HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Dünyadaki 10 veri bilimciden biri Türkiye'ye geldi
Büyük veri analitiği, veri yönetimi alanında dünyanın önde gelen şirketlerinden olan Teradata'nın Veri Bilimi Takımı Direktörü Dr. Frank Säuberlich, smartcon Big Data Big Ideas Konferansı'nda büyük veriye duyulan korkunun yersiz olduğunu söyledi ve büyük veriye küçük adımlarla başlayarak ilerlemenin başarıyı getirdiğinin altını çizdi.
Bugünün ve geleceğin en büyük iş trendlerinden biri olan "büyük veri" yatırımlarının yön bulduğu smartcon Big Data Big Ideas etkinliği, bu alanda dünyanın önde gelen fikir liderlerini, stratejistleri ve veri bilimcilerini Türk iş dünyası ile 26-27 Mayıs 2015 tarihleri arasında İstanbul Zorlu Center PSM'de buluşturdu. Platin sponsorluğunu Teradata Türkiye'nin üstlendiği etkinlik, dünyadaki 10 veri bilimciden biri olan Teradata'nın Veri Bilimi Takımı Direktörü Dr. Frank Säuberlich'i ağırladı. Kariyeri boyunca derin analizlerle müşteriyi tanıma ve müşteri tarafındaki satın alma talebini artırma projelerinde çalışmış olan Dr. Säuberlich'in; veri analizi sayesinde başarısı yüzde 50'nin üzerinde artırılmış onlarca küresel proje deneyimi bulunuyor.
26 Mayıs'ta bir konuşma yapan Dr. Säuberlich, Türk iş dünyasına seslenerek "Büyük veriyi gözünüzde büyütmeyin; büyük veri analizine küçük adımlarla başlayın ve sadece sorun yaşadığınız iş birimlerine yönelik verileri bütünleştirerek analiz edin." çağrısında bulundu.
Günümüzde şirketlerin adeta veriye boğulduğunu; çok çeşitli kaynaklardan farklı formatlarda yapısal ve yapısal olmayan hatta etkileşimli verilerin geldiğini ifade eden Dr. Säuberlich, bununla nasıl başa çıkılacağını öğrenenlerin önemli bir stratejik rekabet avantajı elde edeceğini hatırlattı. 90'lı yılların başında internetin gelişimiyle .com ekonomisinin başladığını bugün ise veri ekonomisi dönemini yaşadığımızı söyleyen Dr. Säuberlich, veriyi merkeze alan şirketlerin kazançlı olacağını vurguladı. "Veri açısından zengin hale gelen şirketlerin içe bakış yeteneğinin biraz daha güçlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Şirketler işe nereden, nasıl başlayacaklarını, nereye bakacaklarını bilmiyor. Şirketlerin büyük veriye başlamak için bir veri saklama platformu, veri keşif platformu ve veriyi faaliyete geçirecek bir platforma gereksinimleri var." diyen Dr. Säuberlich, bu bütünleştirilmiş veri mimarisi ile büyük işler başarılabileceğinin altını çizdi.
Konuşmasında telekom, üretim ve finans sektörlerinden örnekler vererek yeni nesil analitik yöntemleriyle büyük veri analiz yöntemlerini paylaşan Dr. Säuberlich, şirketlere şu mesajı verdi: "Büyük veriden değer elde etmek için milyonlarca dolar yatırım yapmaya, verinin birikmesini beklemeye gerek yok. Şirketinizdeki somut bir iş problemini çözmek, başlangıç adımınızı atmak için yeterlidir. Dolayısıyla aylar hatta yıl boyunca süren analitikler yerine birkaç hafta veya ayda etkili sonuçlar alacağınız parçadan bütüne gitme yaklaşımı ile hareket edin."
Akıllı dünya, akıllı veriler üzerinde dönüyor
Smartcon Big Data, Big Ideas etkinliğinin Platin Sponsoru olan Teradata Türkiye'nin Ülke Müdürü Gamze Aydın ise; dünyada hızlı bir dijital dönüşümün yaşandığının altını çizerek her şeyin akıllı hale geldiği bir dünyanın arkasında akıllıca kullanılan veri olduğuna dikkat çekti.
Aydın "Bugün ve gelecekte şirketlerin en büyük rekabet avantajı, büyük veri vizyonları olacak. Müşteri odaklı çalışan bütün şirketler hatta devlet kurumları bile tercih edilir olmak için verisini işleyip analiz ederek yeni iş ve hizmet modelleri geliştirmek zorunda. IDC 2014 raporuna göre dünyada işlenen verinin büyüklüğü 4,4 ZB civarı. Yine bu rapora göre büyük veri hizmet pazarının 2017 yılına kadar her yıl yüzde 27 büyüyeceği, böylelikle 32 milyar dolara ulaşacağı öngörülüyor . Ülkemizde de veri işleme, veri analitiği ve büyük veri uygulamaları yeni yeni büyük kuruluşların gündemine girmeye başladı. Nitekim sadece bu alana yönelik olarak gerçekleştirilecek olan Smartcon'un Big Data, Big Ideas etkinliği de ülkemizde bu alana yönelik bilgi, deneyim ve yeni proje gerekliliğinin altını çiziyor." açıklamasını yaptı
Teradata hakkında
Teradata dünyada 'veri' denince akla gelen ilk şirket olma özelliğine sahip. 30 yıldır veri ambarı, veri işleme, veri analitiği ve son yıllarda da büyük veri alanında uzman olan Teradata, bu alanda Walmart, eBay, Apple, AT&T, Coca-Cola, Dell, Intel, Lufthansa, DHL ve Maersk gibi bin 500'e yakın büyük şirkete hizmet veriyor. Teradata'nın büyük veri analitik çözümleri, entegre pazarlama uygulamaları ve servislerinden oluşan çözüm yelpazesi, organizasyonların veri ile sürdürülebilir rekabet avantajı oluşturmalarına yardım eder. Daha fazla bilgi için www.teradata.com adresini ziyaret edebilirsiniz.
31 Mayıs 2015 Pazar
Viaport Dünyanın ilk deniz üstünde tasarlanan Marina projesi, kapılarını açtı...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Türkiye’ye yakışan bir proje yaptıklarını kaydeden Via Properties Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Bayraktar, “Biz İstanbul’a, İstanbul bize çok yakıştı” dedi.1 milyar TL’lik yatırımla, eğlence, alışveriş, turizm, marina, akvaryum ve business center’ın bir arada bulunduğu Viaport Marina projesi, kapılarını açtı. Dünyanın ilk deniz üstünde tasarlanan yaşam merkezi Viaport Marina, Türkiye’de deneyimlenmemiş bir yaşama imzasını atıyor. Dünyaca ünlü markaların Alışveriş Adası’nda OUTLET konseptiyle bir araya geldiği Viaport Marina, şık Cafe ve restoranlarıyla sosyal yaşamın da stilini değiştiriyor. Dünyanın en özel mimarisine sahip marinasıyla, deniz tutkunlarına ev sahipliği yapacak olan Viaport Marina, İstanbul’a ve Türkiye’ye hediye ediliyor... Projenin yatırımcısı Via Properties Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Bayraktar, “Viaport Marina dünyada eşsiz bir proje. Türkiye’ye hediye ettiğimiz projemizin hayırlı olmasını dilerim. İstanbul bize, biz İstanbul’a çok yakıştık” dedi.
Dünyaca ünlü markalar yerini aldı
Viaport Marina’da Atasay, Atasun, Bamba, Bisse, Colin’s, Derimod, Esse, FLO, Hotiç, Hummel, İpekyol Karaca, Kemal Tanca, Kiğılı, LC Waikiki, Marjin, Loft, Mavi, Mudo, Network, Polo Garage, Saat&Saat, Sarar, Vakko gibi pek çok ünlü giyim markası Outlet konseptinde yerini alırken, LLS markası ise Moschino, Prada, GF Frerre, Dolce Gabanna gibi dünya markalarına ev sahipliği yapıyor. Yeme, içme alanlarının da ağırlıklı olduğu Viaoort Marina’da, Alaçatı Muhallebicisi, Bay Döner, Popeyes, Sbarro Tavuk Dünyası gibi leziz markalarla beraber, Develi Restaurant bir fast food, bir de büyük restoranıyla hizmet vermeye başlayacak. Big Chefs ise deniz üzerinde konumlanan şık konseptiyle Viaport Marina ziyaretçilerine hizmet verecek.
Funda Arar ve Kubat Viaport Marina'da
Viaport Marina, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Tuzla Belediyesi'nin katkılarıyla hayata geçirildi. Tuzla Belediyesi'nin düzenlediği halk konserlerinin ev sahibi bu yaz Viaport Marina olacak. Oyuncağını getir, konsere gel kampanyasıyla da sosyal sorumluluk projesi olarak tasarlanan konserlerde, toplanacak oyuncaklar Suriyeli çocuklara gönderilecek… Türk Halk Müziğinin sevilen temsilcisi Kubat 31 Mayıs’ta, fantezi müziğinin önemli ismi Funda Arar ise 5 Haziran’da Viaport Marina Otoparkı’nda müzik severlerle buluşacak. Saat 20:00’de başlayacak olan konserler halka açık ve ücretsiz olacak.
Vialand’den sonra ViaSEA geliyor!
Türkiye’nin ilk tema parkını inşa eden ve Türkiye’yi roller coaster deneyimiyle ilk defa tanıştıran Vialand’den sonra, tema park kültürünü Anadolu Yakası’na taşıyan Via Properties, ViaSEA’yi de açıyor. 15 milyon Euro yatırımla Türkiye’ye getirilen ve kurulumu tamamlanan dünyanın en hızlı roller coaster’larından biri olan Red Fire, test sürüşlerinin ardından adrenalin tutkunları için görücüye çıkacak. Viaport Marina’nın içerisinde iki ayrı roller coaster bulunacak. Dünyanın en hızlı roller coaster’larından biri olan ve 55 metre yükseklikte adrenalin tutkunlarını eğlencenin doruğuna çıkaracak olan “Red Fire” dünyadaki en iyi roller coaster üreticilenden biri olan Intamin tarafından üretildi. 980 metrelik bir ray sistemi üzerinde konumlanan Red Fire, 1 saatte 630 kişi taşıyabilecek. Red Fire’ın test sürüşleri ise Mayıs ayında tamamlanacak. Red Fire ile birlikte Family Coaster adını taşıyan ikinci roller coaster da ViaSEA’de yerini alacak. Klasik lunapark kültürünü de ViaSEA’de konumlandıracaklarını aktaran Bayraktar, “ViaSEA ile halkımızı Vialand’den sonra bambaşka bir deneyimle tanıştıracağız. Klasik halka atma oyunlarından, çarpışan arabalara kadar içerisinde bulunacak parkımızda, Roller Coaster’larımız ile deniz keyfi ile eğlenceyi birleştireceğiz. Biz Via Properties olarak her zaman Türkiye’de “ilk”leri yapmayı hedefleyen bir grup olduk. ViaSEA de yine “ilk” proje olacak. Ülkemize hayırlı olmasını dilerim” diye konuştu. Vialand’in Avrupa’nın en özel kuruluşlarından biri olan ICSC tarafından “Avrupa’nın En Özellikli Perakende Projesi” kategorisinde jüri özel ödülünün sahibi olduğunun da altını çizen Bayraktar, “Vialand Türkiye’nin turizmine büyük katkı sağlayan bir proje. Türkiye’nin gurur projelerinden biri. ViaSEA de kategorisinde dünyada rakiplerinden ayrışacak bir proje olarak hayata geçecek” dedi.
Akvaryum ve otel 2016 yılında geliyor!
Viaport Marina otel, alışveriş adası, tema park, akvaryum ve marinadan oluşan Türkiye’nin beşi bir yerde projesi olarak adlandırılıyor. Denizin üzerine konumlanacak otel ve binlerce deniz canlısının içerisinde bulunduğu Türkiye’nin “en uzun tüneline sahip” akvaryumu 2016 yılında hayata geçirilecek. Otel için dünyaca ünlü otel zincirleriyle görüşmeleri sürdürdüklerini kaydeden Bayraktar, “Dünyanın en güzel otellerinden biri Viaport Marina’ya geliyor. Denizin üzerinde dinlenmek isteyen tekne sahipleri için de bambaşka bir deneyim olacak” dedi. Akvaryum projesinin de önümüzdeki bahar aylarında hayata geçirileceğini kaydeden Bayraktar, “Akvaryum projesi ile de denizin altındaki yaşamı, ziyaretçilerimize bambaşka bir deneyimle yaşatacağız. Benzersiz bir proje çıkardık” diye konuştu.
Türkiye’ye yakışan bir proje yaptıklarını kaydeden Via Properties Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Bayraktar, “Biz İstanbul’a, İstanbul bize çok yakıştı” dedi.1 milyar TL’lik yatırımla, eğlence, alışveriş, turizm, marina, akvaryum ve business center’ın bir arada bulunduğu Viaport Marina projesi, kapılarını açtı. Dünyanın ilk deniz üstünde tasarlanan yaşam merkezi Viaport Marina, Türkiye’de deneyimlenmemiş bir yaşama imzasını atıyor. Dünyaca ünlü markaların Alışveriş Adası’nda OUTLET konseptiyle bir araya geldiği Viaport Marina, şık Cafe ve restoranlarıyla sosyal yaşamın da stilini değiştiriyor. Dünyanın en özel mimarisine sahip marinasıyla, deniz tutkunlarına ev sahipliği yapacak olan Viaport Marina, İstanbul’a ve Türkiye’ye hediye ediliyor... Projenin yatırımcısı Via Properties Yönetim Kurulu Başkanı Coşkun Bayraktar, “Viaport Marina dünyada eşsiz bir proje. Türkiye’ye hediye ettiğimiz projemizin hayırlı olmasını dilerim. İstanbul bize, biz İstanbul’a çok yakıştık” dedi.
Dünyaca ünlü markalar yerini aldı
Viaport Marina’da Atasay, Atasun, Bamba, Bisse, Colin’s, Derimod, Esse, FLO, Hotiç, Hummel, İpekyol Karaca, Kemal Tanca, Kiğılı, LC Waikiki, Marjin, Loft, Mavi, Mudo, Network, Polo Garage, Saat&Saat, Sarar, Vakko gibi pek çok ünlü giyim markası Outlet konseptinde yerini alırken, LLS markası ise Moschino, Prada, GF Frerre, Dolce Gabanna gibi dünya markalarına ev sahipliği yapıyor. Yeme, içme alanlarının da ağırlıklı olduğu Viaoort Marina’da, Alaçatı Muhallebicisi, Bay Döner, Popeyes, Sbarro Tavuk Dünyası gibi leziz markalarla beraber, Develi Restaurant bir fast food, bir de büyük restoranıyla hizmet vermeye başlayacak. Big Chefs ise deniz üzerinde konumlanan şık konseptiyle Viaport Marina ziyaretçilerine hizmet verecek.
Funda Arar ve Kubat Viaport Marina'da
Viaport Marina, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Tuzla Belediyesi'nin katkılarıyla hayata geçirildi. Tuzla Belediyesi'nin düzenlediği halk konserlerinin ev sahibi bu yaz Viaport Marina olacak. Oyuncağını getir, konsere gel kampanyasıyla da sosyal sorumluluk projesi olarak tasarlanan konserlerde, toplanacak oyuncaklar Suriyeli çocuklara gönderilecek… Türk Halk Müziğinin sevilen temsilcisi Kubat 31 Mayıs’ta, fantezi müziğinin önemli ismi Funda Arar ise 5 Haziran’da Viaport Marina Otoparkı’nda müzik severlerle buluşacak. Saat 20:00’de başlayacak olan konserler halka açık ve ücretsiz olacak.
Vialand’den sonra ViaSEA geliyor!
Türkiye’nin ilk tema parkını inşa eden ve Türkiye’yi roller coaster deneyimiyle ilk defa tanıştıran Vialand’den sonra, tema park kültürünü Anadolu Yakası’na taşıyan Via Properties, ViaSEA’yi de açıyor. 15 milyon Euro yatırımla Türkiye’ye getirilen ve kurulumu tamamlanan dünyanın en hızlı roller coaster’larından biri olan Red Fire, test sürüşlerinin ardından adrenalin tutkunları için görücüye çıkacak. Viaport Marina’nın içerisinde iki ayrı roller coaster bulunacak. Dünyanın en hızlı roller coaster’larından biri olan ve 55 metre yükseklikte adrenalin tutkunlarını eğlencenin doruğuna çıkaracak olan “Red Fire” dünyadaki en iyi roller coaster üreticilenden biri olan Intamin tarafından üretildi. 980 metrelik bir ray sistemi üzerinde konumlanan Red Fire, 1 saatte 630 kişi taşıyabilecek. Red Fire’ın test sürüşleri ise Mayıs ayında tamamlanacak. Red Fire ile birlikte Family Coaster adını taşıyan ikinci roller coaster da ViaSEA’de yerini alacak. Klasik lunapark kültürünü de ViaSEA’de konumlandıracaklarını aktaran Bayraktar, “ViaSEA ile halkımızı Vialand’den sonra bambaşka bir deneyimle tanıştıracağız. Klasik halka atma oyunlarından, çarpışan arabalara kadar içerisinde bulunacak parkımızda, Roller Coaster’larımız ile deniz keyfi ile eğlenceyi birleştireceğiz. Biz Via Properties olarak her zaman Türkiye’de “ilk”leri yapmayı hedefleyen bir grup olduk. ViaSEA de yine “ilk” proje olacak. Ülkemize hayırlı olmasını dilerim” diye konuştu. Vialand’in Avrupa’nın en özel kuruluşlarından biri olan ICSC tarafından “Avrupa’nın En Özellikli Perakende Projesi” kategorisinde jüri özel ödülünün sahibi olduğunun da altını çizen Bayraktar, “Vialand Türkiye’nin turizmine büyük katkı sağlayan bir proje. Türkiye’nin gurur projelerinden biri. ViaSEA de kategorisinde dünyada rakiplerinden ayrışacak bir proje olarak hayata geçecek” dedi.
Akvaryum ve otel 2016 yılında geliyor!
Viaport Marina otel, alışveriş adası, tema park, akvaryum ve marinadan oluşan Türkiye’nin beşi bir yerde projesi olarak adlandırılıyor. Denizin üzerine konumlanacak otel ve binlerce deniz canlısının içerisinde bulunduğu Türkiye’nin “en uzun tüneline sahip” akvaryumu 2016 yılında hayata geçirilecek. Otel için dünyaca ünlü otel zincirleriyle görüşmeleri sürdürdüklerini kaydeden Bayraktar, “Dünyanın en güzel otellerinden biri Viaport Marina’ya geliyor. Denizin üzerinde dinlenmek isteyen tekne sahipleri için de bambaşka bir deneyim olacak” dedi. Akvaryum projesinin de önümüzdeki bahar aylarında hayata geçirileceğini kaydeden Bayraktar, “Akvaryum projesi ile de denizin altındaki yaşamı, ziyaretçilerimize bambaşka bir deneyimle yaşatacağız. Benzersiz bir proje çıkardık” diye konuştu.
29 Mayıs 2015 Cuma
“ZOOLAND”HİLTON DALAMAN SARIGERME RESORT&SPA’DA açıldı...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
DOĞAL YAŞAMIN TADINI ÇIKARMAK İSTEYENLER DE AÇILIŞI YAPILAN “ZOOLAND” İLE HİLTON DALAMAN SARIGERME RESORT&SPA’DA BULUŞUYOR
Sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın en iyi otelleri arasında yer aldığını dünya çapındaki saygın ödüllerle kanıtlamaya devam eden Hilton Dalaman Sarıgerme Resort&SPA, yeni sezonla birlikte yeniliklerin kapısını açtı. 176 dönümlük alanda 150 dönümün yeşil alana ayrılarak doğal yaşama verilen önemin ortaya konulduğu tesiste en son yeniliklerinden biri olan “Mini Hayvanat Bahçesi – Zooland” da yine doğal yaşamı konu alıyor. 2.5 dönüm alana kurulu Zooland’de pek çok nadir tavuk ve kuş cinsinden çiftlik hayvanlarına kadar uzanan yelpazede hayvanlara yer verildi. Zooland’de yer alan hayvan sayısı şimdilik 112.
Kış aylarından itibaren çalışmalarına başlanan ve 16 Mayıs 2015’te açılışı yapılan Zooland, çocuklar kadar yetişkinlerin de doğal hayatı deneyimlemeleri için geliştirildi. Çocuklar ve yetişkinlerin doğal yaşamdan giderek uzaklaştıkları büyük şehirlerden tatil için geldikleri Hilton Dalaman Sarıgerme Resort&SPA’da lüks bir ortamda yaz aylarının tadını çıkarmalarının yanı sıra doğayla bütünleşmeleri de temel amaçlardan biri.
Zooland, Akdeniz ve Ege’nin en güzel buluşma noktalarında yer alan tesisin en güzel alanlarından birinde kuruldu. Dalaman Çayı, Ege Denizi ve çam, çınar, sığla başta olmak üzere pek çok ağaçla bezeli ormana komşu olan Hilton Dalaman Sarıgerme Resort&SPA’da 2.5 dönüm alana kurulu Zooland, doğal göletin kenarında ve ormanın hemen yanında yer alıyor. 1.5 dönümlük alanın peyzaja ayrıldığı Zooland’de piknik alanı, doğal park alanı, oyun alanı ve dinlenme alanı gibi pek çok bölüme yer verildi.
Zooland’in konukları ise yine çocukların doğal yaşam ile bütünleşmeleri esas alınarak seçildi. Zooland’de yer alan 112 hayvan; nadir bulunan tavuk ve kuş cinsinden çiftlik hayvanlarına kadar uzanan hayvan türlerine kadar geniş bir yelpazeyi kapsıyor. Çin tavuğu, Denizli tavuğu, brahma, wilone, fizan, habeş ve altın küçük tavuk cinslerinin özgürce dolaştığı Zooland’de etrafta pek çok kuşun cıvıltıları eşliğinde eğlenceli olduğu kadar doğal bir yaşamın tüm ayrıntıları yaşanıyor. Zooland’de muhabbet kuşu, cennet papağanı, sevda papağanı, kanarya, Hint bülbülü, güvercin, bıldırcın ve keklik’in yanı sıra altın sülün, yeşilbaş ördek, Pekin ördeği, kuğu ve tavus kuşu gibi cinslere de yer verildi. Zooland’de ayrıca çocukların en sevdiği hayvanlar arasında yer alan keçiler ve tavşanlar da bulunuyor.
“Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015”başlıyor..
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Türkiye’nin önemli spor etkinlikleri arasında yer alan “Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015” hafta sonu başlıyor.Bu yıl 28-31 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Doğu Akdeniz’in en büyük yelken yarışına 6 ülkeden 50’ye yakın tekne katılıyor. Yarış şehrin belirli noktalarından İstanbullular tarafından izlenirken, özel yayınlarla tüm dünyadan yelken meraklısı izleyicilere de ulaşacak. Kentin tanıtımına da büyük katkı sağlayan yarışın büyük ilgi gören İstanbul Boğazı parkuru ise, 30 Mayıs Cumartesi koşulacak.
Türkiye’nin en önemli spor etkinlikleri arasında yer alan “Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015” yelken yarışlarının basın toplantısı The Grand Tarabya’da gerçekleşti. Toplantıya, ORG Sports Management kurucusu Orhan Gorbon, Turkcell Pazarlama Direktörü Dilara Demir Kısakürek ve Bosphorus Cup 2014 galibi Oğuz Ayan konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca, yarış için Fransa’dan gelen VOR 70 /SFS II teknesini yöneten, Dünya turu şampiyonu ünlü yelkenci Lionel Pean da toplantıda hazır bulundu. Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015’in basın toplantısında bu yıl 14.’sü gerçekleşen organizasyonun sporda bir dünya markası olarak gelişimi aktarıldı. Kurumsal desteklerle gerçekleşen ve şehrin içinde görkemli bir spor etkinliği olarak hem İstanbullulara özel bir deneyim yaşatan, hem de tüm dünyadan yelken meraklılarını İstanbul’la tanıştıran organizasyona bu yıl 6 ülkeden önemli yelkenciler katılıyor.
14 sene önce bir rüya ile yola çıkan Orhan Gorbon, bu yıl, başta Turkcell olmak üzere tüm sponsorların gerçek anlamda organizasyonu sahiplenmesinin spor adına heyecan verici olduğunu söyledi. Bu yıl organizasyona ismini veren Turkcell adına Pazarlama Direktörü Dilara Demir Kısakürek “Turkcell Platinum’la 10 yıldır müşterilerimizin tüm iletişim ihtiyaçlarını karşılarken, birçok alanda hayatlarını zenginleştirecek ayrıcalık ve fırsatlar dünyası sunuyoruz. Biz bu yoğun iş ve günlük yaşamlarına, sevdikleriyle birlikte yaşayabilecekleri unutulmayacak anlar katmaya çalışıyoruz. Bosphorus Cup ile de bu noktada bir araya geldik. Boğaz’ın eşsiz manzarasında böyle harika bir görsel şölen sunan yelken yarışını müşterilerimize Turkcell Platinum desteği ile sunmak istedik.
Yıllardır uluslararası boyutta takip edilen prestijli bir organizasyon olan Bosphorus Cup’a ismimizi vermekten ve destek olmaktan mutluluk duyuyoruz. Müşterilerimiz, Turkcell Platinum Bosphorus Cup ile ilgili tüm merak ettiklerine ve sürpriz tekliflerimize Twitter hesabımızdan ve Platinum uygulamamızdan ulaşabilir. Ayrıca yarışı canlı izlemek isteyen müşterilerimiz Platinum uygulamamızdan veya turkcell.com.tr’den takip edebilirler.” dedi.
Şampiyonun en sevdiği parkur Boğaz
Yarış için Fransa’dan gelen VOR 70 /SFS II teknesini yöneten, VOR dünya şampiyonu ünlü yelkenci Lionel Pean, toplantıda yaptığı konuşmada, Bosphorus Cup için duyduğu heyecanı paylaştı. Boğazın akıntılarını Güney İngiltere’nin Solent bölgesine benzeten Pean, İstanbul’un tarihi değere sahip mimari yapılarının önünde yelken yapacak olmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Bugüne dek 20’den fazla Atlantik geçişi gerçekleştiren Pean, İstanbul Boğazı’nın kendisinin favori parkuru olduğunu ifade etti. Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015 sonucunda, kazanan tekne Can Yalman'ın tasarladığı Bosphorus Cup Döner Trofe Kupası’nın sahibi olacak.
Boğazı yelkenler süsleyecek
Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015, 28 Mayıs’ta Caddebostan açıklarında start alacak. Yarışın en heyecanlı parkuru ise İstanbul Boğazı’nda 30 Mayıs günü gerçekleşecek. Her zamanki gibi görsel ve adrenalin yüklü bu spor karşılaşması, kentin birçok noktasından İstanbullular tarafından izlenebilecek. Yarış ayrıca www.bosphoruscup.org internet adresinden, BC Live uygulamasından ve çeşitli yayınlardan izlenebilecek. Bosphorus Cup Döner Trofe Kupası, 2 Haziran günü İstinye Park Alışveriş Merkezi’ndeki törende yeni sahibine devredilecek.
Türkiye’de futboldan sonra en çok izlenen spor etkinlikleri arasında yer alan Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015; Zekeriyaköy KÖY projesi, TAV Havalimanları, Nespresso ve The Grand Tarabya tarafından da destekleniyor. Etkinliğin ana medya partnerliğini NTV Spor, ev sahipliğini İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Yelken Federasyonu üstleniyor. Diğer medya sponsorları arasında ise GQ ile MotorBoat & Yachting bulunuyor. Turkcell Platinum müşterileri yarışmayı, akıllı telefonlara indirilen Turkcell Platinum uygulamasından, Caddebostan sahilde ve Tarabya’da kurulacak Platinum Seyir Noktalarından canlı izleyebilecek. Ayrıca yarışı canlı takip etmek isteyen herkes turkcell.com.tr’den ve sahilden de takip edebilecek.
Program:
28 Mayıs Perşembe Antrenman Yarışı - Caddebostan Sahili
29 Mayıs Cuma 2 yarış - Caddebostan Sahili
30 Mayıs Cumartesi Boğaz Yarışı - Beşiktaş - Tarabya
31 Mayıs Pazar 2 yarış - Caddebostan Sahili
Boğaz Yarışı’nı izleme parkuru:
Ortaköy Meydanı, Akıntıburnu-Arnavutköy, Aşiyan, Tarabya Koyu yarışın en iyi takip edilebileceği alanlar.
AppStore Mobile Uygulama: BC Live
Canlı Yayın ve neticeler: www.bosphoruscup.org https://www.facebook.com/BosphorusCup?fref=ts
Türkiye’nin önemli spor etkinlikleri arasında yer alan “Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015” hafta sonu başlıyor.Bu yıl 28-31 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek Doğu Akdeniz’in en büyük yelken yarışına 6 ülkeden 50’ye yakın tekne katılıyor. Yarış şehrin belirli noktalarından İstanbullular tarafından izlenirken, özel yayınlarla tüm dünyadan yelken meraklısı izleyicilere de ulaşacak. Kentin tanıtımına da büyük katkı sağlayan yarışın büyük ilgi gören İstanbul Boğazı parkuru ise, 30 Mayıs Cumartesi koşulacak.
Türkiye’nin en önemli spor etkinlikleri arasında yer alan “Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015” yelken yarışlarının basın toplantısı The Grand Tarabya’da gerçekleşti. Toplantıya, ORG Sports Management kurucusu Orhan Gorbon, Turkcell Pazarlama Direktörü Dilara Demir Kısakürek ve Bosphorus Cup 2014 galibi Oğuz Ayan konuşmacı olarak katıldı. Ayrıca, yarış için Fransa’dan gelen VOR 70 /SFS II teknesini yöneten, Dünya turu şampiyonu ünlü yelkenci Lionel Pean da toplantıda hazır bulundu. Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015’in basın toplantısında bu yıl 14.’sü gerçekleşen organizasyonun sporda bir dünya markası olarak gelişimi aktarıldı. Kurumsal desteklerle gerçekleşen ve şehrin içinde görkemli bir spor etkinliği olarak hem İstanbullulara özel bir deneyim yaşatan, hem de tüm dünyadan yelken meraklılarını İstanbul’la tanıştıran organizasyona bu yıl 6 ülkeden önemli yelkenciler katılıyor.
14 sene önce bir rüya ile yola çıkan Orhan Gorbon, bu yıl, başta Turkcell olmak üzere tüm sponsorların gerçek anlamda organizasyonu sahiplenmesinin spor adına heyecan verici olduğunu söyledi. Bu yıl organizasyona ismini veren Turkcell adına Pazarlama Direktörü Dilara Demir Kısakürek “Turkcell Platinum’la 10 yıldır müşterilerimizin tüm iletişim ihtiyaçlarını karşılarken, birçok alanda hayatlarını zenginleştirecek ayrıcalık ve fırsatlar dünyası sunuyoruz. Biz bu yoğun iş ve günlük yaşamlarına, sevdikleriyle birlikte yaşayabilecekleri unutulmayacak anlar katmaya çalışıyoruz. Bosphorus Cup ile de bu noktada bir araya geldik. Boğaz’ın eşsiz manzarasında böyle harika bir görsel şölen sunan yelken yarışını müşterilerimize Turkcell Platinum desteği ile sunmak istedik.
Yıllardır uluslararası boyutta takip edilen prestijli bir organizasyon olan Bosphorus Cup’a ismimizi vermekten ve destek olmaktan mutluluk duyuyoruz. Müşterilerimiz, Turkcell Platinum Bosphorus Cup ile ilgili tüm merak ettiklerine ve sürpriz tekliflerimize Twitter hesabımızdan ve Platinum uygulamamızdan ulaşabilir. Ayrıca yarışı canlı izlemek isteyen müşterilerimiz Platinum uygulamamızdan veya turkcell.com.tr’den takip edebilirler.” dedi.
Şampiyonun en sevdiği parkur Boğaz
Yarış için Fransa’dan gelen VOR 70 /SFS II teknesini yöneten, VOR dünya şampiyonu ünlü yelkenci Lionel Pean, toplantıda yaptığı konuşmada, Bosphorus Cup için duyduğu heyecanı paylaştı. Boğazın akıntılarını Güney İngiltere’nin Solent bölgesine benzeten Pean, İstanbul’un tarihi değere sahip mimari yapılarının önünde yelken yapacak olmaktan büyük mutluluk duyduğunu söyledi. Bugüne dek 20’den fazla Atlantik geçişi gerçekleştiren Pean, İstanbul Boğazı’nın kendisinin favori parkuru olduğunu ifade etti. Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015 sonucunda, kazanan tekne Can Yalman'ın tasarladığı Bosphorus Cup Döner Trofe Kupası’nın sahibi olacak.
Boğazı yelkenler süsleyecek
Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015, 28 Mayıs’ta Caddebostan açıklarında start alacak. Yarışın en heyecanlı parkuru ise İstanbul Boğazı’nda 30 Mayıs günü gerçekleşecek. Her zamanki gibi görsel ve adrenalin yüklü bu spor karşılaşması, kentin birçok noktasından İstanbullular tarafından izlenebilecek. Yarış ayrıca www.bosphoruscup.org internet adresinden, BC Live uygulamasından ve çeşitli yayınlardan izlenebilecek. Bosphorus Cup Döner Trofe Kupası, 2 Haziran günü İstinye Park Alışveriş Merkezi’ndeki törende yeni sahibine devredilecek.
Türkiye’de futboldan sonra en çok izlenen spor etkinlikleri arasında yer alan Turkcell Platinum Bosphorus Cup 2015; Zekeriyaköy KÖY projesi, TAV Havalimanları, Nespresso ve The Grand Tarabya tarafından da destekleniyor. Etkinliğin ana medya partnerliğini NTV Spor, ev sahipliğini İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türkiye Yelken Federasyonu üstleniyor. Diğer medya sponsorları arasında ise GQ ile MotorBoat & Yachting bulunuyor. Turkcell Platinum müşterileri yarışmayı, akıllı telefonlara indirilen Turkcell Platinum uygulamasından, Caddebostan sahilde ve Tarabya’da kurulacak Platinum Seyir Noktalarından canlı izleyebilecek. Ayrıca yarışı canlı takip etmek isteyen herkes turkcell.com.tr’den ve sahilden de takip edebilecek.
Program:
28 Mayıs Perşembe Antrenman Yarışı - Caddebostan Sahili
29 Mayıs Cuma 2 yarış - Caddebostan Sahili
30 Mayıs Cumartesi Boğaz Yarışı - Beşiktaş - Tarabya
31 Mayıs Pazar 2 yarış - Caddebostan Sahili
Boğaz Yarışı’nı izleme parkuru:
Ortaköy Meydanı, Akıntıburnu-Arnavutköy, Aşiyan, Tarabya Koyu yarışın en iyi takip edilebileceği alanlar.
AppStore Mobile Uygulama: BC Live
Canlı Yayın ve neticeler: www.bosphoruscup.org https://www.facebook.com/BosphorusCup?fref=ts
Skal İstanbul geleneksel yemeği Point Barbaros'da gerçekleşti...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Skal İstanbul Kulübü Genel Sekreteri Ata Eremsoy'un açılış konuşması ve misafir katılımcıları takdimi ile başlayan Nisan ayı yemekli toplantısında Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü, Başakşehir Kaymakamı Kazım Tekin, Skal Eski Dünya Başkanı Hülya Aslantaş, TUROB Başkanı Timur Bayındır ve Point Hotel Barbaros Genel Müdürü Cihan Yılmaz onur konuğu olarak yer aldı.
Toplantıda konuşan Skal İstanbul Kulübü Başkanı Feza Solaklar, Nisan ayında İstanbul skal Kulübü'nün öne çıkan faaliyetleri hakkında üyelere bilgiler verdi. Solaklar, "Nisan ayında İstanbul Ticaret Üniversitesi ile ortak İstanbul turizminin sorunlarını ele aldığımız bir seminer düzenledik.
Büyük ilgi gördü. Katılımcılara teşekkür ediyorum. Sonuç raporunu herkese mail yoluyla göndereceğiz. Çanakkale Savaşı'nın 100. yılı nedeniyle Avustralya ve Yeni Zelanda'dan gelen kardeşlerimiz ile dostluğu pekiştirdik. Kardeş kulüp anlaşmaları yaptık. Skalite adaylık süreci 10 Haziran'da başlıyor. Duyurusunu ayrıca yapacağız" dedi.
Feza Solaklar'dan sonra söz alan Şişli Belediye Başkanı Hayri İnönü ise şunları söyledi: "Yerel yönetimler önemli kamusal hizmet üretme merkezi haline geldi. Artık daha geniş yelpazede çözüm üretmek durumundalar. Sadece bugünü değil geleceği de planlayarak kentsel dönüşüm ve paylaşımı temel almalıyız. Belediyemiz sadece Şişli'nin yerleşik nüfusunu değil gün içinde gelenlerle 5 milyon kişiye ulaşıyor. Sürdürülebilir kaliteli bir çevre oluşturmaya çalışıyoruz. Kentler kültür yoğunlaşmasının yaşandığı yerler. Şişli barış içinde yaşayan farklı kültürleri içinde barındırıyor. Sosyal belediye hizmetlerini hayata geçiriyoruz. Belediyemiz somut ve artı değer taşıyacak projeleri geliştirmeyi amaçlamakta. Farklı yaşam tercihlerine sahip bireylerin barış ortamında yaşaması ve katılımcı olmak ilkelerimizden bir tanesidir.
Turizm sektörünün önemli temsilcileri ile de verimli çalışmalar yapıyoruz. Skal İstanbul Kulübü ve Şişli Belediyemiz arasında uzun süreli işbirliği yapmak istiyoruz. Turizm zabıtası, taksiler, tarihi yapıların envanterinin çıkartılması, restorasyon, turlar, etkinlik ve festivaller gibi turizme ve ilçemize katma değer sağlayacak projeler hayata geçirmeyi planlıyoruz. Turizm işletmeleri, restoran ve yemek artıklarının hayvan barınaklarına ulaştırılması, yeşil otellerin özendirilmesi planlarımızdan bazılarıdır. Belediyemiz ile Skal İstanbul Kulübü arasında çalışma grupları oluşturarak işbirliğini geliştirme amacındayız. Sektör olarak sizlerin kent konseyinde temsili çok önemli."
"Şişli Bölgesi'nde çok fazla otel var. Turizme çok açık bir ülke. Çalışma grupları oluşturarak, taksicilerin eğitimi, turizm zabıtası, turizm haritalı konulu projeler yapacağız. "Taksicilere hijyen, misafir ilişkileri, turizmin Türkiye ekonomisi için önemi açısından bilinçlendirme ve lisan eğitimleri verilecek. İstanbul'da taksilerle ilgili sürekli şikayetler alıyoruz. Taksicilerin eğitilmesine yönelik bir ihtiyaç olduğunu fark ettik. Taksicilerin eğitimsiz oldukları, kibar olmadıklarını şikayetlerle belirledik bu konu önem arz etti düzelteceğiz.
Taşfed Başkanı Yalçın Manav, Skal İstanbul Kulübü Başkanı Feza Solaklar'a Çanakkale Anıtı taktim etti
YILDIZLI PROJELER'DE, ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU....
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
'YILDIZLI PROJELER'DE, ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) IEEE Öğrenci Kulübü'nün 'Fikrini Geleceğe Taşı' sloganıyla düzenlediği 'Yıldızlı Projeler Yarışması 2015'de ödüller sahiplerini buldu. 4 ayrı kategoride 73 farklı üniversiteden 262 projenin mücadele ettiği Proje Yarışması'nda 4 kategoride dereceye girenler ödüllerini aldı.
YTÜ Davutpaşa Kampüsü Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ödül törenine YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek'in yanı sıra, HAVELSAN Genel Müdürü Sadık Yamaç, Elginkan Vakfı Genel Müdürü İlhan Üttü, YTÜ Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş, YTÜ Teknopark Genel Müdürü Mustafa Albayrak ve çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
Konuşmaları ardından, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ firmasının da aralarında olduğu etkinliğe sponsor olarak destek veren firmaların temsilcilerine teşekkür plaketi verdi.
“BİLGİ EKONOMİSİNE GEÇEMEYENLER EKONOMİK HAYATTAN SİLİNECEK”
Törende konuşan YTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Galip Cansever, bugüne kadar dünyada üç ekonomik sistemin kendini gösterdiğini belirterek, bunların tarım, sanayi ve bilgi ekonomisi olduğunu söyledi. ABD, Avrupa Birliği, Japonya, Almanya gibi ekonomik yönden gelişmiş ülkelerin bir yandan sanayi ekonomisini içerisinde yer alırken öbür yandan bilgi ekonomisine adım atmış ve onu geliştirmeye çalıştıklarını ifade etti.
Ar-Ge’ye yapılan yatırımların fazla olduğu ülkelerde patent başvurularının diğer ülkelere oranla çok daha yüksek olduğunu aktaran Cansever, “Bilgi ekonomisi 21. Yüzyılın bir ekonomik sistemi olacaktır. Sanayi devrimini kaçırıp, geçmeyen ülkeler, tarım ekonomisinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ancak bilgi ekonomisine geçemeyen ülkelerin ekonomik hayattan silinme tehlikeleri bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
Sanayi ürünleri ihracatının ucuz işgücüne dayalı bir rekabet unsuru ile yapıldığını belirten Cansever, sanayi üretiminin yüzde 75’i orta ve düşük teknoloji ile yapıldığını, sadece yüzde 3’ünün ileri teknoloji ile yapıldığını aktardı.
İmalat sanayinin Gayri Safi Milli Hasıladaki payının yüzde 15’ler civarında olduğunu ve bu rakamın çok düşük olduğunu belirtti. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’deki 3 işçinin 1 alman işçinin ürettiğiyle eşit üretim gerçekleştirdiğini aktaran Cansever şunları söyledi: “Bir Türk dünyaya bedel diyoruz ama iş gücüne geldiğimizde 3 Türk bir Alman ediyoruz. İşçilerin verimsiz çalıştığı yönünde eleştiriler var fakat işçiler ne yapsın. Onu çalıştıran işveren, sanayici, yönetici hangi nitelikte ve beceride ve en önemlisi hangi üretim teknolojisi bunu sorgulamak gerekir. Bu olumsuzluğun sebebi ileri üretim teknolojisinin yeterli olmamasıdır.”
“YA AR-GE, YA SÖMÜRGE”
Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş, Teknopark olarak öğrencilerle sanayicileri bir araya getiren bu tür organizasyonları çok önemsediklerini ve destek verdiklerini belirtti. Bu tür çalışmaların etkinlikte kalmaması gerektiğini belirterek, sanayi ile birlikte ürüne ve üretime dönüşmesi gerektiğini ifade etti.
'YILDIZLI PROJELER'DE, ÖDÜLLER SAHİPLERİNİ BULDU
Yıldız Teknik Üniversitesi (YTÜ) IEEE Öğrenci Kulübü'nün 'Fikrini Geleceğe Taşı' sloganıyla düzenlediği 'Yıldızlı Projeler Yarışması 2015'de ödüller sahiplerini buldu. 4 ayrı kategoride 73 farklı üniversiteden 262 projenin mücadele ettiği Proje Yarışması'nda 4 kategoride dereceye girenler ödüllerini aldı.
YTÜ Davutpaşa Kampüsü Kongre ve Kültür Merkezi'nde düzenlenen ödül törenine YTÜ Rektörü Prof. Dr. İsmail Yüksek'in yanı sıra, HAVELSAN Genel Müdürü Sadık Yamaç, Elginkan Vakfı Genel Müdürü İlhan Üttü, YTÜ Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş, YTÜ Teknopark Genel Müdürü Mustafa Albayrak ve çok sayıda akademisyen ve öğrenci katıldı.
Konuşmaları ardından, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ firmasının da aralarında olduğu etkinliğe sponsor olarak destek veren firmaların temsilcilerine teşekkür plaketi verdi.
“BİLGİ EKONOMİSİNE GEÇEMEYENLER EKONOMİK HAYATTAN SİLİNECEK”
Törende konuşan YTÜ Elektrik Elektronik Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Galip Cansever, bugüne kadar dünyada üç ekonomik sistemin kendini gösterdiğini belirterek, bunların tarım, sanayi ve bilgi ekonomisi olduğunu söyledi. ABD, Avrupa Birliği, Japonya, Almanya gibi ekonomik yönden gelişmiş ülkelerin bir yandan sanayi ekonomisini içerisinde yer alırken öbür yandan bilgi ekonomisine adım atmış ve onu geliştirmeye çalıştıklarını ifade etti.
Ar-Ge’ye yapılan yatırımların fazla olduğu ülkelerde patent başvurularının diğer ülkelere oranla çok daha yüksek olduğunu aktaran Cansever, “Bilgi ekonomisi 21. Yüzyılın bir ekonomik sistemi olacaktır. Sanayi devrimini kaçırıp, geçmeyen ülkeler, tarım ekonomisinde yaşamlarını sürdürmüşlerdir. Ancak bilgi ekonomisine geçemeyen ülkelerin ekonomik hayattan silinme tehlikeleri bulunmaktadır.” şeklinde konuştu.
Sanayi ürünleri ihracatının ucuz işgücüne dayalı bir rekabet unsuru ile yapıldığını belirten Cansever, sanayi üretiminin yüzde 75’i orta ve düşük teknoloji ile yapıldığını, sadece yüzde 3’ünün ileri teknoloji ile yapıldığını aktardı.
İmalat sanayinin Gayri Safi Milli Hasıladaki payının yüzde 15’ler civarında olduğunu ve bu rakamın çok düşük olduğunu belirtti. Yapılan hesaplamalara göre Türkiye’deki 3 işçinin 1 alman işçinin ürettiğiyle eşit üretim gerçekleştirdiğini aktaran Cansever şunları söyledi: “Bir Türk dünyaya bedel diyoruz ama iş gücüne geldiğimizde 3 Türk bir Alman ediyoruz. İşçilerin verimsiz çalıştığı yönünde eleştiriler var fakat işçiler ne yapsın. Onu çalıştıran işveren, sanayici, yönetici hangi nitelikte ve beceride ve en önemlisi hangi üretim teknolojisi bunu sorgulamak gerekir. Bu olumsuzluğun sebebi ileri üretim teknolojisinin yeterli olmamasıdır.”
“YA AR-GE, YA SÖMÜRGE”
Teknopark Yönetim Kurulu Başkanı Erdem Bektaş, Teknopark olarak öğrencilerle sanayicileri bir araya getiren bu tür organizasyonları çok önemsediklerini ve destek verdiklerini belirtti. Bu tür çalışmaların etkinlikte kalmaması gerektiğini belirterek, sanayi ile birlikte ürüne ve üretime dönüşmesi gerektiğini ifade etti.
25 Mayıs 2015 Pazartesi
Zam döneminde, çalışanı motive eden 3 kritik kural
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Zam döneminde,
çalışanı motive eden 3 kritik kural
Yöneticilerin ve çalışanların, zam dönemlerindeki beklentilerine değinen AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, bu süreçteki en büyük olumsuzluğun, herkese ‘aynı oranda zam’ yapılması olduğuna dikkat çekti.
Ayşen Laçinel, “Zam konusunda en kritik kural, herkese eşit oranda zam yapılmamalıdır. İşletmede, bir performans sistemi kurulmalıdır ve gösterdiği performansa göre de, çalışanlara zam artış oranı verilmelidir. Nitekim, başarıyla çalışan bir kişi ile, çalışmayan bir kişiye aynı oranda zam yapılması, başarılı çalışanların performansını düşürecektir” dedi.
Hızlı balıklara, kova suyu az gelir
Kurumsal firmalarda performans sisteminin olduğunu anlatan Ayşen Laçinel, ancak KOBİ’lerde halen performans sistemi olmadığını da kaydederek, “Bir işletmenin en değerli kaynaklarından birisi, insan kaynağıdır. KOBİ’ler, insan kaynağına halen gerekli değeri vermeyip, etkin şekilde kullanamadıkları için de, bir türlü KOBİ olmaktan çıkamıyorlar. KOBİ’lerde, bir kova mantığı var. Hızlı balıklara da, kova suyu az geliyor. Başarılı ve hızlı çalışanlar, yeteri kadar değer göremediklerini düşünerek, ayrılıyor” diye konuştu.
Zam döneminde 3 kritik kural
-Herkese, eşit oranda zam yapma.
-İşletmede, bir insan kaynakları performans sistemi kur ve her bir başarının puanı olsun. Çalışanlar, iş hedefleri doğrultusunda takip edilip, değerlendirilsin.
-İş hedefleri, sosyal ortam uyumu ve kişisel gelişim hedeflerini içeren performans hedeflerinin
Zam döneminde,
çalışanı motive eden 3 kritik kural
Yöneticilerin ve çalışanların, zam dönemlerindeki beklentilerine değinen AL Danışmanlık Genel Müdürü, Marka Yönetimi ve İnsan Kaynakları Danışmanı Ayşen Laçinel, bu süreçteki en büyük olumsuzluğun, herkese ‘aynı oranda zam’ yapılması olduğuna dikkat çekti.
Ayşen Laçinel, “Zam konusunda en kritik kural, herkese eşit oranda zam yapılmamalıdır. İşletmede, bir performans sistemi kurulmalıdır ve gösterdiği performansa göre de, çalışanlara zam artış oranı verilmelidir. Nitekim, başarıyla çalışan bir kişi ile, çalışmayan bir kişiye aynı oranda zam yapılması, başarılı çalışanların performansını düşürecektir” dedi.
Hızlı balıklara, kova suyu az gelir
Kurumsal firmalarda performans sisteminin olduğunu anlatan Ayşen Laçinel, ancak KOBİ’lerde halen performans sistemi olmadığını da kaydederek, “Bir işletmenin en değerli kaynaklarından birisi, insan kaynağıdır. KOBİ’ler, insan kaynağına halen gerekli değeri vermeyip, etkin şekilde kullanamadıkları için de, bir türlü KOBİ olmaktan çıkamıyorlar. KOBİ’lerde, bir kova mantığı var. Hızlı balıklara da, kova suyu az geliyor. Başarılı ve hızlı çalışanlar, yeteri kadar değer göremediklerini düşünerek, ayrılıyor” diye konuştu.
Zam döneminde 3 kritik kural
-Herkese, eşit oranda zam yapma.
-İşletmede, bir insan kaynakları performans sistemi kur ve her bir başarının puanı olsun. Çalışanlar, iş hedefleri doğrultusunda takip edilip, değerlendirilsin.
-İş hedefleri, sosyal ortam uyumu ve kişisel gelişim hedeflerini içeren performans hedeflerinin
Hodjapasha’da, Türk dansları workshop’una katıl...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Hodjapasha’da,
Türk dansları workshop’una katıl
Zeybek, roman havası, oryantal gibi Türk danslarını öğrenmeyi mi istiyorsunuz?
Haziran ayı boyunca, 3 saatlik workshop’lara katılarak, istediğiniz dansı öğrenmeye hazır olun!
Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’nin profesyonel ?? kişilik dans ekibinden, 3 saatlik dans workshop’unu alarak, çok istediğiniz bir dansı veya halk oyununu öğrenebilirsiniz.
Mesela, mertlik, yiğitlik, gururun simgesi olan Ege yöresine ait halk dansı Zeybek, tam da size göre olabilir.
İstanbul’u bir de dansın içinden geçerek keşfetmeniz için sizleri Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’ne bekliyoruz.
3 saatlik dans workshop’u kişi başı 150 TL
Hodjapasha
Telefon: 0212 511 46 26
www.hodjapasha.com
Editöre bilgi:
Hodjapasha’da her gün Türk ve Osmanlı kültür ve sanatı sergileniyor
Tarihi Yarımada’nın merkezi Sirkeci’de, 545 yıl önce Fatih Sultan Mehmet’in hocası ve veziri Hoca Sinan Paşa tarafından yaptırılan Hocapaşa Hamamı, 2008 yılından itibaren Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi olarak, dans gösterilerine ve özel etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Yıl boyunca her gün, Türk ve Osmanlı’nın kültür ve sanatının yaşatıldığı bu merkezde; Sema gösterisi, Türk dansları gösterileri ve 18. yüzyılda yaşanmış gerçek bir aşk hikayesi olan Beyaz Gül dans gösterisi düzenleniyor ve izleyicileri büyülüyor.
Tarihi hamamın görkemli mimarisi, özel ışık ve 360 derece projeksiyon sistemi eşliğinde yapılmakta olan etkinliklerin büyüleyici atmosferinde, dans ve sahne gösterilerini mutlaka izleyin.
Hodjapasha’da,
Türk dansları workshop’una katıl
Zeybek, roman havası, oryantal gibi Türk danslarını öğrenmeyi mi istiyorsunuz?
Haziran ayı boyunca, 3 saatlik workshop’lara katılarak, istediğiniz dansı öğrenmeye hazır olun!
Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’nin profesyonel ?? kişilik dans ekibinden, 3 saatlik dans workshop’unu alarak, çok istediğiniz bir dansı veya halk oyununu öğrenebilirsiniz.
Mesela, mertlik, yiğitlik, gururun simgesi olan Ege yöresine ait halk dansı Zeybek, tam da size göre olabilir.
İstanbul’u bir de dansın içinden geçerek keşfetmeniz için sizleri Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’ne bekliyoruz.
3 saatlik dans workshop’u kişi başı 150 TL
Hodjapasha
Telefon: 0212 511 46 26
www.hodjapasha.com
Editöre bilgi:
Hodjapasha’da her gün Türk ve Osmanlı kültür ve sanatı sergileniyor
Tarihi Yarımada’nın merkezi Sirkeci’de, 545 yıl önce Fatih Sultan Mehmet’in hocası ve veziri Hoca Sinan Paşa tarafından yaptırılan Hocapaşa Hamamı, 2008 yılından itibaren Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi olarak, dans gösterilerine ve özel etkinliklere ev sahipliği yapıyor. Yıl boyunca her gün, Türk ve Osmanlı’nın kültür ve sanatının yaşatıldığı bu merkezde; Sema gösterisi, Türk dansları gösterileri ve 18. yüzyılda yaşanmış gerçek bir aşk hikayesi olan Beyaz Gül dans gösterisi düzenleniyor ve izleyicileri büyülüyor.
Tarihi hamamın görkemli mimarisi, özel ışık ve 360 derece projeksiyon sistemi eşliğinde yapılmakta olan etkinliklerin büyüleyici atmosferinde, dans ve sahne gösterilerini mutlaka izleyin.
21 Mayıs 2015 Perşembe
Gıda mühendisliği öğrencileri, Reis Gıda’da stajlarını yaptı...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Gıda mühendisliği öğrencileri,
Reis Gıda’da stajlarını yaptı
Tekirdağ’da bulunan Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencileri, 18 Mayıs 2015 tarihinde, Reis Gıda’nın Esenyurt’taki merkez fabrikasında 1 tam günü kapsayan staj programına katıldı.
Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof.Dr. Mehmet Demirci’nin organizasyonuyla gerçekleşen staj programında, gıda mühendisliği son sınıfta okuyan 15 öğrenci, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ile bir araya geldi.
Gençlere başarının yol anahtarını anlatan Mehmet Reis, “Ben geleceğimiz olan siz gençlerimize; daima çok çalışarak başarıya odaklanmanızı, kendinize daima güvenmenizi ve yaşantınızdan tecrübeler edinmenizi tavsiye ediyorum” dedi.
Tüm günü kapsayan programda gıda mühendisliği öğrencileri; Mehmet Reis ile sohbet etti, Reis Gıda fabrikası üretim hattında bilgi aldı, Reis’in sosyal sorumluluk projeleri olan obeziteye karşı ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ ve ‘Ev Yemeği Sofrada, Hesap Ortada!” kampanyaları ile farkındalıklarını arttırdı.
Dünya nüfusu artıyor; kırsal kesimde yaşam azalıyor
Öğrencilere verdiği bilgide, Birleşmiş Milletler (BM)’nin 2015 yılını ‘Uluslararası Toprak Yılı’ ilan etmesiyle toprağa karşı farkındalığın artmasının planladığına dikkat çeken Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Dünyada, küresel toprak kaynaklarının %33’ü verimsiz durumdadır. İnsanların, toprak üzerindeki uygulamaları da, toprağın temel işlevlerini azaltacak veya tüketecek kadar kritik bir düzeye gelmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) istatistiklerine göre, 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyarı geçeceği öngörülüyor. Nitekim bir yandan dünya nüfusu artıyor, ancak diğer yandan kırsal kesimde yaşayanların oranı düşmeye devam ediyor. 2000’li yıllarda dünya nüfusunun %60’ı kırsal kesimde yaşarken; 2050 yılında bu oranın %30’a düşeceği belirtiliyor. Günümüzde 1 milyara yakın insan, açlık ve yetersiz beslenme tehdidiyle karşı karşıyadır. Gelecekte gıda üretimi sorunu, dünyanın gündeminde daha çok yer alacaktır. Bu arada, dünyada 1 milyarın üstünde insan da, obezite ve obezitenin getirdiği hastalıklarla mücadele etmektedir” diye konuştu.
Gençler, tarım sektörüne yönlendirilmelidir
Her ülkenin kendi iç tüketimini karşılayacak kadar gıda üretimini, kendi topraklarında yapması gerektiğini her fırsatta vurgulayan Mehmet Reis, hiçbir ülkenin beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu, “başka bir ülkeden ithal ederim” diyerek, başka bir ülkeye asla ihale edemeyeceğinin altını çizdi.
Türkiye’nin ‘tarım ülkesi’ olma konumuyla halen şanslı olduğunu açıklayan Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Ülkemizde, 2,5 milyon sayısını geçen işsizimiz mevcut ve işsizlik yoğun olarak genç nüfusta bulunuyor. Bu durumda, gençler tarım ekonomisine geçmek için teşvik edilmelidir. Gençlerin, doğduğu yerde doymalarını sağlarsak; hem ülkemizin iç tüketimi için ihtiyacımız olan gıda üretimini yaparız, hem dünyaya daha çok gıda ihracatı yaparak cari açığa çare oluruz, hem işsizliğin önüne geçeriz, hem de nüfusun sosyal ve ekonomik olarak daha refah içinde yaşamasını sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.
‘Ev yemeği sofrada, hesap ortada!’
Obeziteye karşı, Reis Gıda’nın kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında 6 yıldır ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ kampanyasını hayata geçirdiğini açıklayan Mehmet Reis, kampanyanın devamı olarak bu yıl ‘Evde yemek var’ vurgusuyla ‘Ev yemeği sofrada, hesap ortada!’ projesini hayata geçirdiklerini söyledi.
Evde yemek pişirmenin, sağlıklı ve ekonomik olduğuna dikkat çeken Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Obeziteye karşı ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ kampanyamızı, son 6 yıldır her platformda dile getiriyoruz. Toplumun tüm bireylerine de, sağlıklı ve dengeli beslenmek için evde tencere yemeği yapılması gerektiğini anlatıyoruz. ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ kampanyamızın devamı olan ‘Ev Yemeği Sofrada, Hesap Ortada!” projemizi, 2015 yılının başında hayata geçirdik. 4 çeşit yemeğin birebir maliyetlerini hesaplayarak, mutfağımızda pişirdik. 4 kişilik, 4 çeşit, dört dörtlük lezzet menülerinin maliyetleri 15 TL ve 16 TL fiyat aralığında değişmektedir. Özetle, evde pişen bir yemeğin ailece bir arada yenilmesi, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi sağlarken, altını bir kez daha çizersek aynı zamanda ekonomiktir” dedi.
Aile şirketi olan Reis’in temellerini 1981 yılında attığını hatırlatan Mehmet Reis, ödünç masa ve telefonla başlayan başarı öyküsünde, Reis’e faaliyete başladığı günden itibaren piyasanın sonsuz bir güveni ve itibarı olduğunu belirtti. 34 yıldır kuru gıda sektörüne yön veren Reis Gıda’nın, 4 kıtada 20 ülkeye ihracat yaptığını da ifade eden Mehmet Reis, Amerika’dan Almanya’ya, Dubai’den İngiltere’ye dünyanın dört bir yanına Reis markalı pirinç ve bakliyat ürünleri ihraç etmekte olduklarını sözlerine ekledi.
Gıda mühendisliği öğrencileri,
Reis Gıda’da stajlarını yaptı
Tekirdağ’da bulunan Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü 4. sınıf öğrencileri, 18 Mayıs 2015 tarihinde, Reis Gıda’nın Esenyurt’taki merkez fabrikasında 1 tam günü kapsayan staj programına katıldı.
Ziraat Fakültesi Gıda Mühendisliği Bölümü Başkanı Prof.Dr. Mehmet Demirci’nin organizasyonuyla gerçekleşen staj programında, gıda mühendisliği son sınıfta okuyan 15 öğrenci, Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis ile bir araya geldi.
Gençlere başarının yol anahtarını anlatan Mehmet Reis, “Ben geleceğimiz olan siz gençlerimize; daima çok çalışarak başarıya odaklanmanızı, kendinize daima güvenmenizi ve yaşantınızdan tecrübeler edinmenizi tavsiye ediyorum” dedi.
Tüm günü kapsayan programda gıda mühendisliği öğrencileri; Mehmet Reis ile sohbet etti, Reis Gıda fabrikası üretim hattında bilgi aldı, Reis’in sosyal sorumluluk projeleri olan obeziteye karşı ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ ve ‘Ev Yemeği Sofrada, Hesap Ortada!” kampanyaları ile farkındalıklarını arttırdı.
Dünya nüfusu artıyor; kırsal kesimde yaşam azalıyor
Öğrencilere verdiği bilgide, Birleşmiş Milletler (BM)’nin 2015 yılını ‘Uluslararası Toprak Yılı’ ilan etmesiyle toprağa karşı farkındalığın artmasının planladığına dikkat çeken Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Dünyada, küresel toprak kaynaklarının %33’ü verimsiz durumdadır. İnsanların, toprak üzerindeki uygulamaları da, toprağın temel işlevlerini azaltacak veya tüketecek kadar kritik bir düzeye gelmiştir. Birleşmiş Milletler (BM) istatistiklerine göre, 2050 yılında dünya nüfusunun 9 milyarı geçeceği öngörülüyor. Nitekim bir yandan dünya nüfusu artıyor, ancak diğer yandan kırsal kesimde yaşayanların oranı düşmeye devam ediyor. 2000’li yıllarda dünya nüfusunun %60’ı kırsal kesimde yaşarken; 2050 yılında bu oranın %30’a düşeceği belirtiliyor. Günümüzde 1 milyara yakın insan, açlık ve yetersiz beslenme tehdidiyle karşı karşıyadır. Gelecekte gıda üretimi sorunu, dünyanın gündeminde daha çok yer alacaktır. Bu arada, dünyada 1 milyarın üstünde insan da, obezite ve obezitenin getirdiği hastalıklarla mücadele etmektedir” diye konuştu.
Gençler, tarım sektörüne yönlendirilmelidir
Her ülkenin kendi iç tüketimini karşılayacak kadar gıda üretimini, kendi topraklarında yapması gerektiğini her fırsatta vurgulayan Mehmet Reis, hiçbir ülkenin beslenmek gibi yaşamsal bir konuyu, “başka bir ülkeden ithal ederim” diyerek, başka bir ülkeye asla ihale edemeyeceğinin altını çizdi.
Türkiye’nin ‘tarım ülkesi’ olma konumuyla halen şanslı olduğunu açıklayan Mehmet Reis, konuşmasına söyle devam etti:
“Ülkemizde, 2,5 milyon sayısını geçen işsizimiz mevcut ve işsizlik yoğun olarak genç nüfusta bulunuyor. Bu durumda, gençler tarım ekonomisine geçmek için teşvik edilmelidir. Gençlerin, doğduğu yerde doymalarını sağlarsak; hem ülkemizin iç tüketimi için ihtiyacımız olan gıda üretimini yaparız, hem dünyaya daha çok gıda ihracatı yaparak cari açığa çare oluruz, hem işsizliğin önüne geçeriz, hem de nüfusun sosyal ve ekonomik olarak daha refah içinde yaşamasını sağlayabiliriz” şeklinde konuştu.
‘Ev yemeği sofrada, hesap ortada!’
Obeziteye karşı, Reis Gıda’nın kurumsal sosyal sorumluluk projesi kapsamında 6 yıldır ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ kampanyasını hayata geçirdiğini açıklayan Mehmet Reis, kampanyanın devamı olarak bu yıl ‘Evde yemek var’ vurgusuyla ‘Ev yemeği sofrada, hesap ortada!’ projesini hayata geçirdiklerini söyledi.
Evde yemek pişirmenin, sağlıklı ve ekonomik olduğuna dikkat çeken Mehmet Reis, şunları söyledi:
“Obeziteye karşı ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ kampanyamızı, son 6 yıldır her platformda dile getiriyoruz. Toplumun tüm bireylerine de, sağlıklı ve dengeli beslenmek için evde tencere yemeği yapılması gerektiğini anlatıyoruz. ‘Abur Cubura Karnımız Tok’ kampanyamızın devamı olan ‘Ev Yemeği Sofrada, Hesap Ortada!” projemizi, 2015 yılının başında hayata geçirdik. 4 çeşit yemeğin birebir maliyetlerini hesaplayarak, mutfağımızda pişirdik. 4 kişilik, 4 çeşit, dört dörtlük lezzet menülerinin maliyetleri 15 TL ve 16 TL fiyat aralığında değişmektedir. Özetle, evde pişen bir yemeğin ailece bir arada yenilmesi, sağlıklı ve dengeli beslenmeyi sağlarken, altını bir kez daha çizersek aynı zamanda ekonomiktir” dedi.
Aile şirketi olan Reis’in temellerini 1981 yılında attığını hatırlatan Mehmet Reis, ödünç masa ve telefonla başlayan başarı öyküsünde, Reis’e faaliyete başladığı günden itibaren piyasanın sonsuz bir güveni ve itibarı olduğunu belirtti. 34 yıldır kuru gıda sektörüne yön veren Reis Gıda’nın, 4 kıtada 20 ülkeye ihracat yaptığını da ifade eden Mehmet Reis, Amerika’dan Almanya’ya, Dubai’den İngiltere’ye dünyanın dört bir yanına Reis markalı pirinç ve bakliyat ürünleri ihraç etmekte olduklarını sözlerine ekledi.
Swissôtel The Bosphorus'da 100 MİLYON EURO’LUK RENOVASYON...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
100 MİLYON EURO’LUK RENOVASYON BÜTÇESİYLE
YENİ BİR OTEL YAPILABİLİRDİ
İstanbul’a Yeni Yatırımların Yapılacağını Açıklayan Gerhard Struger, Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’un Renovasyon Bütçesine Dikkat Çekti:
- Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da Kasım 2013’te başlatılan renovasyon süreci ile Batı Kanadı tamamen yenilendi. Doğu Kanadı’nda da benzer bir süreç başlatıldı. Efsane mimar Khuan Chew’in sürdürdüğü renovasyona 100 milyon Euro’luk bütçe ayrıldı. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, Türkiye’nin en kapsamlı renovasyonlarından birini gerçekleştirdiklerini belirtirken, 100 milyon Euro ile yeni bir otelin yapılabileceğini vurguladı. Swissôtel’in dünyadaki otel sayısını yaklaşık yüzde 50 oranında artıracağını açıklayan Struger, markanın, İstanbul ve Türkiye’deki farklı projeleri değerlendirme aşamasında olduklarını kaydetti.
İstanbul’un ikon otellerinden biri olarak kabul edilen Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, 2000-2001 yıllarındaki yenilemenin ardından bu defa çok daha kapsamlı bir şekilde yenilendi. Kasım 2013’te otelin Batı Kanadı’nda başlatılan renovasyon süreci ile 206 oda ve süitlerin tamamı yenilendi. Ayrıca Café Swiss, Gaja Restoran ve lobideki cam pencereler başta olmak üzere Batı Kanadı’nda yer alan açık alanların da yenilendiği renovasyon süreci, bu yıl lobi alanı ve Doğu Kanadı ile devam ediyor. Doğu Kanadı’nda yer alan 300 odanın yanı sıra yine aynı kanatta yer alan Kongre Merkezi’nin renovasyonunun ise Şubat 2016 tarihinde tamamlanması hedeflendi. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’un renovasyon sürecine ayrılan bütçenin 100 milyon Euro’yu aşması bekleniyor.
EFSANE MİMAR KHUAN CHEW İLE YENİLEMEYE DEVAM
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, için yapılan yenileme sürecinden dikkat çekici bir diğer konu ise çevreci uygulamalara önem verilmesi. Bunlardan biri de artık lavaboda ve duşta kullanılan suyu toplayan ve işleme sonrasında bu suyu bahçe sulamada kullanan bir gri su sisteminin yapılandırılmış olması.
Daha önce Swissôtel Living’i de yenileyen Khuan Chew, otelin tüm renovasyon sürecini gerçekleştiren isim. Burj el Arab Oteli, Dubai Metrosu gibi pek çok önemli yapıda imzası olan Khuan Chew, yaşayan efsane, dünyanın en iyi tasarımcılarından biri olarak nitelendiriliyor. Khuan Chew, otelin iç tasarımında daha çağdaş ve zaman üstü bir dil kullandı. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Doğu Kanadı’ndaki yenilemede de yine Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi Khuan Chew ile birlikte çalışacak.
TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK RENOVASYON PROJELERİNDEN BİRİ
Renovasyon ile ortaya konulan eşsiz yaklaşım ve çağdaş tasarım felsefesinin misafirler tarafından çok beğenildiğini vurgulayan Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, yaşayan bir efsane olarak nitelendirilmesine rağmen alçakgönüllü mimar Khuan Chew ile birlikte çalışmalarından duydukları memnuniyetin altını çizdi. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da iç tasarımın yanı sıra ön cephe dahil ve çıplak beton hariç olmak üzere binanın tamamını aşağı indirip en yeni teknolojiyle yeniden inşa ettiklerini belirten Gerhard Struger, “Renovasyon sürecini, binaya uyguladığımız bir tür yüz gerdirme operasyonunun yanında süreçlerimizi revize etme ve hizmetlerimizi en yeni teknolojinin yardımıyla iyileştirme fırsatı olarak da görüyoruz” dedi.
Gerhard Struger’in dikkat çektiği bir diğer konu, renovasyona ayrılan 100 milyon Euro’luk bütçe oldu. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’a yapılan harcamanın tutarı ile sıfırdan otel inşa edilebileceğini vurgulayan Struger, oteli yenilemeye ayrılan bütçenin büyüklüğünü, “Kesinlikle Türkiye’deki en büyük renovasyon projelerinden biri” sözleriyle ortaya koydu.
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, renovasyon ile birlikte misafirlere daha da iyileştirilmiş bir otel deneyimi yaşatacaklarını belirtirken, istihdam planlarındaki büyümeye de dikkat çekti. Gerhard Struger, “Bu yılki en önemli planlarımız arasında çeşitli bölümlerde çalıştırmak üzere yaklaşık 250 yeni ekip üyesini işe almayı planlıyoruz. Ekibimize katılacak 250 kişilik çalışanımızı Swissôtel felsefesine ve standardına göre eğiteceğiz” diye konuştu.
DÜNYADAKİ SWISSÔTEL SAYISI YÜZDE 50 ARTACAK;
PLANLARDA TÜRKİYE DE VAR
Gerhard Struger, Swissôtel’in İstanbul ve Türkiye’deki yeni planlamaları hakkında da açıklama yaptı. Swissôtel’in İstanbul’da ve Türkiye’de farklı projeleri değerlendirdiğini ifade eden Struger, onaylanan en son çalışmalardan biri olarak İstanbul Esenyurt’taki projeye dikkat çekti. Struger, şöyle
devam etti: “Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte dünya çapındaki otellerimizin sayısını yaklaşık yüzde 50 oranında artırmayı planlıyoruz. Global büyüme hedeflerimiz Doğu Avrupa’ya (Türkiye’deki 3 mülkiyet dahil) ve Ortadoğu’ya odaklanmış durumda.”
İSTANBUL’A YATIRIM KAÇINILMAZ AMA,
FARKLI YILDIZ KATEGORİLERİNE İHTİYAÇ VAR
Dünya yatırımcılarının İstanbul ve Türkiye’yi yatırım fırsatlarının olduğu coğrafyalar olarak değerlendirdiğini vurgulayan Gerhard Struger, bu ilginin en önemli kanıtı olarak, otel sayılarının yalnızca İstanbul’da değil, diğer şehirlerde de artmasını gösterdi. Özellikle İstanbul’a gösterilen ilginin altını çizen Struger, İstanbul’un popülerliğinin son 7-8 yıldır arttığına ve dünyanın en ilgi çekici destinasyonlarından biri haline geldiğine işaret ederek şöyle konuştu: “İstanbul’a gelen turistlerin sayısı çok büyük ölçüde artış gösterdi. Ayrıca, Türk Hava Yolları’nın son 10 yıldaki gelişimi de dikkate değer. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde yeni yatırımlar yapmak kaçınılmaz bir hal alıyor. İstanbul’daki global marka sayısının arttığını görmek bizi mutlu ediyor, çünkü bu markalar pazarın yönünü tayin ediyor ve destinasyonun popülerliğine olumlu yönde etki ediyor. Bununla birlikte, İstanbul’un yalnızca 5 yıldızlı lüks otellere değil, farklı bütçelerle seyahat eden turistlerin ağırlanabileceği, farklı yıldız kategorilerindeki otellere de ihtiyacı var.”
ÇOK YOL KAT EDEN TÜRKİYE, HEM KALİTEYİ ARTIRMALI
HEM DE HAZİNELERİ KORUMALI
Gerhard Struger, Türkiye’nin dünyanın önde gelen turizm ülkelerinden biri olmasına ve turizmde çok yol kat ettiğinin aşikâr olmasına rağmen, yapacak çok işin de olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin zengin doğal ve tarihi mirasa sahip bir ülke olduğunu belirten Struger, “Türkiye, hizmet sektöründeki genel kaliteyi taksiler, toplu taşıma ve turizm eğitimi de dahil olmak üzere turizmin her katmanında artırmak zorunda. Bunun haricinde Türkiye, dünyada eşi benzeri olmayan doğal ve tarihi kaynaklarını da korumak durumunda. Bu, Türkiye’nin en büyük hazinesi.”
ÇİN VE HİNDİSTAN EN BÜYÜK PAZARLAR OLACAK,
MUTFAK VE YEŞİL TURİZM EN ÖNEMLİ TRENDLER OLACAK
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, dünya turizminin ne yönde gelişeceği hakkında da konuştu. Dünyanın artık çok ulaşılabilir olduğunu belirten Struger, dünyanın hiç bu kadar küçük olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Günümüzde İstanbul’dan 230’dan fazla destinasyona doğrudan ulaşabiliyorsunuz. Klasik destinasyonlar, yani Paris, Londra, New York gibi destinasyonlar elbette olduğu gibi kalıyor.
Ancak, henüz iyi bilinmeyen destinasyonlar da mevcut. Bilhassa Asya saklı bir mücevher. Kalabalık nüfuslu Hindistan ve Çin, geleceğin dışa yönelik en büyük pazarları olacak. Bu iki ülke, ayrıca daha çok turizm yatırımını kendine çekecek. Mutfak turizmi, yeşil turizm de önemli trendler halini alacak. Y kuşağının tercihleri geleceği belirleyecek. Bunun haricinde lükse yapılan harcama da yıldan yıla artış göstermeye devam edecek.”
Swissôtel Hotels & Resorts Hakkında
Swissôtel Hotels & Resorts yolculuğuna yüksek dağları kadar yüksek yaşam standartlarıyla ünlü İsviçre’de başladı. Çağdaş İsviçre stili ve İsviçre yaşamından esinlenen zarafeti, iş seyahatlerinde veya tatillerinde seçimini lüks otellerden yana yapan ancak geleneksellik yerine yenilikçiliği tercih eden konukları kendine çekmeyi başardı. Gezginlerin olmak istediği yerlere konumlanan Swissôtel, dünyanın her yerinde konuklarına hem şehrin kalbinde hem de iş ve alışveriş merkezlerine bir köşebaşı uzaklıkta olma ayrıcalığını sunuyor. Swissôtel tesisleri dünya çapında 30’un üzerinde iyi konumlandırılmış lokasyonda yer alıyor, birçok yeni tesis ise geliştirme aşamasında. Dünya misafiri olarak, her Swissôtel, İsviçre’nin sürdürülebilirlik standardı doğrultusunda faaliyet gösteriyor. Misyonu ise konuklara, ekip üyelerine ve çevreye eşit şekilde saygılı olmak. Swissôtel; Raffles, Fairmont ve Swissôtel markaları çatısı altında 110’dan fazla otel ile hizmet veren, dünyanın lider otel şirketlerinden FRHI Hotels & Resorts’a aittir. Swissôtel kurulduğu ülke gibi özünde küçük bir otel olsa da kalplerde yer almış bir otel markasıdır. Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için swissotel.com sitesini ziyaret edin.
KCA International, Khuan Chew Hakkında
1989 yılında Londra’da kurulan KCA, saraylardan lüks çatı katlarına, şehir içindeki otellerden deniz ve dağ kıyısındaki dinlenme yerlerine, metrolardan yatlara kadar çeşitlenen bir yelpazede dünyanın dört bir yanındaki müşterilerine iç mimari hizmeti veren bir şirkettir. KCA aynı zamanda ünlü Burj Al Arab Hotel Dubai’nin ve Swissôtel The Bosphorus İstanbul’un konut konsepti olan Swiss Living’in tasarımını da üstlendi. Kasım 2014’te ise Khuan, prestijli Ticari İç Mekan Tasarımı Ödülleri (CID) tarafından Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile ödüllendirildi.
100 MİLYON EURO’LUK RENOVASYON BÜTÇESİYLE
YENİ BİR OTEL YAPILABİLİRDİ
İstanbul’a Yeni Yatırımların Yapılacağını Açıklayan Gerhard Struger, Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’un Renovasyon Bütçesine Dikkat Çekti:
- Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da Kasım 2013’te başlatılan renovasyon süreci ile Batı Kanadı tamamen yenilendi. Doğu Kanadı’nda da benzer bir süreç başlatıldı. Efsane mimar Khuan Chew’in sürdürdüğü renovasyona 100 milyon Euro’luk bütçe ayrıldı. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, Türkiye’nin en kapsamlı renovasyonlarından birini gerçekleştirdiklerini belirtirken, 100 milyon Euro ile yeni bir otelin yapılabileceğini vurguladı. Swissôtel’in dünyadaki otel sayısını yaklaşık yüzde 50 oranında artıracağını açıklayan Struger, markanın, İstanbul ve Türkiye’deki farklı projeleri değerlendirme aşamasında olduklarını kaydetti.
İstanbul’un ikon otellerinden biri olarak kabul edilen Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, 2000-2001 yıllarındaki yenilemenin ardından bu defa çok daha kapsamlı bir şekilde yenilendi. Kasım 2013’te otelin Batı Kanadı’nda başlatılan renovasyon süreci ile 206 oda ve süitlerin tamamı yenilendi. Ayrıca Café Swiss, Gaja Restoran ve lobideki cam pencereler başta olmak üzere Batı Kanadı’nda yer alan açık alanların da yenilendiği renovasyon süreci, bu yıl lobi alanı ve Doğu Kanadı ile devam ediyor. Doğu Kanadı’nda yer alan 300 odanın yanı sıra yine aynı kanatta yer alan Kongre Merkezi’nin renovasyonunun ise Şubat 2016 tarihinde tamamlanması hedeflendi. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’un renovasyon sürecine ayrılan bütçenin 100 milyon Euro’yu aşması bekleniyor.
EFSANE MİMAR KHUAN CHEW İLE YENİLEMEYE DEVAM
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, için yapılan yenileme sürecinden dikkat çekici bir diğer konu ise çevreci uygulamalara önem verilmesi. Bunlardan biri de artık lavaboda ve duşta kullanılan suyu toplayan ve işleme sonrasında bu suyu bahçe sulamada kullanan bir gri su sisteminin yapılandırılmış olması.
Daha önce Swissôtel Living’i de yenileyen Khuan Chew, otelin tüm renovasyon sürecini gerçekleştiren isim. Burj el Arab Oteli, Dubai Metrosu gibi pek çok önemli yapıda imzası olan Khuan Chew, yaşayan efsane, dünyanın en iyi tasarımcılarından biri olarak nitelendiriliyor. Khuan Chew, otelin iç tasarımında daha çağdaş ve zaman üstü bir dil kullandı. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Doğu Kanadı’ndaki yenilemede de yine Yaşam Boyu Başarı Ödülü sahibi Khuan Chew ile birlikte çalışacak.
TÜRKİYE’DEKİ EN BÜYÜK RENOVASYON PROJELERİNDEN BİRİ
Renovasyon ile ortaya konulan eşsiz yaklaşım ve çağdaş tasarım felsefesinin misafirler tarafından çok beğenildiğini vurgulayan Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, yaşayan bir efsane olarak nitelendirilmesine rağmen alçakgönüllü mimar Khuan Chew ile birlikte çalışmalarından duydukları memnuniyetin altını çizdi. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’da iç tasarımın yanı sıra ön cephe dahil ve çıplak beton hariç olmak üzere binanın tamamını aşağı indirip en yeni teknolojiyle yeniden inşa ettiklerini belirten Gerhard Struger, “Renovasyon sürecini, binaya uyguladığımız bir tür yüz gerdirme operasyonunun yanında süreçlerimizi revize etme ve hizmetlerimizi en yeni teknolojinin yardımıyla iyileştirme fırsatı olarak da görüyoruz” dedi.
Gerhard Struger’in dikkat çektiği bir diğer konu, renovasyona ayrılan 100 milyon Euro’luk bütçe oldu. Swissôtel The Bosphorus, İstanbul’a yapılan harcamanın tutarı ile sıfırdan otel inşa edilebileceğini vurgulayan Struger, oteli yenilemeye ayrılan bütçenin büyüklüğünü, “Kesinlikle Türkiye’deki en büyük renovasyon projelerinden biri” sözleriyle ortaya koydu.
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul, Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, renovasyon ile birlikte misafirlere daha da iyileştirilmiş bir otel deneyimi yaşatacaklarını belirtirken, istihdam planlarındaki büyümeye de dikkat çekti. Gerhard Struger, “Bu yılki en önemli planlarımız arasında çeşitli bölümlerde çalıştırmak üzere yaklaşık 250 yeni ekip üyesini işe almayı planlıyoruz. Ekibimize katılacak 250 kişilik çalışanımızı Swissôtel felsefesine ve standardına göre eğiteceğiz” diye konuştu.
DÜNYADAKİ SWISSÔTEL SAYISI YÜZDE 50 ARTACAK;
PLANLARDA TÜRKİYE DE VAR
Gerhard Struger, Swissôtel’in İstanbul ve Türkiye’deki yeni planlamaları hakkında da açıklama yaptı. Swissôtel’in İstanbul’da ve Türkiye’de farklı projeleri değerlendirdiğini ifade eden Struger, onaylanan en son çalışmalardan biri olarak İstanbul Esenyurt’taki projeye dikkat çekti. Struger, şöyle
devam etti: “Önümüzdeki 4-5 yıllık süreçte dünya çapındaki otellerimizin sayısını yaklaşık yüzde 50 oranında artırmayı planlıyoruz. Global büyüme hedeflerimiz Doğu Avrupa’ya (Türkiye’deki 3 mülkiyet dahil) ve Ortadoğu’ya odaklanmış durumda.”
İSTANBUL’A YATIRIM KAÇINILMAZ AMA,
FARKLI YILDIZ KATEGORİLERİNE İHTİYAÇ VAR
Dünya yatırımcılarının İstanbul ve Türkiye’yi yatırım fırsatlarının olduğu coğrafyalar olarak değerlendirdiğini vurgulayan Gerhard Struger, bu ilginin en önemli kanıtı olarak, otel sayılarının yalnızca İstanbul’da değil, diğer şehirlerde de artmasını gösterdi. Özellikle İstanbul’a gösterilen ilginin altını çizen Struger, İstanbul’un popülerliğinin son 7-8 yıldır arttığına ve dünyanın en ilgi çekici destinasyonlarından biri haline geldiğine işaret ederek şöyle konuştu: “İstanbul’a gelen turistlerin sayısı çok büyük ölçüde artış gösterdi. Ayrıca, Türk Hava Yolları’nın son 10 yıldaki gelişimi de dikkate değer. Tüm bu etkenler bir araya geldiğinde yeni yatırımlar yapmak kaçınılmaz bir hal alıyor. İstanbul’daki global marka sayısının arttığını görmek bizi mutlu ediyor, çünkü bu markalar pazarın yönünü tayin ediyor ve destinasyonun popülerliğine olumlu yönde etki ediyor. Bununla birlikte, İstanbul’un yalnızca 5 yıldızlı lüks otellere değil, farklı bütçelerle seyahat eden turistlerin ağırlanabileceği, farklı yıldız kategorilerindeki otellere de ihtiyacı var.”
ÇOK YOL KAT EDEN TÜRKİYE, HEM KALİTEYİ ARTIRMALI
HEM DE HAZİNELERİ KORUMALI
Gerhard Struger, Türkiye’nin dünyanın önde gelen turizm ülkelerinden biri olmasına ve turizmde çok yol kat ettiğinin aşikâr olmasına rağmen, yapacak çok işin de olduğuna dikkat çekti. Türkiye’nin zengin doğal ve tarihi mirasa sahip bir ülke olduğunu belirten Struger, “Türkiye, hizmet sektöründeki genel kaliteyi taksiler, toplu taşıma ve turizm eğitimi de dahil olmak üzere turizmin her katmanında artırmak zorunda. Bunun haricinde Türkiye, dünyada eşi benzeri olmayan doğal ve tarihi kaynaklarını da korumak durumunda. Bu, Türkiye’nin en büyük hazinesi.”
ÇİN VE HİNDİSTAN EN BÜYÜK PAZARLAR OLACAK,
MUTFAK VE YEŞİL TURİZM EN ÖNEMLİ TRENDLER OLACAK
Swissôtel The Bosphorus, İstanbul Genel Müdürü ve FRHI Hotels & Resorts Türkiye ve Doğu Avrupa Bölgesi Başkan Yardımcısı Gerhard Struger, dünya turizminin ne yönde gelişeceği hakkında da konuştu. Dünyanın artık çok ulaşılabilir olduğunu belirten Struger, dünyanın hiç bu kadar küçük olmadığını belirterek, şöyle devam etti:
“Günümüzde İstanbul’dan 230’dan fazla destinasyona doğrudan ulaşabiliyorsunuz. Klasik destinasyonlar, yani Paris, Londra, New York gibi destinasyonlar elbette olduğu gibi kalıyor.
Ancak, henüz iyi bilinmeyen destinasyonlar da mevcut. Bilhassa Asya saklı bir mücevher. Kalabalık nüfuslu Hindistan ve Çin, geleceğin dışa yönelik en büyük pazarları olacak. Bu iki ülke, ayrıca daha çok turizm yatırımını kendine çekecek. Mutfak turizmi, yeşil turizm de önemli trendler halini alacak. Y kuşağının tercihleri geleceği belirleyecek. Bunun haricinde lükse yapılan harcama da yıldan yıla artış göstermeye devam edecek.”
Swissôtel Hotels & Resorts Hakkında
Swissôtel Hotels & Resorts yolculuğuna yüksek dağları kadar yüksek yaşam standartlarıyla ünlü İsviçre’de başladı. Çağdaş İsviçre stili ve İsviçre yaşamından esinlenen zarafeti, iş seyahatlerinde veya tatillerinde seçimini lüks otellerden yana yapan ancak geleneksellik yerine yenilikçiliği tercih eden konukları kendine çekmeyi başardı. Gezginlerin olmak istediği yerlere konumlanan Swissôtel, dünyanın her yerinde konuklarına hem şehrin kalbinde hem de iş ve alışveriş merkezlerine bir köşebaşı uzaklıkta olma ayrıcalığını sunuyor. Swissôtel tesisleri dünya çapında 30’un üzerinde iyi konumlandırılmış lokasyonda yer alıyor, birçok yeni tesis ise geliştirme aşamasında. Dünya misafiri olarak, her Swissôtel, İsviçre’nin sürdürülebilirlik standardı doğrultusunda faaliyet gösteriyor. Misyonu ise konuklara, ekip üyelerine ve çevreye eşit şekilde saygılı olmak. Swissôtel; Raffles, Fairmont ve Swissôtel markaları çatısı altında 110’dan fazla otel ile hizmet veren, dünyanın lider otel şirketlerinden FRHI Hotels & Resorts’a aittir. Swissôtel kurulduğu ülke gibi özünde küçük bir otel olsa da kalplerde yer almış bir otel markasıdır. Ayrıntılı bilgi ve rezervasyon için swissotel.com sitesini ziyaret edin.
KCA International, Khuan Chew Hakkında
1989 yılında Londra’da kurulan KCA, saraylardan lüks çatı katlarına, şehir içindeki otellerden deniz ve dağ kıyısındaki dinlenme yerlerine, metrolardan yatlara kadar çeşitlenen bir yelpazede dünyanın dört bir yanındaki müşterilerine iç mimari hizmeti veren bir şirkettir. KCA aynı zamanda ünlü Burj Al Arab Hotel Dubai’nin ve Swissôtel The Bosphorus İstanbul’un konut konsepti olan Swiss Living’in tasarımını da üstlendi. Kasım 2014’te ise Khuan, prestijli Ticari İç Mekan Tasarımı Ödülleri (CID) tarafından Yaşam Boyu Başarı Ödülü ile ödüllendirildi.
20 Mayıs 2015 Çarşamba
Mutluluk Manifestosu için 10 öneri ...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Mutluluk Manifestosu için 10 öneri
Arya Akademi kurucusu, Danışman, Eğitmen ve Profesyonel Koç Gülay Savaş, ‘Mutluluk Manifestosu için 10 Öneri’de bulundu.
Arya Akademi kurucusu, Danışman, Eğitmen ve Profesyonel Koç Gülay Savaş, yaşamda mutlu olmanın sırlarını 10 altın ipucu vererek açıkladı. Hayatta, geriye dönüp baktığımızda, hatırladıklarımızın sadece duygularımız olduğunu söyleyen Gülay Savaş, “Mutlulukla, gülümseyerek hatırladığımız anlar vardır. Bu, ne kadar para kazandığımız değil, o parayı kazandığımız, onu başardığımız anın mutluluğu, hazzıdır anılarımızda kalan. Ya da sevgilimizle, çocuklarımızla geçirdiğimiz sevgi ve mutluluk dolu özel anlardır” dedi.
Huzur ve mutluluk iki sevgilidir aslında…
Mutluluğun ince bir çizgi olduğunu, sadece tamamıyla başka bir şeyin içinde kaybolduğumuzda gerçekleştiğini belirten Arya Akademi kurucusu Gülay Savaş, sözlerine şöyle devam etti;
“ ‘İnsanlar farklı görevler için doğarlar fakat hayatta kalmak için herkesin ihtiyaç duyduğu besin aynıdır: İç huzur’ der Sri Sathya Sal Baba… Huzur ve mutluluk, birbirinden ayrılmaz iki sevgilidir aslında. Koşullar, sorumluluklar, ilişkiler, büyük şehir temposu içindeki yaşamımızda huzuru korumak kolay olmayabiliyor. Ama, aslında zor da değil. Yapacağımız şey çok basit; sadece mutluluğu seçmek. Çünkü mutluluk bir seçim ve bunu kendimize öğretinceye kadar da, kendi mutluluk manifestomuzu yazıp, buna da sadık kalmak ilk adımımız olmalıdır” diye konuştu.
Hayatımızda mutlu olmayı seçtiğimiz andan itibaren dikkat etmemiz gereken hususlar olduğunu kaydeden Gülay Savaş, ‘Mutluluk Manifestosu için 10 öneri’ maddelerini şöyle sıraladı:
1. Başkaları adına kendinizi iyi hissettirecek şeyler yapmak yerine, kendinizi daha iyi insan haline getirecek şeyler yapın.
2. Her günün sonunda, en az 5 adet mutlu olduğunuz konuyu yazın. Ve sonra bunları büyütün.
3. Her hafta sevdiğiniz biri ya da sevgilinizle, en az bir saat kesintisiz sohbet edin.
4. Eski bir arkadaşınızı, dostunuzu arayın ve buluşun.
5. Kendinize her gün yaptıklarınızdan, gerçekleştirdiklerinizden başarılarınızdan dolayı küçük küçük ödüller verin.
6. Günde en az bir kere, hiç nedensiz bile olsa, dolu dolu kahkaha atın.
7. Haftada üç kez, yarım saat fiziksel egzersiz yapın ve en az 1.5 lt su için.
8. Her gün bir yabancıya gülümseyin ve selam verin.
9. Her gün bir başkası için iyilik yapın.
10. Neyi hissetmeye ihtiyaç duyuyorsan, tüm kalbinle onun ardından git!
Yaşa ve mutlu ol. Çünkü bu dünya yaşamında, yapmamız gereken aslında sadece budur. Varolmanın çoşkusunu yaşamak!
Mutluluk Manifestosu için 10 öneri
Arya Akademi kurucusu, Danışman, Eğitmen ve Profesyonel Koç Gülay Savaş, ‘Mutluluk Manifestosu için 10 Öneri’de bulundu.
Arya Akademi kurucusu, Danışman, Eğitmen ve Profesyonel Koç Gülay Savaş, yaşamda mutlu olmanın sırlarını 10 altın ipucu vererek açıkladı. Hayatta, geriye dönüp baktığımızda, hatırladıklarımızın sadece duygularımız olduğunu söyleyen Gülay Savaş, “Mutlulukla, gülümseyerek hatırladığımız anlar vardır. Bu, ne kadar para kazandığımız değil, o parayı kazandığımız, onu başardığımız anın mutluluğu, hazzıdır anılarımızda kalan. Ya da sevgilimizle, çocuklarımızla geçirdiğimiz sevgi ve mutluluk dolu özel anlardır” dedi.
Huzur ve mutluluk iki sevgilidir aslında…
Mutluluğun ince bir çizgi olduğunu, sadece tamamıyla başka bir şeyin içinde kaybolduğumuzda gerçekleştiğini belirten Arya Akademi kurucusu Gülay Savaş, sözlerine şöyle devam etti;
“ ‘İnsanlar farklı görevler için doğarlar fakat hayatta kalmak için herkesin ihtiyaç duyduğu besin aynıdır: İç huzur’ der Sri Sathya Sal Baba… Huzur ve mutluluk, birbirinden ayrılmaz iki sevgilidir aslında. Koşullar, sorumluluklar, ilişkiler, büyük şehir temposu içindeki yaşamımızda huzuru korumak kolay olmayabiliyor. Ama, aslında zor da değil. Yapacağımız şey çok basit; sadece mutluluğu seçmek. Çünkü mutluluk bir seçim ve bunu kendimize öğretinceye kadar da, kendi mutluluk manifestomuzu yazıp, buna da sadık kalmak ilk adımımız olmalıdır” diye konuştu.
Hayatımızda mutlu olmayı seçtiğimiz andan itibaren dikkat etmemiz gereken hususlar olduğunu kaydeden Gülay Savaş, ‘Mutluluk Manifestosu için 10 öneri’ maddelerini şöyle sıraladı:
1. Başkaları adına kendinizi iyi hissettirecek şeyler yapmak yerine, kendinizi daha iyi insan haline getirecek şeyler yapın.
2. Her günün sonunda, en az 5 adet mutlu olduğunuz konuyu yazın. Ve sonra bunları büyütün.
3. Her hafta sevdiğiniz biri ya da sevgilinizle, en az bir saat kesintisiz sohbet edin.
4. Eski bir arkadaşınızı, dostunuzu arayın ve buluşun.
5. Kendinize her gün yaptıklarınızdan, gerçekleştirdiklerinizden başarılarınızdan dolayı küçük küçük ödüller verin.
6. Günde en az bir kere, hiç nedensiz bile olsa, dolu dolu kahkaha atın.
7. Haftada üç kez, yarım saat fiziksel egzersiz yapın ve en az 1.5 lt su için.
8. Her gün bir yabancıya gülümseyin ve selam verin.
9. Her gün bir başkası için iyilik yapın.
10. Neyi hissetmeye ihtiyaç duyuyorsan, tüm kalbinle onun ardından git!
Yaşa ve mutlu ol. Çünkü bu dünya yaşamında, yapmamız gereken aslında sadece budur. Varolmanın çoşkusunu yaşamak!
Hodjapasha’da, Evlenecek çiftlere 5 saatte düğün dansı kursu
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Hodjapasha’da,
Evlenecek çiftlere 5 saatte düğün dansı kursu
Hayatınızın en mutlu ve en güzel günlerinden birisi olan düğün gününüzde, tüm gözler üzerinizde!
Tüm sevdiklerinizin buluştuğu salonda, düğün dansı için sahneye çıkıp tüm bakışların size çevrildiği o an; tango mu, vals mi, zeybek mi veya horon mu yapmayı istersiniz?
Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’nde; düğün gününde yapılacak ilk dansları için çiftlere özel dans kursları düzenleniyor. 5 saatlik kursun sonunda; tango, karşılıklı zeybek, vals veya istediğiniz başka bir dansı öğrenme fırsatınız bulunuyor.
Çiftlere özel 5 saat dans kursu fiyatı: 750 TL
Hodjapasha
Telefon: 0212 511 46 26
www.hodjapasha.com
Hodjapasha’da,
Evlenecek çiftlere 5 saatte düğün dansı kursu
Hayatınızın en mutlu ve en güzel günlerinden birisi olan düğün gününüzde, tüm gözler üzerinizde!
Tüm sevdiklerinizin buluştuğu salonda, düğün dansı için sahneye çıkıp tüm bakışların size çevrildiği o an; tango mu, vals mi, zeybek mi veya horon mu yapmayı istersiniz?
Hodjapasha Gösteri ve Etkinlik Merkezi’nde; düğün gününde yapılacak ilk dansları için çiftlere özel dans kursları düzenleniyor. 5 saatlik kursun sonunda; tango, karşılıklı zeybek, vals veya istediğiniz başka bir dansı öğrenme fırsatınız bulunuyor.
Çiftlere özel 5 saat dans kursu fiyatı: 750 TL
Hodjapasha
Telefon: 0212 511 46 26
www.hodjapasha.com
Fotoğraf tutkunlarının yeni adresi Konya!
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Fotoğraf tutkunlarının yeni adresi Konya!
Tarihi ipek yolu üzerinde bulunan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Konya, fotoğraf tutkunlarının da önemli durakları arasında bulunuyor.
İnanç turizmi açısından Dünyada önemli bir yerde olan Konya, doğal yaşam alanlarına düzenlenen geziler olarak nitelendirilen “foto safari” turizminde de adından söz ettiriyor.
Özellikle Kulu’da 186 kuş çeşidinin bulunduğu Düden Gölü, Beyşehir Gölü Milli Parkı, Hacı Akif Adası Milli Parkı, Kuş Cenneti Adası, Dedegöl Dağları, Obruk Gölleri ve Anamas Yaylaları doğa fotoğrafçıları için iyi bir kaynak oluşturuyor.
Panoramik görüntüsü ve bölgede yaşayan kuşlarla tam bir tabiat harikası olan Meke Krater Gölü de, yerli-yabancı turistlerin ve fotoğraf sanatçılarının vazgeçemedikleri ilginç yerlerden arasında bulunuyor.
Konya’nın birçok turizm çeşidinin bulunduğu illerden biri olduğunu belirten Turizm Danışmanı Yrd.Doç.Dr. Metin Çelik, “Konya medeniyetler ve inançlar beşiğidir, çok sayıda medeniyetten kalma tarihi eserler mevcuttur. Bundan dolayı önemli bir turizm destinasyonudur. Çok sayıda turizm çeşidinin bulunduğu Konya’nın “foto safari” turizminde de destinasyon olma potansiyeli vardır. Buradaki doğa harikası mekanlar fotoğrafçılar için bulunmaz fırsatlar sunuyor. Konya önümüzdeki süreçlerde “foto safari” alanında ön plana çıkabilir.” Şeklinde konuştu.
Fotoğraf tutkunlarının yeni adresi Konya!
Tarihi ipek yolu üzerinde bulunan ve birçok medeniyete ev sahipliği yapmış olan Konya, fotoğraf tutkunlarının da önemli durakları arasında bulunuyor.
İnanç turizmi açısından Dünyada önemli bir yerde olan Konya, doğal yaşam alanlarına düzenlenen geziler olarak nitelendirilen “foto safari” turizminde de adından söz ettiriyor.
Özellikle Kulu’da 186 kuş çeşidinin bulunduğu Düden Gölü, Beyşehir Gölü Milli Parkı, Hacı Akif Adası Milli Parkı, Kuş Cenneti Adası, Dedegöl Dağları, Obruk Gölleri ve Anamas Yaylaları doğa fotoğrafçıları için iyi bir kaynak oluşturuyor.
Panoramik görüntüsü ve bölgede yaşayan kuşlarla tam bir tabiat harikası olan Meke Krater Gölü de, yerli-yabancı turistlerin ve fotoğraf sanatçılarının vazgeçemedikleri ilginç yerlerden arasında bulunuyor.
Konya’nın birçok turizm çeşidinin bulunduğu illerden biri olduğunu belirten Turizm Danışmanı Yrd.Doç.Dr. Metin Çelik, “Konya medeniyetler ve inançlar beşiğidir, çok sayıda medeniyetten kalma tarihi eserler mevcuttur. Bundan dolayı önemli bir turizm destinasyonudur. Çok sayıda turizm çeşidinin bulunduğu Konya’nın “foto safari” turizminde de destinasyon olma potansiyeli vardır. Buradaki doğa harikası mekanlar fotoğrafçılar için bulunmaz fırsatlar sunuyor. Konya önümüzdeki süreçlerde “foto safari” alanında ön plana çıkabilir.” Şeklinde konuştu.
ICVB 2015 IMEX Frankfurt Fuarı’nda İstanbul'u tanıtıyor!
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu- ICVB
2015 IMEX Frankfurt Fuarı’nda İstanbul'u tanıtıyor!
İstanbul’un yurtdışında tanıtılmasında etkin rol oynayan İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu-ICVB tüm dünyadan kongre ve toplantı sektörünü bir araya getiren IMEX Frankfurt Fuarı’nda E400 Türkiye standında yerini aldı.
Fuar süresince gerçekleşen birebir görüşmelerin yanı sıra diğer sektör kuruluşları tarafından organize edilen toplantı, workshop ve etkinlikler ile verimli bir katılım sağlamak açısından büyük önem taşıyan IMEX Frankfurt Fuarı 19-21 Mayıs tarihleri arasında Almanya / Frankfurt’ta düzenleniyor.
Basın toplantısına büyük ilgi
Fuarın ilk günü düzenlenen basın toplantısına dünyanın dört bir yanından gelen gazeteciler büyük ilgi gösterdi. İstanbul Kalkınma Ajansı Projesi kapsamında yürütülen “Kongreler Şehri İstanbul-Uluslararası Medya Çalışması” faaliyetlerine istinaden düzenlenen basın toplantısında, ICVB Genel Müdürü Özgül Özkan Yavuz; “İki Şehrin Hikaye”si başlığı altında şehrin tarihi ve modern yüzünün meydana getirdiği kombinasyonu vurgularken; şehre yapılan yeni yatırımlara da geniş yer verdi. Yavuz, Uluslararası Kongre ve Konvansiyon Birliği (ICCA) sıralamasında İstanbul’un 9. sırada yer aldığına dikkat çekerek; “İstanbul sahip olduğu ulaşılabilirlik, toplantı ve kongre merkezlerinin kalitesi ve sayısı, konaklama olanaklarındaki kalite ve alternatifler; tarih-kültür ve doğa gibi zenginlikleri ve hizmet kalitesi ile dünya çapında bir kongre şehridir” dedi.
400 metrekarelik bir stant ile fuarın en büyük ülke stantlarından biri olan Türkiye standı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Frankfurt Başkonsolosluğu Kültür ve Tanıtma Ataşeliği ve ICVB-İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu işbirliği ile organize edilmektedir. İngiltere ve İspanya gibi önemli destinasyonlara komşu konumda bulunan Türkiye standında, 33 katılımcı ünitesinde 50 firma ve sektör kuruluşu yer almaktadır.
Sahi İstanbul firması lokum ustasının şov formatında gerçekleşen lokum servisi ilgiyle izlenirken, ziyaretçilere Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri ikramı yapılıyor. Simit Sarayı tarafından simit çeşitleri ile birlikte yapılan çay ikramı ile fuarda İstanbul havası yaratılıyor.
Ayrıca fuarın ikinci günü verilecek olan “Türkiye Resepsiyonu” kapsamında BenYonca grubunun vereceği mini konsere yoğun bir katılım bekleniyor.
ICVB, üç gün boyunca davetli alıcılarla yoğun olarak birebir görüşmeler gerçekleştirecek ve toplantı düzenleyicilerine İstanbul hakkında detaylı bilgiler verilecek.
İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu- ICVB
2015 IMEX Frankfurt Fuarı’nda İstanbul'u tanıtıyor!
İstanbul’un yurtdışında tanıtılmasında etkin rol oynayan İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu-ICVB tüm dünyadan kongre ve toplantı sektörünü bir araya getiren IMEX Frankfurt Fuarı’nda E400 Türkiye standında yerini aldı.
Fuar süresince gerçekleşen birebir görüşmelerin yanı sıra diğer sektör kuruluşları tarafından organize edilen toplantı, workshop ve etkinlikler ile verimli bir katılım sağlamak açısından büyük önem taşıyan IMEX Frankfurt Fuarı 19-21 Mayıs tarihleri arasında Almanya / Frankfurt’ta düzenleniyor.
Basın toplantısına büyük ilgi
Fuarın ilk günü düzenlenen basın toplantısına dünyanın dört bir yanından gelen gazeteciler büyük ilgi gösterdi. İstanbul Kalkınma Ajansı Projesi kapsamında yürütülen “Kongreler Şehri İstanbul-Uluslararası Medya Çalışması” faaliyetlerine istinaden düzenlenen basın toplantısında, ICVB Genel Müdürü Özgül Özkan Yavuz; “İki Şehrin Hikaye”si başlığı altında şehrin tarihi ve modern yüzünün meydana getirdiği kombinasyonu vurgularken; şehre yapılan yeni yatırımlara da geniş yer verdi. Yavuz, Uluslararası Kongre ve Konvansiyon Birliği (ICCA) sıralamasında İstanbul’un 9. sırada yer aldığına dikkat çekerek; “İstanbul sahip olduğu ulaşılabilirlik, toplantı ve kongre merkezlerinin kalitesi ve sayısı, konaklama olanaklarındaki kalite ve alternatifler; tarih-kültür ve doğa gibi zenginlikleri ve hizmet kalitesi ile dünya çapında bir kongre şehridir” dedi.
400 metrekarelik bir stant ile fuarın en büyük ülke stantlarından biri olan Türkiye standı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Frankfurt Başkonsolosluğu Kültür ve Tanıtma Ataşeliği ve ICVB-İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu işbirliği ile organize edilmektedir. İngiltere ve İspanya gibi önemli destinasyonlara komşu konumda bulunan Türkiye standında, 33 katılımcı ünitesinde 50 firma ve sektör kuruluşu yer almaktadır.
Sahi İstanbul firması lokum ustasının şov formatında gerçekleşen lokum servisi ilgiyle izlenirken, ziyaretçilere Kurukahveci Mehmet Efendi kahveleri ikramı yapılıyor. Simit Sarayı tarafından simit çeşitleri ile birlikte yapılan çay ikramı ile fuarda İstanbul havası yaratılıyor.
Ayrıca fuarın ikinci günü verilecek olan “Türkiye Resepsiyonu” kapsamında BenYonca grubunun vereceği mini konsere yoğun bir katılım bekleniyor.
ICVB, üç gün boyunca davetli alıcılarla yoğun olarak birebir görüşmeler gerçekleştirecek ve toplantı düzenleyicilerine İstanbul hakkında detaylı bilgiler verilecek.
Seyahat ve Turizm Endüstrisinin en prestijli ödülü İstanbul’un…
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Seyahat ve Turizm Endüstrisinin en prestijli ödülü İstanbul’un…
İstanbul, Avrupa’nın En iyi MICE destinasyonu seçildi
İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu-ICVB tarafından yapılan uzun çalışmalar sonunda, seyahat ve turizm endüstrisinin en prestijli ödülünde Avrupa’nın En İyi MICE Destinasyonu İSTANBUL seçildi.
Her yıl düzenlenen İş Destinasyonu Seyahat Ödülleri, seyahat ve turizm endüstrisi tarafından en prestijli ve kapsamlı ödül olarak değerlendirilmektedir. Seyahat endüstrisininen başarılı şirketlerini ön plana çıkarmak içintasarlanan ödüller,Fortune 500 şirketleri, MICE çözüm ortakları, Kurumsal Seyahat Endüstrisi Yetkilileri Birliği ACTE üyeleri ve kurumsal seyahat müşterilerinin bulunduğu bir kesim tarafından seçilmektedir.
İş Destinasyonu Seyahat Ödülleri, iş ve seyahat dünyasındaki katkıları ve hizmetleri nedeniyle işletmeleri çeşitli kategorilerde ödüllendirmektedir.Söz konusu ödüller 144 ülkeden seçkin danışmanlarca yapılarak seyahat alanındaki profesyoneller ve turizm müşterileri tarafından 450,000’in üzerinde oy kullanılarak belirlenmektedir.
İstanbul’un Avrupa’nın En İyi MICE Destinasyonu seçilmesi ardından ödül ile ilgili İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Başkanı İbrahim Çağlaryaptığı değerlendirmede; ‘İstanbul’un Avrupa’nın en İyi MICE Destinasyonu’ olarak seçilmesi nedeniyle gurur ve onur duyuyoruz. Verilen ödül güçlü ekip bağlılığımızın ve seyahat severlerin İstanbul’u tercih etmeleri için, iş ve seyahat sektörü dahilindeki sürdürdüğümüz küresel kampanyanın başarısını ortaya koymuştur. Umuyoruz ki bu ödül, başarılarımız ve takip ettiğimiz yol; İstanbul’u uluslararası toplantı endüstrisi için bir numaralı destinasyon haline getirme hedefimize ulaşmak için itici bir güç olacaktır. Dünyanın dört bir yanındaki dinamik ve başarılı insanlar için, sahip olduğucanlılık ve enerji, modernite, üstün kalite alt yapı ve imrenilecek coğrafi konumu gibi özellikleri ile İstanbul toplantılar ve kongreler için ideal bir destinasyondur. Uluslararası Kongreler ve Toplantılar Birliği (ICCA), küresel kongre destinasyonu olarak yaptığı sıralamada,İstanbul’unda içinde yer aldığı şehirler ve ülkeler için 2014 Sıralama Raporunu yayınlamıştır. 130 kongre ile 2014 yılında dünya sıralamasında 9. olarak bulunan İstanbul; 2010 yılından bu yana en iyi ilk 10 sıralamasındaki yerini korumayı başarmıştır.’
www.businessdestinations.com
Seyahat ve Turizm Endüstrisinin en prestijli ödülü İstanbul’un…
İstanbul, Avrupa’nın En iyi MICE destinasyonu seçildi
İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu-ICVB tarafından yapılan uzun çalışmalar sonunda, seyahat ve turizm endüstrisinin en prestijli ödülünde Avrupa’nın En İyi MICE Destinasyonu İSTANBUL seçildi.
Her yıl düzenlenen İş Destinasyonu Seyahat Ödülleri, seyahat ve turizm endüstrisi tarafından en prestijli ve kapsamlı ödül olarak değerlendirilmektedir. Seyahat endüstrisininen başarılı şirketlerini ön plana çıkarmak içintasarlanan ödüller,Fortune 500 şirketleri, MICE çözüm ortakları, Kurumsal Seyahat Endüstrisi Yetkilileri Birliği ACTE üyeleri ve kurumsal seyahat müşterilerinin bulunduğu bir kesim tarafından seçilmektedir.
İş Destinasyonu Seyahat Ödülleri, iş ve seyahat dünyasındaki katkıları ve hizmetleri nedeniyle işletmeleri çeşitli kategorilerde ödüllendirmektedir.Söz konusu ödüller 144 ülkeden seçkin danışmanlarca yapılarak seyahat alanındaki profesyoneller ve turizm müşterileri tarafından 450,000’in üzerinde oy kullanılarak belirlenmektedir.
İstanbul’un Avrupa’nın En İyi MICE Destinasyonu seçilmesi ardından ödül ile ilgili İstanbul Ticaret Odası ve İstanbul Kongre ve Ziyaretçi Bürosu Başkanı İbrahim Çağlaryaptığı değerlendirmede; ‘İstanbul’un Avrupa’nın en İyi MICE Destinasyonu’ olarak seçilmesi nedeniyle gurur ve onur duyuyoruz. Verilen ödül güçlü ekip bağlılığımızın ve seyahat severlerin İstanbul’u tercih etmeleri için, iş ve seyahat sektörü dahilindeki sürdürdüğümüz küresel kampanyanın başarısını ortaya koymuştur. Umuyoruz ki bu ödül, başarılarımız ve takip ettiğimiz yol; İstanbul’u uluslararası toplantı endüstrisi için bir numaralı destinasyon haline getirme hedefimize ulaşmak için itici bir güç olacaktır. Dünyanın dört bir yanındaki dinamik ve başarılı insanlar için, sahip olduğucanlılık ve enerji, modernite, üstün kalite alt yapı ve imrenilecek coğrafi konumu gibi özellikleri ile İstanbul toplantılar ve kongreler için ideal bir destinasyondur. Uluslararası Kongreler ve Toplantılar Birliği (ICCA), küresel kongre destinasyonu olarak yaptığı sıralamada,İstanbul’unda içinde yer aldığı şehirler ve ülkeler için 2014 Sıralama Raporunu yayınlamıştır. 130 kongre ile 2014 yılında dünya sıralamasında 9. olarak bulunan İstanbul; 2010 yılından bu yana en iyi ilk 10 sıralamasındaki yerini korumayı başarmıştır.’
www.businessdestinations.com
15 Mayıs 2015 Cuma
Seyahat Acentaları - Akademi İşbirliği Arama Konferansı Ankara’da Başladı
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Seyahat Acentaları - Akademi İşbirliği Arama Konferansı Ankara’da Başladı
TÜRSAB Orta Anadolu Bölgesel Yürütme Kurulu (BYK) ile Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi’nin işbirliğinde düzenlenen “Turizmde Personel İstihdamı Akademi-Sektör İşbirliği (Seyahat Acentacılığı) Arama Konferansı” Ankara’da, Limak Ambassadore Otel’de başladı. Toplantıda seyahat acentacılığı alanında istihdam edilecek personelin sahip olmaları gereken nitelikler ve akademik kurumlarda bu alanda verilen eğitim ile yaşanan sorunlar tartışılacak.
TÜRSAB Orta Anadolu Bölgesel Yürütme Kurulu BYK ile Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi’nin işbirliğinde düzenlenen “Turizmde Personel İstihdamı Akademi-Sektör İşbirliği (Seyahat Acentacılığı) Arama Konferansı” Ankara’da, Limak Ambassadore Otel’de başladı. 8. Akademik Turizm Eğitimi Arama Konferansı kapsamında düzenlenen toplantıya TÜRSAB Orta Anadolu BYK’nın faaliyet alanına giren illerdeki üniversitelerin turizm bölüm ve programlarında görevli olan akademisyenler ile seyahat acentalarını temsilen 45 kişi katıldı. Toplantıda seyahat acentacılığı alanında istihdam edilecek personelin sahip olmaları gereken nitelikler ve akademik kurumlarda bu alanda verilen eğitim ile yaşanan sorunlar tartışılacak.
Toplantının açılışında konuşan TÜRSAB Orta Anadolu BYK Başkanı Ercan DURMUŞ, seyahat acentalarının turizm sektörünün temel taşlarından biri olarak çalışanların niteliklerinin ve bu nedenle de sektörde görev alacak öğrencilerin eğitimlerinin önemi üzerinde durdu. Durmuş, TÜRSAB BYK olarak kendi alanlarına giren bölgede faaliyet gösteren seyahat acentalarına yönelik uyguladıkları ankette en önemli görülen konulardan biri olarak nitelikli işgücü ihtiyacının ortaya çıktığını, araştırmadan elde edilen sonuçlardan yola çıkarak bu konuda bir arama konferansını düzenlemeye karar verdiklerini açıkladı. TÜRSAB Orta Anadolu BYK Başkanı Ercan DURMUŞ, toplantı sonucunda elde edilecek sonuçların bu alanda gerçekleştirmeyi planladıkları bir dizi eğitim ve uygulama etkinliğine altyapı oluşturacağını sözlerine ekledi.
Toplantının açılışında konuşan Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi Editörü ve Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nazmi KOZAK ise, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi ile 1990’lı yılların başından bu yana, özellikle 2002 yılından itibaren turizm yayıncılığı ve araştırmaları alanında pek çok uygulamaya imza attıklarını açıklayarak; “Anatolia olarak amacımız, ülkemizde turizm eğitimi ve araştırmalarının niteliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmak olduğunu” söyledi. Prof. Dr. Kozak, 2009 yılından bu yana Akademik Turizm Eğitimi Arama Konferanslarını düzenlediklerini açıklayarak, son iki arama konferansında Turizm Fakültelerinde açılan Rekreasyon Yönetimi ve Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümlerinin konu alındığını, bu arama konferansı ile serinin üçüncü toplantısını gerçekleştirmekten memnun olduklarını vurguladı. Prof. Dr. Kozak, toplantının gerçekleştirilmesindeki işbirliği ve katkılarından dolayı
TÜRSAB Orta Anadolu BYK yönetimi ile Ercan DURMUŞ ve Burhan MUTLU’ya teşekkür etti.
8. Akademik Turizm Eğitimi Arama Konferansı kapsamında düzenlenen “Turizmde Personel İstihdamı Akademi-Sektör İşbirliği (Seyahat Acentacılığı) Arama Konferansı” 8-9 Mayıs 2015 tarihlerinde Limak Ambassadore otelde çalışmalarını devam edecek.
Seyahat Acentaları - Akademi İşbirliği Arama Konferansı Ankara’da Başladı
TÜRSAB Orta Anadolu Bölgesel Yürütme Kurulu (BYK) ile Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi’nin işbirliğinde düzenlenen “Turizmde Personel İstihdamı Akademi-Sektör İşbirliği (Seyahat Acentacılığı) Arama Konferansı” Ankara’da, Limak Ambassadore Otel’de başladı. Toplantıda seyahat acentacılığı alanında istihdam edilecek personelin sahip olmaları gereken nitelikler ve akademik kurumlarda bu alanda verilen eğitim ile yaşanan sorunlar tartışılacak.
TÜRSAB Orta Anadolu Bölgesel Yürütme Kurulu BYK ile Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi’nin işbirliğinde düzenlenen “Turizmde Personel İstihdamı Akademi-Sektör İşbirliği (Seyahat Acentacılığı) Arama Konferansı” Ankara’da, Limak Ambassadore Otel’de başladı. 8. Akademik Turizm Eğitimi Arama Konferansı kapsamında düzenlenen toplantıya TÜRSAB Orta Anadolu BYK’nın faaliyet alanına giren illerdeki üniversitelerin turizm bölüm ve programlarında görevli olan akademisyenler ile seyahat acentalarını temsilen 45 kişi katıldı. Toplantıda seyahat acentacılığı alanında istihdam edilecek personelin sahip olmaları gereken nitelikler ve akademik kurumlarda bu alanda verilen eğitim ile yaşanan sorunlar tartışılacak.
Toplantının açılışında konuşan TÜRSAB Orta Anadolu BYK Başkanı Ercan DURMUŞ, seyahat acentalarının turizm sektörünün temel taşlarından biri olarak çalışanların niteliklerinin ve bu nedenle de sektörde görev alacak öğrencilerin eğitimlerinin önemi üzerinde durdu. Durmuş, TÜRSAB BYK olarak kendi alanlarına giren bölgede faaliyet gösteren seyahat acentalarına yönelik uyguladıkları ankette en önemli görülen konulardan biri olarak nitelikli işgücü ihtiyacının ortaya çıktığını, araştırmadan elde edilen sonuçlardan yola çıkarak bu konuda bir arama konferansını düzenlemeye karar verdiklerini açıkladı. TÜRSAB Orta Anadolu BYK Başkanı Ercan DURMUŞ, toplantı sonucunda elde edilecek sonuçların bu alanda gerçekleştirmeyi planladıkları bir dizi eğitim ve uygulama etkinliğine altyapı oluşturacağını sözlerine ekledi.
Toplantının açılışında konuşan Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi Editörü ve Anadolu Üniversitesi Turizm Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Nazmi KOZAK ise, Anatolia: Turizm Araştırmaları Dergisi ile 1990’lı yılların başından bu yana, özellikle 2002 yılından itibaren turizm yayıncılığı ve araştırmaları alanında pek çok uygulamaya imza attıklarını açıklayarak; “Anatolia olarak amacımız, ülkemizde turizm eğitimi ve araştırmalarının niteliğinin geliştirilmesine katkıda bulunmak olduğunu” söyledi. Prof. Dr. Kozak, 2009 yılından bu yana Akademik Turizm Eğitimi Arama Konferanslarını düzenlediklerini açıklayarak, son iki arama konferansında Turizm Fakültelerinde açılan Rekreasyon Yönetimi ve Gastronomi ve Mutfak Sanatları bölümlerinin konu alındığını, bu arama konferansı ile serinin üçüncü toplantısını gerçekleştirmekten memnun olduklarını vurguladı. Prof. Dr. Kozak, toplantının gerçekleştirilmesindeki işbirliği ve katkılarından dolayı
TÜRSAB Orta Anadolu BYK yönetimi ile Ercan DURMUŞ ve Burhan MUTLU’ya teşekkür etti.
8. Akademik Turizm Eğitimi Arama Konferansı kapsamında düzenlenen “Turizmde Personel İstihdamı Akademi-Sektör İşbirliği (Seyahat Acentacılığı) Arama Konferansı” 8-9 Mayıs 2015 tarihlerinde Limak Ambassadore otelde çalışmalarını devam edecek.
İş Bankası’ndan küçük otellere destek...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
İş Bankası’ndan küçük otellere destek
Türkiye İş Bankası, ülke ekonomisinin lokomotiflerinden biri olan turizm sektörüne yönelik konsantrasyonunu artırırken, küçük otellere verdiği desteğini de sürdürüyor. Turizm adına katma değer yaratılması amacıyla iş ortağı anlayışıyla sektörle uyum içinde hareket eden banka, bu kapsamda Türkiye Küçük Oteller Derneği (TÜRKODER) ile işbirliğine gitti.
Her sene ciddi bir yenilenme ve hazırlık ihtiyacı bulunan turizm firmalarına yönelik gelenekselleşen Sezona Hazırlık Kredi Kampanyaları sunan İş Bankası, sektörün sezona tazelenmiş olarak girebilmesine imkan sağlarken, 29 Mayıs 2015 tarihine kadar sürecek olan kampanya ile tüm otelcilere ulaşmayı hedefliyor. Kampanyada, dönemselliğe tabi olan turizm sektörünün özellikle otellerin nakit akımına uygun esnek ödeme alternatifleri sunuluyor.
İş Bankası, içeriğini kısa bir süre önce güncellediği Turizm Destek Paketi ile de turizm alanında faaliyet gösteren müşterilerine destek veriyor. Paket kapsamında, konaklama tesisleri ile seyahat acenteleri başta olmak üzere turistik tesis işletmecisi ya da yatırımcısı firmaların finansman ihtiyaçları, kendi koşullarına uygun ödeme ve vade seçenekleri ile kullandırılan kredilerle karşılanıyor. Diğer taraftan Döviz POS ve Dinamik Kur Dönüşümlü (DCC) POS gibi doğrudan yabancı para ve kredi kartları ile uyumlu işleyen kritik ödeme hizmetleri başta olmak üzere, çeşitli ticari bankacılık ürünleriyle nakit yönetimi, sigorta gibi alanlarda avantajlı çözümler sunuluyor.
Otel sahiplerine “Single”, “Double” ve “Suit” adı verilen aylık ve yıllık Turizm Tarife Paketleri ile de eft, çek, havale hizmetlerinden daha ekonomik şekilde faydalanma imkanı sağlanıyor.
Turizm sektörüne sağladıkları katkıyı değerlendiren Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat İnce, “Bankamız, önümüzdeki yıllarda ülke ekonomisi açısından öneminin daha da artacağını öngördüğümüz turizm sektöründe çözüm üreten bir iş ortağı olarak emin adımlarla yoluna devam ediyor. Bu çerçevede TÜRKODER ile işbirliğimizin artarak devam edeceği inancındayız” dedi.
İş Bankası’ndan küçük otellere destek
Türkiye İş Bankası, ülke ekonomisinin lokomotiflerinden biri olan turizm sektörüne yönelik konsantrasyonunu artırırken, küçük otellere verdiği desteğini de sürdürüyor. Turizm adına katma değer yaratılması amacıyla iş ortağı anlayışıyla sektörle uyum içinde hareket eden banka, bu kapsamda Türkiye Küçük Oteller Derneği (TÜRKODER) ile işbirliğine gitti.
Her sene ciddi bir yenilenme ve hazırlık ihtiyacı bulunan turizm firmalarına yönelik gelenekselleşen Sezona Hazırlık Kredi Kampanyaları sunan İş Bankası, sektörün sezona tazelenmiş olarak girebilmesine imkan sağlarken, 29 Mayıs 2015 tarihine kadar sürecek olan kampanya ile tüm otelcilere ulaşmayı hedefliyor. Kampanyada, dönemselliğe tabi olan turizm sektörünün özellikle otellerin nakit akımına uygun esnek ödeme alternatifleri sunuluyor.
İş Bankası, içeriğini kısa bir süre önce güncellediği Turizm Destek Paketi ile de turizm alanında faaliyet gösteren müşterilerine destek veriyor. Paket kapsamında, konaklama tesisleri ile seyahat acenteleri başta olmak üzere turistik tesis işletmecisi ya da yatırımcısı firmaların finansman ihtiyaçları, kendi koşullarına uygun ödeme ve vade seçenekleri ile kullandırılan kredilerle karşılanıyor. Diğer taraftan Döviz POS ve Dinamik Kur Dönüşümlü (DCC) POS gibi doğrudan yabancı para ve kredi kartları ile uyumlu işleyen kritik ödeme hizmetleri başta olmak üzere, çeşitli ticari bankacılık ürünleriyle nakit yönetimi, sigorta gibi alanlarda avantajlı çözümler sunuluyor.
Otel sahiplerine “Single”, “Double” ve “Suit” adı verilen aylık ve yıllık Turizm Tarife Paketleri ile de eft, çek, havale hizmetlerinden daha ekonomik şekilde faydalanma imkanı sağlanıyor.
Turizm sektörüne sağladıkları katkıyı değerlendiren Türkiye İş Bankası Genel Müdür Yardımcısı Suat İnce, “Bankamız, önümüzdeki yıllarda ülke ekonomisi açısından öneminin daha da artacağını öngördüğümüz turizm sektöründe çözüm üreten bir iş ortağı olarak emin adımlarla yoluna devam ediyor. Bu çerçevede TÜRKODER ile işbirliğimizin artarak devam edeceği inancındayız” dedi.
14 Mayıs 2015 Perşembe
Sağlıkta veri analitiği bire on kazandırıyor...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Sağlıkta veri analitiği bire on kazandırıyor
Dünyanın gündemindeki en önemli konulardan biri olan sağlık hizmetlerinde maliyetleri düşürme ve sağlık hizmetlerinin kalitesini artırma, artık veri analitiği ile mümkün. Teradata Global Sağlık Sektörü Çözümleri Direktörü David Wiggin, sağlık alanında hasta ve hastalık takibi için veri analitiğine yapılan yatırımın bire on kazandırdığını açıkladı.
Dünyada sağlık sektörü, giderek artan hasta maliyetlerini kontrol altına alarak maliyetleri düşürme ile hastalara daha iyi bakım ve kaliteli hizmet vermek arasında sıkışıp kalmış durumda. Örneğin ABD hükümetinin sağlık sektörüne yaptığı harcamalar, yıllık ekonomik büyüme rakamından daha fazla.
Ülkelerin sağlık sistemleri ve küresel sağlık sektörü, veri işleyerek ve büyük veriyi analiz ederek maliyetleri kontrol altına alabildiği gibi aynı zamanda kar da edebilir. Örneğin büyük verinin analizi sayesinde ABD'de sağlık harcamalarının yüzde 8 oranında azaltılabileceği tahmin ediliyor.
8-9 Mayıs 2015 tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen 3. Sağlık Bilişim Zirvesi'nde ilk gün bir konuşma yapan Teradata Global Sağlık Sektörü Çözümleri Direktörü David Wiggin, yüksek kalitede bakımı ve sağlık hizmetlerini düşük maliyetlerle yapmanın kritik önemine değindi ve bunun da veriyi doğru yöntemlerle analiz ederek sağlanabileceğinin altını çizdi.
Wiggin, sağlık alanında hasta takibinde veri analitiğine yatırım yapan kuruluşların bire on kazanç sağladığına dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Veri analitiği ve veri işleme sağlık alanında maliyetleri düşürmenin yanı sıra sahteciliğin tespiti ve önlenmesi, hasta memnuniyetinin sağlanması, tedarik zinciri yönetimi, hizmet kalitesinin artırılması, program yönetimi gibi pek çok alanda büyük yarar sağlıyor. Makro politikalar açısından bakıldığında da mali şaffaflığı sağlamada ve daha sağlıklı bir toplum için makro ekonomik fayda üretmede son derece etkin. Veri analitiği ile sağlıkta hizmet kalitesinin artırılması, insan ömrünün uzamasını sağlayacaktır ve bu da ülke refahının artmasına yol açacaktır."
David Wiggin sağlık kuruluşlarına büyük veriden değer elde etmek için dikkat edilmesi gereken kritik maddeleri ise şöyle sıraladı:
Büyük veri analitiğinde başarı için on adım
1. Veri keşfine yatırım yapın.
2. Bütün işletme verilerinizi analize dahil edin.
3. Analizi kolaylaştırın: Kısa ve devamlı analizlerle keşfi destekleyin, zaman ve emekten tasarruf edin.
4. Yapılandırılmamış veriden korkmayın, dikkate alın!
5. Başarı öykülerini yabana atmayın.
6. Net iş hedefleri belirleyin.
7. Önceki deneyimlerden haberdar olun, işe sıfırdan başlamayın.
8. Deneyimli bir ekiple çalışarak birkaç adım önde olun.
9. Analitiği demokratikleştirmek için plan yapın.
10. Veri analitiğine yatırım yapmadan önce bir deneme sürüşü yapın.
Sağlıkta veri analitiği bire on kazandırıyor
Dünyanın gündemindeki en önemli konulardan biri olan sağlık hizmetlerinde maliyetleri düşürme ve sağlık hizmetlerinin kalitesini artırma, artık veri analitiği ile mümkün. Teradata Global Sağlık Sektörü Çözümleri Direktörü David Wiggin, sağlık alanında hasta ve hastalık takibi için veri analitiğine yapılan yatırımın bire on kazandırdığını açıkladı.
Dünyada sağlık sektörü, giderek artan hasta maliyetlerini kontrol altına alarak maliyetleri düşürme ile hastalara daha iyi bakım ve kaliteli hizmet vermek arasında sıkışıp kalmış durumda. Örneğin ABD hükümetinin sağlık sektörüne yaptığı harcamalar, yıllık ekonomik büyüme rakamından daha fazla.
Ülkelerin sağlık sistemleri ve küresel sağlık sektörü, veri işleyerek ve büyük veriyi analiz ederek maliyetleri kontrol altına alabildiği gibi aynı zamanda kar da edebilir. Örneğin büyük verinin analizi sayesinde ABD'de sağlık harcamalarının yüzde 8 oranında azaltılabileceği tahmin ediliyor.
8-9 Mayıs 2015 tarihleri arasında İstanbul Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen 3. Sağlık Bilişim Zirvesi'nde ilk gün bir konuşma yapan Teradata Global Sağlık Sektörü Çözümleri Direktörü David Wiggin, yüksek kalitede bakımı ve sağlık hizmetlerini düşük maliyetlerle yapmanın kritik önemine değindi ve bunun da veriyi doğru yöntemlerle analiz ederek sağlanabileceğinin altını çizdi.
Wiggin, sağlık alanında hasta takibinde veri analitiğine yatırım yapan kuruluşların bire on kazanç sağladığına dikkat çekerek konuşmasını şöyle sürdürdü: "Veri analitiği ve veri işleme sağlık alanında maliyetleri düşürmenin yanı sıra sahteciliğin tespiti ve önlenmesi, hasta memnuniyetinin sağlanması, tedarik zinciri yönetimi, hizmet kalitesinin artırılması, program yönetimi gibi pek çok alanda büyük yarar sağlıyor. Makro politikalar açısından bakıldığında da mali şaffaflığı sağlamada ve daha sağlıklı bir toplum için makro ekonomik fayda üretmede son derece etkin. Veri analitiği ile sağlıkta hizmet kalitesinin artırılması, insan ömrünün uzamasını sağlayacaktır ve bu da ülke refahının artmasına yol açacaktır."
David Wiggin sağlık kuruluşlarına büyük veriden değer elde etmek için dikkat edilmesi gereken kritik maddeleri ise şöyle sıraladı:
Büyük veri analitiğinde başarı için on adım
1. Veri keşfine yatırım yapın.
2. Bütün işletme verilerinizi analize dahil edin.
3. Analizi kolaylaştırın: Kısa ve devamlı analizlerle keşfi destekleyin, zaman ve emekten tasarruf edin.
4. Yapılandırılmamış veriden korkmayın, dikkate alın!
5. Başarı öykülerini yabana atmayın.
6. Net iş hedefleri belirleyin.
7. Önceki deneyimlerden haberdar olun, işe sıfırdan başlamayın.
8. Deneyimli bir ekiple çalışarak birkaç adım önde olun.
9. Analitiği demokratikleştirmek için plan yapın.
10. Veri analitiğine yatırım yapmadan önce bir deneme sürüşü yapın.
Türk yatırımcılar Tokat’a koşuyor...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Tokat ili ‘take off’a (yükselişe) geçti;
2023’de tarım ve turizmden 3 milyar dolar katma değer hedefliyor
Ortadoğulu ve Çinli yatırımcıların ardından,
Türk yatırımcılar da Tokat’a koşuyor
Kuraklıktan en az etkilenecek bölgeler arasında yer alan Tokat ili, yabancı yatırımcıların dikkatini çekmeye devam ediyor. Rotalarını Tokat’a çeviren Ortadoğulu ve Çinli yatırımcılar, önümüzdeki günlerde başlayacak mevcut yatırım planlarının yanı sıra, yeni yatırım fırsatlarını araştırıyor. Tarım, hayvancılık, madencilik ve turizmde henüz keşfedilmeyen ciddi bir potansiyeli bereketli topraklarında barındıran Tokat iline, gelecek 10 yıl içinde yatırım yapmayanların fırsatı kaçıracağı da ifade ediliyor. Ortadoğulu ve Çinli yatırımcıların ardından, Türk yatırımcılar da Tokat’a koşuyor.
Tokat, uçakların kalkışı gibi yükselişe geçti
Yeşilırmak, Kelkit, Çekerek ırmaklarının geçtiği bereketli Tokat Tarım Havzası’nın, küresel ısınmadan en az etkilenecek bölgelerden birisi olacağını ifade eden Tokat Valisi Cevdet Can, “Kazova, Artova, Taşova’da çok kıymetli ovalarımız bulunuyor. Gelecek 10 yıl içinde Tokat’a, özellikle tarım ve hayvancılık ile tarıma ve hayvancılığa dayalı sanayi yatırımı yapmayanlar fırsatı kaçırabilir. Kentimizde, proje grubu, yatırım grubu, turizm grubu gibi birimler oluşturduk. Yatırım yapmayı düşünen yerli ve yabancı işadamlarına, bu birimlerimiz ile her türlü kolaylığı sağlıyoruz. Dubai ve Çin’in aralarında bulunduğu ülkelerden şehrimize gelen yabancı yatırımcılar, yatırım fırsatlarını değerlendirmeye devam ediyor. Yabancı yatırımcıların yanı sıra, yerli yatırımcılar da yatırım fırsatlarını araştırıyor. Tokat’ın 2023 yılı hedefi olarak, tarım, hayvancılık, turizm, madencilik gibi sektörlerimizden 3 milyar dolara yakın katma değer sağlamayı hedefliyoruz. Tokat ilimiz, uçakların kalkışı gibi yükselişe ‘take off’a’ geçmiştir” dedi.
Organize sanayi bölgelerinde çalışan sayısı 1700 iken, geçtiğimiz yıl 2 bin 400’e yükseldiğini anlatan Vali Cevdet Can, yeni yatırımlarla birlikte 2016 ve 2017 yıllarında Tokat’ın başarıyla daha fazla gündemde yer alacağını açıkladı. Son yıllarda ulaşım alanında yapılan büyük projelere değinen Vali Cevdet Can, Tokat Havaalanına dair ilave havaalanı kamulaştırma işlemlerinin 2015 yılında tamamlanacağını söyleyerek, 2016 yılında yatırım programına alınabileceğini belirtti.
Yatırım yapmak için geç kalmayın
Tarım, hayvancılık ve turizm sektörlerine ‘yatırım yapmak için geç kalmayın’ tavsiyesinde bulunan Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu, şunları söyledi:
“Tokat’ın geleceği; tarım, hayvancılık, turizm sektörleridir. Tarım - hayvancılık ve buna dayalı sanayi çok önemlidir. Yapılmakta olan projelere birkaç örnek verdiğimizde; hayvancılık sektörüyle ilgili bölgemize 13 milyon Euro’yu bulacak bölge hayvancılık tesisi kuruyoruz. Bir diğer projede, Bakanlar Kurulu kararıyla onaylandı ve Tokat, Turhal, Zile, Pazar belediyelerinin katılımı ile yaş sebze- meyvede Uluslararası Hal Birliği’ni kuruluyor ve proje yaklaşık 40 milyon TL’ye mal olacak. Diğer projemiz, Tokat merkezinde yaklaşık 30 milyon TL’ye hayata geçecek olan Meydan Projesi için çalışmaya başladık. Turizmde de hedeflerimiz büyük. Şuan ilimize, yerli turistler ağırlıklı olmak üzere 150 bine yakın misafirimiz geliyor; gelecek 10 yıl içinde yerli turistlerimiz başta olmak üzere, Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere iç ve dış pazarlardan 1 milyona yakın turisti ağırlamayı hedefliyoruz” diye konuştu.
GOP Tokat Teknopark’ta, 26 Ar-Ge projesi yürütülüyor
1992 yılında kurulan Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde 29 bine yakın öğrencinin eğitim gördüğünü anlatan Rektör Prof.Dr. Mustafa Şahin; 2010 yılında kurulan Tokat Teknokent
AŞ’deki 24 firmada 26 Ar-Ge projesinin yürütüldüğünü kaydetti. Rektör Prof.Dr. Mustafa Şahin, Teknopark’ta yazılım, elektrik-elektronik, makine teçhizat imalatı, kimya, biyoteknoloji, kimya gibi sektörlerin yer aldığını belirtti.
Tarımda geleneksel yöntemleri unutmak zorundayız
Dünya Gazetesi yazarı Rüştü Bozkurt, “Tarımda, tüm geleneksel yöntemleri unutmak zorundayız. Teknolojik gelişme ile tarım arasındaki yeni etkileşim; üretim ve verimlilikleri hızla arttırmaktadır. Dünyayı izlemek, kendi imkanlarımızı bilmek ve geleceğe dönük planlar yapmak durumundayız” dedi.
Bostan Tarım Ürünleri ve Seracılık A.Ş. Genel Müdürü Savaş Mete ise, modern seracılıkta uygulanan jeotermal ısıtmanın önemine ve avantajlarına değinerek, bu metodun temiz, güvenilir, yeşil, yenilebilir ve sürdürülebilir bir üretme metodu olduğu belirterek, Niksar'da yapacakları sera yatırımıyla 120 kişi istihdam edeceklerini sözlerine ekledi.
Kalkınmanın temelinde ulaşım var
Kalkınmanın temelinde ulaşım ve ulaştırmanın olduğuna işaret eden Ak Parti Tokat Milletvekili Adayı Prof.Dr. Coşkun Çakır, “Ticaret ve malların bir yerden diğer bir yere gitmesi, genelde karayolu ile gerçekleşiyor. Karayolu ulaşımının yanı sıra, denizyolu, demiryolu, kargo uçaklarının eklenmesi gibi diğer ulaşımın da aktif olarak sağlanması Tokat’a sıçrama etkisi yaratacaktır. Özellikle ulaşım konusunun takipçisi olacağız” dedi.
Ekonomi gazetecileri ve işadamları, Tokat’ın potansiyelini yerinde inceledi
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD)’nin üyeleri ve işadamları 8 ve 10 Mayıs 2015 tarihleri arasında; Tokat’ın tarım, hayvancılık, turizm alanlarındaki potansiyelini yerinde incelemek üzere; Ak Parti Tokat Milletvekili Adayı Prof.Dr. Coşkun Çakır ve Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in fikir babası olduğu, Tokat Valiliği, Tokat Belediyesi ve ilgili kurumlarının ev sahipliğinde düzenlenen bir organizasyona katıldı. Gıcgıc Tesisleri’nde 8 Mayıs tarihinde yapılan toplantıda, Tokat Valisi Cevdet Can, Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Şahin ve Tokat’ın kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile; EGD Başkanı Celal Toprak, Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mahmut Ak, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in aralarında bulunduğu ekonomi gazetecileri ve işadamları bir araya geldi.
Programda; GOP Üniversitesi Teknopark AŞ’ye, Kazova Vasfi Diren Tarım İşletmesi’ne, Has Özgen Tekstil Sanayi ve Tic. AŞ. ziyaretler gerçekleşti. Taşhan’daki program sırasında, Geleneksel El Sanatları Derneği tarafından yazma animasyonu sunumu yapıldı. Pazar ilçesindeki Mahperi Hatun Kervansarayı’ndaki yöresel kahvaltı ile Saklı Bahçe ve Pirhan restoranlarında yenilen Tokat Kebabı ve yöresel yemekler, damaklarda unutulmaz tatlar bıraktı.
Dünyanın en büyük ve en görkemli mağaraları arasında gösterilen Ballıca Mağarası ile Türklerin Anadolu’daki 900 yıllık medeniyet tarihinin izlerini taşıyan dünyadaki tek sokak olan ‘900 adımda 900 yıllık tarihiyle Sulusokak’ ziyaret edildi.
Tokat ili ‘take off’a (yükselişe) geçti;
2023’de tarım ve turizmden 3 milyar dolar katma değer hedefliyor
Ortadoğulu ve Çinli yatırımcıların ardından,
Türk yatırımcılar da Tokat’a koşuyor
Kuraklıktan en az etkilenecek bölgeler arasında yer alan Tokat ili, yabancı yatırımcıların dikkatini çekmeye devam ediyor. Rotalarını Tokat’a çeviren Ortadoğulu ve Çinli yatırımcılar, önümüzdeki günlerde başlayacak mevcut yatırım planlarının yanı sıra, yeni yatırım fırsatlarını araştırıyor. Tarım, hayvancılık, madencilik ve turizmde henüz keşfedilmeyen ciddi bir potansiyeli bereketli topraklarında barındıran Tokat iline, gelecek 10 yıl içinde yatırım yapmayanların fırsatı kaçıracağı da ifade ediliyor. Ortadoğulu ve Çinli yatırımcıların ardından, Türk yatırımcılar da Tokat’a koşuyor.
Tokat, uçakların kalkışı gibi yükselişe geçti
Yeşilırmak, Kelkit, Çekerek ırmaklarının geçtiği bereketli Tokat Tarım Havzası’nın, küresel ısınmadan en az etkilenecek bölgelerden birisi olacağını ifade eden Tokat Valisi Cevdet Can, “Kazova, Artova, Taşova’da çok kıymetli ovalarımız bulunuyor. Gelecek 10 yıl içinde Tokat’a, özellikle tarım ve hayvancılık ile tarıma ve hayvancılığa dayalı sanayi yatırımı yapmayanlar fırsatı kaçırabilir. Kentimizde, proje grubu, yatırım grubu, turizm grubu gibi birimler oluşturduk. Yatırım yapmayı düşünen yerli ve yabancı işadamlarına, bu birimlerimiz ile her türlü kolaylığı sağlıyoruz. Dubai ve Çin’in aralarında bulunduğu ülkelerden şehrimize gelen yabancı yatırımcılar, yatırım fırsatlarını değerlendirmeye devam ediyor. Yabancı yatırımcıların yanı sıra, yerli yatırımcılar da yatırım fırsatlarını araştırıyor. Tokat’ın 2023 yılı hedefi olarak, tarım, hayvancılık, turizm, madencilik gibi sektörlerimizden 3 milyar dolara yakın katma değer sağlamayı hedefliyoruz. Tokat ilimiz, uçakların kalkışı gibi yükselişe ‘take off’a’ geçmiştir” dedi.
Organize sanayi bölgelerinde çalışan sayısı 1700 iken, geçtiğimiz yıl 2 bin 400’e yükseldiğini anlatan Vali Cevdet Can, yeni yatırımlarla birlikte 2016 ve 2017 yıllarında Tokat’ın başarıyla daha fazla gündemde yer alacağını açıkladı. Son yıllarda ulaşım alanında yapılan büyük projelere değinen Vali Cevdet Can, Tokat Havaalanına dair ilave havaalanı kamulaştırma işlemlerinin 2015 yılında tamamlanacağını söyleyerek, 2016 yılında yatırım programına alınabileceğini belirtti.
Yatırım yapmak için geç kalmayın
Tarım, hayvancılık ve turizm sektörlerine ‘yatırım yapmak için geç kalmayın’ tavsiyesinde bulunan Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu, şunları söyledi:
“Tokat’ın geleceği; tarım, hayvancılık, turizm sektörleridir. Tarım - hayvancılık ve buna dayalı sanayi çok önemlidir. Yapılmakta olan projelere birkaç örnek verdiğimizde; hayvancılık sektörüyle ilgili bölgemize 13 milyon Euro’yu bulacak bölge hayvancılık tesisi kuruyoruz. Bir diğer projede, Bakanlar Kurulu kararıyla onaylandı ve Tokat, Turhal, Zile, Pazar belediyelerinin katılımı ile yaş sebze- meyvede Uluslararası Hal Birliği’ni kuruluyor ve proje yaklaşık 40 milyon TL’ye mal olacak. Diğer projemiz, Tokat merkezinde yaklaşık 30 milyon TL’ye hayata geçecek olan Meydan Projesi için çalışmaya başladık. Turizmde de hedeflerimiz büyük. Şuan ilimize, yerli turistler ağırlıklı olmak üzere 150 bine yakın misafirimiz geliyor; gelecek 10 yıl içinde yerli turistlerimiz başta olmak üzere, Avrupa ve Ortadoğu ülkeleri başta olmak üzere iç ve dış pazarlardan 1 milyona yakın turisti ağırlamayı hedefliyoruz” diye konuştu.
GOP Tokat Teknopark’ta, 26 Ar-Ge projesi yürütülüyor
1992 yılında kurulan Gaziosmanpaşa Üniversitesi’nde 29 bine yakın öğrencinin eğitim gördüğünü anlatan Rektör Prof.Dr. Mustafa Şahin; 2010 yılında kurulan Tokat Teknokent
AŞ’deki 24 firmada 26 Ar-Ge projesinin yürütüldüğünü kaydetti. Rektör Prof.Dr. Mustafa Şahin, Teknopark’ta yazılım, elektrik-elektronik, makine teçhizat imalatı, kimya, biyoteknoloji, kimya gibi sektörlerin yer aldığını belirtti.
Tarımda geleneksel yöntemleri unutmak zorundayız
Dünya Gazetesi yazarı Rüştü Bozkurt, “Tarımda, tüm geleneksel yöntemleri unutmak zorundayız. Teknolojik gelişme ile tarım arasındaki yeni etkileşim; üretim ve verimlilikleri hızla arttırmaktadır. Dünyayı izlemek, kendi imkanlarımızı bilmek ve geleceğe dönük planlar yapmak durumundayız” dedi.
Bostan Tarım Ürünleri ve Seracılık A.Ş. Genel Müdürü Savaş Mete ise, modern seracılıkta uygulanan jeotermal ısıtmanın önemine ve avantajlarına değinerek, bu metodun temiz, güvenilir, yeşil, yenilebilir ve sürdürülebilir bir üretme metodu olduğu belirterek, Niksar'da yapacakları sera yatırımıyla 120 kişi istihdam edeceklerini sözlerine ekledi.
Kalkınmanın temelinde ulaşım var
Kalkınmanın temelinde ulaşım ve ulaştırmanın olduğuna işaret eden Ak Parti Tokat Milletvekili Adayı Prof.Dr. Coşkun Çakır, “Ticaret ve malların bir yerden diğer bir yere gitmesi, genelde karayolu ile gerçekleşiyor. Karayolu ulaşımının yanı sıra, denizyolu, demiryolu, kargo uçaklarının eklenmesi gibi diğer ulaşımın da aktif olarak sağlanması Tokat’a sıçrama etkisi yaratacaktır. Özellikle ulaşım konusunun takipçisi olacağız” dedi.
Ekonomi gazetecileri ve işadamları, Tokat’ın potansiyelini yerinde inceledi
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD)’nin üyeleri ve işadamları 8 ve 10 Mayıs 2015 tarihleri arasında; Tokat’ın tarım, hayvancılık, turizm alanlarındaki potansiyelini yerinde incelemek üzere; Ak Parti Tokat Milletvekili Adayı Prof.Dr. Coşkun Çakır ve Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in fikir babası olduğu, Tokat Valiliği, Tokat Belediyesi ve ilgili kurumlarının ev sahipliğinde düzenlenen bir organizasyona katıldı. Gıcgıc Tesisleri’nde 8 Mayıs tarihinde yapılan toplantıda, Tokat Valisi Cevdet Can, Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Şahin ve Tokat’ın kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile; EGD Başkanı Celal Toprak, Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mahmut Ak, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in aralarında bulunduğu ekonomi gazetecileri ve işadamları bir araya geldi.
Programda; GOP Üniversitesi Teknopark AŞ’ye, Kazova Vasfi Diren Tarım İşletmesi’ne, Has Özgen Tekstil Sanayi ve Tic. AŞ. ziyaretler gerçekleşti. Taşhan’daki program sırasında, Geleneksel El Sanatları Derneği tarafından yazma animasyonu sunumu yapıldı. Pazar ilçesindeki Mahperi Hatun Kervansarayı’ndaki yöresel kahvaltı ile Saklı Bahçe ve Pirhan restoranlarında yenilen Tokat Kebabı ve yöresel yemekler, damaklarda unutulmaz tatlar bıraktı.
Dünyanın en büyük ve en görkemli mağaraları arasında gösterilen Ballıca Mağarası ile Türklerin Anadolu’daki 900 yıllık medeniyet tarihinin izlerini taşıyan dünyadaki tek sokak olan ‘900 adımda 900 yıllık tarihiyle Sulusokak’ ziyaret edildi.
13 Mayıs 2015 Çarşamba
Jolly Tur’un “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi rekor kırdı...
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
7 MİLYON 93 BİN KEZ İZLENEN “CİNNETTEN BİR KÖŞE” YOUTUBE VE FACEBOOK’TA ÇOK SEVİLDİ, SALONLARDA GERÇEK SİNEMA FİLMİ GİBİ İZLENDİ
- Jolly Tur’un “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi Youtube, Facebook gibi online platformlarda çok izlenip çok sevilirken, gösterime girdiği sinema salonlarında da gerçek sinema filmi gibi algılandı. Daha da ilginci, reklam filmine konu olan o otelde kalmak isteyenlerin olması.
7 milyon 93 bin kez izlenen reklam filmini 1.919 kişi retweet ederken, 8.376 favorilerine atıp bekledi. Yapılan yorumların yüzde 87’sinin olumlu olması “Cinnetten Bir Köşe”nin hedefine ulaştığını gösteren rakamlardan sadece birkaçı.
Jolly Tur’un, tatil planı için güvenilir firmaları tercih etmenin önemini, yaratıcı esprilerle anlattığı “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi, ilginç sonuçları da beraberinde getirdi. Sinemalar ve online platformlarda gösterime giren reklam filmi, sinema salonlarında gerçek film gibi algılanmasının yanı sıra Youtube’da en çok izlenen 10 reklam videosu arasında yer aldı. Toplamda 7 milyonun üzerinde izlenmesi ve dahası 26 kişinin reklam filminin mekânı olan ürkütücü ve köhne otelde kalmak istediğini belirtmesi; bu ilginç sonuçlardan sadece birkaçı. İşte, rakamlar eşliğinde o ilginç sonuçlar:
2 Şubat 2015 itibariyle sinemalarda ve online platformlarda gösterime giren “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi, bu tarihten itibaren 7.092.513 defa izlendi. Reklam filminin ilk 3 günde ulaştığı izlenme sayısı 1.000.000’u bulmuştu. 1.919 kişi, reklam filmi videosunu retweet ederken, 8.376 kişi de favorilerine atıp bekledi.
“Cinnetten Bir Köşe” Facebook kullanıcıları tarafından da çok sevildi. 50.984 beğeni alan film, 11.060 kez paylaşıldı. Film sadece izlenmekle kalmadı, yapılan yorumlar da hem oldukça ilginç hem de yüksek sayıdaydı. Filmin Facebook’ta ulaştığı yorum sayısı 3.097 oldu. “Cinnetten Bir Köşe” yorumcuları genelde güzel sözleri ifade etti. İstatistiklere göre 3.097 yorumun yüzde 87’si olumluydu. Sadece yüzde 13’ü olumsuzdu.
’’CİNNETTEN BİR KÖŞE’’ YOUTUBE’DA EN ÇOK İZLENEN 10 REKLAM FİLMİ İÇİNDE YER ALDI, 26 KİŞİ VİDEODAKİ OTELDE KALMAK İSTEDİĞİNİ SÖYLEDİ
Youtube, filmin yoğun ilgi gördüğü bir başka online platform oldu. Bunu, Youtube’un en çok izlenen Şubat ayı reklamları içinde ilk 10 içinde yer alarak ortaya koydu.
7 MİLYON 93 BİN KEZ İZLENEN “CİNNETTEN BİR KÖŞE” YOUTUBE VE FACEBOOK’TA ÇOK SEVİLDİ, SALONLARDA GERÇEK SİNEMA FİLMİ GİBİ İZLENDİ
- Jolly Tur’un “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi Youtube, Facebook gibi online platformlarda çok izlenip çok sevilirken, gösterime girdiği sinema salonlarında da gerçek sinema filmi gibi algılandı. Daha da ilginci, reklam filmine konu olan o otelde kalmak isteyenlerin olması.
7 milyon 93 bin kez izlenen reklam filmini 1.919 kişi retweet ederken, 8.376 favorilerine atıp bekledi. Yapılan yorumların yüzde 87’sinin olumlu olması “Cinnetten Bir Köşe”nin hedefine ulaştığını gösteren rakamlardan sadece birkaçı.
Jolly Tur’un, tatil planı için güvenilir firmaları tercih etmenin önemini, yaratıcı esprilerle anlattığı “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi, ilginç sonuçları da beraberinde getirdi. Sinemalar ve online platformlarda gösterime giren reklam filmi, sinema salonlarında gerçek film gibi algılanmasının yanı sıra Youtube’da en çok izlenen 10 reklam videosu arasında yer aldı. Toplamda 7 milyonun üzerinde izlenmesi ve dahası 26 kişinin reklam filminin mekânı olan ürkütücü ve köhne otelde kalmak istediğini belirtmesi; bu ilginç sonuçlardan sadece birkaçı. İşte, rakamlar eşliğinde o ilginç sonuçlar:
2 Şubat 2015 itibariyle sinemalarda ve online platformlarda gösterime giren “Cinnetten Bir Köşe” isimli reklam filmi, bu tarihten itibaren 7.092.513 defa izlendi. Reklam filminin ilk 3 günde ulaştığı izlenme sayısı 1.000.000’u bulmuştu. 1.919 kişi, reklam filmi videosunu retweet ederken, 8.376 kişi de favorilerine atıp bekledi.
“Cinnetten Bir Köşe” Facebook kullanıcıları tarafından da çok sevildi. 50.984 beğeni alan film, 11.060 kez paylaşıldı. Film sadece izlenmekle kalmadı, yapılan yorumlar da hem oldukça ilginç hem de yüksek sayıdaydı. Filmin Facebook’ta ulaştığı yorum sayısı 3.097 oldu. “Cinnetten Bir Köşe” yorumcuları genelde güzel sözleri ifade etti. İstatistiklere göre 3.097 yorumun yüzde 87’si olumluydu. Sadece yüzde 13’ü olumsuzdu.
’’CİNNETTEN BİR KÖŞE’’ YOUTUBE’DA EN ÇOK İZLENEN 10 REKLAM FİLMİ İÇİNDE YER ALDI, 26 KİŞİ VİDEODAKİ OTELDE KALMAK İSTEDİĞİNİ SÖYLEDİ
Youtube, filmin yoğun ilgi gördüğü bir başka online platform oldu. Bunu, Youtube’un en çok izlenen Şubat ayı reklamları içinde ilk 10 içinde yer alarak ortaya koydu.
Astım ve koah hastaları, Ballıca Mağarası’na yoğun ilgi gösteriyor ..
HABER MERKEZİ-ARTİN ŞİRİNPINAR
Astım ve koah hastaları,
Ballıca Mağarası’na yoğun ilgi gösteriyor
Mağara içerisinden gezerken toz, polen ve benzeri partiküllerden arındırılmış temiz hava teneffüs ediliyor. Ziyaretçilerin gün içerisinden mağarayı gezerken bıraktıkları karbondioksit ise, her gece yarasalar tarafından dışarıya atılıyor. Böylece mağaranın havası, her gece sirküle oluyor. Tüm bu sebeplerden dolayı, mağara havası, astım ve koah hastalarına iyi geliyor. Mağara, bu gibi rahatsızlıkları olanlar tarafından yoğun ilgi görüyor.
Ziyaretçi sayısı her geçen yıl hızla artıyor
2014 yılı içerisinde Ballıca Mağarası'nı yaklaşık 70 bin kişinin ziyaret ettiğini ifade eden
Ballıca Mağarası İşletme Sorumlusu ve Alan Kılavuzu Emre Baki Ülkü, bu rakamın yaklaşık 2 binin sağlık turizmi amaçlı geldiğini kaydetti. Emre Baki Ülkü, hem Ballıca Mağarası Tabiat Parkı içerisinden yapılan yeni proje ve yatırımlar, hem de Tokat'ta turizme yapılan yatırımlar ile yakın gelecekte Ballıca Mağarası’nı ziyaret edecek yerli ve yabancı turist sayısının hıza artacağını belirtti.
Ekonomi gazetecileri ve işadamları, Tokat’ın potansiyelini yerinde inceledi
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD)’nin üyeleri ve işadamları 8 ve 10 Mayıs 2015 tarihleri arasında; Tokat’ın tarım, hayvancılık, turizm alanlarındaki potansiyelini yerinde incelemek üzere; Ak Parti Tokat Milletvekili Adayı Prof.Dr. Coşkun Çakır ve Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in fikir babası olduğu; Tokat Valiliği, Tokat Belediyesi ve ilgili kurumlarının ev sahipliğinde düzenlenen bir organizasyona katıldı. Organizasyonda; Tokat Valisi Cevdet Can, Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Şahin ve Tokat’ın kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile; EGD Başkanı Celal Toprak, Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mahmut Ak, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in aralarında bulunduğu ekonomi gazetecileri ve işadamları bir araya geldi.
Ballıca Mağarası, 3 milyon 400 bin yıllık bir “AŞK” hikayesidir
Ballıca Mağarası’nda oluşumların neredeyse tamamı, karstik kristalize kireç taşlarından meydana geldi. Su damlaları içerisindeki kireç tortusunun birikimi ile meydana gelen sarkıt ve dikitlerde, bir santimetre küp oluşumun meydana gelebilmesi için 75 yıllık bir damlamaya ihtiyaç vardır. Bu oluşum süreleri göz ününe alındığında, Ballıca Mağarası su damlalarının imlek imlek, nakış nakış işlediği bir doğa harikasıdır ve ayrıca sarkıtın dikite olan milyonlarca yıllık AŞK’ının öyküsüdür.
Ballıca Mağarası, 1995 yılında turizme açıldı
Ballıca Mağarası, turizme açılmadan önce de, yerel halk tarafından bilinen bir mağaradır. Hatta yüzyıllar öncesinde, zaman zaman saklanmak ve kaçmak amaçlı ilk 200 metresi çeşitli insanlarca kullanılmıştır. Nitekim, resmi açıdan Ballıca Mağarası, ilk olarak 1935’lerde orman haritalarında yer almış, ardından 1986 yılından mağarasının turizme açılmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır. İlk jeolojik incelemeler sonrası, mağaranın bilenenden çok daha büyük bir alana sahip olduğu anlaşılmıştır. 1990 ile 1995 yılları arasından mağaranın turizme açılmasıyla ilgili yapı ve elektrifikasyon çalışmaları tamamlandı ve mağara 1995 yılının 3. çeyreğinde turizme açıldı.
Soğan sakıtlar, Ballıca Mağarası’nı farklı kılıyor
Ballıca Mağarası’nda, 9 salon 2 mahzen ve 2 galeri turizme açık ve gezilebilir niteliktedir. Turizme açık olan gezi parkuru 680 metre uzunluk ve 75 metre derinliğe sahiptir. Turizme açık olan salonlarda; sarkıtlar, dikitler ve birçok mağara oluşumu gözlemlenebilmektedir ve ender mağaralarda bulunan soğan sakıtlar ise, Ballıca'yı diğer mağaralardan farklı kılmaktadır. Ayrıca, mağara içerisindeki salonlar, barındırdıkları oluşum özelliklerine göre -Büyük Damlataşlar Salonu, Sütunlar Salonu, Mantarlı Salon, Fosil Salon, Çöküntü Salon- isimlendirilmektedir.
Mağaranın büyük bir kısmı henüz turizme açılmadı
Mağaranın büyük bir kısmı, henüz turizme açılmadı. Turizme açık olan 680 metrelik yatay parkur ile henüz ziyarete açılmamış alanlar kıyaslandığında, turizme açık olan kısmın sadece bir fragman yada mağaranın görünen yüzü denilebilir. Ayrıca, turizme açık olmayan salonlardan, bazıları cüce yarasalara da ev sahipliği yapmaktadır.
Astım ve koah hastaları,
Ballıca Mağarası’na yoğun ilgi gösteriyor
Mağara içerisinden gezerken toz, polen ve benzeri partiküllerden arındırılmış temiz hava teneffüs ediliyor. Ziyaretçilerin gün içerisinden mağarayı gezerken bıraktıkları karbondioksit ise, her gece yarasalar tarafından dışarıya atılıyor. Böylece mağaranın havası, her gece sirküle oluyor. Tüm bu sebeplerden dolayı, mağara havası, astım ve koah hastalarına iyi geliyor. Mağara, bu gibi rahatsızlıkları olanlar tarafından yoğun ilgi görüyor.
Ziyaretçi sayısı her geçen yıl hızla artıyor
2014 yılı içerisinde Ballıca Mağarası'nı yaklaşık 70 bin kişinin ziyaret ettiğini ifade eden
Ballıca Mağarası İşletme Sorumlusu ve Alan Kılavuzu Emre Baki Ülkü, bu rakamın yaklaşık 2 binin sağlık turizmi amaçlı geldiğini kaydetti. Emre Baki Ülkü, hem Ballıca Mağarası Tabiat Parkı içerisinden yapılan yeni proje ve yatırımlar, hem de Tokat'ta turizme yapılan yatırımlar ile yakın gelecekte Ballıca Mağarası’nı ziyaret edecek yerli ve yabancı turist sayısının hıza artacağını belirtti.
Ekonomi gazetecileri ve işadamları, Tokat’ın potansiyelini yerinde inceledi
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD)’nin üyeleri ve işadamları 8 ve 10 Mayıs 2015 tarihleri arasında; Tokat’ın tarım, hayvancılık, turizm alanlarındaki potansiyelini yerinde incelemek üzere; Ak Parti Tokat Milletvekili Adayı Prof.Dr. Coşkun Çakır ve Uyumsoft Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in fikir babası olduğu; Tokat Valiliği, Tokat Belediyesi ve ilgili kurumlarının ev sahipliğinde düzenlenen bir organizasyona katıldı. Organizasyonda; Tokat Valisi Cevdet Can, Tokat Belediye Başkanı Av.Eyüp Eroğlu, Gaziosmanpaşa Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mustafa Şahin ve Tokat’ın kamu, yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri ile; EGD Başkanı Celal Toprak, Dünya Gazetesi Yazarı Rüştü Bozkurt, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Mahmut Ak, Uyumsoft Bilgi Sistemleri ve Teknolojileri AŞ Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Önder’in aralarında bulunduğu ekonomi gazetecileri ve işadamları bir araya geldi.
Ballıca Mağarası, 3 milyon 400 bin yıllık bir “AŞK” hikayesidir
Ballıca Mağarası’nda oluşumların neredeyse tamamı, karstik kristalize kireç taşlarından meydana geldi. Su damlaları içerisindeki kireç tortusunun birikimi ile meydana gelen sarkıt ve dikitlerde, bir santimetre küp oluşumun meydana gelebilmesi için 75 yıllık bir damlamaya ihtiyaç vardır. Bu oluşum süreleri göz ününe alındığında, Ballıca Mağarası su damlalarının imlek imlek, nakış nakış işlediği bir doğa harikasıdır ve ayrıca sarkıtın dikite olan milyonlarca yıllık AŞK’ının öyküsüdür.
Ballıca Mağarası, 1995 yılında turizme açıldı
Ballıca Mağarası, turizme açılmadan önce de, yerel halk tarafından bilinen bir mağaradır. Hatta yüzyıllar öncesinde, zaman zaman saklanmak ve kaçmak amaçlı ilk 200 metresi çeşitli insanlarca kullanılmıştır. Nitekim, resmi açıdan Ballıca Mağarası, ilk olarak 1935’lerde orman haritalarında yer almış, ardından 1986 yılından mağarasının turizme açılmasıyla ilgili çalışmalar başlatılmıştır. İlk jeolojik incelemeler sonrası, mağaranın bilenenden çok daha büyük bir alana sahip olduğu anlaşılmıştır. 1990 ile 1995 yılları arasından mağaranın turizme açılmasıyla ilgili yapı ve elektrifikasyon çalışmaları tamamlandı ve mağara 1995 yılının 3. çeyreğinde turizme açıldı.
Soğan sakıtlar, Ballıca Mağarası’nı farklı kılıyor
Ballıca Mağarası’nda, 9 salon 2 mahzen ve 2 galeri turizme açık ve gezilebilir niteliktedir. Turizme açık olan gezi parkuru 680 metre uzunluk ve 75 metre derinliğe sahiptir. Turizme açık olan salonlarda; sarkıtlar, dikitler ve birçok mağara oluşumu gözlemlenebilmektedir ve ender mağaralarda bulunan soğan sakıtlar ise, Ballıca'yı diğer mağaralardan farklı kılmaktadır. Ayrıca, mağara içerisindeki salonlar, barındırdıkları oluşum özelliklerine göre -Büyük Damlataşlar Salonu, Sütunlar Salonu, Mantarlı Salon, Fosil Salon, Çöküntü Salon- isimlendirilmektedir.
Mağaranın büyük bir kısmı henüz turizme açılmadı
Mağaranın büyük bir kısmı, henüz turizme açılmadı. Turizme açık olan 680 metrelik yatay parkur ile henüz ziyarete açılmamış alanlar kıyaslandığında, turizme açık olan kısmın sadece bir fragman yada mağaranın görünen yüzü denilebilir. Ayrıca, turizme açık olmayan salonlardan, bazıları cüce yarasalara da ev sahipliği yapmaktadır.