarak algılanması, firmaların markalaşma sürecini hızlandırır. Ülkemizdeki firmaların kilogram başına ihracatları 1,33 dolar civarında iken, Turquality alan firmaların kilogram başına ihracatı 4 dolar civarındadır. Diğer bir ifadeyle,Turquality kilogram başına ihracatı 3 kat artırmaktadır. Bu ihracat oranını daha da arttırmak için değer oluşturmalıdır ve bu değeri oluşturmak- arttırmak için profesyonel bir danışmanlık hizmeti alınmalıdır. ProgroupDanışmanlık olarak çalışmalarımıza teorik ve pratik olarak devam ederken, yerli ve milli sorumluluklarımızı yerine getirmeyi sürdüreceğiz” şeklinde konuştu.

23 Kasım 2019 Cumartesi

İş Kanunları kapsamındaki kayıt ve belgeler “Kolay PEYK” sayesinde dijitalleşti...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



İnsan kaynakları yönteminde dijital uygulamalar değerlendirildi

Kolaysoft Teknoloji tarafından, geçtiğimiz günlerde T.C. Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı’na yapılan ziyarette “İnsan Kaynakları Yönteminde Dijital Uygulamalar” konusunda bir toplantı düzenlendi. Toplantıya, Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü temsilcileri ve Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk katıldı. Kolay PEYK ürünü ve insan kaynakları yönetiminde dijital uygulamalar konularına dair görüş alışverişinde bulunuldu.

İş Kanunları kapsamındaki kayıt ve belgeler “Kolay PEYK” sayesinde dijitalleşti

İş kanunları kapsamındaki kayıt ve belgeleri resmi evrak olarak dijitalleştiren Kolay PEYK ürünü, işverenlerin yükümlülüklerini kanuni açıdan ispatlamalarını sağlarken, aynı zamanda %90’nın üzerinden işverenin aleyhine sonuçlanan davaların da önüne geçilmesine imkan sunmaktadır.
Kolay PEYK sayesinde, İş Kanunu yükümlülüklerinin dijital ortamda yerine getirildiğini ifade eden Kolaysoft Teknoloji Genel Müdürü Kezban Boztürk, şunları söyledi:   
“İşletmeler, çalışanlarına yaptıkları yazılı bildirimleri, Kolay PEYK ürünü üzerinden yaptıkları takdirde, mevzuatta öngörülen yükümlülüklerini yerine getirmiş olacaklardır. Aynı zamanda, olası bir dava-teftiş sırasında, sözü edilen yükümlülüklerin yapıldığının ispat edilmesi hızlı bir şekilde gerçekleşmektedir. Altı çizilmesi gereken önemli konulardan birisi de, Kolay PEYK ürünüyle zaman damgalı olarak gönderilen tüm belgeler, resmi evrak niteliği taşımaktadır” dedi.

İş kanunları yükümlülüklerinin kanuni açıdan ispatlanması sağlanacaktır

Çalışanların, firmaya açtıkları davaların %60’a yakınının mesailerin ödenmediği hakkında olduğunu hatırlatan Kezban Boztürk, konuşmasında şunları anlattı:
“İşverenler, iş kanunları kapsamındaki sorumluluklarını istenilen standartta yerine getirmedikleri zaman, hukuki ve cezai yaptırımlar ile karşı karşıya kalabilecektir. Bilindiği üzere çalışanlar, her geçen gün artan bir oranda, SGK’ya, Çalışma Bakanlığı’na veya İş Mahkemesine başvurarak, yasal hakkını aramaya devam etmektedirler. Özetle, bu gibi nedenlerden dolayı, olası bir teftiş veya dava esnasında, işverenlerin mevzuata uygun çalışmalarını, yazılı belgeler ile ispatlamaları gerekmektedir. Çoğu zaman şirketler haklı bile olsalar, haklı olduklarını çoğu kez yazılı belgeler ile ispatlayamadıkları için, davayı kaybetme ve idari para cezası alma riskiyle karşı karşıya olmaktadırlar. Özetle, tam da bu noktada, Kolay PEYK ürünün, işletmelerin iş kanunlarındaki yükümlülüklerini kanuni açıdan ispatlamalarında başarılı bir çözüm olduğunu açıklayabiliriz” şeklinde konuştu

Binlerce yeni mükellef, e-Belge uygulamalarına geçiyor....

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




e-Belge zorunluğu ile yeni yılda e-Dönüşüm pazarında neler yaşanacak?

Gelir İdaresi Başkanlığı’nın, 19 Ekim 2019 Cumartesi tarihli 30923 sayılı Resmi Gazetede yayınlamış olduğu 509 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu Genel Tebliği ve e-Defter Genel Tebliğinde Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ yayınlandı. Bu tebliğlerle beraber, e-Belge uygulamalarına çeşitli yenilikler ve değişiklikler getirildi.
Daha öncesin yayınlanmış olan tebliğlerde, 10 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olan mükelleflerin e-fatura ve e-defter uygulamalarına geçmesi;  5 Milyon TL brüt satış hasılatına sahip olan ve internet üzerinden satış gerçekleştiren mükelleflerin ise e-fatura, e-defter ve e-arşiv fatura uygulamalarına geçişi zorunlu tutulmuştur. e-fatura uygulaması ile e-arşiv fatura uygulamasının zorunluluk kapsamı farklı koşullar çerçevesinde sağlanmıştı.
GİB’in 19.10.2019 tarihinde yayınladığı Yeni Tebliğde ise, e-fatura, e-arşiv fatura ve e-defter uygulamalarının hepsi için sağlanması gereken brüt satış hasılatı tutarı 5 Milyon TL olarak belirlenmiştir ve daha önce yayınlanan bütün tebliğler 509 Sıra Numaralı VUK Genel Tebliğinde birleştirilmiştir.

509 Sıra Numaralı Vergi Usul Kanunu’nda değinilen başlıklara göz atacak olursak şunları söyleyebiliriz:

*Hâlihazırda e-fatura kullanıcısı olan mükelleflere getirilen ek mükellefiyetler,
*e-Ticaret paydaşı olan mükelleflerin e-fatura, e-arşiv fatura ve e-defter uygulamalarına geçiş süreçleri,
*e-Arşiv uygulamasına dâhil olmayan mükelleflerce tebliğde belirtilen hadlerin üzerinde kesilen faturalarda uygulanacak yöntemler,
*e-Defter Beratı gönderiminde aylık ve 3 aylık gönderim seçeneklerinin getirilmesi,
*e-Serbest Meslek Makbuzuna geçiş süreci,
*e-Müstahsil Makbuzu uygulamasına geçiş yapacak mükellef grupları,
*e-İrsaliye uygulamasına geçiş yapması zorunlu olan mükellef grupları ve uygulamaya geçiş süreci,
*e-Poliçe, e-Gider Pusulası gibi yeni uygulamalar ve mevcut uygulamalara getirilen bazı değişiklikler göze çarpmaktadır.

e-Belge pazarında yeni yılda sektörü neler bekliyor?

Yeni tebliği ile birlikte yeni yılda pazarı nelerin beklediği hakkında bilgiler veren UyumsoftBilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ e-Dönüşüm Satış Uzmanı Esin Çatıkkaş, şunları söyledi:
“Yeni tebliğin getirmiş olduğu zorunluluk kapsamları ve özel koşullarla beraber, e-Dönüşüm süreci, geçmiş yıllara nazaran tabana daha fazla yayılıyor. Bununla beraber, sürdürülebilirlik anlayışının mükellef tarafından her geçen gün biraz daha benimsenmesi, isteğe bağlı geçişleri de her geçen gün hızlandırıyor. E-Dönüşüm süreci, muhasebe yazılımı kullanmayan birçok mükellefin, yazılım kullanmaya başlayarak, süreçlerini daha pratik bir şekilde idare ettirmesine de yol açıyor. Bütün bu gelişmeler, sadece e-Dönüşüm pazarının değil, tüm dünyada olduğu gibi en çok katma değer üreten sektörlerden birisi olan yazılım sektörünün büyümesini ve gelişmesini sağlıyor. Uyumsoft olarak bizim hedefimizde, geçmiş yıllarda olduğu gibi büyüme oranımızı artan bir ivmeyle arttırarak, sektörün lideri olarak, fayda odaklı hizmet anlayışımız ile pazara yön vermektir” dedi.

Mükellefler, e-Dönüşüm sürecini nasıl yönetmelidir?

Mükelleflerin bu süreçte yapması gereken ilk şeyin tebliği doğru yorumlamak olduğunu kaydeden Esin Çatıkkaş, sonrasında ise mali müşavirleri ile birlikte koordineli olarak geçiş sürecini sağlıklı bir şekilde yönetmelerinin önemli olduğunu belirtti.
Sürecin yönetilmesi konusunda konuşmasına devam eden Esin Çatıkkaş, şunları anlattı:
“Mükellef işletmeler, aylık bazda gerçekleşen fatura hareketlerini gözden geçirerek, doğru çalışma yöntemini seçmelidir ve biran önce mali mühür başvuru sürecini tamamlamalıdır. Aylık fatura sirkülasyonu fazla olan mükelleflerin (Alış-Satış Faturaları Toplamı) tercih edeceği en doğru çalışma yöntemi, özel entegratör ile çalışmaktır. Özel entegratör yöntemi ile e-Dönüşüm sürecine giriş yapmak, mükellefin evrak takip sürecini kolaylaştıracağı gibi, saklama ve saklamadan kaynaklı olarak doğacak ek sorumluluklardan da mükellefi kurtaracaktır. Türkiye’nin lider özel entegratör firmalarından birisi olan Uyumsoft AŞ, bu süreçte 5 yurtiçi ofisi, geniş ürün yelpazesi ve tecrübeli personeli ile mali mühür kurulumundan defter beratlarının gönderim sürecine kadar, bugüne dek olduğu gibi her zaman mali müşavirlerin ve mükelleflerin yanında olmaya devam edecektir” diye konuştu.

Uyumsoft, e-Dönüşüm sürecinde mükellef işletmelere neler katabilir?

Uyumsoft’un e-Dönüşüm sürecine önderlik ettiğinin altını çizen Esin Çatıkkaş, şunları kaydetti: 
“23yıllık tecrübe, 6 ofis, 200’ün üzerinde çalışan, ekosistemde bini aşkın iş ve çözüm ortağı ile binlerce müşterisine hizmet veren Uyumsoft, yerli ve milli olma bilinciyle aldığı sorumluluğa uygun olarak, müşterisine karşı her zaman ulaşılabilir olma ve memnuniyet sağlama anlayışı ile çalışmalarına devam ediyor. Bu anlayış çerçevesinde, e-Dönüşüm pazarının iki mihenk taşı olan veri güvenliği ve satış sonrası hizmet konularında yaptığı iyileştirmeler ile e-Dönüşüm pazarına öncülük ediyor. Uyumsoft ile çalışmakta olan mükelleflerin mali verileri, yüksek güvenlik seviyesine sahip veri merkezlerinde korunmaktadır ve farklı lokasyonlarda yedeklenmektedir. Donanımlı ve eğitimli destek personelimiz ile çağrı merkezimiz de, hem mali müşavirlere, hem de mükelleflerine 7/24 olarak destek vermektedir” şeklinde konuştu.

19 Kasım 2019 Salı

Bel ağrısı ve bel fıtığını ayıran temel nedenler şunlardır ...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Her bel ağrısı, fıtık değildir

Yetişkin toplumun yaklaşık %80’i hayatlarının bir döneminde bel ağrısı şikayeti ile karşılaşır ve bu şikayetler, hafif bel tutulmalarından, hareketi zorlaştıracak bacak ağrılarına kadar değişik şiddetlerde olabilir. Toplum genel olarak bel ağrılarının kaynağını fıtığa bağlar ve çevrelerinde olan diğer insanların tedavi yöntemleriyle sonuca ulaşmaya çalışır. Bel ağrılarının nedenleri arasında; doğumsal sorunlardan yapılan işe, spor aktivitelerinden kullanılan yatağa, kilo sorunlarından ailesel yatkınlığa kadar uzanan çeşitli nedenleri sıralayabiliriz. Bu konuda görüntüleme yöntemleri de bazen yanıltıcı olabilir ve her MR sonucu tanı demek değildir.

Bel ağrılarının değişik nedenle bağlı olarak geliştiğini anlatan TherapySport Center’dan Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları kaydetti:
“Bel ağrıları, çok değişik sebeplere bağlı olarak gelişebilir ve bu yüzden tedavileri de standart yöntemlere bağlı olmaz. Bazı durumlarda ağrılar, fizik tedavi, egzersizler ve yüzme ile çözülebilirken, bazı durumlarda ise acil ameliyata bile gidebilir. Eğer ağrınız 1 haftayı geçiyorsa, sık aralıklarla tekrar ediyorsa, bacakta veya ayakta karıncalanma, uyuşma ya da kuvvet kaybı varsa, hemen bir doktora görünmeniz gerekiyor. Tedavi, her zaman akut dönemde daha kolaydır” dedi.

Uzun süren ve günlük hayatı zorlaştıran ağrılarda mutlaka uzman görüşü alınması gerektiğinin altını çizen Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, bel ağrısı ve bel fıtığını ayıran en temel nedenlere ilişkin şunları söyledi:

1-Bel fıtığı ağrısı genellikle kalça içinden başlar ve bacağın arka tarafına doğru yayılır. Bel tutulmalarında ise ağrı genellikle belin ortasında ve kemer çizgisinin üzerindedir.
2-Bel fıtığında bacakta ve ayakta uyuşma,karıncalanma,his kaybı oluşurken, normal bel tutulmalarında bunlar çok nadir görülür.
3-İleri dönem fıtıklarda ayak bileğinde ve ayak parmaklarında kuvvet kaybı görülürken, bel tutulmalarında bunlara rastlanmaz
4-İstirahat etmek bel tutulmalarında ağrıyı azaltırken, fıtıklarda çok fazla etkili olmaz.
5-İleri dereceli sinir basısı yapan fıtıklar genellikle ameliyatla sonuçlanırken, bel tutulmalarında bu risk yoktur.
6-Zorlayıcı sporlar, bel fıtıklarını da, bel tutulmalarını da kötü yönde etkiler ve iki grup için de kuvvetlendirirsem geçer düşüncesi yanlıştır.
7-Bel kaslarını uygun egzersizlerle ve germelerle sağlıklı tutmak, iki grup hastada da uzun dönem etkilerini azaltır.
8-Manipülasyon veya benzeri metotlar bel tutulmalarında etkili olabilirken, bel fıtıklarında durumu daha da kötüye götürebilir. Bu nedenle, ağrının gerçek teşhisi konmadan yapılmaları sakıncalıdır.

UyumHRM, PERYÖN’deTeknoloji Sponsoru oldu...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



UyumHRM, PERYÖN’deTeknoloji Sponsoru oldu

Türkiye’nin İnovasyon lideri Uyumsoft’un insan kaynakları yazılımı olan UyumHRM ürünü, PERYÖN 27.İnsan Yönetimi Kongresi’nde “Teknoloji Sponsoru” oldu. Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda, 21 ve 22 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan kongreye, 2.500’ün üzerindeki iş insanı, karar verici yönetici ve geleceğin liderlerinin katılması bekleniyor.
Kongrenin bu seneki teması “Gelecek: Dönüşüm ve Umut” olarak belirlendi. Zirvede, yapay zeka, dijitalleşme ve yeni insan kaynakları gibi konuları değerlendirilecekken, umudu hak etmek ve umut için farkındalık yaratmak konularına vurgu yapılacaktır.

UyumHRM, insan kaynakları profesyonellerinden yoğun talep görüyor

UyumHRM’nin insan kaynakları profesyonellerinden yoğun talep gördüğünü kaydeden Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ İnsan Kaynakları Proje Yöneticisi Ferhat Zengin, şunları söyledi:
“2019’u oldukça hareketli ve başarılı bir yıl olarakgeçirmekteyiz. Yeni projeleri portföyümüze ekleyerek, hedeflerimizi gerçekleştiriyoruz. Eğitim, perakende, sağlık, turizm, üretim sektörleri başta olmak üzere, hemen hemen tüm sektörlere çözüm ve katkı sunmaya devam edeceğiz. Ülkemizin ve insan kaynakları sektörünün gelişimine katkı yapmaktan son derece gururluyuz. Sektörün profesyonellerinden yoğun talep almaktayız” dedi.

İnsan kaynakları yöneticilerinin, öncelikli gündemleri nelerdir?

İnsan kaynakları yöneticilerinin, iş süreçlerini etkin ve hızlı birşekilde yönetmeyi istediğini anlatan Ferhat Zengin, konuşmasına şöyle devam etti:
“UyumHRMyaklaşımının önemli adımlarından birisi,otomasyon alanlarının belirlenerek tekrar edilen görevlerin otomatize edilmesiyle, İK yöneticilerine katma değerli işler yapabilmeleri için zaman yaratılması olmaktadır. Bunun yanı sıra,örneğin adayların takibi, yönetimi ve yerleştirme süreçlerinde, daha etkin bir organizasyon inşasını destekleyecek çözümler sunmaktayız. Dijital çalışma ortamlarının konuşulduğu, fonksiyonel verimlilik ve esnek iş gücünün gündemde olduğu bugünlerde, Uyumsoft firması olarak, insan kaynakları analitikleri, entegresüreçlerinyönetimi ve verimliliğin artırılması noktasında çözümlerimizi sunmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

UyumHRM, İK süreçlerinin dijitalleştiği web tabanlı bir platformdur

UyumHRM çözümü, teknolojiktir, dijitaldir, bugünün ve geleceğinin ihtiyaçlarına cevap vermektedir.Sektörü ve ölçeğinden bağımsız olarak, bütün işletmelerin İK süreçlerini dijitalleştirebileceği web tabanlı bir teknoloji platformudur. UyumHRM ürünü kullanıcıları, İK süreçlerini mobilden ve web ortamında güncel verilerle hızlı ve etkin bir şekilde yönetmektedirler. UyumHRM’nin hizmet kapsamında; online işleyen zaman ve bordro yönetimi, performans değerlendirme süreci ile ilişkilendirilebilir eğitim yönetimi, entegre iş değerleme ve ücret yönetimi, performans/potansiyel diyagramlarıyla yetenek yönetimi gibi birçok süreç mevcuttur. Uluslararası uygulanabilirliği olan UyumHRM’nin, iç pazarın yanı sıra, önümüzdeki yakın gelecekte global pazarlarda da etkin olması hedeflenmektedir…

RadissonBlu Hotel Vadistanbul’dan, acentalara“Eski Gazino Geceleri” programı düzenlendi...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


RadissonBlu Hotel Vadistanbul’dan,
acentalara“Eski Gazino Geceleri” programı düzenlendi

İstanbul’un yeni iş ve yaşam merkezi olarak Ayazağa’da hayata geçirilen Vadistanbul bünyesindeki RadissonBlu Hotel Vadistanbul’da, Ortadoğu pazarına çalışan seyahat acentalarına ve turizm sektörünün temsilcilerine, Ayça ve Hakan Kartal’ın sahne aldığı “Eski Gazino Geceleri” konseptinde coşku dolu bir program düzenlendi.
13 Kasım Çarşamba akşamı, sektörün önde gelen acentalarının yoğun katılımıyla gerçekleşen gecede,birbirinden güzel nostalji şarkıları ve eşsiz lezzetlerin eşliğinde unutulmayacak bir gece yaşandı. 

İnsan ve çevre odaklı yönetim anlayışı ile konuklarını ağırlıyor

Gecenin açılış konuşmasını yapan Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, şunları söyledi:
“Kıtaları ve kültürleri birleştiren İstanbul’umuzun, her kültür ve milletten ziyaretçileri ağırlayan otellerimiz adına gecemize hoş geldiniz. Yaşam sürekli değişiyor. İnsanlar, ülkeler, mevsimler değişiyor. Bizler de gelişen ve değişen gereksinimlere uyum sağlayacak şekilde, artan hizmet kalitemizle sürekli olarak gelişiyoruz. İnsan ve çevre odaklı yönetim anlayışımızla, konuklarımızı kaliteli bir yaşam ortamında ağırlama hedefimizi başarıyla geliştirmeye devam ediyoruz. Kültür turizminden konferans turizmine, iş odaklı gezilerden turistik odalı gezilere kadar her amaca ve her gereksinime dair hizmet kalitemizi arttırarak talepleri karşılamayı sürdürüyoruz. Sizler de, bu dinamik süreçlerimizde çok önemli katkılar sağlayan paydaşlarımızsınız. Bu akşam bizler ile olduğunuz için mutluyuz. Güzellikleri paylaşmaya devam etmek umuduyla, hepinize hoş geldiniz diyorum” dedi.

2020’ye rezervasyonlar başladı, gelecek yıl bu yılın üzerinde olacak

Bu yılın ilk 11 ayında hem İstanbul, hem otel olarak beklentilerin üzerinde başarılı bir yıl geçirdiklerini ifade eden RadissonBluHotel Vadistanbul Genel Müdürü Fercan Başkan, şunları kaydetti:
“İstanbul yeniden kendi toparladı ve birçok pazardan yoğun talepler almayı sürdürüyor. 2020 yılına rezervasyonlar başladı ve gelecek yılın bu yıldan daha iyi geçeceğini gözlemliyoruz. Gelecek yılın Nisan ayında Galataport’un açılacak olması ve cruise gemilerinin de yoğunlaşması,İstanbul’umuza artı bir değer katacak. Londra’da 4-6 Kasım tarihleri arasında düzenlenen WTM Fuarında ülkemize yoğun bir ilgiyi gözlemledik ve örneğin gelecek yıl bu yıla oranla İngiltere pazarından %15’e yakın bir artışın olabileceğini öngörüyoruz. Yine gelecek yıl, mevcut pazarlarımızın yanı sıra, Hindistan, BDT ülkeleri, Azerbaycan gibi birçok pazardan ülkemize yoğun talepler öngörüyoruz. Grubumuz adına yurtdışında katıldığımız fuarlarda ve workshoplarda İstanbul’umuzu ve ülkemizi en iyi şekilde temsil etmeye devam ediyoruz” diye konuştu.


Artaş Grubu konuklarını ağırladı, pazara ilişkin görüş alışverişinde bulundu
 RadissonBluHotel Vadistanbul, RadissonResidencesVadistanbul ve RadissonResidences Avrupa Tem İstanbul tesislerinin ev sahipliğinde gerçekleşen gecede, gecenin ev sahibi olan Artaş Grubu Turizm Yatırımları Koordinatörü Recep Arifoğlu, RadissonBluHotel Vadistanbul Genel Müdürü Fercan Başkan, RadissonResidencesVadistanbul Genel Müdürü Nihan Sıcakkanlı, RadissonResidences Avrupa Tem İstanbul Genel Müdürü Ercan Yılmaz, BW PLUS ThePresident Hotel Genel Müdürü Atacan Yücel, BW Citadel Hotel Genel Müdürü Fevzi Erdoğan, RadissonBluVadistanbul Satış ve Pazarlama Direktörü MohammedAbukaraki, RadissonResidences Avrupa Tem İstanbul Satış ve Pazarlama Müdürü Türker Subaşı, RadissonResidencesVadistanbul Satış Müdürü Oğuz Günal başta olmak üzere Artaş Grubu Turizm Yatırımları bünyesindeki otellerin yöneticileri, geceye katılım gösteren turizmciler ile yaptıkları görüşmelerde 2020 yılına ilişkin görüş alışverişinde bulundu.

12 Kasım 2019 Salı

Disleksili çocuğu (özel öğrenme güçlüğü) olan ailelere 6 öneri...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Disleksili çocuğu (özel öğrenme güçlüğü) olan ailelere 6 öneri

Disleksi (özel öğrenme güçlüğü), normal veya normal üstü zekada olan çocuğun, okuma, yazma ve matematik alanında, akranlarına oranla beklenenden düşük performansta olmasıdır.
Çocuğun öğrenme problemleri, akademik başarısını, okuma, yazma ve matematik becerisi gerektiren günlük etkinliklerini olumsuz yönde etkilemektedir.

Farkında Kalın kitabının yazarı, Özel Eğitim Uzmanı Hasan Hüseyin Yıldırım,disleksi farkındalık haftasında ailelere yardımcı olacak 6 öneriyi sıraladı.

1-Özel öğrenme güçlüğü, tembellik ya da zeka geriliği değildir, bunu unutmayın. Bu çocukların zekaları normal ya da normalin üzerindedir. Bu nedenle, bazı derslerde başarılı olurken, bazı derslerde de sınıfın altında performans sergileyebilirler. Bunun bilincinde olun.

2-Öğrenme güçlüğü olan çocukların bir kısmı, matematikte, bir kısmı da okuma yazmada zorlanabilirler.Örneğin, henüz harfleri bile öğrenememişken, matematikte oldukça iyi performans sergileyebilirler. Ya da, okuma yazma öğrendiği halde, hala sayıları ayırt etmekte güçlük çekebilirler. Onların güçlü yönlerini pekiştirip, güçlük yaşadığı yerlerde öğretmeni ile işbirliği yaparak çözümler üretin.

3-Çocuğunuzun öğretmeni ile mutlaka işbirliği içinde olun.

4-Öğrenme güçlüğü olan çocukların birçoğu durumlarının farkında olup, bunun neden kaynaklandığını bilememektedirler. Bu yüzden kendilerini kötü hissetmekte ve özgüvenleri düşmektedir. Çocuğunuzun özgüven ve motivasyon sahibi olmasını sağlayın. Çocuğunuzda, mutlaka takdir edebileceğiniz bir özellik vardır. Bunu bulmaya çalışın ve bunu çocuğunuzu motive etmede kullanın, yani onlara başarma hissini tattırın.

5-Kendi başına becerebilecekleri şeyleri, onun yerine yapmayın. Çocuğunuzun diğer çocuklarla aynı potansiyele sahip, fakat daha fazla zamana ve anlayışa gereksinimi olduğu gerçeğini unutmayın.

6-Sorunlarla tek başına baş etmeye çalışmak sizleri yoracaktır. Bu nedenle, özel eğitim desteği
aldırmanız gerekebilir.

Amadeus,Türkiye'deki 25'inci yılına özel bir etkinlik gerçekleştirdi....

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Teknoloji ilerliyor ama yolcular daha fazla kişisel etkileşim istiyor
Seyahat teknolojisi alanında dünyanın en büyük firmalarından biri olan Amadeus, Türkiye'deki 25'inci yılına özel olarak Amadeus’un üst düzey yöneticilerinin katılımı ile bir zirve düzenledi. Küresel trendler, seyahatin geleceği ve dijitalleşme gibi konuların ele alındığı zirvede bir konuşma yapan Amadeus Perakende Seyahat Kanallarından Sorumlu Başkan Yardımcısı ve EMEA Genel Müdürü Champa Magesh, seyahat sektöründe tüm perakende de olduğu gibi dijitalleşmenin artmasına karşın sektörün geleceğinin karma yaklaşımda olduğunu belirtti. Magesh, her ne kadar big data şimdiye dek hiç olmadığı kadar perakende sektörünün lokomotifi olsa da yolcuların büyük çoğunluğunun gerçek insanlarla daha fazla etkileşim talep etmesinin dikkat çekici olduğunu kaydetti. 
Dünyanın önde gelen seyahat teknoloji firmalarından biri olan Amadeus, şirketin Türkiye'deki 25'inci yılına özel bir etkinlik gerçekleştirdi. İstanbul'da yapılan “Amadeus Executive Summit”e Amadeus'un dünya çapındaki üst düzey yöneticileri katıldı.


GELECEK KARMA YAKLAŞIMDA
Küresel trendler, seyahatin geleceği, dijitalleşme ve NDC (Yeni Dağıtım Kabiliyeti) gibi konuların ele alınacağı zirve öncesi bir konuşma yapan Amadeus Perakende Seyahat Kanallarından Sorumlu Başkan Yardımcısı ve EMEA Genel Müdürü Champa Magesh, seyahat sektöründe de aynı perakende de olduğu gibi hızlı bir dijitalleşme sürecinin yaşandığına işaret etti. Ancak sektörde online işlemler ve alışveriş artarken seyahat acentelerinin bir taraftan da fiziki mağazalar açarak müşterilerine ulaşmaya devam ettiğine dikkat çeken Magesh, perakendenin geleceğinin karma yaklaşımında görüldüğünü ifade etti.
Tüketicilerin ne yalnızca internetten alışveriş yaptığını ne de sadece fiziksel mağazaları kullandığını vurgulayan Magesh, her iki ortamın da en iyi yönlerini seçtiklerini belirtti. Bunu seyahat sektöründe de gördüklerini anlatan Magesh, dünyanın önde gelen seyahat şirketlerinin online acentaların yanında fiziksel mağazalar da açtıklarını ve big data şimdiye dek hiç olmadığı kadar perakende sektörünün lokomotifi olsa da yolcuların büyük çoğunluğunun gerçek insanlarla daha fazla etkileşim talep ettiğini söyledi.


SIKICI PERAKENDECİLİK ÖLDÜ
Pek çok insanın perakendenin öldüğünü söylemek için çok aceleci davrandığını kaydeden Champa, "Perakende ölmedi ama sıkıcı perakendecilik öldü. Fiziksel perakendecilik alanlarının işlevi de değişiyor ve perakendeciler günbegün daha fazla artırılmış gerçeklik (AR) ve sanal gerçeklik (VR) gibi yatırımları yapar hale geldi. Böylelikle mağazalarını, müşterilerin zaman geçirmek ve ilham almak istediği mekanlar haline dönüştürmek istiyorlar. Seyahat de insanların en duygusal satın alma kararlarından biri olarak kalmaya devam ediyor. " ifadelerini kullandı.
Amadeus'un hava yolu, konaklama, tren yolu ve tüm destinasyon deneyimleri de dahil olmak üzere ilgili tüm içeriği tüm kaynaklardan bir araya topladığına ve tek platformda rezervasyon imkanı sağladığına işaret eden Champa Magesh, müşterilerin daha zengin, istikrarlı ve uçtan uca deneyiminden keyif almasına olanak tanıdıklarını kaydetti. Magesh, bu anlamda Amadeus’un teknolojiden, insan gücünden ve sahip olduğu uzmanlıktan faydalanarak tüm sektör oyuncularının katılımını ve birbirleriyle iş birliği halinde çalışmasını sağlayan açık, dinamik ve bağlı bir alan oluşturacağı Live Travel Space (Canlı Seyahat Alanı) dönüşümünü çok önemsediklerini kaydetti.


RASTGELE ÖNERİLEN İÇERİKLERİN ANLAMI KALMADI
Amadeus Kuzey, Doğu, Orta ve Güney Avrupa Kıdemli Perakande Başkan Yardımcısı Anna Kofoed de bugünün yolcularının 'Dijital Profesyonel Tüketiciler' olduğuna işaret ederek, bu kişilerin içerik tüketmenin ötesinde, içerik üreten, bilgili, eleştirel düşünen ve talepkar kişiler olduğunu söyledi.
Sunulacak her içeriğin bireysel ihtiyaçlara ve isteklere uygun olması gerektiğini anlatan Kofoed, rastgele önerilen içeriklerin artık bir anlamı kalmadığına dikkat çekti.  Seyahat içeriğinin en başından bu yana işlerinin özü olduğunu belirten Kofoed, "Bununla birlikte artık bir adım daha ileri gidebilir ve daha net olabiliriz. Bizim vizyonumuz ve sözümüz, ilgili, benzersiz ve heyecan verici bir içerikle entegre ve geleceğe hazır bir seyahat platformu olmaktır." dedi.

9 Kasım 2019 Cumartesi

Turquality Türk şirketlerinin Avrupa pazarına girmesine önderlik edecek...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Kanada’nın ardından Londra’da, Turquality danışmanlığı veriyor

Turquality danışmanlığı için Kanada’dan sonra Londra’da şube açtı

Progroup Uluslararası Danışmanlık şirketi ve World17 şirketinin, Turquality danışmanlığında yaptıkları işbirliği çerçevesinde zincire yeni yurtdışı şubeleri eklenmeye devam ediyor.
İki şirketin işbirliği ile geçtiğimiz aylarda Kanada-Toronto’da açılan şubenin ardından, Ekim ayında Londra şubesinin açılışı gerçekleşti. 
Progroup Uluslararası Danışmanlık Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Salim Çam ve World17 CEO’su Adam Evren Garipoğlu, hizmet verdikleri firmaların global pazarlarda markalaşmalarına değer katarken, ihracatlarını artırma gibi birçok konuda Turquality iş modeli ile önderlik ettiklerini kaydettiler.
Turquality danışmanlığı çalışmalarını global arenaya taşıdıklarını açıklayan Progroup Başkanı Dr. Salim Çam, önümüzdeki dönemde gıda, tekstil, turizm, inşaat, mobilya gibi sektörlerden bir grup Türk işadamını Londra’ya götürerek ihracat ve işbirliği fırsatlarının sağlanmasına öncülük edeceklerini söyledi.

İşletmeler, “Turquality” ile global rekabete hazırlanıyor 

Turquality iş modeli hakkında bilgi veren Progroup Başkanı Dr. Salim Çam, şunları kaydetti:
“Turquality, ülkemizin devlet destekli ilk marka programıdır. Progroup olarak, 15 yıldır Turquality ve yönetim danışmanlığı alanında faaliyet gösteriyoruz. Turquality iş modelini kısaca özetlersek; stratejik planlama, kurumsal performans yönetimi, bütçe yönetimi, marka yönetimi, satış-pazarlama yönetimi, bilişim yönetimi, tedarik zinciri yönetimi gibi konuları kapsıyor. Bu iş modelini benimseyen işletmeler, iş süreçlerini etkin yönetmekte, farklılaşmakta, markalaşması hızlandırmakta, global rekabete hazırlanmakta ve kilogram başına ihracatlarını 3 kat artırmaktadırlar. Ülkemizdeki firmaların kilogram başına ihracatı 1,5 dolar civarında iken, Turquality alan firmaların kilogram başına ihracatı 4 dolar civarındadır” dedi.

Türk şirketlerinin Avrupa pazarına girmesine önderlik edecek

Dünyanın farklı şehirlerinde hizmet veren bir yapı olduklarını kaydeden World17 CEO’su Adam Evren Garipoğlu, şunları söyledi:
“Konjektorel sıkıntıların yaşandığı sistemlerde çabuk ve reel refleks gösterebilen şirketlerin, her daim kazançlı çıktığı görülüyor. Bu sebeple, World17 olarak, dünyanın farklı şehirlerinde birleşik ofis hizmeti veren bir yapı haline geldik ki, Türk şirketlerinin yurtdışına açılmasının zamanını ve maliyetini %70 azaltabilelim. Türk firmaları, hali hazırda Avrupa’nın birçok ülkesinde faaliyet gösteriyorlar. Progroup ile yaptığımız işbirliği sayesinde, Avrupa pazarında büyümek isteyen şirketlerin pazara girişlerine, markalaşmalarına ve ihracat artışlara önderlik yapmayı hedefliyoruz. Progroup’un sahip olduğu bilgi birikimi ve tecrübesi tam da bu endüstrinin ihtiyacına karşılık gelmektedir. Türk firmalarına İngiltere ve Avrupa pazarlarında değer katmaya devam edeceğiz” diye konuştu.

Turquality’nin ilk yılın sonunda, işletmelere sağladığı değer artışı
*Mevcut karlılığın artışına katkısı:          %14
*Mevcut ihracat artışına katkısı:             %15
*Mevcut iç piyasa artışına katkısı:          %10
*Mevcut verimlilik artışına katkısı:          %17
*Mevcut marka bilinilirliğine katkısı:        %7
*Mevcut yeni ürün geliştirmeye katkısı:  %12
*Müşteri memnuniyet seviyesi:               %97
*İsraf ve maliyetleri azaltmaya katkısı:   %14

8 Kasım 2019 Cuma

Lidya Grup organizasyonunda “Epson Bayileri 2019 Toplantısı” yapıldı..


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Lidya Grup organizasyonunda “Epson Bayileri 2019 Toplantısı” yapıldı

Lidya Grup organizasyonu ile “Epson Bayiler Toplantısı”, geçtiğimiz günlerde, Hilton Kozyatağı Hotel’de gerçekleşti. Epson’un yeni ürünlerinin tanıtımının yanı sıra, 2019 yılının genel değerlendirmesi ile 2020 yılı hedef çalışmalarına ışık tutacak stratejik yaklaşımlar üzerinde duruldu. Toplantıya; Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanı Rıza Başoğlu,  Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz,  Geniş Format Ürünler Satış Müdürü Mehmet Döner, Teknik Servis Genel Müdür Yardımcısı Aykut Savbol,  Mali ve İdari İşler Müdürü Şebnem Kılıç,  Muhasebe Müdürü Nurettin İşlekter, Lidya Grup İthalat Uzmanı Aslı Özile EpsonTürkiye Pro-Grafik Kanal Müdürü Ersel Şamiloğlu, Epson Türkiye Pro-Grafik Ürünler Satış Öncesi Uzmanı Hayri Şenolve Lidya Grup’un Marmara, Ege, Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu gibi ülke genelindeki Epson bayilerinin yetkilileri yoğun katılım gösterdi.

Türkiye’de “proje finansmanı”nı ilk uygulayan kurumlardan birisi olduk

Dijital baskı sektöründe Lidya Grup’un liderliğe uzanan başarı öyküsü hakkında bilgi veren Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi:
“Temmuz 1992 tarihinde, profesyonel iş hayatına atıldım ve profesyonel iş hayatımı global şirketlerde sürdürdüm. İlk işim bir Alman şirketindeydi ve 1992 Temmuz ayında robotlu otomosyon alanında çalışma yaptım. Zaman içerisinde,Schneider Elektrik, Transteknik Holding, Xerox Türkiye’de görevler aldım. Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkan Danışmanımız görevini yürüten Rıza Başoğlu, Transteknik Holding’de çalıştığım yıllarda genel müdürüm idi. Ardından,Xerox Türkiye’de çalışmaya başladım ve bir gün Belçikalı genel müdürümün beni motive etmesiyle, 2001 yılında kendi şirketim olan Lidya Bilişim’i kurdum. Bugün Lidya Grup, dijital baskı sektöründe Türkiye distribütörü olarak temsil ettiği Xerox, Epson ve EFI globa lmarkaları ve verdiği hizmet kalitesiyle, sektörününlideridir. Bu yılın son çeyreğinde başarımızı kendi markamız olan “SUTEC” ile taçlandırıyoruz ve SUTEC markamızile sektörümüze hizmet etmeyi sürdüreceğiz. Lidya Grup’u kurduğumuz ilk yıllardan itibaren, daima teknoloji ile ilgilendik ve ülkemiz yatırımcılarını, dijital baskı sektöründeki teknoloji ile buluşturduk. Sadece satan değil, aynı zamanda teknoloji konusunda danışmanlık yapan, finansal çözümler sunan ve Türkiye’de “proje finansmanı” kavramını ilk uygulayan kurumlardan birisi olduk. Firmamızın, Londra şubesini de açarak, ülkemizde elde ettiğimiz bilgi birikimi ve tecrübemizi önümüzdeki yıllarda global pazarlara taşımayı hedefliyoruz” dedi.

Hedeflerimiz büyük, 2020’ye birlikte başarılı dolu bir sayfa açıyoruz

Lidya Grup olarak hedeflerinin büyük olduğunu ve 2020’de başarıların dolu olacağı yeni bir sayfa açtıklarını kaydeden Bekir Öz, konuşmasına şöyle devam etti:
“Ülkemizde, geçtiğimiz 1.5 yıldır devam eden kriz sırasında yatırımlar durdu, diğer sektörlerde olduğu gibi sektörümüz de bu durumdan etkilendi. Artık, krizin dibi görülmüştür ve şuan yukarıya doğru bir çıkış gerçekleşiyor. Eylül ayı itibariyle, grafikler yukarıya dönmüştür. Nitekim firmamıza gelen taleplerde, kriz öncesi seviyelere yeniden geldiğimizi gösteriyor. İş dünyasının ötelediği yatırım yapma ihtiyacını göz önüne alırsak, 2020 yılında birçok alanda yeni yatırım kararlarının alınacağını ve yatırımların başlayacağını söyleyebiliriz. Lidya Grup olarak enerjimiz her zamanki gibi çok yüksek ve hedeflerimiz büyük, 2020’ye sizler ile birlikte başarı dolu bir sayfa açıyoruz. Gelecek yılın başarıların konuşacağı ve hedeflerin tutacağı bir yıl olacağını öngörüyoruz” diye konuştu.

Pazara, derinlik kazandırmaya devam ediyoruz

Dijital baskı sektörü pazarının büyümesi ve iş yapanların teknolojik üstünlüklere sahip olan makine parkurları ile daha karlı işler yapmasına odaklandıklarını anlatan Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz, şunları kaydetti:
“Dijital baskı sektörümüzdeki tüm paydaşların, hizmet kalitesini yükseltmesi için sahip olduğumuz bilgi birikimi ve tecrübelerimizi daima paylaşmaya devam ediyoruz. Kurumsal vizyonun, doğru öngörü ve stratejilerin, yetişmiş insan kaynağının ve yeterli sermayenin işletmeleri başarıya götüreceğini biliyoruz ve bu noktada sahip olduğumuz deneyimlerimizi ekosistemimizde yer alan bayilerimiz ve müşterilerimiz ile paylaşıyoruz. İşbirliği yaptığımız tüm müşterilerimizin ihtiyaçları olan makineleri satın alması yönünde bilgimizi aktarırken, daha karlı işler yapmaları noktasında tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Özetle, sektörümüzün standartlarını yükselerek, daha karlı işler yaparak sürdürülebilir olmalarına liderlik ederken, aynı zamanda pazarımızın derinlik kazanması için çalışıyoruz. Lidya Grup olarak bugün geldiğimiz noktada, sektörümüzün lideriyiz. Türkiye distribütörlüğünü yaptığımız Xerox, Epson ve EFI global markalarımızın yanında, bu yılın son çeyreğinde kendi markamız olan “SUTEC” markasını pazara çıkardık. Lidya Grup olarak 100 kişiyi aşkın ekibimizle, işbirliği yaptığımız siz değerli iş ortaklarımızla, tüm Türkiye’ye farklı kategorilerde sahip olduğumuz dijital baskı makineleri ürün gamımız ile en üst düzeyde müşteri memnuniyeti odaklı hizmet vermeye devam edeceğiz. Firmamız, 45’in üzerindeki teknisyenimiz ve 30’un üzerindeki aracımız ile ülke genelindeki tüm müşterilerine 3.5 saatte ulaşıp, hizmet vermeyi sürdürmektedir” dedi.

Epson makinelerine, kurumsal pazardan yoğun talep alacağız

Japonya kökenli uluslararası bir teknoloji markası olan Epson dijital baskı makinelerine kurumsal pazardan yoğun talebin olacağını anlatan Lidya Grup Geniş Format Ürünler Satış Müdürü Mehmet Döner, şunları belirtti:
“Epson dijital baskı makineleri, wide formatta kalitesiyle tanınan, en kaliteli baskıların alınabileceği, kafa teknolojisiyle öne çıkarken kafanın 2 yıl garantili olması ve yedek parça statüsünde bulunması ile aynı zamanda daha ekonomik sahip olma maliyetine sahip olan global bir dünya markasıdır. Baskı kalitesi ve sahip olma maliyetinden dolayı da, kurumsal pazardan yoğun bir talep geliyor ve bu talep artarak devam edecektir.EpsonSureColorSc-T serisi, daha çok kurumsal pazara hitap ediyor. Markanın 100 serisi daha giriş seviyesindeki modelleri oluştururken, 400 serisinde yarı profesyonel modeller arasında yer alıyor. Avrupa’da ödül alan bu modeller, aynı zamanda wifi ve Usb gibi hayatın içinde olan teknolojileri de destekliyor. Perakende, inşaat, harita şirketleri, gıda, matbaalar, kamu kurumları, belediyeler gibi geniş bir yelpazede, EpsonSureColorSc-T serisi pazarda geniş yer bulmaya devam edecektir” şeklinde konuştu.

Urla, dünyanın en iyi 10 bağ rotasından birisi olmayı hedefliyor....

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Urla, dünyanın en iyi 10 bağ rotasından birisi olmayı hedefliyor

Uçsuz bucaksız bakımlı bağlarıyla büyüleyici bir atmosfere sahip olan Urla, dünyanın en iyi 10 bağ rotasından birisi olmayı hedefliyor. İzmir’in şirin ilçesi Urla, dünyaca ünlü Bordeaux bağ rotası, Toskana bağ rotası, Napa bağ rotası, Güney Afrika bağ rotası gibi rotalardan birisi olabilecek üzüm bağlarına, şarap üretim hanelerine ve gastronomisi zengin restoranlara sahip. Ülkemize, Almanya, İtalya, Fransa, Yeni Zelanda, Japonya gibi ülkelerden gelerek tadım etkinliklerine katılan turistler, Urla Bağ Yolu rotasına olan taleplerini her geçen yıl artırıyorlar. Dünyanın en iyi bağ rotaları arasında yer almayı istediklerini kaydeden Urla Şarapçılık Genel Koordinatörü Kerem Kumbasar, şunları söyledi:
“Urla’nın, Bordeaux, Toskana, Napa, Güney Afrika gibi dünyaca ünlü bağ rotalarından hiçbir eksiği yok ve aslında artıları var. Urla Bağ Yolu rotasını 2016 yılında hayata geçirdik ve geçen zaman içinde yerli ve yabancı ziyaretçiler tarafından yoğun talep gördük ve görmeye devam ediyoruz. Ülkemiz, zeytinyağı, peynirleri, şarapevleri gibi potansiyeliyle, dünyanın en zengin agro-turizm merkezlerinden birisi olmaya adaydır. ŞARAPP mobil uygulaması, Türk üzümlerinin ve Türk şaraplarının dünyaya tanıtılmasına büyük katma değer sağlanacaktır” dedi.

ŞARAPP mobil uygulamasının lansmanı yapıldı

Günümüzün vazgeçilmez parçası olan mobil uygulamalar, gastronomi dünyasında da etkisini gösteriyor. Dijital platform ŞARAPP, ülkemiz gastronomi sektörü ile gastronomi meraklılarını bir araya getirdi. Bilinçli yemek-içmek isteyenlerin yeni referans noktası olan ŞARAPP mobil uygulamasının lansmanı,5 Ekim 2019 tarihinde, İzmir Urla’daki Naturla Göl Evi’nde sektör temsilcilerinin yoğun katılımıyla gerçekleşti. Organizasyona, TTT Global Başkanı Akın Arslan, ŞARAPP Projesi Kurucu ortağı Ece Cankat, ŞARAPP Projesi Satış Yöneticisi Merve Bozkır Türk, Urla Şarapçılık Genel Koordinatörü Kerem Kumbasar, Nif Bağları Yöneticisi Aslı İnanır, MMG Şarapçılık Yöneticisi Mert Güner, Amedeus Şarapçılık Yöneticisi Tolga Kabadayı, Porta Caeli Ürün Yöneticisi Murat Öztaş, Küp Şarapçılık Ege Bölge Müdürü Ali  Mergi’nin aralarında olduğu sektörden yöneticiler katıldı.
ŞARAPP mobil uygulaması hakkında görüşmelerini aktaran sektör temsilcileri şunları kaydettiler:
“ŞARAPP mobil uygulaması, üreticileri ve tüketicileri dijital ortamda buluşturan başarılı bir aplikasyon oldu. Bu tür aplikasyonlar, genelde yurtdışı kökenli olurken, bu projenin yerli ve milli olması ayrıca gurur kaynağımızdır. Ülkemizdeki şaraphanelerin tanıtımının, üzüm cinsine göre ve yemeğe göre eşleştirmelerin yapılması gibi zengin içeriği barındıran bu proje, aynı zamanda gastronomi ansiklopedisi niteliğini de taşıyor. Özetle uygulama, hem şarap severleri doğru yönlendirecektir; hem de işletmeler ve üreticiler açısından ciddi bir katma değer oluşturacaktır. Doğru yemek ve doğru şarabın birleşmesinin merkezinde yer alan ŞARAPP mobil aplikasyonunun, en kısa zamanda dünya çapında popüler bir uygulama olmasını isteriz. Böylece, Türk üzümlerinin ve Türk şaraplarının dünyaya tanıtılmasına büyük bir katma değer sağlanacaktır” dediler.


Popüler uygulamalardan birisi olması hedefleniyor

Ülkemizin gelişen yiyecek ve içecek sektörüne katkı sağlamayı istediklerini kaydeden ŞARAPP Projesi Kurucu ortaklarından Ece Cankat, dijital platform ŞARAPP ile tüketicileri gastronomi konusunda bilinçlendirmeyi ve dünyaya ülkemiz şaraplarını tanıtmayı hedeflediklerini söyledi. Bilinçli yemek-içmek isteyenlerin yeni referans noktası olan ŞARAPP’ın akıllı telefonlarda yerini aldığını ifade eden TTT Global Başkanı Akın Arslan, şunları anlattı:
“ŞARAPP, gelecek birkaç yıl içinde ülkemizde popülerlik kazanacak bir uygulama oldu.Hepimiz, dışarıda yemek yemekteyiz. Nitekim, üreticilerimiz inanılmaz güzel şaraplar yapıyorlar, ancak çoğu zaman restoranlarda görev yapanlar, müşterilerine hangi yemek ile hangi şarabın uyumlu olacağı hakkında yeterli bilgi veremiyor olabiliyorlar. Ülkemiz hangi şarabın uyumlu olacağı hakkında yeterli bilgi veremiyor olabiliyorlar. Ülkemiz üzümcülüğünün gelişmesi lazım, çünkü Avrupa’nın hiçbir yerinde bu kadar üzüm yetişmiyor. Şarapta ise, Urla bu işin gözbebeği ve bölgede çok sayıda şarap üreticisi bulunuyor. Özetle, play&appstore'lardan indirilebilen ŞARAPP’ın, gelecek birkaç yıl içinde Avrupa’nın sayılı uygulamalarından birisi olmasını hedefliyoruz” dedi.

Anadolu toprakları,üzüm ve bağcılığın ana vatanıdır

Anadolu topraklarının üzüm ve bağcılığın ana vatanı olduğunu kaydeden Urla Şarapçılık Genel Koordinatörü Kerem Kumbasar, dünyada 55 milyar dolarlık bir şarap tüketim pazarının olduğunu ve ülkemizin Amerika’dan Çin’e kadar birçok pazara ihracat yaparak, bu pazardan daha fazla pay alabileceğini söyledi. Firma olarak, kaybolmuş Urla Karası üzümünü yeniden canlandırdıklarını anlatan Kerem Kumbasar, 2016 yılında “Nerod’Avola-Urla Karası” şarabı ile Avrupa’nın en iyi Akdeniz şarabı seçilerek, İngiltere’den ödül aldıklarını belirtti. Urla Şarapçılık firmasının bağlarında, Güney Kore, Amerika, Rusya, İtalya, Fransa, Almanya gibi birçok ülkeden gastronomi turistlerini ağırladıklarını ifade eden Kerem Kumbasar, Urla Bağ Yolu rotasının, dünyanın en iyi bağ yolu rotaları arasında yer almasını hedeflediklerini ve çalışmaları sürdürdüklerini sözlerine ekledi.

Urla bağ rotasına ilgi artarak devam ediyor

Urla bölgesinin zeytinyağı ve şarapta tarihten beri var olduğunu kaydeden MMG Şarapçılık Yöneticisi Mert Güner, şunları söyledi:
“MMG Şarapçılık firması olarak, ağırlıklı iç pazara çalışıyoruz. Almanya, Fransa, İzlanda gibi birçok ülkeden gelen ve Urla bölgesine yerleşen ciddi bir nüfus bulunuyor. Gerek bölgemizde yaşayan yabancılar, gerek Amerika ve Avrupa ülkelerinden gelen turistler, bağ rotalarımıza yoğun ilgi gösteriyorlar. Urla Şarap Üreticileri Derneği’ni kurduk ve Urla Bağ Yolu rotasını oluşturduk. Hem gelen yerli ve yabancı konuklarımızı bağ rotamızda ağırlıyoruz, hem bilgiler veriyoruz ve birlikte ortak etkinlikler yaparak sektörümüze değer katmayı sürdürüyoruz” dedi.

Turistler, bağ evlerine yoğun talep gösteriyor

Turistlerin, bağ evlerine yoğun ilgilerinin olduğunu ifade eden Nif Bağları Yöneticisi Aslı İnanır, şunları belirtti: “İzmir Kemalpaşa’da dededen kalma bağlarımızda üretim yapıyoruz. Hong Kong, Yeni Zelanda, Almanya, Fransa, İngiltere gibi birçok ülkeden tadım için bağlarımıza geliyorlar. Ege Bağ rotasına olan talep her geçen gün artmaya devam ediyor” dedi.
Hong Kong ve İngiltere’ye ihracat yaptıklarını ve Türk şaraplarını birçok pazara ve dünyaya tanıtma hazırlığı içinde olduklarını kaydeden Aslı İnanır, ihracat için görüşmelerin devam ettiğinisöyledi. Firmasının, Bornova Misketi, Solaris, MontepulcianoShiraz gibi üzüm türlerinin olduğunu anlatan Aslı İnanır, Hong Kong’dan çift altın madalya aldıklarını sözlerine ekledi.

Dünyaya tanıtmaya devam ediyor

Bozcaada’da üretim yapan Amedeus Şarapçılık Yöneticisi Tolga Kabadayı, Amedeus markası adıyla ilk şaraplarını 2010 yılı yaz ayında tüketicilerin beğenisine sunduklarını söyledi. Avusturyalı olduklarını ve 60 yıl önce yönetici olarak aile büyüklerinin Türkiye’ye geldiğini anlatan Tolga Kabadayı, şuan Bozcaada’daki bağlarında üretim yaptıklarını belirtti. Avusturya’da bir botanikçi tarafından bağlarına ekilen ve üretim için kendilerinin firmasına da verilen Amedeus üzüm çeşidi hakkında bilgiler veren Tolga Kabadayı, üzüm çeşidinin sadece kendi bağlarında üretildiğini ve tescilli olduğunu anlattı. Bozcaada’daki bağlarına ağırlıkla yabancı turistlerin yoğun ilgisinin olduğunu da ifade eden Tolga Kabadayı, bağlarında verdikleri bilgiler ile Türk şaraplarını dünyaya tanıtmaya devam ettiklerini kaydetti. 

Almanya’dan Japonya’ya birçok ülkeden, bağlar ziyaret ediliyor
60 yıllık bir firma olduklarını ve yaklaşık bin dönüm olan kendi bağlarında üretim yaptıklarını anlatan Küp Şarapçılık Ege Bölge Müdürü Ali Mergi, tesiste ilave yatırımların devam ettiğini ve bir butik otel yapmayı düşündüklerini belirtti. Firmalarının bağlarını, çok sayıda turistin ziyaret ettiğini ifade eden Ali Mergi, Almanya’dan Japonya’ya kadar birçok turistin bağları gezdiğini ve özellikle yabancıların bağ rotalarına büyük ilgi gösterdiğini anlattı. Almanya başta olmak üzere, Danimarka, İngiltere gibi ülkelere ihracat yaptıklarını kaydeden Ali Mergi,üretimin %15- 20’sini ihraç etmeyi hedeflediklerini söyledi.

Avrupa’daki şarap severler, yeni tatlar istiyor

Avrupa’daki şarap severlerin yeni tatlar istediğini kaydeden Sanset Porta Caeli Ürün Yöneticisi Murat Öztaş, şunları söyledi:
“Avrupalılar başta olmak üzere dünyadaki şarap severler, Fransız, İtalyan, İspanyol şaraplarının yanı sıra, yeni tatları denemeyi de istiyorlar. Bu da, Türk şaraplarına Avrupa’nın ve dünya kapılarını aralayacaktır. Firma olarak, İtalya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere, şaraplarımızı Avrupa’ya daha yoğun ihraç etmeyi planlıyoruz. Çanakkale’deki 2,500 dönüm arazimize, Yeni Zelanda ve Avustralya başta olmak üzere turistlerin yoğun ilgisi bulunuyor, bağ rotalarımızı geziyorlar ve üretim hakkında bilgi alıyorlar” dedi. 


http://sarapp.co/ uygulaması play&appstore'lardan indirilebiliyor.
Play Store - https://play.google.com/store/apps/details?id=com.abplusbilisim.sarapp
AppStore-  https://apps.apple.com/us/app/sarapp/id1459226345

4 Kasım 2019 Pazartesi

Lidya Grup, kendi markası “SUTEC” ile başarısını taçlandırıyor ...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Lidya Grup, kendi markası “SUTEC” ile başarısını taçlandırıyor

Dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup, kendi markası “SUTEC” i pazara sundu. Sektörde 20 yılı aşkın süredir elde ettiği bilgi birikimi ve tecrübesiyle sektöre yeni bir nefes getirecek konfigürasyonunu kendisinin oluşturduğu ve kendisine ait SUTEC markası ile dijital baskı makinesini pazara sundu. Dijitalleşme ve kişiselleşmeyle birlikte pazarda oluşan talepleri yakından izleyen Lidya Grup, ilk olarak ülke genelindeki binlerce copyshop’ları bir üst seğmende taşımayı hazırlanıyor. Piyasanın promosyon talepleri doğrultusunda ve copyshop’ların ihtiyaçları göz önüne alınarak, tasarlanıp üretilen SUTEC dijital baskı makineleri sayesinde, 10 cm kalınlığa kadar ahşap, cam, metal, plastik gibi birçok farklı malzemenin üzerine baskı yapılmasına imkan sağlanıyor. Lidya Grup kendi satış ağı, 5 bölgesi ve 18 bayisi ile ülkemiz genelinde SUTEC markası ile copyshop’lar ve reklam sektörüne hizmet vermeye başladı.

SUTEC, copyshop’lar ve reklamcıların faaliyet alanları ve iş kalitelerine katkı sağlayacak

Dijitalleşme ve kişiselleşmeyle birlikte,her sektörde olduğu gibi baskı sektöründe de değişimin ve dönüşüm yaşadığını kaydeden Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi:
“Dijitalleşme ve kişiselleşme ile birlikte kurumların ve bireysel tüketicilerin,promosyon talepleri çok yönlü olmaya başladı. Bundan 20 yıl önce sadece kağıt ve türevlerine yüksek sayılarda baskı yapılıyordu. Bugün ise dijital baskı makineleri sayesinde, ahşaptan plastiğe, camdan metale kadar 10 cm kalınlığındaki birçok farklı malzemeye baskı yapılabiliyor. Yine, dijitalleşmenin sunduğu imkanlar sayesinde, bireylerin kendisine özel baskı ürünlerini talep etmesiyle birlikte, baskı sektöründe yeni iş alanlarıda doğmaya başlamıştır. Bireyler kullandıkları cep telefonu kapağı veya çakmağındaki tasarımdan, çocuk odalarındaki duvar kağıdının tasarıma kadar, hemen hemen birçok alanda tamamen kişiye özel baskıları tercih etmektedirler. Özetle, bireylerin ve kurumların, kişiye veya firmaya özel baskı taleplerindeki artışı, katlanarak devam edecektir. Biz de, piyasanın bu konuda taleplerini göz önüne alarak ve tamamen müşteriye dönük olarak, firmamızın kendi markası SUTEC dijital baskı makinelerini pazara sunduk. Lidya Grup’un gücü ve güvencesi altında,satış öncesi ve satış sonrası hizmetlerin sunulması, yatırım maliyetinin ekonomik olması ve baskı kalitesindeki üstünlüğü ile eşsiz olan SUTEC markamıza, ilk günden itibaren beklentilerimizin çok üzerinde bir talep alıyoruz. Copyshop’ların müşterilerine verdiği hizmet kalitesini ve karlılığını artıracak olan SUTEC dijital baskı makineleri, copyshop’lar ve reklamcılar için faaliyet alanları ile iş kalitelerine önemli katkılar sağlayacak veçözüm noktası olacaktır” dedi.

SUTEC dijital baskı makineleri, FESPA Eurasia’da görücüye çıkıyor

SUTEC dijital baskı makineleri, FESPA Eurasia 2019’da görücüye çıkıyor. İstanbul Fuar Merkezi (İFM)’de, 5- 8 Aralık 2019 tarihleri arasında düzenlenecek olan fuarda, Lidya Grup salon 10 stant C40 ve D40’da, müşterilerini ve fuar ziyaretçilerini ağırlamaya hazırlanıyor.
Fuar sırasında SUTEC markasına yoğun talep beklediklerini anlatan Bekir Öz, konuşmasına şöyle devam etti:
“Uzun yıllardır sektörümüze hizmet veriyoruz ve müşterilerimizin beklentilerini, pazarın beklentilerini, dünyadaki gelişmeleri ve trendleri yakından takip ediyoruz. Elde ettiğimiz ve gözlemlediğimiz veriye, sahip olduğumuz bilgi birikimi ve tecrübemizi ekleyerek ve pazarın ihtiyaçları doğrultusunda, bu yılın başında kendi markamız ile özel tasarlanan ürüne sahip olma çalışmalarına başladık. Markamızın makine ömrünün uzun, kalite normlarının yüksek olması ve kolay sahip olunabilmesi gibi parametrelere, Lidya Grup’un gücü ve güvencesini de ekleyerek pazara çıkardık. Aynı zamanda, daha öncesinde düşük kalitedeki makineler ile teknoloji çöplüğüne dönen copyshop işletmelerini, bir üst seğmende taşıyarak, hem müşterilerine kaliteli hizmet vermelerinin, hem karlılıklarını artırmalarının önünü de açmış olabileceğiz. Özetle, markamız SUTEC’in sektörümüze geniş çaplı ilk tanıtımını FESPA Eurasia 2019 Fuarı’nda yapıyoruz. Fuarda standımızı ziyaret eden müşterilerimizin ve özellikle copyshop firmalarının, hemen hemen hepsinin SUTEC’e yoğun bir talep göstereceğini öngörüyoruz” diye konuştu.

SUTEC Dijital Baskı Makinesi Teknik Özellikleri:

*Baskı alanı: 750-900 mm
*Malzeme kalınlığı 1- 100 mm
*Baskı kafası adedi: 3/4/5opsiyonel
*Renk kombinasyonu: CMYK+W+V
*Yazılım: Ultra RIP, Photoprint
*Kurutma şekli: LedUv
*Baskı hızı: 4Pass 16sqm/hour
*Mürekkep hacmi: 1 Lt
*Mürekkep ısıtma sistemi
*Güçlü Çelik kasa
*Beyaz mürekkep donma önleyici
*Çift Uvled lamba, su soğutma
*Vakumlu sabit tabla, otomatik yükseklik ölçme

Cem Polatoğlu,kadın adayların çoğunlukta olduğu listeye oyumu vereceğim dedi...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR    



Cem Polatoğlu, en fazla kadın aday bulunduran listeye oyumu vereceğim dedi

"Turizmde biz de varız hem de çok" diyen kadınlara %100 hak veriyor ve eli arttırıyorum. Diyorum ki; "Oyum, en fazla kadın aday bulunduran listeye"

  Turizme gerçekten kadın eli değmeli. Bunu sadece kadın erkek eşitliği veya acentalarımızda çalışanların çoğunluğunun kadın olması nedeniyle söylemiyorum. Kadınların yöneteceği bu sektörde kadınlarla birlikte;
* Seyahat acentalarımızda daha adil daha insanca çalışma koşulları sağlanacağına,

* Türsab'ın daha adil, adam kayırmadan, dosyalar şirketine, kişisine göre sümen altı edilmeden, çalışanların eşit işe eşit maaş sistemi ile yönetileceğine,


* Senelerdir çok duyduğumuz, hatta gördüğümüz yolsuzlukların önüne geçileceğine,

* Sektör paydaşlarımız Otelciler, Hava Yolları, Rehberler ve Taşımacılarla kavgasız, savaşsız, komplekssiz hep birlikte çok güzel çözümler üreteceğimize,

* Bürokrasideki engelleri daha kolay aşabileceklerine, ikna kabiliyetlerinin bizlerden çok daha fazla olduğuna,

* Yurt dışında, Fuarlarda, Toplantılarda Türk Kadının çağdaş yüzü ile turizmimizi ve ülkemizi erkeklerden daha iyi tanıtacağına,

* Üstü kapatılsa bile sektörde var olan Mobbing'in sona ereceğine,

* Kadınların daha çevreci ve sürdürülebilir turizm için canla başla çalışacaklarına inanıyorum.



Kısaca bu sektördeki tüm KADINLARIMIZA GÜVENİYORUM.

Bu nedenle diyorum ki; "OYUM, EN FAZLA KADIN ADAY BULUNDURAN LİSTEYE"

İnme nedir? İnmede ilk 6 ay neden önemlidir?

 HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




İnme tedavisinde ilk 6 ay önemlidir,
İyileşme potansiyelinin % 50’sine ilk 6 ayda ulaşılıyor

İnme, beyine giden kan damarlarındaki tıkanma yada yırtılma sebebiyle, beyin dokularına giden oksijen ve besinlerin kesilmesi sonucu ortaya çıkan beyin hücrelerinde fonksiyon kaybıdır. İnme riski taşıyan kişiler arasında; aile geçmişinde inme vakası olanlar, herhangi bir damar hastalığı bulunanlar, sigara ve alkol tüketenler, yüksek tansiyon ve diyabeti olanlar, kolesterol ve yeme bozukluğu bulunanlar, hareketsiz kişiler ve kadınların erkelere oranla daha fazla inme riski taşıdığını belirtebiliriz. İnmelerin, yaklaşık olarak %80’i iskemik yani kan damarındaki tıkanmaya bağlı olarak gelişirken, %20’si ise beyin damarlarındaki yırtılma yada sızıntıya bağlı gelişir.
Konuşma veya konuşulanı anlamada yetersizlik, yüz kol veya bacakta uyuşma yada hareket güçlüğü, bir yada iki gözde birden görme kaybı, baş ağrısı, yürümede zorluk gibi belirtiler varsa, hastanın acilen hastaneye götürülmesi gereklidir.


Dikkat, fizik tedavide ilk 6 ay önemlidir

Hastaların yaşam stabilitesi sağlandığı andan itibaren, fizik tedavisi ve rehabilitasyonun başladığını anlatan TherapySport Center’dan Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, şunları söyledi:
“İnme sonrası birçok vakada, değişik şiddetlerde kol veya bacakta felç, görme alanında azalma, konuşma veya anlama bozukluğu, yutkunma veya solunumda zorlanma, yürüme ve oturma dengesinin kaybı gibi birçok sorun görülebilmektedir. Nörolojik rehabilitasyonda uzmanlaşmış fizyoterapistler, kişinin durumuna bağlı olarak geliştirdikleri protokolleri hastaya uygularlar. Bazı vakalar tedaviye son derece hızlı yanıt verebildikleri gibi, bazı vakalar maalesef uzun tedavi sürelerine ihtiyaç duyabiliyor. Rehabilitasyonda en önemli dönem ilk 6 aylık süreçtir, hasta bu dönemde iyileşme potansiyelinin yaklaşık % 50’sine ulaşır. Ne yazık ki, hastaların yaklaşık %35’i ilk yıl sonunda, gerek maddi nedenler, gerek psikolojik nedenlerle tedavisini sonlandırmaktadır ve bu da iyileşme sürelerini kötü olarak etkilemektedir” dedi.

Hastalık depresyonu, tedavinin önündeki en büyük engellerdendir

Hastalık depresyonunun, tedavinin önündeki en büyük engellerden birisi olduğunun altını çizen Uzman Fizyoterapist Altan Yalım, konuşmasına şöyle devam etti:
“Dünyada her iki dakikada yaklaşık bir kişi inme geçiriyor ve inme ölüm nedenleri arasında ilk sıralarda yer alıyor. Zamanında uygulanan ilk müdahale ile gerek ölüm oranları, gerekse sonrasında gelişen felç riski minimuma indirilebiliyor. Ülkemizde ise, tahmini inmeli insan sayısı 1,3 milyon kişi olabilir ve her sene yaklaşık 100 bin kişi buna ekleniyor. İnme hastalarının yaklaşık 3’te 2’si,hastaneden bir bölgelerinde felç ile ayrılıyorlar. Hastanın yaşam stabilitesi sağlandıktan sonra, fizik tedavisi ve rehabilitasyon başlıyor. Burada dikkat edilmesi gereken konulardan birisi de, hastalık depresyonudur. Hastalık depresyonu, tedavinin önündeki en büyük engellerden birisidir. Gerek tıbbi ekibin, gerekse ailenin bu süreçte hastaya desteği çok önemlidir. Çoğu hastalar, ilk 6 aylık süreçte işlerine geri dönebilmektedir. Ancak bazı durumlarda, hastalar uzun süreli olarak tedaviye gerek duyabilirler. Hastalığın tedavi süresi 2 seneyi bulabilir ve bu dönemden sonra da hareket kabiliyetinde düzelmeler görülebilir. Hastaların ilk ihtiyaçları olan şey, kas kontrolünü tekrar kazanmalarıdır, kuvvetlenme sonraki aşamadır. Vücut dengesi ve yürüme becerisi, erken dönemde genellikle toparlanır. Nöroloji rehabilitasyonunda, hastalara özel egzersiz ve günlük hayata dönüş aktiviteleri çalıştırılır. İlk amaç, olabildiğince erken dönemde hastalarımızı normal hayatlarına döndürebilmektir. Çünkü inme, ne sosyal hayat için nede iş hayatı için bir son değildir, yeter ki hastalarımız bunun farkında olsunlar” diye konuştu.

3 Kasım 2019 Pazar

Küresel Isınma Kurultayı İzmir’de yapılıyor...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Küresel Isınma Kurultayı İzmir’de yapılıyor

Küresel Isınma Kurultayı’nın açılışını Tunç Soyer yapacak
Ekonomi Gazetecileri Derneği'nin koordinasyonu ile 50'yi aşkın sivil toplum örgütü ve çevreci kuruluşun desteği ile gerçekleşen Küresel Isınma Kurultayı bu defa İzmir’de yapılıyor.
İklim değişikliği ve çevre ile ilgili sorunlar konusunda farkındalık yaratmak için başlatılan etkinliğe İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliği yapacak ve tam destek verecek.

İzmir’de 11'cısı yapılacak olan etkinlikte ''temiz enerji, temiz kentler'' başlığı gündeme gelecek.
Medyadan, iş insanlarına sivil toplum örgütlerinden yerel yönetimlere çok önemli isimlerin konuşmacı olacağı etkinliğin açılışı İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer tarafından yapılacak.

Tarihi Havagazı Fabrikası'nda 29 Kasım'da  gerçekleştirilecek olan etkinlik için Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer’i ziyaret eden koordinasyon komitesi tüm sivil toplum kuruluşlarından öneri ve katkı beklediğini açıkladı.


2 Kasım 2019 Cumartesi

Kadın Girişimciliğinde Yeni Arayışlar panelinde Kadınlar, Başarı Hikayelerini ve Deneyimlerini Anlattılar...


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Kadınlar, Başarı Hikayelerini ve Deneyimlerini Anlattılar
Girişimcilikleri ile topluma ilham veren kadınlarımızın başarı hikayelerini ve deneyimlerini paylaştığı Ekonomide Kadın Eli sloganı ile Kadın Girişimciliğine Destek Zirvesi kapsamında düzenlenen ‘Kadın Girişimciliğinde Yeni Arayışlar’ panelinde kadınların kadının ekonomi içerisinde nasıl daha fazla yer alabileceği ve var olan girişimcilik projeleri üzerinde duruldu.
İş, siyaset, sivil toplum ve medya dünyasının önde gelen isimleri Sarıyer Belediyesi ve Türkiye İhracatçılar Meclisi’nin (TİM) destekleri ile Yeni Arayışlar Girişimi Platformu Derneği (YAPDER) tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Kadın Girişimciliğine Destek Zirvesi’nde buluştu.


 Boğaziçi Kültür ve Sanat Merkezi’nde gerçekleşen etkinlik Kadın Girişimciliğine Destek Zirvesi Etkinlik Komitesi Başkanı Nil Yıldızalp ve YAPDER ile EGD Başkanı Celal Toprak’ın hoş geldin konuşmaları ile başladı. İş hayatında kadın olmanın, özellikle girişimci kadın olmanın hiç kolay olmadığını söyleyen Etkinlik Komitesi Başkanı Nil Yıldızalp, “Çok üzücüdür ki, Anadolu’ya gittiğimizde bu engeller ve mücadele alanları maalesef daha da artıyor. O yüzden Türkiye’de kadın girişimci sayısını arttırmak için özel sektörden, sivil toplum örgütler kadar herkesin yapabileceği şeyler olduğunu düşünüyorum, özellikle iş dünyasında var olan tüm kadınların diğer kadınlara ışık tutması, deneyimlerini paylaşması çok önemli.” dedi.
Yıldızalp konuşmasını, “Ülkemiz için, vatanımız için artık harekete geçmeliyiz. Kadın girişimcilerin aynı zamanda daha fazla sosyal girişimci olmasını ben daha çok önemsiyorum. Gelin iş dünyasında erkekleşen bir kadından çok, kadın bakış açımızı daha çok kullanalım, kadın girişimciliğin yanında, sosyal girişimciliği de benimseyelim. Vicdanlı ve ahlaklı çocuklar yetiştirelim. Bugün burda çağdaş bir cumhuriyet kadını olarak sizin karşınızda başım dik özgürce konuşuyorsam, bu Ulu Önder Atatürk’ün sayesinde. Ne mutlu Türküm diyene ne mutlu Türk kadınıyım diyene.” diyerek noktaladı.


Cumhuriyet bir kadın devrimidir…
Cumhuriyet ve Kadın temalı bir konuşma yapan Kadın Girişimciliğine Destek Zirvesi’nin destekçisi Sarıyer Belediyesi Başkanı Şükrü Genç, “Cumhuriyet bir kadın devrimidir. Cumhuriyet ve kadın birbirini tamamlayan bir bütündür. İki tarafın da birbirine çok büyük katkısı olmuştur. Kadınlarımız Kurtuluş Savaşı’nda büyük bir rol oynamış. Büyük zafere katkı yapmışlardır. Halide Edip’ten Kara Fatma’ya yüzlercesi Cumhuriyet’in kahramanlarıdır. Bu da Mustafa Kemal Atatürk’ün düşüncelerini şekillendirmiştir. Yeni kurulan Cumhuriyet’in neferleri olan kadının rolünü ortaya koymuştur. Kadınlarımıza çoğu batılı ülkeden daha önce ve ve daha geniş haklar tanınmıştır. Kadının yaşamdaki rolünün mutlak bir şekilde konuşulması lazım. Liyakatın yaşamda önemli olduğunu, liyakatlı kadınların önemli olduğunu hatırlatmak isterim. Belediyemizde bugün kadın yöneticimizin de ağırlıkta olarak çalıştığını söylemek isterim.” diye konuştu.
Ekonomide Kadın Eli sloganı ile düzenlenen Kadın Girişimciliğine Destek Zirvesi kapsamında düzenlenen ve Sarıyer Belediyesi Başkan Yardımcısı Sevgi Atalay’ın moderatörlüğünde gerçekleşen ‘Kadın Girişimciliğinde Yeni Arayışlar’ panelinde konuşmacılar Beko Satış Direktörü Arel Atakol, Hepsiburada Girişimci Kadınlar Proje Direktörü Duygu Aktaş, Moleküler Biyolog-Sentromer DNA Teknolojileri Kurucusu-KAGİDER Üyesi Pınar Akalın, TOBB İstanbul Genç Girişimciler Kurulu Üyesi-Teksan Jeneratör Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Ata Tuncer ve Pasta-Ekmek Şefi Sevilay Gök özellikle kadının ekonomi içerisinde nasıl daha fazla yer alabileceği ve var olan girişimcilik projeleri üzerinde duruldu.


Türk kadınlarını coğrafyamız içinde desteklemeye devam edeceğiz…
‘Beko 100 Yeni Kadın Bayiisini Arıyor’ projesini anlatan Beko Satış Direktörü Arel Atakol, “Bu proje kadın erkek eşitliğinden ortaya çıktı. Bizim 2800 bayiimiz var, içlerinde kadınlarda var ama arzu ettiğimiz kadar değil. Bu nedenle kadınları ekonomiye ve bayii ekosistemimize kazandırmak için bu yola çıktık. 8 Mart 2019’da lansmanı ve Mardin’den Samsun’a kadar birçok şehirden 700’ün üzerinde başvuru yapıldı.” dedi.
Şu ana kadar 16 kadın bayii hayata geçirdiklerini ve projeye kadın-erkek sayısını yarı yarıya yapana kadar devam etmek istediklerini söyleyen Atakol, “İlgi ve alaka devam ettikçe Türk kadınlarını coğrafyamız içinde desteklemeye devam edeceğiz. Projede maddi desteğin yanında koçluk-mentorlük desteği de veriyoruz.” açıklamasını yaptı.
Kültürel kodları iş gücü katılımı ile değiştirebiliriz…
Kadının istihdama katılmasının ekonominin büyümesi anlamına geldiğini kaydeden TOBB İstanbul Genç Girişimciler Kurulu Üyesi-Teksan Jeneratör Pazarlamadan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Ebru Ata Tuncer “Sağlıklı bir gelecek yetiştirmek ve geleceğe yatırım yapmak için kadınların toplumda kültürel kodların değişmesi konusunda da önemli bir role sahip olduğunu düşünüyorum. Anne olduktan sonra hayatı daha fazla tanımaya başladım. Gelen Z kuşağını da anlamamız gerekiyor. Kalkınmamız için kuşakları tanımalıyız. Kültürel kodları iş gücü katılımı ile değiştirebiliriz.” diye konuştu.
Kadınlar dijitalleşmede çok zayıflar…
Özellikle bilim, sanat ve teknolojide kadın açığının çok fazla olduğuna dikkat çeken ve “Bugün mühendislik fakültelerinden mezun kadın sayısı yüzde 37 iken iş gücüne katılmış mühendis kadın sayısı yüzde 9. Mühendis kadınlar nerede? diyerek  sorgulama yapan Hepsiburada Girişimci Kadınlar Proje Direktörü Duygu Aktaş, hepsiburada.com’un kadınlar için hazırladığı projeden bahsetti. Aktaş, “Çalışma geçmişi nasıl olursa olsun işini e-ticaret’e taşımak isteyen kadınlara bir pazar yeri sunuyoruz. Ne yazık ki üretimde yüzde 24, perakende yüzde 20 var olan kadınlar dijitalleşmede çok zayıflar. 2017 Mayıs ayından itibaren 5000’e yakın kadını entegre ettik. Toplam satıcılarımızın yüzde 31’i kadın.” şeklinde konuştu.

İşin içine para girince hakimiyet erkeklere geçiyor…
Restoran işletmeciliği gibi erkek egemen bir sektörde var olmanın zorlukları karşısında kendi girişimcilik hikayesini yaratan Pasta-Ekmek Şefi Sevilay Gök, “Pastane-kafe-restoran olarak hizmet veren bir aile işletmemiz vardı. Ancak erkek egemen bir sektörde kadının yeri burada bulaşıkçıklık ve temizlikti. Okulumu bitirdikten sonra ve ben direkt üretime girdim ancak mutfak ustaları erkekti ve bundan memnun kalmadılar. Elinizin hamuru ile bizim işimize karışmayın, diyorlardı. Ev içinde mutfağın hakimi kadınlar iken işin içine para girince hakimiyet erkeklere geçiyor.” dedi.
Özellikle anne olunca temiz gıdaya yönelen kendi markasını yaratmak adına yola çıkan Gök, “İçinde erkek olmayan, kadın emeği ve kollektifi ile yürüyen, ekolojik tarımı destekleyen ekmek yapmaya başladık. Karakılçık buğdayından yaptığmız ekmek ile altın madalya aldık.” derken kadın esnaf olmanın zorluklarından bahsetti. 
Kadının kadına desteği her şeyden önemli…

2009 yılında bir biyoteknoloji şirketini kurduğunu söyleyen Moleküler Biyolog-Sentromer DNA Teknolojileri Kurucusu-KAGİDER Üyesi Pınar Akalın, “Benim için kadının kadına desteği her şeyden önemli. Kadın kadına destek verdiğinde herşey değişiyor.” dedi. Üyesi olduğu KAGİDER çalışmalarından bahseden Akalın, “KAGİDER, 62 milyon dolar ciro ile 250 bin kişiye istihdam sağlayan 320 üyesi ile kadınları temsil eden bir STK. Türk ekonomisinin yüzde 8’ini oluşturuyor. Hedefimiz, toplumsal fırsat eşitliğinin sağlanması ve ekonomiye var gücümüzle çalışarak katılmak. Ayrıca iş dünyasından kadınların birbirini bulacağı bir iletişim ağını da hayata geçirdik. www.ticaretinkadinlari.com sayfası üzerinden kadınlar birbirini bulabilir ve bir iletişimde olabilirler.” şeklinde konuştu.