31 Mart 2020 Salı
YOLCULAR DEĞİL; HAVAYOLU ŞİRKETLERİ KORUNMUŞ!
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
ÜCRET İADE TALEPLERİ ERTELENDİ!
Covid-19 salgını sebebiyle alınan önlemlerden biri de yurt dışı havayolu seferlerinin iptal edilmesi oldu. Bunun yanında yurt dışı ve yurt içi seyahat etmek için bilet alan birçok yolcu da bu salgın sebebiyle seyahat planını iptal etti. Ücret iadesi bekleyen yolcular sorularına cevap ararken Havayolu ile Seyahat Eden Yolcuların Haklarına Dair Yönetmelik’te değişiklik yapıldı. Bu değişikliğe göre; yolcuların ücret iade talepleri, uçuş yasaklarının kalkmasından iki ay sonrasına kadar ertelendi.
YOLCULAR DEĞİL; HAVAYOLU ŞİRKETLERİ KORUNMUŞ!
Konuyla ilgili pek çok mesaj aldığını belirten Sözleşme Hukuku Uzmanı Avukat Umut Yeniocak yaptığı açıklamada “Tüm dünyayı etkileyen böyle bir salgından dolayı uçak seferlerinin gerçekleştirilememesi ya da yolcuların seyahatlerini iptal etmeleri, tipik bir mücbir sebep uygulamasıdır. Salgın gerekçesiyle yetkili mercilerce alınan önlemler ve yaygın bir salgın tehlikesinin sonucu olarak, yolcu tarafından ücreti önceden ödenen seferler gerçekleştirilemiyor ya da yolcu seyahat etmek istemiyor. Bu durumda, genel bir hukuk kuralı olarak olması gereken şey, yolcunun ödediği ücretin iade edilmesidir. İptal edilen uçuşlardan dolayı yaşanan problemlerin çözümü için özellikle, yolcuların ücret iadelerinin bir an önce yapılmasını sağlayacak bir düzenleme beklenirken, yapılan bu değişiklikle yolcular değil havayolu şirketleri korunmuş oldu” dedi.
YAPILAN DEĞİŞİKLİK ANAYASA’YA VE KANUNA AYKIRI!
Yönetmelikte yapılan bu değişikliğin Anayasa’ya ve Kanuna aykırı olduğunun altını çizen Yeniocak “Dava açılırsa Yönetmelik iptal edilebilir; ancak bu durum, bir an önce ücret iadesi bekleyen yolcuların sorununu çözmüyor maalesef. Yöneticilerin, bu olağanüstü günlerde havayolu şirketlerinden önce yolcuları koruyacak çözümler bulmaları gerekir” dedi.
25 Mart 2020 Çarşamba
Girişim yatırımları yüzde 62 arttı 92 girişime 101 milyon dolar yatırım ....
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Girişim yatırımları yüzde 62 arttı
92 girişime 101 milyon dolar yatırım
Türkiye girişim ekosisteminde olumlu gelişmeler yaşanıyor. Startups.Watch’un verilerine göre, girişim yatırımları yüzde 62 artarak 101 milyon dolara ulaştı. 92 girişime 101 milyon 756 bin 336 dolar yatırım yapıldı.
Son yıllarda Startup’lara yapılan yatırımlarda artış yaşandı. Yapılan araştırmalar, Türkiye’deki girişimlere yapılan yatırımların yükselişe geçtiğini gösteriyor. Girişim istatistiklerini paylaşan Startups.Watch’un verilerine göre, girişim yatırımları 2019’da yüzde 62 artarak 101 milyon dolara ulaştı. Türk yatırımcıların son zamanlarda dikkatini çeken yeni girişim alanı ise deep-tech (derin teknoloji).
Yeni girişimciler yapay zekaya ve tarıma odaklandı
Deep-tech, teknolojiyi kullanarak bir iş modeli geliştiren ve kolaylıkla taklit edilebilen teknoloji girişimlerinden farklı olarak, taklit edilmesi zor olan ve temelinde bilimsel araştırmalar yatan girişimler olarak biliniyor. Deep Tech’in temel girişim alanları; yapay zeka, tarım, yaşam bilimleri, kimya, havacılık, endüstri ve yeşil enerji.
TÜBİTAK Teknogirişim sermayesi ile destek veriyor
TÜBİTAK 1512 Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı, girişimcilerin, inovasyon odaklı iş fikirlerini, katma değer ve istihdam yaratma potansiyeli yüksek girişimlere dönüştürebilmek için destekleyen bir program. IFASTÜRK Mali Müşavirlik ve Denetim, girişimcilerin TÜBİTAK 1512 Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı’ndan verimli bir şekilde faydalanmaları için danışmanlık hizmeti veriyor. IFASTÜRK, sermaye desteği programına kimlerin başvurabileceği, destek süresi, destek miktarı, ödeme zamanları, desteklenen gider kalemleri, proje öneri formu hazırlarken dikkat edilecek hususlarda girişimcileri destekliyor.
IFASTURK’den genç girişimcilere katkı
Teknoloji alanındaki yeni girişimlerin ülke ekonomisinin kalkınmasına katkı sağlayacağına dikkat çeken IFASTURK Mali Müşavirlik ve Denetim Kurucusu Mesut Şenel, “TÜBİTAK 1512 Bigg ‘Genç Girişimci Dostu / Bigg Uygulaması Ve Muhasebe Süreçleri’ danışmanlık hizmetimiz ile teknolojiye dayalı iş fikirlerinin desteklenmesi, hayata geçmesi ve nihayetinde ülke ekonomisine artı değerler katması için çalışıyoruz. Bireysel Genç Girişimciler (Bigg) kapsamında desteklenmeye hak kazanan projelerin şirket kurma sürecinde doğru kararlarla yönetilmesine destek oluyoruz.” dedi.
IFASTURK hakkında:
IFAS Türk Mali Müşavirlik ve Denetim, farklı iş kollarında faaliyet gösteren orta ve büyük ölçekli firmalara, 3568 sayılı kanun kapsamında yetki almış uzman kadrosuyla, başta bağımsız denetim ve mali müşavirlik hizmetleri olmak üzere, mali alanda bilirkişilik, değerleme, muhasebe organizasyonu, vergi hukuku, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuk danışmanlığı olarak müşterilerine ihtiyaçları doğrultusunda hizmetler sunan bir danışmanlık şirketidir.
Girişim yatırımları yüzde 62 arttı
92 girişime 101 milyon dolar yatırım
Türkiye girişim ekosisteminde olumlu gelişmeler yaşanıyor. Startups.Watch’un verilerine göre, girişim yatırımları yüzde 62 artarak 101 milyon dolara ulaştı. 92 girişime 101 milyon 756 bin 336 dolar yatırım yapıldı.
Son yıllarda Startup’lara yapılan yatırımlarda artış yaşandı. Yapılan araştırmalar, Türkiye’deki girişimlere yapılan yatırımların yükselişe geçtiğini gösteriyor. Girişim istatistiklerini paylaşan Startups.Watch’un verilerine göre, girişim yatırımları 2019’da yüzde 62 artarak 101 milyon dolara ulaştı. Türk yatırımcıların son zamanlarda dikkatini çeken yeni girişim alanı ise deep-tech (derin teknoloji).
Yeni girişimciler yapay zekaya ve tarıma odaklandı
Deep-tech, teknolojiyi kullanarak bir iş modeli geliştiren ve kolaylıkla taklit edilebilen teknoloji girişimlerinden farklı olarak, taklit edilmesi zor olan ve temelinde bilimsel araştırmalar yatan girişimler olarak biliniyor. Deep Tech’in temel girişim alanları; yapay zeka, tarım, yaşam bilimleri, kimya, havacılık, endüstri ve yeşil enerji.
TÜBİTAK Teknogirişim sermayesi ile destek veriyor
TÜBİTAK 1512 Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı, girişimcilerin, inovasyon odaklı iş fikirlerini, katma değer ve istihdam yaratma potansiyeli yüksek girişimlere dönüştürebilmek için destekleyen bir program. IFASTÜRK Mali Müşavirlik ve Denetim, girişimcilerin TÜBİTAK 1512 Teknogirişim Sermayesi Desteği Programı’ndan verimli bir şekilde faydalanmaları için danışmanlık hizmeti veriyor. IFASTÜRK, sermaye desteği programına kimlerin başvurabileceği, destek süresi, destek miktarı, ödeme zamanları, desteklenen gider kalemleri, proje öneri formu hazırlarken dikkat edilecek hususlarda girişimcileri destekliyor.
IFASTURK’den genç girişimcilere katkı
Teknoloji alanındaki yeni girişimlerin ülke ekonomisinin kalkınmasına katkı sağlayacağına dikkat çeken IFASTURK Mali Müşavirlik ve Denetim Kurucusu Mesut Şenel, “TÜBİTAK 1512 Bigg ‘Genç Girişimci Dostu / Bigg Uygulaması Ve Muhasebe Süreçleri’ danışmanlık hizmetimiz ile teknolojiye dayalı iş fikirlerinin desteklenmesi, hayata geçmesi ve nihayetinde ülke ekonomisine artı değerler katması için çalışıyoruz. Bireysel Genç Girişimciler (Bigg) kapsamında desteklenmeye hak kazanan projelerin şirket kurma sürecinde doğru kararlarla yönetilmesine destek oluyoruz.” dedi.
IFASTURK hakkında:
IFAS Türk Mali Müşavirlik ve Denetim, farklı iş kollarında faaliyet gösteren orta ve büyük ölçekli firmalara, 3568 sayılı kanun kapsamında yetki almış uzman kadrosuyla, başta bağımsız denetim ve mali müşavirlik hizmetleri olmak üzere, mali alanda bilirkişilik, değerleme, muhasebe organizasyonu, vergi hukuku, iş hukuku ve sosyal güvenlik hukuk danışmanlığı olarak müşterilerine ihtiyaçları doğrultusunda hizmetler sunan bir danışmanlık şirketidir.
Koronavirüs sonrası ekonomi senaryosu...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Koronavirüs sonrası bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Toplum sağlığıyla birlikte ekonomiyi de etkileyen Koronavirüs salgını, etkisini yitirdiğinde dünyayı yeniden şekillendirecek. Bugünlerde karantina ve salgın konuşulsa da perakende dünyasında yeni bir çağ başlayacak. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre Koronavirüs sonrası gelecekte üretim, istihdam, ithalat ve perakende satış stratejileri ve uygulamaları mecburen değişecek…
Dünyayı saran Covid-19 (Koronavirüs) salgını bu yıl gerçekleşecek hemen her şeyi yeniden şekillendirdi. Karantina kararları, Çin’in kapılarını kapatması, küresel taşımacılığın durması ve sosyal mesafe ekonomiyi de dönüştürüyor. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre bu salgınla birlikte Türkiye ve dünyada hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Uluslararası markalara 43 ülkede perakende analitiği hizmeti veren REM People’ınCEO’su Bülent PEKER, Koronavirüs sonrası senaryoda üretim, istihdam, ithalat ve perakendede yaşanması muhtemel gelişmeleri şöyle anlattı:
Çin’in düşüşü mü?:
Çin geçtiğimiz 20 yılda dünyada hemen her şeyin lider tedarikçisi oldu. Ancak Koronavirüs sonrası birçok üretici karantina nedeniyle kapandı. Dünyanın büyüme motoru iki aylık bir uykuya daldı. Bu durum birçok kuruma Çin pazarının ne kadar öngörülemez olabileceğini gösterdi. Koronavirüs sonrası üretimle ilgili birçok alanda Çin pazarı liderliğini korusa bile bazı yerel alternatiflerine (rakiplerine) karşı güç kaybedeceğine kesin gözle bakılıyor.
Stok politikası değişecek:
Modern şirketlerin övündüğü en önemli eğilim ‘tam zamanında’ ürün politikasıydı. Yani ihtiyaçları karşılamak için mümkün olan en düşük stoğu muhafaza etmekti. Ancak karantina gibi tedarik zincirindeki olası sorunlar bu sistemi çökertiyor. Artık kurumlar, belirsizliklere karşı envanterlerini yeniden ayarlayacak ve daha fazla stok tutma eğiliminde olacaklar.
Yerel ürünler artacak:
Uluslararası nakliye ve seyahat kısıtlamaları insanlar gibi ürünlerin de bir noktadan diğerine ulaşmasını engelliyor. Bu durum bağlantılı küresel bir ekonomide büyük sıkıntılar yaratabiliyor. Koronavirüs sonrasında ürünlerin satılacağı ülke içinde üretilmesine dikkat edilmesi bekleniyor.
Toplantılar dijitalleşecek:
Dünyada hemen hemen her yerde büyük toplantıların yılın ikinci yarısına kadar erteleneceği bir gerçek. Ancak şirketlerin satış ziyaretleri, küçük toplantılar, seminerler ve sunumlar dijital iletişim kanallarına kaymaya devam edecek. Koronavirüs salgını bitse bileuzaktan çalışma (remotework) ve dijital platformlarda gerçekleşen toplantılar artık hayatın daha büyük bir parçası haline gelecek.
Evden çalışma dönemi:
Evden (uzaktan) çalışma sisteminin verimliliği üzerindeki tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Bu dönem evden çalışmanın gerçekten mümkün olup olmadığını ya da verimliliğini tüm şirketlere göstermek üzere. Salgın sonrası dönemde birçok şirket ofis alanlarına yapılan yatırımlarınne kadar anlamlı olduğunu sorgulamaya devam edecek. Özellikle evden/uzaktan çalışma konusunda yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Değişime açık olmak:
Koronavirüspandemisi son 100 yılın en önemli olayları arasında yerini aldı bile. Bundan sonraki süreçte başta devletler olmak üzere, birçok kamu ve özel kurumun benzer olaylara karşı acil eylem ve alternatif kaynak yönetim planının olması gerekecek.
REM Peoplehakkında:
REM People, 2015 yılında perakende şirketlerine bağımsız denetim ve danışmanlık hizmeti sunmak amacıyla kuruldu. Perakende analitiği alanında faaliyet gösteren REM People, firmaların, satış noktalarındaki verimliliğini ölçümleyip çözümler sunuyor. REM People, Adel Kalemcilik, Bayer, Bel Groupe, Canon, Danone Nutricia, Haribo, Huawei, Intel, JBS Seara, Kellogg’s, KimberlyClark, Microsoft, Mondelez, Nestle, P&G, PepsiCo, Pernod Ricard, Red Bull, Superonline, Samsung, Turkcell ve Unilever gibi dünya devlerine 43 ülkede hizmet veriyor.
Koronavirüs sonrası bizi nasıl bir dünya bekliyor?
Toplum sağlığıyla birlikte ekonomiyi de etkileyen Koronavirüs salgını, etkisini yitirdiğinde dünyayı yeniden şekillendirecek. Bugünlerde karantina ve salgın konuşulsa da perakende dünyasında yeni bir çağ başlayacak. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre Koronavirüs sonrası gelecekte üretim, istihdam, ithalat ve perakende satış stratejileri ve uygulamaları mecburen değişecek…
Dünyayı saran Covid-19 (Koronavirüs) salgını bu yıl gerçekleşecek hemen her şeyi yeniden şekillendirdi. Karantina kararları, Çin’in kapılarını kapatması, küresel taşımacılığın durması ve sosyal mesafe ekonomiyi de dönüştürüyor. Yeni nesil araştırma ve perakende teknolojileri şirketi REM People’a göre bu salgınla birlikte Türkiye ve dünyada hiçbirşey eskisi gibi olmayacak. Uluslararası markalara 43 ülkede perakende analitiği hizmeti veren REM People’ınCEO’su Bülent PEKER, Koronavirüs sonrası senaryoda üretim, istihdam, ithalat ve perakendede yaşanması muhtemel gelişmeleri şöyle anlattı:
Çin’in düşüşü mü?:
Çin geçtiğimiz 20 yılda dünyada hemen her şeyin lider tedarikçisi oldu. Ancak Koronavirüs sonrası birçok üretici karantina nedeniyle kapandı. Dünyanın büyüme motoru iki aylık bir uykuya daldı. Bu durum birçok kuruma Çin pazarının ne kadar öngörülemez olabileceğini gösterdi. Koronavirüs sonrası üretimle ilgili birçok alanda Çin pazarı liderliğini korusa bile bazı yerel alternatiflerine (rakiplerine) karşı güç kaybedeceğine kesin gözle bakılıyor.
Stok politikası değişecek:
Modern şirketlerin övündüğü en önemli eğilim ‘tam zamanında’ ürün politikasıydı. Yani ihtiyaçları karşılamak için mümkün olan en düşük stoğu muhafaza etmekti. Ancak karantina gibi tedarik zincirindeki olası sorunlar bu sistemi çökertiyor. Artık kurumlar, belirsizliklere karşı envanterlerini yeniden ayarlayacak ve daha fazla stok tutma eğiliminde olacaklar.
Yerel ürünler artacak:
Uluslararası nakliye ve seyahat kısıtlamaları insanlar gibi ürünlerin de bir noktadan diğerine ulaşmasını engelliyor. Bu durum bağlantılı küresel bir ekonomide büyük sıkıntılar yaratabiliyor. Koronavirüs sonrasında ürünlerin satılacağı ülke içinde üretilmesine dikkat edilmesi bekleniyor.
Toplantılar dijitalleşecek:
Dünyada hemen hemen her yerde büyük toplantıların yılın ikinci yarısına kadar erteleneceği bir gerçek. Ancak şirketlerin satış ziyaretleri, küçük toplantılar, seminerler ve sunumlar dijital iletişim kanallarına kaymaya devam edecek. Koronavirüs salgını bitse bileuzaktan çalışma (remotework) ve dijital platformlarda gerçekleşen toplantılar artık hayatın daha büyük bir parçası haline gelecek.
Evden çalışma dönemi:
Evden (uzaktan) çalışma sisteminin verimliliği üzerindeki tartışmalar uzun süredir devam ediyor. Bu dönem evden çalışmanın gerçekten mümkün olup olmadığını ya da verimliliğini tüm şirketlere göstermek üzere. Salgın sonrası dönemde birçok şirket ofis alanlarına yapılan yatırımlarınne kadar anlamlı olduğunu sorgulamaya devam edecek. Özellikle evden/uzaktan çalışma konusunda yepyeni bir dönemin başlangıcında olduğumuzu rahatlıkla söyleyebiliriz.
Değişime açık olmak:
Koronavirüspandemisi son 100 yılın en önemli olayları arasında yerini aldı bile. Bundan sonraki süreçte başta devletler olmak üzere, birçok kamu ve özel kurumun benzer olaylara karşı acil eylem ve alternatif kaynak yönetim planının olması gerekecek.
REM Peoplehakkında:
REM People, 2015 yılında perakende şirketlerine bağımsız denetim ve danışmanlık hizmeti sunmak amacıyla kuruldu. Perakende analitiği alanında faaliyet gösteren REM People, firmaların, satış noktalarındaki verimliliğini ölçümleyip çözümler sunuyor. REM People, Adel Kalemcilik, Bayer, Bel Groupe, Canon, Danone Nutricia, Haribo, Huawei, Intel, JBS Seara, Kellogg’s, KimberlyClark, Microsoft, Mondelez, Nestle, P&G, PepsiCo, Pernod Ricard, Red Bull, Superonline, Samsung, Turkcell ve Unilever gibi dünya devlerine 43 ülkede hizmet veriyor.
24 Mart 2020 Salı
Emirates Grubu'nun COVID-19 ile ilgili olarak faaliyetlerinde gerçekleştirdiği düzenlemeler...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
• Emirates kargo operasyonlarına devam etmekte olup yolcu taşımacılığında çoğu operasyonunu 25 Mart'a kadar geçici olarak askıya almıştır.
• dnata, talebin düşük olduğu bazı uluslararası lokasyonlarda operasyonların geçici olarak durdurulması dahil olmak üzere, operasyonlarını önemli ölçüde azaltmaktadır.
• Grup, aldığı önlemlerle çalışanlarının iş gücünü koruyacak olup işten çıkarma yapmayacaktır.
• Toplum sağlığını korumak için hükümetin tedbirleri desteklenmektedir.
COVID-19 salgınının başladığı günden beri, Emirates ve dnata, operasyonlarını yasal yönetmelikler ve seyahat talebi doğrultusunda uyarlamaktadır.
Şirket, seyahat yasaklarının, kısıtlamaların arttığı ve dünya çapında ülkelerin sınırlarını kapattığı bir ortamda, yolcuların evlerine dönebilmesi için yolcu uçuşlarını makul çerçevede sürdürmeyi amaçlamıştır. Boeing 777 tipi kargo uçağı filosunu tıbbi malzeme gibi temel ürünlerin taşınması için kullanıma sokan şirket, ekonomiler ve topluluklar için hayati önem taşıyan uluslararası hava kargosu bağlantılarını muhafaza etmeye devam etmektedir.
Birçok havayolu müşterisinin uçuş sayısını büyük oranda azaltması veya hizmetlerini tamamen durdurması neticesinde, dnata da uluslararası ağı genelinde bazı ofislerini geçici olarak kapatarak operasyonlarını önemli ölçüde azaltmıştır.
Emirates Grubu Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanı Sn. Sheikh Ahmed bin Saeed Al Maktoum şu açıklamalarda bulundu: "COVID-19 salgını nedeniyle tüm dünya gerçek anlamda karantinaya girmiş durumda. Hem coğrafi olarak hem de sağlık, toplum ve ekonomi bağlamında, kapsam ve ölçek bakımından örneğine rastlanmamış bir kriz hali söz konusu. 2020 Ocak ayına kadar, Emirates Grubu mevcut mali yıldaki hedeflerine göre iyi bir performans sergiliyordu. Ancak COVID-19 geçtiğimiz 6 haftada bu durumda ani ve sancılı bir duraklamaya yol açtı.
"Global uçuş ağına sahip bir şirket olarak, ülkelerin sınırlarını yeniden açtığı ve seyahat etmeye olan güvenin yeniden tesis edildiği zamana kadar yolcu hizmetlerimizi sürdürmenin mümkün olmadığı bir durumdayız. 25 Mart Çarşamba tarihine kadar, yoğunluğun sürdüğü kargo uçuşlarına devam edilecek olsa da, Emirates yolcu operasyonlarının büyük kısmını geçici olarak askıya almıştır. Gelişmeleri yakından izlemeye devam edecek ve şartlar elverdiğinde hizmetlerimizi tekrar sunmaya başlayacağız."
Yolcuların ülkelerine dönüşünü desteklemek için hükümetler ve müşterilerden alınan talepler neticesinde, Emirates, sınırlar açık kaldığı sürece ve talep olması halinde, ikinci bir emre kadar aşağıdaki ülkelere yolcu ve kargo uçuşları gerçekleştirmeye devam edecektir: Birleşik Krallık, İsviçre, Hong Kong, Tayland, Malezya, Filipinler, Japonya, Singapur, Güney Kore, Avustralya, Güney Afrika, ABD ve Kanada. Durum dinamik yapısını korumakta olup yolcular uçuş durumlarını emirates.com üzerinden kontrol edebilirler.
Sheikh Ahmed şunları ekledi: "Emirates Grubu olarak güçlü bir bilançoya ve önemli bir nakit likiditeye sahibiz ve normale dönüş için yeterince hazırlıklı olabilmek adına yerinde ve zamanında harekete geçerek azalan uçuş programlarının uzun süre devam etmesi halinde bunun altından kalkabiliriz ve kalkacağız."
Maliyet azaltma tedbirleri
Emirates Grubu, seyahat talebiyle ilgili görünümün pazarlar genelinde kısa ila orta vadede zayıf olmaya devam etmesi nedeniyle, maliyetleri kontrol altına almak için bir dizi tedbir almıştır. Bu tedbirler şunlardır:
• İsteğe bağlı harcamaların ertelenmesi veya iptali
• Gerekli olmayan işe alım ve danışmanlık işlerinin dondurulması
• Maliyet tasarrufu ve verimlilik fırsatları bulmak için tedarikçilerle çalışılması
• Azalan uçuş kapasitesi ışığında çalışanların ücretli veya ücretsiz izin almaya teşvik edilmesi
•
•
Sheikh Ahmed, maliyet tedbirleriyle ilgili ilgili şunları söyledi: "Çalışanlardan şirketten ayrılmalarını istemek yerine, iş gücümüzü korumak ve yetenekli ve becerili çalışanlarımızı mümkün oldukça bünyemizde tutmak istiyoruz. İşten çıkarma yoluna gitmek istemiyoruz. Talep tekrar yükseldiğinde, hızlı bir şekilde çıkış yaparak müşterilerimize hizmet sunmaya devam etmek istiyoruz."
Emirates Grubu güçlü bir likiditeye ve sağlıklı bir nakit pozisyonuna sahiptir ancak bu süreçte tedbir alarak maliyetleri azaltmaya yönelik adımlar atmaktadır. Emirates, pazarlarına hizmet etme konusunda kararlılığını sürdürmekte olup ilgili otoriteler izin verdiği anda normal uçuş programını devam ettirmeyi sabırsızlıkla beklemektedir.
Müşterilerin, çalışanların ve toplulukların korunması
Emirates Grubu, yolcuların ve çalışanların güvenliğini ve sağlığını korumak için en güncel kılavuzları uygulayabilmek adına durumu yakından takip etmekte olup tüm ilgili otoritelerle düzenli temas halindedir.
Emirates, COVID-19 riskini azaltmak için, çalışanlarına kesinlikle keyfi seyahat etmemeleri yönünde tavsiyede bulunmuş, operasyonel olarak uygun olan durumlarda tüm çalışanlar için evden çalışma politikalarını uygulamaya koymuş, tesislerinde gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon protokollerini devreye sokmuş, ofisin kilit giriş noktalarında sıcaklık taraması gerçekleştirmeye başlamış ve el temizliği ve sağlık uygulamaları ile ilgili kurum içi eğitim kampanyaları başlatmıştır.
Geçtiğimiz haftalarda, şirket ayrıca Dubai kalkışlı uçaklarının tamamında tedbir olarak gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon önlemleri almış olup yerel otoritelerin gerektirdiği tarama önlemlerini almak için havalimanlarıyla yakın temas halinde çalışmaktadır.
Kabin ekibi ve havalimanı ekipleri gibi ön büro çalışanlarına, görev sırasında güvende olmaları adına el dezenfektanı ve maske tedariki dahil destek verilmektedir.
Emirates Grubu, BAE'nin ulusal COVID-19 müdahalesi dahil olmak üzere, tüm pazarlarda toplumun sağlığını korumaya yönelik tüm girişimlere tam destek vermektedir.
Sheikh Ahmed şunları söyledi: "Şirketimiz ve seyahat sektörü açısından görülmemiş bir süreçten seçiyoruz ancak bunun üstesinden geleceğiz. Faaliyetlerimiz yara alıyor ancak uzun vadede önemli olan müşterilerimiz, çalışanlarımız ve hizmet ettiğimiz toplumlar için doğru olanı yapmaktır. Çalışanlarımız, ortaklarımız, müşterilerimiz ve diğer paydaşlarımızdan gördüğümüz destek ve dayanışmayla, Emirates'in bu zorluğun üstesinden gelerek bu süreçten daha da güçlü çıkacağından şüphem yok."
Emirates hakkında:
Dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Emirates, yolcularını altı kıtada, 85 ülkede 158 noktaya taşıyor. Emirates, İstanbul Havalimanı ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan haftada toplam 18 uçuş gerçekleştiriyor.
• Emirates kargo operasyonlarına devam etmekte olup yolcu taşımacılığında çoğu operasyonunu 25 Mart'a kadar geçici olarak askıya almıştır.
• dnata, talebin düşük olduğu bazı uluslararası lokasyonlarda operasyonların geçici olarak durdurulması dahil olmak üzere, operasyonlarını önemli ölçüde azaltmaktadır.
• Grup, aldığı önlemlerle çalışanlarının iş gücünü koruyacak olup işten çıkarma yapmayacaktır.
• Toplum sağlığını korumak için hükümetin tedbirleri desteklenmektedir.
COVID-19 salgınının başladığı günden beri, Emirates ve dnata, operasyonlarını yasal yönetmelikler ve seyahat talebi doğrultusunda uyarlamaktadır.
Şirket, seyahat yasaklarının, kısıtlamaların arttığı ve dünya çapında ülkelerin sınırlarını kapattığı bir ortamda, yolcuların evlerine dönebilmesi için yolcu uçuşlarını makul çerçevede sürdürmeyi amaçlamıştır. Boeing 777 tipi kargo uçağı filosunu tıbbi malzeme gibi temel ürünlerin taşınması için kullanıma sokan şirket, ekonomiler ve topluluklar için hayati önem taşıyan uluslararası hava kargosu bağlantılarını muhafaza etmeye devam etmektedir.
Birçok havayolu müşterisinin uçuş sayısını büyük oranda azaltması veya hizmetlerini tamamen durdurması neticesinde, dnata da uluslararası ağı genelinde bazı ofislerini geçici olarak kapatarak operasyonlarını önemli ölçüde azaltmıştır.
Emirates Grubu Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu Başkanı Sn. Sheikh Ahmed bin Saeed Al Maktoum şu açıklamalarda bulundu: "COVID-19 salgını nedeniyle tüm dünya gerçek anlamda karantinaya girmiş durumda. Hem coğrafi olarak hem de sağlık, toplum ve ekonomi bağlamında, kapsam ve ölçek bakımından örneğine rastlanmamış bir kriz hali söz konusu. 2020 Ocak ayına kadar, Emirates Grubu mevcut mali yıldaki hedeflerine göre iyi bir performans sergiliyordu. Ancak COVID-19 geçtiğimiz 6 haftada bu durumda ani ve sancılı bir duraklamaya yol açtı.
"Global uçuş ağına sahip bir şirket olarak, ülkelerin sınırlarını yeniden açtığı ve seyahat etmeye olan güvenin yeniden tesis edildiği zamana kadar yolcu hizmetlerimizi sürdürmenin mümkün olmadığı bir durumdayız. 25 Mart Çarşamba tarihine kadar, yoğunluğun sürdüğü kargo uçuşlarına devam edilecek olsa da, Emirates yolcu operasyonlarının büyük kısmını geçici olarak askıya almıştır. Gelişmeleri yakından izlemeye devam edecek ve şartlar elverdiğinde hizmetlerimizi tekrar sunmaya başlayacağız."
Yolcuların ülkelerine dönüşünü desteklemek için hükümetler ve müşterilerden alınan talepler neticesinde, Emirates, sınırlar açık kaldığı sürece ve talep olması halinde, ikinci bir emre kadar aşağıdaki ülkelere yolcu ve kargo uçuşları gerçekleştirmeye devam edecektir: Birleşik Krallık, İsviçre, Hong Kong, Tayland, Malezya, Filipinler, Japonya, Singapur, Güney Kore, Avustralya, Güney Afrika, ABD ve Kanada. Durum dinamik yapısını korumakta olup yolcular uçuş durumlarını emirates.com üzerinden kontrol edebilirler.
Sheikh Ahmed şunları ekledi: "Emirates Grubu olarak güçlü bir bilançoya ve önemli bir nakit likiditeye sahibiz ve normale dönüş için yeterince hazırlıklı olabilmek adına yerinde ve zamanında harekete geçerek azalan uçuş programlarının uzun süre devam etmesi halinde bunun altından kalkabiliriz ve kalkacağız."
Maliyet azaltma tedbirleri
Emirates Grubu, seyahat talebiyle ilgili görünümün pazarlar genelinde kısa ila orta vadede zayıf olmaya devam etmesi nedeniyle, maliyetleri kontrol altına almak için bir dizi tedbir almıştır. Bu tedbirler şunlardır:
• İsteğe bağlı harcamaların ertelenmesi veya iptali
• Gerekli olmayan işe alım ve danışmanlık işlerinin dondurulması
• Maliyet tasarrufu ve verimlilik fırsatları bulmak için tedarikçilerle çalışılması
• Azalan uçuş kapasitesi ışığında çalışanların ücretli veya ücretsiz izin almaya teşvik edilmesi
•
•
Sheikh Ahmed, maliyet tedbirleriyle ilgili ilgili şunları söyledi: "Çalışanlardan şirketten ayrılmalarını istemek yerine, iş gücümüzü korumak ve yetenekli ve becerili çalışanlarımızı mümkün oldukça bünyemizde tutmak istiyoruz. İşten çıkarma yoluna gitmek istemiyoruz. Talep tekrar yükseldiğinde, hızlı bir şekilde çıkış yaparak müşterilerimize hizmet sunmaya devam etmek istiyoruz."
Emirates Grubu güçlü bir likiditeye ve sağlıklı bir nakit pozisyonuna sahiptir ancak bu süreçte tedbir alarak maliyetleri azaltmaya yönelik adımlar atmaktadır. Emirates, pazarlarına hizmet etme konusunda kararlılığını sürdürmekte olup ilgili otoriteler izin verdiği anda normal uçuş programını devam ettirmeyi sabırsızlıkla beklemektedir.
Müşterilerin, çalışanların ve toplulukların korunması
Emirates Grubu, yolcuların ve çalışanların güvenliğini ve sağlığını korumak için en güncel kılavuzları uygulayabilmek adına durumu yakından takip etmekte olup tüm ilgili otoritelerle düzenli temas halindedir.
Emirates, COVID-19 riskini azaltmak için, çalışanlarına kesinlikle keyfi seyahat etmemeleri yönünde tavsiyede bulunmuş, operasyonel olarak uygun olan durumlarda tüm çalışanlar için evden çalışma politikalarını uygulamaya koymuş, tesislerinde gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon protokollerini devreye sokmuş, ofisin kilit giriş noktalarında sıcaklık taraması gerçekleştirmeye başlamış ve el temizliği ve sağlık uygulamaları ile ilgili kurum içi eğitim kampanyaları başlatmıştır.
Geçtiğimiz haftalarda, şirket ayrıca Dubai kalkışlı uçaklarının tamamında tedbir olarak gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon önlemleri almış olup yerel otoritelerin gerektirdiği tarama önlemlerini almak için havalimanlarıyla yakın temas halinde çalışmaktadır.
Kabin ekibi ve havalimanı ekipleri gibi ön büro çalışanlarına, görev sırasında güvende olmaları adına el dezenfektanı ve maske tedariki dahil destek verilmektedir.
Emirates Grubu, BAE'nin ulusal COVID-19 müdahalesi dahil olmak üzere, tüm pazarlarda toplumun sağlığını korumaya yönelik tüm girişimlere tam destek vermektedir.
Sheikh Ahmed şunları söyledi: "Şirketimiz ve seyahat sektörü açısından görülmemiş bir süreçten seçiyoruz ancak bunun üstesinden geleceğiz. Faaliyetlerimiz yara alıyor ancak uzun vadede önemli olan müşterilerimiz, çalışanlarımız ve hizmet ettiğimiz toplumlar için doğru olanı yapmaktır. Çalışanlarımız, ortaklarımız, müşterilerimiz ve diğer paydaşlarımızdan gördüğümüz destek ve dayanışmayla, Emirates'in bu zorluğun üstesinden gelerek bu süreçten daha da güçlü çıkacağından şüphem yok."
Emirates hakkında:
Dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Emirates, yolcularını altı kıtada, 85 ülkede 158 noktaya taşıyor. Emirates, İstanbul Havalimanı ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan haftada toplam 18 uçuş gerçekleştiriyor.
23 Mart 2020 Pazartesi
Evden Çıkmadan Gezebileceğiniz 17 Sanal Müze...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Koronavirüs salgını nedeniyle hem dünya hem de ülkemizde birçok önlem alındı ve alınmaya devam ediyor. Okullarda eğitime ara verildi, etkinlikler iptal edildi ve en önemli uyarı kalabalık ortamlarda bulunmayın yani evde kalın oldu. Türkiye’nin seyahat sitesi Enuygun.com içinde bulunduğumuz günlerde size farklı bir deneyim yaşatmak için evden çıkmadan gezebileceğiniz 17 sanal müzeyi derledi.
Sosyal ortamlardan bir anda uzaklaşmak herkese garip gelebilir ve hatta bu duruma alışmak biraz zor olabilir. Ama bu durum kültür gezisi yapılmasına engel değil. İşte evde kalmamız gereken bu günlerde gezebileceğiniz 17 sanal müze.
Londra ve hatta dünyanın en çok gezilen müzelerinden biri olan British Museum
Önemli binlerce esere ev sahipliği yapan ve Londra’ya gidip müzeyi tamamen gezmek istediğinizde gezinin tüm gün bile sürebildiği müze. Ancak sanal turlar, bilgisayarınızın başından ayrılmadan antik Rosetta Taşı ve Mısır mumyaları gibi önemli eserleri görebileceğiniz harika bir deneyim sunuyor.
Link:
Yaklaşık 10 futbol sahası büyüklükte bir alanı kaplayan ve dünyanın en büyük müzesi olan Louvre
Louvre Müzesi dünyanın önde gelen sanatçılarının eserlerini bünyesinde barındırıyor. Bu kadar büyük bir müzeyi tek günde tam anlamıyla gezebilmek de oldukça zor. Sanal tura çıkabilir, Apollo Galerisi ve Mısır Antikaları’nı sandalyenizden kalkmadan gezebilirsiniz.
Link:
New York’un en ikonik yapılarından olan Guggenheim Müzesi
Frank Llyod Wright tarafından tasarlanan Guggenheim Müzesi, modern ve çağdaş dönemlerin önemli eserlerinin sergilendiği bir müze. Sadece New York’ta değil tüm müzeler arasında da en ikonik görünüme sahip olan müze spiral merdivenleri ile dikkat çekiyor. Bu ikonik merdivenleri çıkmakla yorulmadan sanal olarak yürüyebilirsiniz.
Link:
Sen Nehri kıyısında konumlanan eski bir tren garı olan Orsay Müzesi
Empresyonist ressamlardan Monet, Degas, Renoir ve Cezanne gibi sanatçıların eserlerini görebileceğiniz Orsay Müzesi’nde Rodin ve Gauguin’in de heykellerini görebilirsiniz. Online olarak, bu ünlü müzede parmak uçlarınızla dolanabilirsiniz
Link:
1937 yılında Washington’da açılan Amerika’nın ünlü müzelerinden Ulusal Sanat Galerisi
Amerika’nın ünlü müzelerinden Ulusal Sanat Galerisi’nde 2000’den fazla eser bulunuyor. Amerika’ya gidip ücretsiz gezebileceğiniz bu müzeyi sanal olarak ücretsiz turlayabilirsiniz
Link:
Almanya’nın en büyük müzelerinden biri olan Pergamon Müzesi
Bergama ve Milet’ten getirilen eserlerin sergilendiği bu müzede gezerken, Anadolu’nun tanıdık toplumlarına denk gelebilirsiniz. Babil İştar Kapısı ve Pergamon Altarı gibi eserleri gezmek için Berlin’e kadar gitmenize gerek yok sanal olarak da bu eserleri inceleme imkanına sahipsiniz.
Link:
Hollanda’nın en önemli müzelerinden biri olan Rijksmuseum
Rembrandt ve Jan Vermeer gibi Hollanda’nın Altın Çağ döneminin sanatçılarının eserlerini görebileceğiniz Hollanda’nın en önemli müzelerinden biri olma ünvanını taşıyor. Dünyanın en büyük koleksiyonlarından birine sahip olma özelliğini taşıyan bu müze, Amsterdam gezilerinin olmazsa olmazları arasında. Evde kalmamız gereken bu dönemde online olarak bu müzeyi dolaşabilirsiniz.
Link:
Birbirinden özel eserlerinin bir araya geldiği Van Gogh Müzesi
Hollandalı ressam Vincent Van Gogh, 37 yıllık yaşamının 10 yılında 2000’e yakın eser ortaya koymuş. Eserleri şu an hayranlıkla değerlendirilse de yaşadığı dönemde Van Gogh ruhsal sıkıntılardan kurtulamamış. Vefatından sonra kardeşi Theo Van Gogh eserlerinin bir araya getirilmesine ön ayak olmuş ve bu müzenin ilk adımlarını atmış. Birbirinden özel eserleri tek bir tuşla ziyaret edebilirsiniz.
Link:
Dönemin en önemli ailelerinden olan Medici ailesinin sanat koleksiyonlarının sergilendiği Uffizi Galerisi
Rönesans yıllarındaki sanata ışık tutuyor. Birçok turistin Floransa’ya gitme nedeni olan Uffizi Galerisi’nde Botticelli, Lippi, Giotto ve Caravaggio gibi önemli isimlerin eserleri sergileniyor. Henüz bu müzeyi gezme şansı bulamadıysanız hiç üzülmeyin oturduğunuz yerden tek bir tıklamayla çoğu sanat tarihine yön vermiş eserleri görmeye başlayabilirsiniz.
Link:
Dünyanın en küçük ülkesi Vatikan’da bulunan dünyanın en büyük müzesi Vatikan Müzesi
Çok önemli heykellere ve sanat eserlerine ev sahipliği yapan her yıl binlerce turisti ağırlayan dünyanın en küçük ülkesi Vatikan’da bulunan dünyanın en büyük müzesi Vatikan Müzesi’ni tamamen gezmek bir koca gün sürebiliyor. Özellikle Sistine Şapeli’nin tavanındaki işçiliği incelemek için en az 1 saat ayırmanız gerekebilir. Neyse ki sanal olarak inceleyip boynunuz ağrımadan evde kolayca inceleyebilirsiniz.
Link:
Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan en büyük sanat müzesi Metropolitan Sanat Müzesi
Dünyanın da en büyük sanat galerilerinden biri aynı zamanda olan ve iki milyondan fazla eser barındıran müzenin önündeki merdivenler de müze kadar ünlü. Pollock, Van Gogh ve Bondone gibi sanatçıların eserlerini çok uzaklara gitmeden online olarak görebilirsiniz.
Link:
Dünyanın en eski müzelerinden olan Ermitaj Müzesi
3 milyona yakın sanat eserini içeren tablo sayısının fazlalığıyla Guinness Rekorlar Kitabı’nda da olan müze, binasıyla da Barok mimarinin en iyi örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu kadar önemli ve büyük bir müzeyi tek bir tıkla keşfedebilirsiniz.
Link:
Türkiye’nin ilk panoramik müzesi olan Panorama 1453 Tarih Müzesi
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği anı tekrar yaşamımıza yardımcı oluyor. Top sesleri, Mehter Marşı, Fatih’in askerlerine seslenişlerini buraya tıklayarak bilgisayarın başında da duyabilirsiniz
Link:
Güney Kore’nin en popüler müzelerinden Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi
Seul’de konumlanan Güney Kore’nin en popüler modern ve çağdaş sanat müzesi ve farklı dönemlerden kalma ulusal eserleri bir arada barındırıyor. Evde otururken bu çok özel eserleri inceleyebilir ve harika bir deneyim yaşabilirsiniz.
Link:
Salvador Dali’nin sürrealist eserlerinin sergilendiği Dali Müzesi
Ressamın yaşadığı dönemde belediyenin tiyatro binası olan ve Salvador Dali’nin de ilk sergisini gerçekleştirdiği bu binada günümüzde kendisinin sürrealist eserleri sergileniyor. Bu nedenle binanın yeri Dali’nin hayatı için önem taşıyor. Ressamın 4000 eserden oluşan kendi koleksiyonuna ev sahipliği yapan müzede tura başlamak için tek bir tıklamayla çok kolay.
Link:
7’den 70’e herkese hitap eden İstanbul Oyuncak Müzesi
Göztepe’de bulunan 7’den 70’e herkese hitap eden ve hepimizin içini ısıtan bir müze olarak göze çarpıyor. Orta Çağ dönemindeki oyuncaklardan tutun, Endüstri Devrimi zamanına kadar birçok dönemin oyuncaklarını görebileceğiniz bu müzeyi sanal olarak ziyaret edebilirsiniz.
Link:
Sanayi, ulaşım, iletişim ve endüstri alanlarının tarih boyunca gelişimlerine tanık olabileceğiniz Rahmi Koç Müzesi
Her geçen yıl koleksiyonu büyüyen müze aynı zamanda, birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Sanayi, ulaşım, iletişim ve endüstri alanlarının tarih boyunca gelişimlerine tanık olabileceğiniz Rahmi Koç Müzesi’ni evden ziyaret edebilmeniz çok kolay. Tek bir tıklamayla ulaşım, iletişim, endüstriyel alanlardaki tarihsel gelişimleri inceleyebilirsiniz.
Link:
Enuygun.com Hakkında
2008 yılında karşılaştırma sitesi olarak kurulan teknoloji şirketi Enuygun.com, günümüzde Türkiye’nin en büyük uçak bileti sitesi konumundadır. 200’ü aşkın çalışanıyla ayda 17 milyonun üzerinde ziyaretçisine hizmet veren Enuygun.com; uçak bileti, otel rezervasyonu, otobüs bileti satışının yanı sıra, kredi, mevduat, GSM ve internet paketi karşılaştırması yapmaya da olanak tanıyor. 2016 yılında global markası “Wingie” ile dünyaya açılan Enuygun.com, uçak bileti satışını Almanca, İngilizce, Arapça, İspanyolca ve Rusça dil seçenekleriyle farklı pazarlarda da sürdürüyor.
Koronavirüs salgını nedeniyle hem dünya hem de ülkemizde birçok önlem alındı ve alınmaya devam ediyor. Okullarda eğitime ara verildi, etkinlikler iptal edildi ve en önemli uyarı kalabalık ortamlarda bulunmayın yani evde kalın oldu. Türkiye’nin seyahat sitesi Enuygun.com içinde bulunduğumuz günlerde size farklı bir deneyim yaşatmak için evden çıkmadan gezebileceğiniz 17 sanal müzeyi derledi.
Sosyal ortamlardan bir anda uzaklaşmak herkese garip gelebilir ve hatta bu duruma alışmak biraz zor olabilir. Ama bu durum kültür gezisi yapılmasına engel değil. İşte evde kalmamız gereken bu günlerde gezebileceğiniz 17 sanal müze.
Londra ve hatta dünyanın en çok gezilen müzelerinden biri olan British Museum
Önemli binlerce esere ev sahipliği yapan ve Londra’ya gidip müzeyi tamamen gezmek istediğinizde gezinin tüm gün bile sürebildiği müze. Ancak sanal turlar, bilgisayarınızın başından ayrılmadan antik Rosetta Taşı ve Mısır mumyaları gibi önemli eserleri görebileceğiniz harika bir deneyim sunuyor.
Link:
Yaklaşık 10 futbol sahası büyüklükte bir alanı kaplayan ve dünyanın en büyük müzesi olan Louvre
Louvre Müzesi dünyanın önde gelen sanatçılarının eserlerini bünyesinde barındırıyor. Bu kadar büyük bir müzeyi tek günde tam anlamıyla gezebilmek de oldukça zor. Sanal tura çıkabilir, Apollo Galerisi ve Mısır Antikaları’nı sandalyenizden kalkmadan gezebilirsiniz.
Link:
New York’un en ikonik yapılarından olan Guggenheim Müzesi
Frank Llyod Wright tarafından tasarlanan Guggenheim Müzesi, modern ve çağdaş dönemlerin önemli eserlerinin sergilendiği bir müze. Sadece New York’ta değil tüm müzeler arasında da en ikonik görünüme sahip olan müze spiral merdivenleri ile dikkat çekiyor. Bu ikonik merdivenleri çıkmakla yorulmadan sanal olarak yürüyebilirsiniz.
Link:
Sen Nehri kıyısında konumlanan eski bir tren garı olan Orsay Müzesi
Empresyonist ressamlardan Monet, Degas, Renoir ve Cezanne gibi sanatçıların eserlerini görebileceğiniz Orsay Müzesi’nde Rodin ve Gauguin’in de heykellerini görebilirsiniz. Online olarak, bu ünlü müzede parmak uçlarınızla dolanabilirsiniz
Link:
1937 yılında Washington’da açılan Amerika’nın ünlü müzelerinden Ulusal Sanat Galerisi
Amerika’nın ünlü müzelerinden Ulusal Sanat Galerisi’nde 2000’den fazla eser bulunuyor. Amerika’ya gidip ücretsiz gezebileceğiniz bu müzeyi sanal olarak ücretsiz turlayabilirsiniz
Link:
Almanya’nın en büyük müzelerinden biri olan Pergamon Müzesi
Bergama ve Milet’ten getirilen eserlerin sergilendiği bu müzede gezerken, Anadolu’nun tanıdık toplumlarına denk gelebilirsiniz. Babil İştar Kapısı ve Pergamon Altarı gibi eserleri gezmek için Berlin’e kadar gitmenize gerek yok sanal olarak da bu eserleri inceleme imkanına sahipsiniz.
Link:
Hollanda’nın en önemli müzelerinden biri olan Rijksmuseum
Rembrandt ve Jan Vermeer gibi Hollanda’nın Altın Çağ döneminin sanatçılarının eserlerini görebileceğiniz Hollanda’nın en önemli müzelerinden biri olma ünvanını taşıyor. Dünyanın en büyük koleksiyonlarından birine sahip olma özelliğini taşıyan bu müze, Amsterdam gezilerinin olmazsa olmazları arasında. Evde kalmamız gereken bu dönemde online olarak bu müzeyi dolaşabilirsiniz.
Link:
Birbirinden özel eserlerinin bir araya geldiği Van Gogh Müzesi
Hollandalı ressam Vincent Van Gogh, 37 yıllık yaşamının 10 yılında 2000’e yakın eser ortaya koymuş. Eserleri şu an hayranlıkla değerlendirilse de yaşadığı dönemde Van Gogh ruhsal sıkıntılardan kurtulamamış. Vefatından sonra kardeşi Theo Van Gogh eserlerinin bir araya getirilmesine ön ayak olmuş ve bu müzenin ilk adımlarını atmış. Birbirinden özel eserleri tek bir tuşla ziyaret edebilirsiniz.
Link:
Dönemin en önemli ailelerinden olan Medici ailesinin sanat koleksiyonlarının sergilendiği Uffizi Galerisi
Rönesans yıllarındaki sanata ışık tutuyor. Birçok turistin Floransa’ya gitme nedeni olan Uffizi Galerisi’nde Botticelli, Lippi, Giotto ve Caravaggio gibi önemli isimlerin eserleri sergileniyor. Henüz bu müzeyi gezme şansı bulamadıysanız hiç üzülmeyin oturduğunuz yerden tek bir tıklamayla çoğu sanat tarihine yön vermiş eserleri görmeye başlayabilirsiniz.
Link:
Dünyanın en küçük ülkesi Vatikan’da bulunan dünyanın en büyük müzesi Vatikan Müzesi
Çok önemli heykellere ve sanat eserlerine ev sahipliği yapan her yıl binlerce turisti ağırlayan dünyanın en küçük ülkesi Vatikan’da bulunan dünyanın en büyük müzesi Vatikan Müzesi’ni tamamen gezmek bir koca gün sürebiliyor. Özellikle Sistine Şapeli’nin tavanındaki işçiliği incelemek için en az 1 saat ayırmanız gerekebilir. Neyse ki sanal olarak inceleyip boynunuz ağrımadan evde kolayca inceleyebilirsiniz.
Link:
Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan en büyük sanat müzesi Metropolitan Sanat Müzesi
Dünyanın da en büyük sanat galerilerinden biri aynı zamanda olan ve iki milyondan fazla eser barındıran müzenin önündeki merdivenler de müze kadar ünlü. Pollock, Van Gogh ve Bondone gibi sanatçıların eserlerini çok uzaklara gitmeden online olarak görebilirsiniz.
Link:
Dünyanın en eski müzelerinden olan Ermitaj Müzesi
3 milyona yakın sanat eserini içeren tablo sayısının fazlalığıyla Guinness Rekorlar Kitabı’nda da olan müze, binasıyla da Barok mimarinin en iyi örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Bu kadar önemli ve büyük bir müzeyi tek bir tıkla keşfedebilirsiniz.
Link:
Türkiye’nin ilk panoramik müzesi olan Panorama 1453 Tarih Müzesi
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethettiği anı tekrar yaşamımıza yardımcı oluyor. Top sesleri, Mehter Marşı, Fatih’in askerlerine seslenişlerini buraya tıklayarak bilgisayarın başında da duyabilirsiniz
Link:
Güney Kore’nin en popüler müzelerinden Ulusal Modern ve Çağdaş Sanat Müzesi
Seul’de konumlanan Güney Kore’nin en popüler modern ve çağdaş sanat müzesi ve farklı dönemlerden kalma ulusal eserleri bir arada barındırıyor. Evde otururken bu çok özel eserleri inceleyebilir ve harika bir deneyim yaşabilirsiniz.
Link:
Salvador Dali’nin sürrealist eserlerinin sergilendiği Dali Müzesi
Ressamın yaşadığı dönemde belediyenin tiyatro binası olan ve Salvador Dali’nin de ilk sergisini gerçekleştirdiği bu binada günümüzde kendisinin sürrealist eserleri sergileniyor. Bu nedenle binanın yeri Dali’nin hayatı için önem taşıyor. Ressamın 4000 eserden oluşan kendi koleksiyonuna ev sahipliği yapan müzede tura başlamak için tek bir tıklamayla çok kolay.
Link:
7’den 70’e herkese hitap eden İstanbul Oyuncak Müzesi
Göztepe’de bulunan 7’den 70’e herkese hitap eden ve hepimizin içini ısıtan bir müze olarak göze çarpıyor. Orta Çağ dönemindeki oyuncaklardan tutun, Endüstri Devrimi zamanına kadar birçok dönemin oyuncaklarını görebileceğiniz bu müzeyi sanal olarak ziyaret edebilirsiniz.
Link:
Sanayi, ulaşım, iletişim ve endüstri alanlarının tarih boyunca gelişimlerine tanık olabileceğiniz Rahmi Koç Müzesi
Her geçen yıl koleksiyonu büyüyen müze aynı zamanda, birçok etkinliğe de ev sahipliği yapıyor. Sanayi, ulaşım, iletişim ve endüstri alanlarının tarih boyunca gelişimlerine tanık olabileceğiniz Rahmi Koç Müzesi’ni evden ziyaret edebilmeniz çok kolay. Tek bir tıklamayla ulaşım, iletişim, endüstriyel alanlardaki tarihsel gelişimleri inceleyebilirsiniz.
Link:
Enuygun.com Hakkında
2008 yılında karşılaştırma sitesi olarak kurulan teknoloji şirketi Enuygun.com, günümüzde Türkiye’nin en büyük uçak bileti sitesi konumundadır. 200’ü aşkın çalışanıyla ayda 17 milyonun üzerinde ziyaretçisine hizmet veren Enuygun.com; uçak bileti, otel rezervasyonu, otobüs bileti satışının yanı sıra, kredi, mevduat, GSM ve internet paketi karşılaştırması yapmaya da olanak tanıyor. 2016 yılında global markası “Wingie” ile dünyaya açılan Enuygun.com, uçak bileti satışını Almanca, İngilizce, Arapça, İspanyolca ve Rusça dil seçenekleriyle farklı pazarlarda da sürdürüyor.
21 Mart 2020 Cumartesi
Virüsün kendisinden ziyade korkusu ciddi boyutlara ulaştı....
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
KORONA VİRÜSÜ SÜRECİNDE FİZİKSEL DEĞİL, DUYGUSAL TEMASTA OLUN
Sinirbilimci Uzman Klinik Psikolog & Aile Danışmanı Tuğçe Duman, korona virüsten dolayı evden çıkmadığımız bu günlerde fiziksel temastan kaçınmanın önemini hatırlatırken, ailemizle ve sevdiklerimizle duygusal temasta bulunmamız gerektiğinin altını çizdi. İnsanların evde bulunduğu süreçte kendilerine bireysel olarak daha fazla vakit ayırabileceğini, okumayı ertelediği kitapları okuyabileceklerini, izlemeyi ertelediği dizi ya da filmleri izleyebileceklerini hatırlatan Duman, “Her gün eve geldiğinizde yoğunluğunuzdan dolayı ihmal ettiğiniz aile üyelerinizle daha kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Yaşadığımız bu süreci kriz ortamına dönüştürmek yerine fırsata çevirebilirsiniz.” dedi.
Çin’de başlayan ve bütün ülkelere yayılan korona virüsü dolayısıyla ülkemiz zor günlerden geçiyor. Vaka sayılarının artmasıyla birlikte panik ve korku havası iyice artarken, insanlar dışarı çıkmak yerine evde kalmayı tercih ediyor. Sinirbilimci Uzman Klinik Psikolog & Aile Danışmanı Tuğçe Duman, yaşadığımız bu süreçte fiziksel temastan kaçınılması gerektiğinin altını çizerken, insanların evde bulunduğu süreçte aile bireyleriyle ve sevdikleriyle duygusal temasta bulunmaları gerektiğini ve böylece yaşanan kriz ortamının daha rahat aşılabileceğine vurgu yaptı.
Virüsün kendisinden ziyade korkusu ciddi boyutlara ulaştı
Tüm dünyayı etkisi altına alan, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen korona virüsünün yayılma hızı ve ciddiyeti hepimizi alarm seviyesine getirdi. İnsan hayatını tehdit eden her durumun kaygı oluşturduğunu fakat bu süreç içerisindeki belirsizliklerin insanlarda endişe ve korkuyu da beraberinde getirdiğini özellikle vurgulayan Tuğçe Duman, “Dünyanın sonu gelmiş gibi hemen hemen her dakika sosyal medyada corona virüsüyle ilgili birçok iddia ve haber dolaşıyor. Haberler ise insanların süreçle ilgili kaygılarının günden güne artmasına sebep oluyor. Herkes herkesten ve her şeyden şüphelenir duruma geldi. İnsanlar artık topluluk içinde hapşırmaktan, öksürmekten de korkar oldu. Virüsün kendisinden ziyade ‘korkusu’ ciddi boyutlara ulaştı.” açıklamasında bulundu.
Bu süreç öncesinde dikkat etmediğimiz ya da farkında olmadığımız bir çok durumla yüzleştiğimizin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Duman, “Korona virüs salgını ortaya çıkmadan önce sağlığımızın ve sağlığımız için gerekli olan hijyenin bu denli ehemmiyetini bilemiyorduk belki de. Sadece sağlığımızın da değil, yaşamımızın, özgürlüğümüzün, diğerlerini korumak için gösterdiğimiz anlayışın, özverinin ve fedakarlığın kıymetini de. İnsanlar sosyal medya aracılığı ile ‘salgın bitene kadar evinde kal Türkiyem’ çağrısına destek vererek korona virüs ile mücadele etmeye devam ediyor.” diye konuştu.
Bir çoğumuzun işlerini evlerinden yürüttüğünü belirten Aile Danışmanı Tuğçe Duman, evde bulunmanın sağlığımız açısından daha iyi olacağı bu sürecin faydalarını ise uzman gözüyle şöyle açıkladı: “Okul, çalışma hayatı oldukça streslidir. Her sabah işe ya da okula gitmek için uyandığınızda bazen yatağınızdan ayrılmak zor gelmez mi? Kiminiz derslerden kiminiz de yoğun iş temponuzdan dolayı sevdiklerinize vakit ayıramamaktan şikâyet etmez misiniz? Peki kendimiz? Kendimizle olan ilişkimiz? Hep birilerini mutlu etmek için uğraştığımız ama kendimizi mutlu etme konusunda yetersiz kaldığımız bizler? Daha da çoğaltabiliriz bunları... Bu durum karşısında göstermiş olduğumuz abartılmış tepkiler, kişinin kendisinde kaygı oluştururken aynı zamanda onu yaşama bağlayan varoluşunu anlamlandıran neden de olabilmektedir. Bizler yaşamı bir bütün olarak algıladığımızda hayatımızdaki sorunların çözümünde daha etkin bir katılım sağlarız. Etkin katılım da beraberinde sorumluluk almayı getirmesinin yanı sıra mutlu olmamızı ve yaşamın daha zengin algılanmasını sağlar. Şunu bilmek gerekir, insan çevresiyle etkileşim içerisindedir. Sürekli olarak başkalarını etkilediği gibi kendisi de başkaları tarafından olumlu ya da olumsuz etkilenir. Olumlu anlamda birbirimizi etkilemeye çalışarak, zihninizde sürekli olumsuz senaryoları üretmekten uzaklaşabilir, kendinize ve sevdiklerinize vakit ayırabilir, birbirinizi anlayabilir, iletişim kurarken empatiyle yaklaşabilirsiniz. Birlikte bulunduğunuz süreçte kaygılarınızı ve korkularınızı dile getirebilirsiniz. Kendinize bireysel olarak vakit ayırabilir, okumayı ertelediğiniz kitaplarınızı okuyabilir ya da izlemeyi ertelediğiniz dizi ya da filmlerinizi izleyebilirsiniz. Her gün eve geldiğinizde yoğunluğunuzdan dolayı ihmal ettiğiniz aile üyelerinizle daha kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Yani yaşadığımız bu süreci kriz ortamına dönüştürmek yerine fırsata çevirebilirsiniz. Şu an fırsatınız varken değerlendirmeye ne dersiniz?”
Yeryüzünün sadece bizim değil hepimizin olduğuna dikkat çeken Tuğçe Duman sözlerini şöyle tamamladı: “Önce kendi sağlığımızı düşünerek, bu konuda bilinçlenerek çevremize yardımcı olabiliriz. Bilim insanları, uzman sağlık personelleri bu konuda hepimiz için gece gündüz çalışıyorlar. Bize düşen de birbirimizi kaygılandırmak yerine korona virüsle mücadelede tedbirlerimizi alalım, uyulması gereken kurallara uyalım ve fiziksel değil duygusal temasta kalalım.”
KORONA VİRÜSÜ SÜRECİNDE FİZİKSEL DEĞİL, DUYGUSAL TEMASTA OLUN
Sinirbilimci Uzman Klinik Psikolog & Aile Danışmanı Tuğçe Duman, korona virüsten dolayı evden çıkmadığımız bu günlerde fiziksel temastan kaçınmanın önemini hatırlatırken, ailemizle ve sevdiklerimizle duygusal temasta bulunmamız gerektiğinin altını çizdi. İnsanların evde bulunduğu süreçte kendilerine bireysel olarak daha fazla vakit ayırabileceğini, okumayı ertelediği kitapları okuyabileceklerini, izlemeyi ertelediği dizi ya da filmleri izleyebileceklerini hatırlatan Duman, “Her gün eve geldiğinizde yoğunluğunuzdan dolayı ihmal ettiğiniz aile üyelerinizle daha kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Yaşadığımız bu süreci kriz ortamına dönüştürmek yerine fırsata çevirebilirsiniz.” dedi.
Çin’de başlayan ve bütün ülkelere yayılan korona virüsü dolayısıyla ülkemiz zor günlerden geçiyor. Vaka sayılarının artmasıyla birlikte panik ve korku havası iyice artarken, insanlar dışarı çıkmak yerine evde kalmayı tercih ediyor. Sinirbilimci Uzman Klinik Psikolog & Aile Danışmanı Tuğçe Duman, yaşadığımız bu süreçte fiziksel temastan kaçınılması gerektiğinin altını çizerken, insanların evde bulunduğu süreçte aile bireyleriyle ve sevdikleriyle duygusal temasta bulunmaları gerektiğini ve böylece yaşanan kriz ortamının daha rahat aşılabileceğine vurgu yaptı.
Virüsün kendisinden ziyade korkusu ciddi boyutlara ulaştı
Tüm dünyayı etkisi altına alan, Dünya Sağlık Örgütü tarafından pandemi olarak ilan edilen korona virüsünün yayılma hızı ve ciddiyeti hepimizi alarm seviyesine getirdi. İnsan hayatını tehdit eden her durumun kaygı oluşturduğunu fakat bu süreç içerisindeki belirsizliklerin insanlarda endişe ve korkuyu da beraberinde getirdiğini özellikle vurgulayan Tuğçe Duman, “Dünyanın sonu gelmiş gibi hemen hemen her dakika sosyal medyada corona virüsüyle ilgili birçok iddia ve haber dolaşıyor. Haberler ise insanların süreçle ilgili kaygılarının günden güne artmasına sebep oluyor. Herkes herkesten ve her şeyden şüphelenir duruma geldi. İnsanlar artık topluluk içinde hapşırmaktan, öksürmekten de korkar oldu. Virüsün kendisinden ziyade ‘korkusu’ ciddi boyutlara ulaştı.” açıklamasında bulundu.
Bu süreç öncesinde dikkat etmediğimiz ya da farkında olmadığımız bir çok durumla yüzleştiğimizin altını çizen Uzman Klinik Psikolog Tuğçe Duman, “Korona virüs salgını ortaya çıkmadan önce sağlığımızın ve sağlığımız için gerekli olan hijyenin bu denli ehemmiyetini bilemiyorduk belki de. Sadece sağlığımızın da değil, yaşamımızın, özgürlüğümüzün, diğerlerini korumak için gösterdiğimiz anlayışın, özverinin ve fedakarlığın kıymetini de. İnsanlar sosyal medya aracılığı ile ‘salgın bitene kadar evinde kal Türkiyem’ çağrısına destek vererek korona virüs ile mücadele etmeye devam ediyor.” diye konuştu.
Bir çoğumuzun işlerini evlerinden yürüttüğünü belirten Aile Danışmanı Tuğçe Duman, evde bulunmanın sağlığımız açısından daha iyi olacağı bu sürecin faydalarını ise uzman gözüyle şöyle açıkladı: “Okul, çalışma hayatı oldukça streslidir. Her sabah işe ya da okula gitmek için uyandığınızda bazen yatağınızdan ayrılmak zor gelmez mi? Kiminiz derslerden kiminiz de yoğun iş temponuzdan dolayı sevdiklerinize vakit ayıramamaktan şikâyet etmez misiniz? Peki kendimiz? Kendimizle olan ilişkimiz? Hep birilerini mutlu etmek için uğraştığımız ama kendimizi mutlu etme konusunda yetersiz kaldığımız bizler? Daha da çoğaltabiliriz bunları... Bu durum karşısında göstermiş olduğumuz abartılmış tepkiler, kişinin kendisinde kaygı oluştururken aynı zamanda onu yaşama bağlayan varoluşunu anlamlandıran neden de olabilmektedir. Bizler yaşamı bir bütün olarak algıladığımızda hayatımızdaki sorunların çözümünde daha etkin bir katılım sağlarız. Etkin katılım da beraberinde sorumluluk almayı getirmesinin yanı sıra mutlu olmamızı ve yaşamın daha zengin algılanmasını sağlar. Şunu bilmek gerekir, insan çevresiyle etkileşim içerisindedir. Sürekli olarak başkalarını etkilediği gibi kendisi de başkaları tarafından olumlu ya da olumsuz etkilenir. Olumlu anlamda birbirimizi etkilemeye çalışarak, zihninizde sürekli olumsuz senaryoları üretmekten uzaklaşabilir, kendinize ve sevdiklerinize vakit ayırabilir, birbirinizi anlayabilir, iletişim kurarken empatiyle yaklaşabilirsiniz. Birlikte bulunduğunuz süreçte kaygılarınızı ve korkularınızı dile getirebilirsiniz. Kendinize bireysel olarak vakit ayırabilir, okumayı ertelediğiniz kitaplarınızı okuyabilir ya da izlemeyi ertelediğiniz dizi ya da filmlerinizi izleyebilirsiniz. Her gün eve geldiğinizde yoğunluğunuzdan dolayı ihmal ettiğiniz aile üyelerinizle daha kaliteli zaman geçirebilirsiniz. Yani yaşadığımız bu süreci kriz ortamına dönüştürmek yerine fırsata çevirebilirsiniz. Şu an fırsatınız varken değerlendirmeye ne dersiniz?”
Yeryüzünün sadece bizim değil hepimizin olduğuna dikkat çeken Tuğçe Duman sözlerini şöyle tamamladı: “Önce kendi sağlığımızı düşünerek, bu konuda bilinçlenerek çevremize yardımcı olabiliriz. Bilim insanları, uzman sağlık personelleri bu konuda hepimiz için gece gündüz çalışıyorlar. Bize düşen de birbirimizi kaygılandırmak yerine korona virüsle mücadelede tedbirlerimizi alalım, uyulması gereken kurallara uyalım ve fiziksel değil duygusal temasta kalalım.”
VakıfBank Kültür Yayınları“İlm-i Tedbir-i Mülk” isimli eseri günümüz Türkçesi ile ilk kez okura sunuyor..
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
“İlm-i Tedbir-i Mülk”günümüz Türkçesi ile ilk kez VBKY’de
160 yıllık ilk politik ekonomi denemesi
VakıfBank Kültür Yayınları“İlm-i Tedbir-i Mülk” isimli eseri günümüz Türkçesi ile ilk kez okura sunuyor.İngiliz oryantalist Charles Wells’in kaleme aldığı bu çalışma,160 yıl önce “Devlet Yönetme Bilimi ya da Türkçe Yazılan İlk Politik Ekonomi Denemesi” alt başlığıyla Londra’da yayımlandı. Bu önemli eser şimdi aynı kitapta hem günümüz Türkçesi hem de Latin harfleriyle yazılmış Osmanlı Türkçesi ile okurla buluşuyor.
160 yıl önce yazılan “İlm-i Tedbir-i Mülk: Devlet Yönetme Bilimi” günümüz Türkçesi ile ilk kez VBKY tarafından yayımlanıyor. İngiliz şarkiyatçı ve dilbilimci Charles Wells’in yazdığı, Mutlu Dursun’un da Osmanlı Türkçesinden yayına hazırladığı kitapta;ticaret, iş bölümü, sermaye, madeni paranın ortaya çıkışı ve vergiler gibi iktisadi alandaki birçok konu başlığı hakkında detaylar paylaşılıyor.
Yayımlandığı dönem anadili Türkçe olmayan biri tarafından editörlüğü yapılan kitabın anlatımındaki kimi bozukluklar, metnin özgünlüğüne müdahale etmemek adına olduğu gibi okura sunuluyor.
Sultan Abdülaziz’in çevirmeniydi
1839’da doğan Charles Wells,Oxford Üniversitesi’nde okudu, doktorasını Leipzig Üniversitesi Şarkiyat Çalışmaları Bölümü’nde tamamladı. Daily Telegraph Gazetesi’nde gazeteciliğe başlayan Wells, Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığı’nda danışmanlık ve diplomatik çevirmenlik yaptı.Londra ziyaretinde Sultan Abdülaziz’in de çevirmenliğini üstlendi.
Hürriyet Gazetesi’nin yayımlanmasına katkısı önemli
Sultan Abdülaziz’in daveti üzerine İstanbul’a gelen Wells, İngilizce dersleri verdi. Londra’da kaldığı yıllarda düşünce adamları Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi ile arkadaşlık kuran Wells,Yeni Osmanlılar hareketinin en önemli yayın organı Hürriyet Gazetesi’nin yayınlamasına katkı sağladı.“İlm-i Tedbir-i Mülk”1917 yılında hayatını kaybeden Wells’in ilk eseridir.
Fabrikalar artınca memleket güzelleşir
Wells, dokuz bölümden oluşan kitapta sırasıyla iş bölümü ve ticaret hakkında görüşlerini aktarıyor. Kitabında üçüncü bölümü olan “Mal hakkındadır” başlığında Wells, “Daha önceki zamanlarda insanlar güçle bedenî ihtiyaçlarını elde ettiler. Hiçbir şeyi biriktirmediler. Ürettikleri kadar da tükettiler ama işbölümü ve ticaret ortaya çıktıktan sonra günlük ihtiyaçlarından fazlası ellerinde kaldı.Bu fazla, yavaş yavaş artıp mal denilen şey vücuda geldi” diyor.Wells ayrıca, ticaret ve fabrikaların çoğaldıkça memleketin gelişip güzelleşeceğini, halkın hâlinden hoşnut olacağını söylüyor.
“İlm-i Tedbir-i Mülk”günümüz Türkçesi ile ilk kez VBKY’de
160 yıllık ilk politik ekonomi denemesi
VakıfBank Kültür Yayınları“İlm-i Tedbir-i Mülk” isimli eseri günümüz Türkçesi ile ilk kez okura sunuyor.İngiliz oryantalist Charles Wells’in kaleme aldığı bu çalışma,160 yıl önce “Devlet Yönetme Bilimi ya da Türkçe Yazılan İlk Politik Ekonomi Denemesi” alt başlığıyla Londra’da yayımlandı. Bu önemli eser şimdi aynı kitapta hem günümüz Türkçesi hem de Latin harfleriyle yazılmış Osmanlı Türkçesi ile okurla buluşuyor.
160 yıl önce yazılan “İlm-i Tedbir-i Mülk: Devlet Yönetme Bilimi” günümüz Türkçesi ile ilk kez VBKY tarafından yayımlanıyor. İngiliz şarkiyatçı ve dilbilimci Charles Wells’in yazdığı, Mutlu Dursun’un da Osmanlı Türkçesinden yayına hazırladığı kitapta;ticaret, iş bölümü, sermaye, madeni paranın ortaya çıkışı ve vergiler gibi iktisadi alandaki birçok konu başlığı hakkında detaylar paylaşılıyor.
Yayımlandığı dönem anadili Türkçe olmayan biri tarafından editörlüğü yapılan kitabın anlatımındaki kimi bozukluklar, metnin özgünlüğüne müdahale etmemek adına olduğu gibi okura sunuluyor.
Sultan Abdülaziz’in çevirmeniydi
1839’da doğan Charles Wells,Oxford Üniversitesi’nde okudu, doktorasını Leipzig Üniversitesi Şarkiyat Çalışmaları Bölümü’nde tamamladı. Daily Telegraph Gazetesi’nde gazeteciliğe başlayan Wells, Büyük Britanya Dışişleri Bakanlığı’nda danışmanlık ve diplomatik çevirmenlik yaptı.Londra ziyaretinde Sultan Abdülaziz’in de çevirmenliğini üstlendi.
Hürriyet Gazetesi’nin yayımlanmasına katkısı önemli
Sultan Abdülaziz’in daveti üzerine İstanbul’a gelen Wells, İngilizce dersleri verdi. Londra’da kaldığı yıllarda düşünce adamları Namık Kemal, Ziya Paşa ve Ali Suavi ile arkadaşlık kuran Wells,Yeni Osmanlılar hareketinin en önemli yayın organı Hürriyet Gazetesi’nin yayınlamasına katkı sağladı.“İlm-i Tedbir-i Mülk”1917 yılında hayatını kaybeden Wells’in ilk eseridir.
Fabrikalar artınca memleket güzelleşir
Wells, dokuz bölümden oluşan kitapta sırasıyla iş bölümü ve ticaret hakkında görüşlerini aktarıyor. Kitabında üçüncü bölümü olan “Mal hakkındadır” başlığında Wells, “Daha önceki zamanlarda insanlar güçle bedenî ihtiyaçlarını elde ettiler. Hiçbir şeyi biriktirmediler. Ürettikleri kadar da tükettiler ama işbölümü ve ticaret ortaya çıktıktan sonra günlük ihtiyaçlarından fazlası ellerinde kaldı.Bu fazla, yavaş yavaş artıp mal denilen şey vücuda geldi” diyor.Wells ayrıca, ticaret ve fabrikaların çoğaldıkça memleketin gelişip güzelleşeceğini, halkın hâlinden hoşnut olacağını söylüyor.
Korona Virüsün Dünya Ekonomisine Çok Ciddi Etkileri Olacak...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Korona Virüsün Dünya Ekonomisine Çok Ciddi Etkileri Olacak
TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu açıklanan ’Ekonomik İstikrar Kalkanı‘’ paketi ile ilgili görüşlerini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Koronavirüs ile mücadele eş güdüm toplantısının ardından açıklanan ‘’Ekonomik İstikrar Kalkanı‘’ paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Anıl Ali Rıza Şohoğlu, “Şu an yaşanan ekonomik gelişmeler ve zorluklar karşısında devletimizin bir destek paketi açıklamış olması fevkalade önemlidir. Karşılaştığımız bu küresel salgın karşısında, ciddiyetle elden gelen tüm tedbirleri alarak, yoğun gayretler gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza ilgili Bakanlar ve Bilim Kurulumuza teşekkür ederim” dedi.
Bankaların tutum ve kararları önem arz ediyor
“Bir bütün olarak değerlendirildiğinde “Ekonomik İstikrar Kalkanı’’ ile alınan tedbirlerin işletmeleri ayakta tutmaya yönelik olarak “arz yönlü” olduğu ve kapsamının uygulama süreci ile hızla ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır” açıklamasında bulunan Şohoğlu “Açıklanan paketle beraber asıl önem olarak arz eden nokta bankaların tutum ve kararları olacaktır. Hazine garantili KGF Kredi Hacminin 25 Milyar TL’den 50 Milyar TL’ye yükseltilmesini içinde bulunduğumuz süreç açısından çok doğru olarak değerlendirmekle birlikte önümüzdeki günlerde tekrar yükseltilmesinin gerekebileceğini düşünüyorum. Virüs salgını sebebiyle nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan kredi anapara ve faiz ödemelerinin asgari 3 ay ötelenecek olması, beraberinde kapsama hangi firmaların gireceğine ilişkin belirsizliği getirmektedir. Firmalar belirlenirken gereken desteklerin hangi koşullarda sağlanacağı büyük önem arz etmektedir” dedi.
Kapsam dışında kalan sektörlerin durumlarına bakılmalı
İhracatçıya verilecek olan stok finansmanı desteği kapsamının kısa bir süre zarfında belirlenmesi, kısa çalışma ödeneğinde kolaylaştırıcı düzenlemelerin neler olacağı ve esnek ve uzaktan çalışma modellerinin nasıl daha etkili hale getirileceğinin hızlı bir şekilde ortaya konulmasının Ekonomik İstikrar Kalkanı paketini daha işlevsel kılacağını belirten Şohoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Belirli sektörlerle sınırlı olarak SGK prim ödemelerinin 6 aylık ötelenmesi gayet doğru, ancak kapsam dışında kalan sektörlerin durumlarına bakarak, ilerleyen süreçte bu konu yeniden ele alınması gereken bir uygulamadır.”
İşsizlik oranının artmasından endişeliyiz
Türkiye’de yüzde 13 -14 aralığında gezinen işsizlik oranının daha da artmasından endişe duyduğunu dile getiren Şohoğlu, alınacak ilave tedbirler ile işverenlerin üzerindeki istihdama dair yüklerin hafifletilmesi gerektiğini belirtti. Yüksek işsizlik yaşanan ülkemizde, önümüzdeki süreçte işsiz sayısının yükselmesi durumunda asgari ihtiyaçlarının giderileceği; elektrik, su, doğalgaz gibi ödemelerin karşılanabileceği bir fon sisteminin devreye sokulması gerekebileceğini anlatan Şohoğlu sözlerine şunları ekledi:“Özellikle yurtdışı kaynaklarda, virüsle mücadelenin 16 ay sürebileceğine ilişkin açıklamalar yer alıyor. Bu açıklamalara bakıldığında alınan bu tedbirlerin, ilerleyen dönemlerde geliştirilmesi ve Türkiye ekonomisinin en az hasarı alması için elbirliği ile çalışılması gerekiyor.”
Korona Virüsün Dünya Ekonomisine Çok Ciddi Etkileri Olacak
TÜGİAD Genel Başkanı Anıl Alirıza Şohoğlu açıklanan ’Ekonomik İstikrar Kalkanı‘’ paketi ile ilgili görüşlerini paylaştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından Koronavirüs ile mücadele eş güdüm toplantısının ardından açıklanan ‘’Ekonomik İstikrar Kalkanı‘’ paketi ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Anıl Ali Rıza Şohoğlu, “Şu an yaşanan ekonomik gelişmeler ve zorluklar karşısında devletimizin bir destek paketi açıklamış olması fevkalade önemlidir. Karşılaştığımız bu küresel salgın karşısında, ciddiyetle elden gelen tüm tedbirleri alarak, yoğun gayretler gösteren Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sağlık Bakanımıza ilgili Bakanlar ve Bilim Kurulumuza teşekkür ederim” dedi.
Bankaların tutum ve kararları önem arz ediyor
“Bir bütün olarak değerlendirildiğinde “Ekonomik İstikrar Kalkanı’’ ile alınan tedbirlerin işletmeleri ayakta tutmaya yönelik olarak “arz yönlü” olduğu ve kapsamının uygulama süreci ile hızla ortaya çıkacağı anlaşılmaktadır” açıklamasında bulunan Şohoğlu “Açıklanan paketle beraber asıl önem olarak arz eden nokta bankaların tutum ve kararları olacaktır. Hazine garantili KGF Kredi Hacminin 25 Milyar TL’den 50 Milyar TL’ye yükseltilmesini içinde bulunduğumuz süreç açısından çok doğru olarak değerlendirmekle birlikte önümüzdeki günlerde tekrar yükseltilmesinin gerekebileceğini düşünüyorum. Virüs salgını sebebiyle nakit akışı bozulan firmaların bankalara olan kredi anapara ve faiz ödemelerinin asgari 3 ay ötelenecek olması, beraberinde kapsama hangi firmaların gireceğine ilişkin belirsizliği getirmektedir. Firmalar belirlenirken gereken desteklerin hangi koşullarda sağlanacağı büyük önem arz etmektedir” dedi.
Kapsam dışında kalan sektörlerin durumlarına bakılmalı
İhracatçıya verilecek olan stok finansmanı desteği kapsamının kısa bir süre zarfında belirlenmesi, kısa çalışma ödeneğinde kolaylaştırıcı düzenlemelerin neler olacağı ve esnek ve uzaktan çalışma modellerinin nasıl daha etkili hale getirileceğinin hızlı bir şekilde ortaya konulmasının Ekonomik İstikrar Kalkanı paketini daha işlevsel kılacağını belirten Şohoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Belirli sektörlerle sınırlı olarak SGK prim ödemelerinin 6 aylık ötelenmesi gayet doğru, ancak kapsam dışında kalan sektörlerin durumlarına bakarak, ilerleyen süreçte bu konu yeniden ele alınması gereken bir uygulamadır.”
İşsizlik oranının artmasından endişeliyiz
Türkiye’de yüzde 13 -14 aralığında gezinen işsizlik oranının daha da artmasından endişe duyduğunu dile getiren Şohoğlu, alınacak ilave tedbirler ile işverenlerin üzerindeki istihdama dair yüklerin hafifletilmesi gerektiğini belirtti. Yüksek işsizlik yaşanan ülkemizde, önümüzdeki süreçte işsiz sayısının yükselmesi durumunda asgari ihtiyaçlarının giderileceği; elektrik, su, doğalgaz gibi ödemelerin karşılanabileceği bir fon sisteminin devreye sokulması gerekebileceğini anlatan Şohoğlu sözlerine şunları ekledi:“Özellikle yurtdışı kaynaklarda, virüsle mücadelenin 16 ay sürebileceğine ilişkin açıklamalar yer alıyor. Bu açıklamalara bakıldığında alınan bu tedbirlerin, ilerleyen dönemlerde geliştirilmesi ve Türkiye ekonomisinin en az hasarı alması için elbirliği ile çalışılması gerekiyor.”
Konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları,10 yılda 25 trilyon dolara ulaşacak...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları,
10 yılda 25 trilyon dolara ulaşacak
Günümüzün popüler e-Ticaret pazar yerlerinin, hızla konum-tabanlı uygulamalar ve akıllı algoritmalarla desteklenen yeni nesil dijital platformlara dönüştüğünü kaydeden TTT Global Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“Artık müşteriler, her şeyi konum-tabanlı, gerçek zamanlı, anlık ve tam kendine göre dikilmiş istiyor; talep, konum ve zaman, yapay zekayla birleşerek yeni nesil pazar yerlerini doğuruyor. GETİR, TIRPORT gibi konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları o kadar büyüyecek ve kişiselleşecek ki, bir kişi aynı uygulama üzerinden hem ürün ya da hizmeti talep eden, hem de başkalarına ürün ya da hizmeti sunabilen hale gelecektir. Önümüzdeki 10 yıl içinde, perakende ticaret hacmi 50 trilyon USD’a ulaşacak ve bunun yarısını konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları ile yapılan ticaret oluşturacak. Özetle, konum-tabanlı pazaryeri uygulamalarının hacmi gelecek 10 yılda 25 trilyon USD’a ulaşacak” dedi.
Akdeniz Üniversitesi’nde “Ulusal Girişim Zirvesi” düzenlendi
Akdeniz Üniversitesi’nde, 10- 12 Mart tarihleri arasında, Ulusal Girişim Zirvesi düzenlendi. Akdeniz Üniversitesi Girişimcilik ve Kariyer Topluluğu’nun düzenlediği konferansta, Saran Group Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran, Amara World Hotels ve Nirvana Hotels CEO’su Korhan Alşan, TTT Global Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan’ın aralarında bulunduğu konuşmacılar, gençlere başarılı olmaları için daima çalışmaları gerektiğini, asla pes etmemelerini pes ettikleri takdirde yenilmiş olacakları ve hedeflerine ulaşmak için mücadele etmeleri gerektiği konularında tecrübelerini ve deneyimlerini aktardılar.
E-Ticaret her yıl ortalama %15’in üzerinde büyüyor
E-Ticaret hacminin dünyada her yıl ortalama %15’in üzerinde büyüdüğünü belirten Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Her yıl ortalama %15’in üzerinde büyüyen e-ticaretin, 4 yıl içinde iki kattan fazla büyümesi ve 7 trilyon USD’ı geçmesi bekleniyor. İnternetten alışveriş yapanların sayısının 2021 itibariyle 2.5 milyar kişiyi geçmesi öngörülüyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde, internetten alışveriş yapanların, yaklaşık %50’si ürün ve hizmetleri konum-tabanlı alabilmeyi isteyecektir. Kendisine yakın olan, ihtiyaçlarını karşılayabilecek, güvenilir ve o anda müsait olan hizmet sağlayıcıya hemen ulaşmayı arzu edecektir. 5-10 dakika içinde, satın almak istediği ürünlere bulunduğu yerde ulaşmak, örneğin gecenin ileri saatinde dişi ağrıyan çocuğuna hemen çevresinde acil diş doktoru bulabilmeyi arzu edecektir. Özetle, UBER ve AirBnb’nin öncülüğünü yaptığı konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları, hızlıca yaygınlaşıyor. “UBERLEŞME” olarak adlandırılan bu yeni tip hizmet sunma şekli, her alanda kendini gösterecektir. Ulaştırmasından lojistik yönetimine, yardımcı hizmetlerden teknik servislere, insan kaynakları tedarikinden yiyecek-içecek hizmetlerine, ikinci el satıştan freelanse hizmetlere, emlak aramaktan çilingir bakmaya aklınıza gelen her şey “konum-tabanlı” uygulamalara dönüşecektir. Günümüzde hizmetin konum-tabanlı arz ve talebi çok önemli bir kişiselleştirme kriteri olarak da ön plana çıkacaktır” diye konuştu.
Gelecek 2 yıl içinde, cep telefonundan alıveriş %60’lara yükselecek
Akıllı telefonların ve aplikasyonların ticaretin önemli bir parçası olmaya devam edeceğini ifade eden Dr. Akın Arslan, şunları anlattı:
“Az önce de ifade ettiğim üzere günümüzde kişiselleştirilmiş alışverişin farkını yaratan en kritik unsurlarından birisi olan “konum-tabanlı” teknolojiler, dijital pazaryeri modellerinde ön plana çıkmaya başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda klasik web tabanlı e-ticaret uygulamaları, yerini hızla yapay zeka destekli mobil uygulamalara bırakacaktır. Halen 2020 başı itibariyle %40’lar seviyesinde olan cep telefonundan alışverişte, 2 yıl içinde %60’lara yükselecek ve böylece klasik e-ticaret dönemi de tıpkı oyun sektöründeki dönüşüm gibi akıllı telefonlara dönüşecektir” dedi.
2040’da dünyadaki toplam ticaret ödemesinin %95’i, elektronik para tabanlı olacak
e-Ticaret ile birlikte ödeme sistemlerinin de hızla elektronik paraya ve mobil telefonlara dönüştüğünün altını çizen Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Son aylarda globalde yaşanmakta olan Coronavirüs tecrübesinin kağıt parayı terk sürecini hızlandıracağı öngörülmektedir. Gelecek 5 yıl içinde bildiğimiz plastik kredi kartları ve pos cihazları da tarih olmaya hazırlanıyor. Muhtemelen birkaç yıl içinde, bildiğimiz anlamdaki pos cihazları ve plastik kartlar hızla çöp olacak ve yerini akıllı telefonlara bırakacaktır. Çin, bu konuda batının çok ilerisindedir. Çin’de yapılan dijital ödemelerinin %78’i doğrudan cep telefonları üzerinden yapılmaktadır. 2040’ta dünyadaki toplam ticaret ödemesinin %95’nin elektronik para tabanlı olması muhtemeldir” şeklinde konuştu.
Konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları,
10 yılda 25 trilyon dolara ulaşacak
Günümüzün popüler e-Ticaret pazar yerlerinin, hızla konum-tabanlı uygulamalar ve akıllı algoritmalarla desteklenen yeni nesil dijital platformlara dönüştüğünü kaydeden TTT Global Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“Artık müşteriler, her şeyi konum-tabanlı, gerçek zamanlı, anlık ve tam kendine göre dikilmiş istiyor; talep, konum ve zaman, yapay zekayla birleşerek yeni nesil pazar yerlerini doğuruyor. GETİR, TIRPORT gibi konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları o kadar büyüyecek ve kişiselleşecek ki, bir kişi aynı uygulama üzerinden hem ürün ya da hizmeti talep eden, hem de başkalarına ürün ya da hizmeti sunabilen hale gelecektir. Önümüzdeki 10 yıl içinde, perakende ticaret hacmi 50 trilyon USD’a ulaşacak ve bunun yarısını konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları ile yapılan ticaret oluşturacak. Özetle, konum-tabanlı pazaryeri uygulamalarının hacmi gelecek 10 yılda 25 trilyon USD’a ulaşacak” dedi.
Akdeniz Üniversitesi’nde “Ulusal Girişim Zirvesi” düzenlendi
Akdeniz Üniversitesi’nde, 10- 12 Mart tarihleri arasında, Ulusal Girişim Zirvesi düzenlendi. Akdeniz Üniversitesi Girişimcilik ve Kariyer Topluluğu’nun düzenlediği konferansta, Saran Group Yönetim Kurulu Başkanı Sadettin Saran, Amara World Hotels ve Nirvana Hotels CEO’su Korhan Alşan, TTT Global Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan’ın aralarında bulunduğu konuşmacılar, gençlere başarılı olmaları için daima çalışmaları gerektiğini, asla pes etmemelerini pes ettikleri takdirde yenilmiş olacakları ve hedeflerine ulaşmak için mücadele etmeleri gerektiği konularında tecrübelerini ve deneyimlerini aktardılar.
E-Ticaret her yıl ortalama %15’in üzerinde büyüyor
E-Ticaret hacminin dünyada her yıl ortalama %15’in üzerinde büyüdüğünü belirten Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Her yıl ortalama %15’in üzerinde büyüyen e-ticaretin, 4 yıl içinde iki kattan fazla büyümesi ve 7 trilyon USD’ı geçmesi bekleniyor. İnternetten alışveriş yapanların sayısının 2021 itibariyle 2.5 milyar kişiyi geçmesi öngörülüyor. Önümüzdeki 10 yıl içinde, internetten alışveriş yapanların, yaklaşık %50’si ürün ve hizmetleri konum-tabanlı alabilmeyi isteyecektir. Kendisine yakın olan, ihtiyaçlarını karşılayabilecek, güvenilir ve o anda müsait olan hizmet sağlayıcıya hemen ulaşmayı arzu edecektir. 5-10 dakika içinde, satın almak istediği ürünlere bulunduğu yerde ulaşmak, örneğin gecenin ileri saatinde dişi ağrıyan çocuğuna hemen çevresinde acil diş doktoru bulabilmeyi arzu edecektir. Özetle, UBER ve AirBnb’nin öncülüğünü yaptığı konum-tabanlı pazaryeri uygulamaları, hızlıca yaygınlaşıyor. “UBERLEŞME” olarak adlandırılan bu yeni tip hizmet sunma şekli, her alanda kendini gösterecektir. Ulaştırmasından lojistik yönetimine, yardımcı hizmetlerden teknik servislere, insan kaynakları tedarikinden yiyecek-içecek hizmetlerine, ikinci el satıştan freelanse hizmetlere, emlak aramaktan çilingir bakmaya aklınıza gelen her şey “konum-tabanlı” uygulamalara dönüşecektir. Günümüzde hizmetin konum-tabanlı arz ve talebi çok önemli bir kişiselleştirme kriteri olarak da ön plana çıkacaktır” diye konuştu.
Gelecek 2 yıl içinde, cep telefonundan alıveriş %60’lara yükselecek
Akıllı telefonların ve aplikasyonların ticaretin önemli bir parçası olmaya devam edeceğini ifade eden Dr. Akın Arslan, şunları anlattı:
“Az önce de ifade ettiğim üzere günümüzde kişiselleştirilmiş alışverişin farkını yaratan en kritik unsurlarından birisi olan “konum-tabanlı” teknolojiler, dijital pazaryeri modellerinde ön plana çıkmaya başlamıştır. Önümüzdeki yıllarda klasik web tabanlı e-ticaret uygulamaları, yerini hızla yapay zeka destekli mobil uygulamalara bırakacaktır. Halen 2020 başı itibariyle %40’lar seviyesinde olan cep telefonundan alışverişte, 2 yıl içinde %60’lara yükselecek ve böylece klasik e-ticaret dönemi de tıpkı oyun sektöründeki dönüşüm gibi akıllı telefonlara dönüşecektir” dedi.
2040’da dünyadaki toplam ticaret ödemesinin %95’i, elektronik para tabanlı olacak
e-Ticaret ile birlikte ödeme sistemlerinin de hızla elektronik paraya ve mobil telefonlara dönüştüğünün altını çizen Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Son aylarda globalde yaşanmakta olan Coronavirüs tecrübesinin kağıt parayı terk sürecini hızlandıracağı öngörülmektedir. Gelecek 5 yıl içinde bildiğimiz plastik kredi kartları ve pos cihazları da tarih olmaya hazırlanıyor. Muhtemelen birkaç yıl içinde, bildiğimiz anlamdaki pos cihazları ve plastik kartlar hızla çöp olacak ve yerini akıllı telefonlara bırakacaktır. Çin, bu konuda batının çok ilerisindedir. Çin’de yapılan dijital ödemelerinin %78’i doğrudan cep telefonları üzerinden yapılmaktadır. 2040’ta dünyadaki toplam ticaret ödemesinin %95’nin elektronik para tabanlı olması muhtemeldir” şeklinde konuştu.
20 Mart 2020 Cuma
Uzakrota 1 Milyar Dolarlık İş Hacmi Yarattı.
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
2017’de düzenlediği Belgrad etkinliğinden 2,5 yıl sonrasında tekrar Belgrad’da etkinlik gerçekleştiren Uzakrota etkinliğine Türkiye’den ve bölgeden önemli isimler akın etti.
10 Mart’ta Belgrad’da Belgrad Turizm Ofisi ve Türk Hava Yolları Corporate Club desteği ile gerçekleştirilen etkinlikte Turizm ve Sağlık Eski Bakanı Bülent Akarcalı, Sırbistan Turizm Bakanı Yardımcısı Renata Pindzo, Belgrade Turizm Ofisi Direktörü Miodrag Popovic, Türkiye’nin Sırbistan Büyükelçisi Tanju Bilgiç ve Şarkıcı ve Sunucu Ivana Sert gibi önemli isimler yer aldı.
300 kişinin katılımı ile gerçekleşen etkinlikte “Online Platformların Bugünü ve Geleceği”, “Gelişmekte Olan Piyasaların Gücü ve Online Platformlar ”, “Geleceğin Gezgin Grupları ve Pazarlama Stratejileri”, “Ödeme Platformlarının Son Kullanıcıya Etkisi” ve “Dün, Bugün ve Yarın; Müşterin Tatil Tercihleri” gibi birçok konu alındı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Turizm ve Sağlık Eski Bakanı Bülent Akarcalı, Uzakrota’nın geçtiğimiz yıllar içerisinde düzenlediği 10 etkinlik ile turizm sektörüne 1 milyar dolardan daha fazla katkı sağladığını ve sağlamaya devam ettiğinden bahsederken; Sırbistan Turizm Bakanı Yardımcısı Renata Pindzo ise böyle önemli bir etkinliğin Sırbistan’da gerçekleştirilmesinin çok değerli olduğunu ve gelecek yıllarda etkinliğe daha fazla değer vererek Sırbistan’ı turizm merkezi haline getirmek istediklerini belirtti.
Zirvenin açılışında konuşan Belgrad Turizm Organizasyonu (TOB) Direktörü Miodrag Popoviç, salgın nedeniyle tüm Balkan ülkelerinde "kriz yönetimi" nin yapıldığını söyledi.
"Sahip olduğumuz deneyimleri paylaştık ve kriz yönetiminden birlikte, daha da güçlü ve daha iyi bir şekilde çıkmaya çalışacağız" dedi.
Başlangıçta bir Türk etkinliği olan Uzakrota Seyahat Zirvesi, geçtiğimiz yıllar içerisinde Dünyanın en büyük 10 turizm etkinliğinden biri haline geldi
TOB'un ve Türk Hava Yolları Corporate Club’ın desteğiyle düzenlenen Uzakrota Balkan Seyahat Zirvesi, seyahat acentelerini, havayollarını, otelleri, blogcuları ve turizm endüstrisine lojistik hizmetleri sunan şirketleri bir araya getirdi.
2017’de düzenlediği Belgrad etkinliğinden 2,5 yıl sonrasında tekrar Belgrad’da etkinlik gerçekleştiren Uzakrota etkinliğine Türkiye’den ve bölgeden önemli isimler akın etti.
10 Mart’ta Belgrad’da Belgrad Turizm Ofisi ve Türk Hava Yolları Corporate Club desteği ile gerçekleştirilen etkinlikte Turizm ve Sağlık Eski Bakanı Bülent Akarcalı, Sırbistan Turizm Bakanı Yardımcısı Renata Pindzo, Belgrade Turizm Ofisi Direktörü Miodrag Popovic, Türkiye’nin Sırbistan Büyükelçisi Tanju Bilgiç ve Şarkıcı ve Sunucu Ivana Sert gibi önemli isimler yer aldı.
300 kişinin katılımı ile gerçekleşen etkinlikte “Online Platformların Bugünü ve Geleceği”, “Gelişmekte Olan Piyasaların Gücü ve Online Platformlar ”, “Geleceğin Gezgin Grupları ve Pazarlama Stratejileri”, “Ödeme Platformlarının Son Kullanıcıya Etkisi” ve “Dün, Bugün ve Yarın; Müşterin Tatil Tercihleri” gibi birçok konu alındı.
Etkinliğin açılış konuşmasını yapan Turizm ve Sağlık Eski Bakanı Bülent Akarcalı, Uzakrota’nın geçtiğimiz yıllar içerisinde düzenlediği 10 etkinlik ile turizm sektörüne 1 milyar dolardan daha fazla katkı sağladığını ve sağlamaya devam ettiğinden bahsederken; Sırbistan Turizm Bakanı Yardımcısı Renata Pindzo ise böyle önemli bir etkinliğin Sırbistan’da gerçekleştirilmesinin çok değerli olduğunu ve gelecek yıllarda etkinliğe daha fazla değer vererek Sırbistan’ı turizm merkezi haline getirmek istediklerini belirtti.
Zirvenin açılışında konuşan Belgrad Turizm Organizasyonu (TOB) Direktörü Miodrag Popoviç, salgın nedeniyle tüm Balkan ülkelerinde "kriz yönetimi" nin yapıldığını söyledi.
"Sahip olduğumuz deneyimleri paylaştık ve kriz yönetiminden birlikte, daha da güçlü ve daha iyi bir şekilde çıkmaya çalışacağız" dedi.
Başlangıçta bir Türk etkinliği olan Uzakrota Seyahat Zirvesi, geçtiğimiz yıllar içerisinde Dünyanın en büyük 10 turizm etkinliğinden biri haline geldi
TOB'un ve Türk Hava Yolları Corporate Club’ın desteğiyle düzenlenen Uzakrota Balkan Seyahat Zirvesi, seyahat acentelerini, havayollarını, otelleri, blogcuları ve turizm endüstrisine lojistik hizmetleri sunan şirketleri bir araya getirdi.
19 Mart 2020 Perşembe
Doğa Kütüphanesi’nin açılışı 14 Mart Cumartesi günü,gerçekleştirildi....
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Doğa koruma ve doğa kültürü üzerine çalışmalar yapan araştırmacılar için kurulan Doğa Kütüphanesi’nin açılışı 14 Mart Cumartesi günü, araştırmacı ve doğa severin katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye’deki ilk doğa koruma konulu kütüphane olan Doğa Kütüphanesi, İzmir Seferihisar’da bulunan Doğa Okulu’nun araştırma binasında hizmet verecek.
Doğa Derneği’nin biyolojik çeşitliliği yaşatmak, doğanın haklarını savunmak ve doğanın kültürünü taşımak amacıyla yürüttüğü çalışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan Doğa Kütüphanesi, 14 Mart Cumartesi günü İzmir’de açıldı. Doğa koruma alanında çalışmalar yapan araştırmacıların, bu alandaki bilgi kaynaklarına ulaşabilmeleri amacıyla kurulan Doğa Kütüphanesi, Seferihisar’daki Orhanlı köyünde bulunan Doğa Okulu’nun araştırma binası içerisinde yer alıyor.
2018 yılı içerisinde kurulmaya başlayan Doğa Kütüphanesi’nin içeriğini kuşlar, tehlikedeki türler, Önemli Doğa Alanları, Önemli Kuş Alanları ve Kadim Üretim Havzaları başta olmak üzere biyolojik çeşitliliğin korunması, doğa kültürü, doğa felsefesi, doğa okuryazarlığı, doğa sanatları gibi konular oluşturuyor.
Doğa Koruma İçin İmeceyle Kuruldu
Türkiye ve dünyadaki bilgi kaynaklarını derleyerek araştırmacıların kullanımına sunan Doğa Kütüphanesi’nin ilk halkası, Doğa Derneği arşivi ile Tansu Gürpınar, Özcan Yüksek ve Güven Eken’in özel koleksiyonlarının dahil olmasıyla oluşturuldu. Doğa Kütüphanesi’nin kurulumu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin destek ve katkılarıyla hayata geçti. Dileyen herkes, doğa koruma ve doğa kültürü konulu bilgi kaynaklarını paylaşarak veya bağışta bulunarak Doğa Kütüphanesi imecesine dahil olabiliyor.
Doğa koruma ve doğa kültürü üzerine çalışmalar yürütenlerin kullanımına açık olan Doğa Kütüphanesi’nde, beş binin üzerinde kaynak ve yayın yer alıyor. Kütüphanede bulunan tüm kaynaklar www.dogakutuphanesi.org web sitesi üzerinden aratılabilirken, kütüphane arşivinde bulunan nadir kaynaklara dijital olarak erişim sağlanabiliyor.
Doğa Koruma Konulu İlk Kütüphane
14 Mart Cumartesi günü gerçekleşen Doğa Kütüphanesi’nin açılışında konuşan Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Akın: “Derneğimiz 2002 yılından bu yana, tehlike altındaki türler başta olmak üzere, biyolojik çeşitliliği ve Önemli Doğa Alanları’nı korumak için çalışmalar yürütüyor. Bilgi, tüm bu çalışmaların başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için ihtiyacımız olan yegane şey. Doğa koruma alanında yapılan tüm çalışmalar, araştırmalar ve doğa kültürüyle üretilmiş bilgilerin erişilebilir olması, bu yüzden çok kıymetli. Doğa Kütüphanesi bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, doğamızın korunması için üretilen bilginin çoğalmasını ve yaygınlaşmasını sağlamak için kuruldu. Dünyanın farklı yerlerinde doğa koruma alanında yapılmış bir çok çalışmaya ait literatür, Türkiye’deki ilk doğa koruma kütüphanesi olan Doğa Kütüphanesi aracılığıyla araştırmacılarla buluşacak. Umuyoruz ki Doğa Kütüphanesi, bu konuda emek veren herkes için faydalı olur ve doğamızın korunmasına katkıda bulunur.” dedi.
Konu hakkında açıklama yapan Doğa Derneği Onursal Üyesi Tansu Gürpınar: “Biyoljik çeşitlilik bir bakıma dünyanın en büyük ve en değerli kütüphanesidir. Biz doğaseverler, doğa korumacılar, bu kütüphanedeki kitapların zarar görmemesi için canla başla çalışıyoruz. Bu açıdan baktığımızda da hepimiz birer kütüphaneciyiz. Doğa Kütüphanesi’nin dünyanın en büyük kütüphanesinin yaşamasına önemli katkılar sağlamasını diliyorum.” dedi.
Doğa Kütüphanesi’nin açılışına katılan Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin: “Doğa Derneği ve Doğa Okulu ile ortaklığımız uzun yıllardır devam ediyor. Seferihisar’da doğa koruma çalışmaları açısından böylesine önemli bir kütüphanenin kurulmuş olması bizi çok mutlu etti. Burada bulunan kitaplar, alanlarında yazılmış son derece kıymetli ve nadir kitaplar. Biliyoruz ki Doğa Kütüphanesi, doğanın korunması için oldukça büyük bir adım. Bu adımların çoğalması için Doğa Derneği’ni ve ortaya koyduğu çalışmaları desteklemeye devam edeceğiz.” dedi.
Açılışa katılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe konuyla ilgili yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Doğa Kütüphanesi’ni gezerken kendimi büyülü bir dünyada dolaşıyormuş gibi hissettim. Bu kütüphanenin doğa koruma çalışmalarına katkı sağlayacağı ortada. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bu anlamlı çalışmaya destek olabildiğimiz için çok mutluyuz. Doğa Kütüphanesi’ne emek veren herkese ayrı ayrı teşekkür ederim.”
Doğa koruma ve doğa kültürü üzerine çalışmalar yapan araştırmacılar için kurulan Doğa Kütüphanesi’nin açılışı 14 Mart Cumartesi günü, araştırmacı ve doğa severin katılımıyla gerçekleştirildi. Türkiye’deki ilk doğa koruma konulu kütüphane olan Doğa Kütüphanesi, İzmir Seferihisar’da bulunan Doğa Okulu’nun araştırma binasında hizmet verecek.
Doğa Derneği’nin biyolojik çeşitliliği yaşatmak, doğanın haklarını savunmak ve doğanın kültürünü taşımak amacıyla yürüttüğü çalışmaların bir sonucu olarak ortaya çıkan Doğa Kütüphanesi, 14 Mart Cumartesi günü İzmir’de açıldı. Doğa koruma alanında çalışmalar yapan araştırmacıların, bu alandaki bilgi kaynaklarına ulaşabilmeleri amacıyla kurulan Doğa Kütüphanesi, Seferihisar’daki Orhanlı köyünde bulunan Doğa Okulu’nun araştırma binası içerisinde yer alıyor.
2018 yılı içerisinde kurulmaya başlayan Doğa Kütüphanesi’nin içeriğini kuşlar, tehlikedeki türler, Önemli Doğa Alanları, Önemli Kuş Alanları ve Kadim Üretim Havzaları başta olmak üzere biyolojik çeşitliliğin korunması, doğa kültürü, doğa felsefesi, doğa okuryazarlığı, doğa sanatları gibi konular oluşturuyor.
Doğa Koruma İçin İmeceyle Kuruldu
Türkiye ve dünyadaki bilgi kaynaklarını derleyerek araştırmacıların kullanımına sunan Doğa Kütüphanesi’nin ilk halkası, Doğa Derneği arşivi ile Tansu Gürpınar, Özcan Yüksek ve Güven Eken’in özel koleksiyonlarının dahil olmasıyla oluşturuldu. Doğa Kütüphanesi’nin kurulumu İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin destek ve katkılarıyla hayata geçti. Dileyen herkes, doğa koruma ve doğa kültürü konulu bilgi kaynaklarını paylaşarak veya bağışta bulunarak Doğa Kütüphanesi imecesine dahil olabiliyor.
Doğa koruma ve doğa kültürü üzerine çalışmalar yürütenlerin kullanımına açık olan Doğa Kütüphanesi’nde, beş binin üzerinde kaynak ve yayın yer alıyor. Kütüphanede bulunan tüm kaynaklar www.dogakutuphanesi.org web sitesi üzerinden aratılabilirken, kütüphane arşivinde bulunan nadir kaynaklara dijital olarak erişim sağlanabiliyor.
Doğa Koruma Konulu İlk Kütüphane
14 Mart Cumartesi günü gerçekleşen Doğa Kütüphanesi’nin açılışında konuşan Doğa Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Özlem Akın: “Derneğimiz 2002 yılından bu yana, tehlike altındaki türler başta olmak üzere, biyolojik çeşitliliği ve Önemli Doğa Alanları’nı korumak için çalışmalar yürütüyor. Bilgi, tüm bu çalışmaların başarılı bir şekilde yürütülebilmesi için ihtiyacımız olan yegane şey. Doğa koruma alanında yapılan tüm çalışmalar, araştırmalar ve doğa kültürüyle üretilmiş bilgilerin erişilebilir olması, bu yüzden çok kıymetli. Doğa Kütüphanesi bu ihtiyacı karşılamak amacıyla, doğamızın korunması için üretilen bilginin çoğalmasını ve yaygınlaşmasını sağlamak için kuruldu. Dünyanın farklı yerlerinde doğa koruma alanında yapılmış bir çok çalışmaya ait literatür, Türkiye’deki ilk doğa koruma kütüphanesi olan Doğa Kütüphanesi aracılığıyla araştırmacılarla buluşacak. Umuyoruz ki Doğa Kütüphanesi, bu konuda emek veren herkes için faydalı olur ve doğamızın korunmasına katkıda bulunur.” dedi.
Konu hakkında açıklama yapan Doğa Derneği Onursal Üyesi Tansu Gürpınar: “Biyoljik çeşitlilik bir bakıma dünyanın en büyük ve en değerli kütüphanesidir. Biz doğaseverler, doğa korumacılar, bu kütüphanedeki kitapların zarar görmemesi için canla başla çalışıyoruz. Bu açıdan baktığımızda da hepimiz birer kütüphaneciyiz. Doğa Kütüphanesi’nin dünyanın en büyük kütüphanesinin yaşamasına önemli katkılar sağlamasını diliyorum.” dedi.
Doğa Kütüphanesi’nin açılışına katılan Seferihisar Belediye Başkanı İsmail Yetişkin: “Doğa Derneği ve Doğa Okulu ile ortaklığımız uzun yıllardır devam ediyor. Seferihisar’da doğa koruma çalışmaları açısından böylesine önemli bir kütüphanenin kurulmuş olması bizi çok mutlu etti. Burada bulunan kitaplar, alanlarında yazılmış son derece kıymetli ve nadir kitaplar. Biliyoruz ki Doğa Kütüphanesi, doğanın korunması için oldukça büyük bir adım. Bu adımların çoğalması için Doğa Derneği’ni ve ortaya koyduğu çalışmaları desteklemeye devam edeceğiz.” dedi.
Açılışa katılan İzmir Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Buğra Gökçe konuyla ilgili yaptığı konuşmada şunları söyledi: “Doğa Kütüphanesi’ni gezerken kendimi büyülü bir dünyada dolaşıyormuş gibi hissettim. Bu kütüphanenin doğa koruma çalışmalarına katkı sağlayacağı ortada. İzmir Büyükşehir Belediyesi olarak bu anlamlı çalışmaya destek olabildiğimiz için çok mutluyuz. Doğa Kütüphanesi’ne emek veren herkese ayrı ayrı teşekkür ederim.”
18 Mart 2020 Çarşamba
TÜROB’dan açık büfe yerine kahvaltı tabağı/set menü önerisi...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
TÜROB’dan açık büfe yerine kahvaltı tabağı/set menü önerisi
TÜROB, üye otellerde kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servisinde açık büfenin kaldırılarak, ‘kahvaltı tabağı ve set menü’ uygulamasına geçilmesini tavsiye etti
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), koronavirüs salgınının önlenmesi çalışmaları kapsamında konaklama sektöründe hayata geçirilebilecek uygulamalar konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu doğrultuda TÜROB yönetimi, üye otellerde kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servisinde açık büfe uygulamasının kaldırılmasının tavsiye edilmesi kararını aldı.
Üyelere yazı gönderildi
TÜROB’dan üye otellere gönderilen yazıda, “Misafirlerin bir arada oldukları ortak alanlar içerisinde şu an için faaliyette olan kahvaltı ve yemek salonları bulunuyor. Bu nedenle tüm otellerde ve restoranlarda ‘açık büfe’ uygulamasının kaldırılarak yerine ‘kahvaltı tabağı ve set menü’ uygulamasına geçilmesini öneriyoruz” denildi. Türkiye genelinde konaklama tesislerinde kahvaltı servisi ağırlıklı olarak ‘açık büfe’ yöntemiyle sunuluyor.
TÜROB’dan açık büfe yerine kahvaltı tabağı/set menü önerisi
TÜROB, üye otellerde kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servisinde açık büfenin kaldırılarak, ‘kahvaltı tabağı ve set menü’ uygulamasına geçilmesini tavsiye etti
Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB), koronavirüs salgınının önlenmesi çalışmaları kapsamında konaklama sektöründe hayata geçirilebilecek uygulamalar konusunda çalışmalarını sürdürüyor. Bu doğrultuda TÜROB yönetimi, üye otellerde kahvaltı, öğle ve akşam yemeği servisinde açık büfe uygulamasının kaldırılmasının tavsiye edilmesi kararını aldı.
Üyelere yazı gönderildi
TÜROB’dan üye otellere gönderilen yazıda, “Misafirlerin bir arada oldukları ortak alanlar içerisinde şu an için faaliyette olan kahvaltı ve yemek salonları bulunuyor. Bu nedenle tüm otellerde ve restoranlarda ‘açık büfe’ uygulamasının kaldırılarak yerine ‘kahvaltı tabağı ve set menü’ uygulamasına geçilmesini öneriyoruz” denildi. Türkiye genelinde konaklama tesislerinde kahvaltı servisi ağırlıklı olarak ‘açık büfe’ yöntemiyle sunuluyor.
Dışarıda mikroplardan korunmanın 5 yolu...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Dışarıda mikroplardan korunmanın 5 yolu
Okullar, kafeler, toplu taşıma araçları ve bekleme salonları gibi toplumun ortak kullandığı ve her gün temasta olduğumuz birçok alan mikroplar için vazgeçilmez yerlerdir. Dışarıda ve ortak alanlarda yaşamayı seven bu mikroplar, insan sağlığını olumsuz etkileyerek birçok hastalığa ve salgına sebebiyet verebiliyor. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle Türkiye’nin ilk sigorta şirketi olma unvanına sahip Generali Sigorta, dışarıda mikroplardan birey ve aile sağlığını korumanın yollarını paylaştı.
Mikropların en fazla olduğu yer “toplu taşıma araçları”
Toplu taşıma araçları, gün boyunca milyonlarca insanın kullandığı ve mikropların en fazla olduğu yerlerdir. Özellikle yüksek nüfuslü şehirlerde ulaşımın temel yapı taşını oluşturan metro, otobüs, tramvay gibi araçları kullandıktan sonra eller mutlaka yıkanmalıdır. Eğer bu araçların kullanımı sonrasında ellerinizi yıkama olanağız yoksa, dezenfekte edene kadar kadar yemek yemeyin ve çevrenizdekilerle temastan kaçının.
Yanınızda ıslak mendil veya dezenfekte jel bulundurun
Ortak kullanım alanlarında bulunduktan sonra ellerinizi yıkamaya imkanınız olmasa dahi, mikroplardan arınmanın farklı yöntemleri de söz konusudur. Her ortamda ellerinizi yıkayamayabilirsiniz ancak yanınızda ıslak mendil ya da dezenfekte jel bulundurmanız mikropları azaltmada etkili olacaktır.
Temas ettiğiniz eşyaları temizleyin
Günün büyük bölümünü geçirdiğimiz işyerleri ve ortak alanlarda kullanılan bireysel ve bireysel olmayan eşyalar mutlaka temizlenmelidir. İşyeri ortamında kullanılan bilgisayar ya da okulda kullanılan masa gibi eşyalar, mümkünse kullanım öncesi ıslak mendille silinmeli ve kullanım sonrası da eller temizlenmeden başka temaslardan uzak durulmalıdır.
Mesafeye önem verin
Her ne kadar mikroplardan korunmak için önlem alsanız da, diğer insanlar önlem almıyor olabilirler. Dolayısıyla ortak alanlarda diğer insanlar ile olan mesafenizi korumaya dikkat edin. Genellikle 1-2 metre mesafe diğer insanlar ile olan teması ve mikrop bulaşmasını engelleyecektir.
Vücudunuzu susuz bırakmayın, beslenmenize dikkat edin
Mikroplardan korunmak için sadece önlem almak yetmeyebilir. Mikropların en etkili olduğu kişiler, direnci düşük olan bireylerdir. Dolayısıyla mikroplardan etkilenmemek için sağlıklı beslenilmeli, vücudunuzu susuz bırakılmamalı ve en az 7 saatlik uykunun ardından güne başlanılmalıdır.
Dışarıda mikroplardan korunmanın 5 yolu
Okullar, kafeler, toplu taşıma araçları ve bekleme salonları gibi toplumun ortak kullandığı ve her gün temasta olduğumuz birçok alan mikroplar için vazgeçilmez yerlerdir. Dışarıda ve ortak alanlarda yaşamayı seven bu mikroplar, insan sağlığını olumsuz etkileyerek birçok hastalığa ve salgına sebebiyet verebiliyor. 150 yılı aşkın köklü geçmişiyle Türkiye’nin ilk sigorta şirketi olma unvanına sahip Generali Sigorta, dışarıda mikroplardan birey ve aile sağlığını korumanın yollarını paylaştı.
Mikropların en fazla olduğu yer “toplu taşıma araçları”
Toplu taşıma araçları, gün boyunca milyonlarca insanın kullandığı ve mikropların en fazla olduğu yerlerdir. Özellikle yüksek nüfuslü şehirlerde ulaşımın temel yapı taşını oluşturan metro, otobüs, tramvay gibi araçları kullandıktan sonra eller mutlaka yıkanmalıdır. Eğer bu araçların kullanımı sonrasında ellerinizi yıkama olanağız yoksa, dezenfekte edene kadar kadar yemek yemeyin ve çevrenizdekilerle temastan kaçının.
Yanınızda ıslak mendil veya dezenfekte jel bulundurun
Ortak kullanım alanlarında bulunduktan sonra ellerinizi yıkamaya imkanınız olmasa dahi, mikroplardan arınmanın farklı yöntemleri de söz konusudur. Her ortamda ellerinizi yıkayamayabilirsiniz ancak yanınızda ıslak mendil ya da dezenfekte jel bulundurmanız mikropları azaltmada etkili olacaktır.
Temas ettiğiniz eşyaları temizleyin
Günün büyük bölümünü geçirdiğimiz işyerleri ve ortak alanlarda kullanılan bireysel ve bireysel olmayan eşyalar mutlaka temizlenmelidir. İşyeri ortamında kullanılan bilgisayar ya da okulda kullanılan masa gibi eşyalar, mümkünse kullanım öncesi ıslak mendille silinmeli ve kullanım sonrası da eller temizlenmeden başka temaslardan uzak durulmalıdır.
Mesafeye önem verin
Her ne kadar mikroplardan korunmak için önlem alsanız da, diğer insanlar önlem almıyor olabilirler. Dolayısıyla ortak alanlarda diğer insanlar ile olan mesafenizi korumaya dikkat edin. Genellikle 1-2 metre mesafe diğer insanlar ile olan teması ve mikrop bulaşmasını engelleyecektir.
Vücudunuzu susuz bırakmayın, beslenmenize dikkat edin
Mikroplardan korunmak için sadece önlem almak yetmeyebilir. Mikropların en etkili olduğu kişiler, direnci düşük olan bireylerdir. Dolayısıyla mikroplardan etkilenmemek için sağlıklı beslenilmeli, vücudunuzu susuz bırakılmamalı ve en az 7 saatlik uykunun ardından güne başlanılmalıdır.
17 Mart 2020 Salı
TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici’nin açıklamaları...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
TOKKDER’den Gündem Değerlendirmesi
Türkiye’de araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu konumunda bulunan Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği’nin (TOKKDER) Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici, gündeme özel açıklamalarda bulundu. Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının sektöre etkilerini değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici’nin açıklamaları şu şekilde:
Son dönemde tarafımıza yönlendirilen soruların başında, salgın nedeniyle filo kiralamaya olan talebin artıp artmadığı geliyor. Bu eğilimin doğru olduğunu söylemek bu aşamada mümkün değil. Ancak hastalıktan korunmak için birçok kişinin toplu ulaşım yerine özel otomobillerini kullanmaya başladığı özellikle iş saatlerinde trafiğin yoğunlaşmasından anlaşılıyor.Salgın kalıcı olmadığından, şirketler veya bireyler uzun dönemli kiralama yerine günlük veya aylık kiralama yaparak geçici ihtiyaçlarını gideriyorlar. Sonuç olarak talep artışı bu süreçte daha fazla günlük kiralama iş kolunda gözlemlenebilir. Bir yandan bu nedenle araç kiralamaya talep varken, diğer bir yandan ertelen ya da iptal edilen seyahatlerden ötürü talepte bir daralma da var. Kısaca bazı müşteri grupları talebinde artış varken bazı gruplarda da azalma var. Şu an için günlük kiralama sektöründe, virüs öncesi döneme göre kiralanan araç sayısında bir artış yok. Bu noktada “Nisan ayında her sene olduğu gibi talep artışı olacak mı?” “Sektör yüksek sezona giriş döneminde her yıl yakalanan büyümeyi yakalayabilecek mi?” soruları önem kazanıyor.Turizmdeki daralma, yabancı turist sayısındaki azalma ve iş amaçlı seyahatlerdeki azalma olasılıkları bu süreçte yakından takip edilmeli. Şu anda Avrupa’da, özellikle de İtalya’da, günlük kiralama işinde ciddi yavaşlama yaşanıyor.
“Uzun dönemde talep bir miktar ertelenebilir”
Umarım devletimizin ve toplumumuzun salgının yayılmasını engellemek için aldığı önlemler etkisini gösterir ve bu badireyi zarar görmeden atlatabiliriz. Kısa dönem araç kiralama sektörünü değerlendirecek olursak, performansı ve ne şekilde etkileneceği salgının seyrine bağlı olacaktır.Ülkemizde kısa dönem araç kiralama sektörü yıllık cirosunun yaklaşık yüzde 25-30’unu yurt dışından gelen müşterilerinden yapıyor. Bu nedenle yurt dışından turistik veya iş amaçlı gelen ziyaretçi sayısı sektörün performansında belirleyici rol oynayacaktır. Salgın süresince mobilite azalacağından, sektör oyuncularının farklı senaryoları değerlendirerek hareket planlarını önceden oluşturmaları ve bu planları gerektiğinde hızla hayata geçirmeleri çok iyi olur.Uzun süreli kiralama işinde ise ciddi bir negatif etki beklemiyoruz. Sadece salgının etki boyutuna bağlı olarak talepte bir miktar erteleme yaşanabilir. Ancak senenin ilk yarısında salgın ortadan kalkarsa uzun süreli kiralama sektörü senenin ikinci yarısında yüksek bir talep ile karşılaşarak yıllık performansını dengeleyebilir.
“Toplu taşıma tercih etmeyip araç kiralamaya yönelen yeni bir müşteri grubu oluştu”
Şu ana kadar, Türkiye’deki vakaların artışına bağlı olarak talep artışı gözlemlemedik. Bazı müşteri gruplarından gelen talepte azalma gözlenirken, toplu ulaşımı tercih etmediği için araç kiralamaya yönelen yeni bir müşteri grubu oluştu. Araç kiralamaya olan toplam talepte henüz negatif bir etki gözlenmedi. Ancak salgın yayılır ve süresi uzar ise sektörümüzde geçen seneye göre bir daralma yaşanacaktır.
TOKKDER’den Gündem Değerlendirmesi
Türkiye’de araç kiralama sektörünün çatı kuruluşu konumunda bulunan Tüm Oto Kiralama Kuruluşları Derneği’nin (TOKKDER) Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici, gündeme özel açıklamalarda bulundu. Dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgınının sektöre etkilerini değerlendiren TOKKDER Yönetim Kurulu Başkanı İnan Ekici’nin açıklamaları şu şekilde:
Son dönemde tarafımıza yönlendirilen soruların başında, salgın nedeniyle filo kiralamaya olan talebin artıp artmadığı geliyor. Bu eğilimin doğru olduğunu söylemek bu aşamada mümkün değil. Ancak hastalıktan korunmak için birçok kişinin toplu ulaşım yerine özel otomobillerini kullanmaya başladığı özellikle iş saatlerinde trafiğin yoğunlaşmasından anlaşılıyor.Salgın kalıcı olmadığından, şirketler veya bireyler uzun dönemli kiralama yerine günlük veya aylık kiralama yaparak geçici ihtiyaçlarını gideriyorlar. Sonuç olarak talep artışı bu süreçte daha fazla günlük kiralama iş kolunda gözlemlenebilir. Bir yandan bu nedenle araç kiralamaya talep varken, diğer bir yandan ertelen ya da iptal edilen seyahatlerden ötürü talepte bir daralma da var. Kısaca bazı müşteri grupları talebinde artış varken bazı gruplarda da azalma var. Şu an için günlük kiralama sektöründe, virüs öncesi döneme göre kiralanan araç sayısında bir artış yok. Bu noktada “Nisan ayında her sene olduğu gibi talep artışı olacak mı?” “Sektör yüksek sezona giriş döneminde her yıl yakalanan büyümeyi yakalayabilecek mi?” soruları önem kazanıyor.Turizmdeki daralma, yabancı turist sayısındaki azalma ve iş amaçlı seyahatlerdeki azalma olasılıkları bu süreçte yakından takip edilmeli. Şu anda Avrupa’da, özellikle de İtalya’da, günlük kiralama işinde ciddi yavaşlama yaşanıyor.
“Uzun dönemde talep bir miktar ertelenebilir”
Umarım devletimizin ve toplumumuzun salgının yayılmasını engellemek için aldığı önlemler etkisini gösterir ve bu badireyi zarar görmeden atlatabiliriz. Kısa dönem araç kiralama sektörünü değerlendirecek olursak, performansı ve ne şekilde etkileneceği salgının seyrine bağlı olacaktır.Ülkemizde kısa dönem araç kiralama sektörü yıllık cirosunun yaklaşık yüzde 25-30’unu yurt dışından gelen müşterilerinden yapıyor. Bu nedenle yurt dışından turistik veya iş amaçlı gelen ziyaretçi sayısı sektörün performansında belirleyici rol oynayacaktır. Salgın süresince mobilite azalacağından, sektör oyuncularının farklı senaryoları değerlendirerek hareket planlarını önceden oluşturmaları ve bu planları gerektiğinde hızla hayata geçirmeleri çok iyi olur.Uzun süreli kiralama işinde ise ciddi bir negatif etki beklemiyoruz. Sadece salgının etki boyutuna bağlı olarak talepte bir miktar erteleme yaşanabilir. Ancak senenin ilk yarısında salgın ortadan kalkarsa uzun süreli kiralama sektörü senenin ikinci yarısında yüksek bir talep ile karşılaşarak yıllık performansını dengeleyebilir.
“Toplu taşıma tercih etmeyip araç kiralamaya yönelen yeni bir müşteri grubu oluştu”
Şu ana kadar, Türkiye’deki vakaların artışına bağlı olarak talep artışı gözlemlemedik. Bazı müşteri gruplarından gelen talepte azalma gözlenirken, toplu ulaşımı tercih etmediği için araç kiralamaya yönelen yeni bir müşteri grubu oluştu. Araç kiralamaya olan toplam talepte henüz negatif bir etki gözlenmedi. Ancak salgın yayılır ve süresi uzar ise sektörümüzde geçen seneye göre bir daralma yaşanacaktır.
16 Mart 2020 Pazartesi
Ahmet Doğangün Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otellerinin Genel Müdürü oldu.
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
DEDEMAN PALANDÖKEN YÖNETİMİNDE
BAYRAK DEVRİ
Dedeman Turizm Grubu bünyesinde yer alan, dünyadaki en iyi 20 kayak merkezi arasında gösterilen Erzurum Palandöken Kayak Merkezi’ndeki Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otellerinin Genel Müdür Vekili Ahmet Doğangün oldu.
Mersin Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümü mezunu olan Ahmet Doğangün, 1997-2004 yılları Swissotel The Bosphorus, Swissotel Göcek Marina Resort Otel, Kazakistan The Regent Almaty Luxury Hotel ve Hilton Konya Otel’de görevler üstlenmiştir.
Türkiye’nin ilk uluslararası otel zinciri Dedeman Turizm Grubu’na 2005 yılında katılan Doğangün, 2005’te Dedeman Silkroad Özbekistan Taşkent Otel’in Genel Müdür Yardımcısı, 2007 yılında Dedeman İstanbul’da Otel Müdürü, 2009’da Bulgaristan Dedeman Trimontium Princess Plovdiv Otel Genel Müdürü, 2012 yılında ise Dedeman Antalya’da Otel Müdürü olarak çalışmıştır.
2013 yılında Doublee Tree By Hilton Avcılar Otel’de, 2015’de Radisson Blu Özbekistan Taşkent Otel’de, 2016’da İstanbul&İbis Styles Taksim Otel’de Genel Müdürlük görevlerini üstlenen Doğangün, 2016 yılında Divan Batum Otel’de Genel Müdür olarak görev almıştır.
Geçtiğimiz yıl Dedeman Turizm Grubu’nda Dedeman İstanbul Genel Müdür Yardımcısı olarak tekrar görev alan Ahmet Doğangün, bugün itibariyle, 1993 yılında yapılan yatırım ile bölgenin ilk oteli olan Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otellerine Genel Müdür Vekili olarak atandı.
DEDEMAN PALANDÖKEN YÖNETİMİNDE
BAYRAK DEVRİ
Dedeman Turizm Grubu bünyesinde yer alan, dünyadaki en iyi 20 kayak merkezi arasında gösterilen Erzurum Palandöken Kayak Merkezi’ndeki Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otellerinin Genel Müdür Vekili Ahmet Doğangün oldu.
Mersin Üniversitesi Turizm ve Otel İşletmeciliği bölümü mezunu olan Ahmet Doğangün, 1997-2004 yılları Swissotel The Bosphorus, Swissotel Göcek Marina Resort Otel, Kazakistan The Regent Almaty Luxury Hotel ve Hilton Konya Otel’de görevler üstlenmiştir.
Türkiye’nin ilk uluslararası otel zinciri Dedeman Turizm Grubu’na 2005 yılında katılan Doğangün, 2005’te Dedeman Silkroad Özbekistan Taşkent Otel’in Genel Müdür Yardımcısı, 2007 yılında Dedeman İstanbul’da Otel Müdürü, 2009’da Bulgaristan Dedeman Trimontium Princess Plovdiv Otel Genel Müdürü, 2012 yılında ise Dedeman Antalya’da Otel Müdürü olarak çalışmıştır.
2013 yılında Doublee Tree By Hilton Avcılar Otel’de, 2015’de Radisson Blu Özbekistan Taşkent Otel’de, 2016’da İstanbul&İbis Styles Taksim Otel’de Genel Müdürlük görevlerini üstlenen Doğangün, 2016 yılında Divan Batum Otel’de Genel Müdür olarak görev almıştır.
Geçtiğimiz yıl Dedeman Turizm Grubu’nda Dedeman İstanbul Genel Müdür Yardımcısı olarak tekrar görev alan Ahmet Doğangün, bugün itibariyle, 1993 yılında yapılan yatırım ile bölgenin ilk oteli olan Dedeman Palandöken ve Dedeman Palandöken Ski Lodge otellerine Genel Müdür Vekili olarak atandı.
15 Mart 2020 Pazar
Türk doktorların yüzyıllık bayramı,,,,
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Türk doktorların yüzyıllık bayramı
“Doktorluk sadece meslek değil, kutsal bir görev”
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, 14 Mart Tıp Bayramı’nın 101. yılında tanı-tedavi süreçleri, hasta-doktor işbirliği ve sağlık sistemiyle ilgili önemli mesajlar verdi.
Tıp eğitiminin uzun ve meşakkatli; doktorluğun ise zor ve yorucu bir meslek olduğunu belirten Prof. Dr. Nalbant, “Ancak koronavirüs mücadelesinde dahi görüyoruz ki, sahada hastalık taramalarını yapan, hastanelerde canla başla çalışan isimsiz kahramanlar; yine sağlıkçılar. Mesleğimiz kutsal bir sorumluluk” dedi.
Maltepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Selim Nalbant, Türkiye’ye özel bir bayram olan 14 Mart’ın Osmanlı’da tıp eğitiminin başlama günü olduğunu ancak ilk kez 1919’da İstanbul işgal altındayken bir grup tıp öğrencisi tarafından kutlandığını söyledi. Prof. Nalbant, “Mandaya karşı çıktığını işgal altındaki Anadolu’ya duyurmak, ilan etmek isteyen Tıbbiyeli Hikmet Boran ve sınıf arkadaşları, okulun açılma tarihini bahane ederek Tıbbiye binasının çatısına çıkıyor ve işgal kuvvetlerine karşı Türk bayrağını 14 Mart sabahı dalgalandırıyor. Böylece tıp bayramı, tıp mesleği mensuplarının yurt savunma hareketi olarak tarihe geçiyor” diye konuştu.
Türkiye’de tıp eğitiminin çok uzun yıllardır sağlam temellerde yükseldiğini anlatan Prof. Nalbant, ileri seviyede tıp eğitimi veren üniversitelerden mezun olan hekimlerin hizmetteki başarısına dikkat çekti. Sağlık Bakanlığı’nın yürüttüğü koronavirüs taramaları kapsamında görev yapan sağlık çalışanlarının son haftalarda sürdürdüğü kritik mesainin de tarihi bir örnek olduğunu dile getiren Prof. Nalbant, sahada görev yapan kahraman sağlık çalışanlarının özverisinin toplum sağlığı açısından önemini vurguladı.
Geçen yüzyıla kadar usta-çırak ilişkisine dayanan geleneksel tıp eğitiminin yerini klasik disipliner modele bıraktığını anlatan Prof. Nalbant, son dönemde ise multi-disipliner modelin benimsendiğini, tedavide yakalanan başarıların mühendislik, genetik, biyokimya dallarıyla yapılan işbirlikleri sayesinde mümkün olabildiğine dikkat çekti. Bu nedenle tıp fakültelerinin çatısı altında mühendislik alanlarıyla yakın çalışma yapılmasına vurgu yapan Prof. Nalbant, “Tıpta sıçrama yapacağımız nokta bu olacaktır. Tıp teknolojisi alanındaki gelişmeler yakın geleceği şekillendirecek. Çokludisiplin anlayışıyla birbirine eklemlenen bilim dalları tedavi yöntemlerini ve hızını değiştirecek. Müthiş mühendislerimiz, araştırmacı tıpçılarımız var” dedi.
ŞİDDET TEHDİDİ ALTINDA TEDAVİ
Hekimliğin insanı sevmeden yapılamayacağını söyleyen Prof. Nalbant, uzun çalışma saatleri ve ağır nöbetler nedeniyle doktorların kendilerine ve ailelerine dahi yeterince zaman ayıramadıklarını belirtti. Üstelik şiddet olayları tehdidi altında görev yapmaya çalışan doktorlardan en üst düzey verim beklendiğini de ifade eden Prof. Nalbant, genç hekim adaylarına “Yine de şartlar ne olursa olsun çok çalışın, meslek odaklı yaşayın” tavsiyesinde bulundu.
Sağlık hizmetlerinde yaşanan tanı yöntemleri tartışmasına da değinen Prof. Nalbant, hastalıkların yaklaşık yüzde 70’ine muayene ve basit taramalarla tanı konulabileceğini, ancak teknolojinin avantajlarını değerlendirerek yetişmiş yeni neslin çok fazla test ve görüntüleme yöntemi kullanarak ilerlediğine dikkat çekti. Gelişen tıp teknolojisinin hekimlere tartışılmaz ölçüde yararı olduğunu da aktaran Prof. Nalbant, “Ancak teknolojiden fazla yararlanmanın dezavantajları da var. Fazladan test ve tarama; sağlık sistemindeki en büyük tehditlerin başında geliyor. Bu noktada geleneksel yöntemlere dönülerek, usta-çırak ilişkisine başvurmak en doğru yöntem olabilir” dedi.
HASTALARIN DA BİLİNÇLİ OLMASI ŞART
Türkiye’de hasta bilinçlendirme çalışmalarının tedavilerin başarıya ulaşmasında kilit önemde olduğuna dikkati çeken Prof. Nalbant, şunları söyledi:
“Diyet yapmayan şeker; sigara içen akciğer kanseri hastaları var. Bu durum hem tedavi hem de sağlık sistemi açısından sorun yaratıyor. Yeme davranış bozukluğu gösteren bir şeker hastası için psikiyatri tedavisi de gerekiyor. Ancak hasta bu öneriye mesafeli durabiliyor. Bu tedavi süreçlerinde hastaların işbirliği içinde olması çok önemli. İlaç, ameliyat gibi çözümlerle birlikte hastaların hekimin sözünü dinlemesi, tüm prosedürleri uygulaması gerekli.”
Tıbbi tedavi süreçleri tamamlandıktan sonra ise hastalıktan korunma süreçlerinin başladığını anlatan Nalbant, birinci basamaktaki sağlık hizmetlerinin önemine dikkat çekerek, “Aşılar eksiksiz yapıldığında, hipertansiyon, diyabet, obeziteyle mücadele edildiğinde; sağlık sistemindeki başarı artıyor” dedi.
Türkiye Offroad Şampiyonası’nın isim sponsoru PETLAS oldu.
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
TÜRKİYE OFFROAD ŞAMPİYONASI İSİM SPONSORU PETLAS
Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından gerçekleştirilen, otomobil sporlarında Türkiye’nin en önemli organizasyonlarından Türkiye Offroad Şampiyonası’nın isim sponsoru PETLAS oldu. Ülkemizin yerli sermayeli lider lastik üreticisi PETLAS, bu sponsorlukla 2020 yılında offroad heyecanına ortak olacak. 7 yarıştan oluşan ‘PETLAS 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası’, Antalya’da başlayacak ve Kahramanmaraş’ta sona erecek.
Türk sanayinin yerli gücü Abdulkadir Özcan A.Ş. (AKO Grup) bünyesinde faaliyet gösteren, ülkemiz lastik sektörünün yüzde 100 yerli sermayeli lider kuruluşu PETLAS, sektöre damga vuran yatırımlarının yanı sıra, sorumlu marka kimliğiyle spora ve toplumsal gelişime destek çalışmalarını da sürdürüyor. PETLAS, 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası’na isim sponsoru olarak destek veriyor.
Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından gerçekleştirilen, Mayıs-Kasım ayları arasında, Antalya, Sinop, Ankara, Denizli, Sakarya, Karabük ve Kahramanmaraş illerinde düzenlenecek 7 yarıştan oluşan PETLAS 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası, ülkemizin en önemli otomobil sporu organizasyonları arasında yer alıyor.
Türkiye’nin yanı sıra, 110’dan fazla ülkeye ihracat yapan PETLAS’ın, 80 farklı desen ve 2500 farklı ebatta üstün nitelikli lastikleri, yerli sermaye, yerli teknoloji, yerli Ar-Ge ve mühendislik, yerli iş gücü ile ürettiğini ifade eden PETLAS Satış Direktörü Ahmet Candemir “Sporcuların birbirleri ile olduğu kadar, farklı doğa ve arazi koşulları ile de mücadele ettiği offroad sporunun içerisinde yer almak, bize heyecan veriyor. Türkiye’de lideri olduğumuz Ar-Ge çalışmalarımızın ilham kaynağı, ülkemizin zorlu arazi, yol ve doğa koşullarıdır. Ar-Ge gücümüzle geçtiğimiz yıl start verdiğimiz PETLAS Motorsport departmanımız ve yarış lastiği geliştirme programımız kapsamında, Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) farklı iş birliği çalışmaları yaptık. Şimdi bu iş birliklerini, bir adım daha ileri taşımaktan, PETLAS 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası’nın ismimizle anılacak olmasından gurur duyuyoruz” dedi.
TOSFED Başkanı Eren Üçlertoprağı ise Türkiye’nin markası PETLAS’ın, ülkemizde otomobil sporlarının önemli destekçileri arasında yer aldığını ifade ederek, “PETLAS ile TOSFED Yıldızını Arıyor projesi çerçevesinde başlayan ve ralli lastikleri geliştirilmesi ile devam eden işbirliğimizin, Türkiye Offroad Şampiyonası isim sponsorluğu ile büyüyerek gelişmesi bizleri oldukça mutlu etti. Yerli ve milli lastik markamız PETLAS’ın, çok kısa bir süre içinde yurt içinde ve yurt dışında global markalar ile rekabet eder seviyeye geldiğini görmek için TOSFED olarak tüm imkanlarımızı kullanacağız. Bu işbirliğinden dolayı başta Abdulkadir Özcan A.Ş. yöneticilerine teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
TÜRKİYE OFFROAD ŞAMPİYONASI İSİM SPONSORU PETLAS
Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından gerçekleştirilen, otomobil sporlarında Türkiye’nin en önemli organizasyonlarından Türkiye Offroad Şampiyonası’nın isim sponsoru PETLAS oldu. Ülkemizin yerli sermayeli lider lastik üreticisi PETLAS, bu sponsorlukla 2020 yılında offroad heyecanına ortak olacak. 7 yarıştan oluşan ‘PETLAS 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası’, Antalya’da başlayacak ve Kahramanmaraş’ta sona erecek.
Türk sanayinin yerli gücü Abdulkadir Özcan A.Ş. (AKO Grup) bünyesinde faaliyet gösteren, ülkemiz lastik sektörünün yüzde 100 yerli sermayeli lider kuruluşu PETLAS, sektöre damga vuran yatırımlarının yanı sıra, sorumlu marka kimliğiyle spora ve toplumsal gelişime destek çalışmalarını da sürdürüyor. PETLAS, 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası’na isim sponsoru olarak destek veriyor.
Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) tarafından gerçekleştirilen, Mayıs-Kasım ayları arasında, Antalya, Sinop, Ankara, Denizli, Sakarya, Karabük ve Kahramanmaraş illerinde düzenlenecek 7 yarıştan oluşan PETLAS 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası, ülkemizin en önemli otomobil sporu organizasyonları arasında yer alıyor.
Türkiye’nin yanı sıra, 110’dan fazla ülkeye ihracat yapan PETLAS’ın, 80 farklı desen ve 2500 farklı ebatta üstün nitelikli lastikleri, yerli sermaye, yerli teknoloji, yerli Ar-Ge ve mühendislik, yerli iş gücü ile ürettiğini ifade eden PETLAS Satış Direktörü Ahmet Candemir “Sporcuların birbirleri ile olduğu kadar, farklı doğa ve arazi koşulları ile de mücadele ettiği offroad sporunun içerisinde yer almak, bize heyecan veriyor. Türkiye’de lideri olduğumuz Ar-Ge çalışmalarımızın ilham kaynağı, ülkemizin zorlu arazi, yol ve doğa koşullarıdır. Ar-Ge gücümüzle geçtiğimiz yıl start verdiğimiz PETLAS Motorsport departmanımız ve yarış lastiği geliştirme programımız kapsamında, Türkiye Otomobil Sporları Federasyonu (TOSFED) farklı iş birliği çalışmaları yaptık. Şimdi bu iş birliklerini, bir adım daha ileri taşımaktan, PETLAS 2020 Türkiye Offroad Şampiyonası’nın ismimizle anılacak olmasından gurur duyuyoruz” dedi.
TOSFED Başkanı Eren Üçlertoprağı ise Türkiye’nin markası PETLAS’ın, ülkemizde otomobil sporlarının önemli destekçileri arasında yer aldığını ifade ederek, “PETLAS ile TOSFED Yıldızını Arıyor projesi çerçevesinde başlayan ve ralli lastikleri geliştirilmesi ile devam eden işbirliğimizin, Türkiye Offroad Şampiyonası isim sponsorluğu ile büyüyerek gelişmesi bizleri oldukça mutlu etti. Yerli ve milli lastik markamız PETLAS’ın, çok kısa bir süre içinde yurt içinde ve yurt dışında global markalar ile rekabet eder seviyeye geldiğini görmek için TOSFED olarak tüm imkanlarımızı kullanacağız. Bu işbirliğinden dolayı başta Abdulkadir Özcan A.Ş. yöneticilerine teşekkürlerimi sunuyorum.” dedi.
13 Mart 2020 Cuma
“Güneşe yatırım yapan iki kere iyilik yapıyor”
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
“Güneşe yatırım yapan iki kere iyilik yapıyor”
Bu yıl ilk kez düzenlenen Solar İstanbul Fuarı’nda EGD’nin düzenlediği panelde konuşan GENSED Başkanı Halil Demirdağ “Güneşe yatırım çevreye iyilik, cari açığa iyilik. Bu yüzden çok önemsemeliyiz” diye konuştu.
İstanbul Kongre Merkezi’nde önceki gün başlayan Solar İstanbul Güneş Enerjisi, Enerji Depolama, Elektrikli Ulaşım ve Dijitalleşme Fuarı ve Konferansı’na ilgi devam ediyor.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından yeşil ekonomi çalışmaları kapsamında düzenlenen ve Yenilenebilir Enerjiyi Destekleme Platformu gibi çok sayıda konuyla ilgili örgüt tarafından desteklenen “Enerjini Güneşten Al” başlıklı panel fuarın dünkü bölümüne damgasını vurdu.
EGD Başkanı Celal Toprak’ın yönettiği GENSED Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği Başkanı Halil Demirdağ ve Shura Enerji Dönüşümü Merkezi/ Enerji Sistem Analisti Hasan Aksoy’un sunumları ile katıldığı panel büyük ilgi gördü.
Panele konuşmacı olarak katılan EGD üyesi Ekonomist Dergisi Haber Müdürü Talip Yılmaz ile Sabah Gazetesi Ekonomi Editörü Barış Ergin de konuşmaların da çok önemli noktaların altını çizdiler.
Toplantıda soru yağmuruna tutulan GENSED Başkanı Halil Demirdağ Türkiye’nin güneş konusunda son dönemde büyük adımlar atıldığını belirterek, “Güneşe yatırım Türkiye’nin iyiliğine bir adım. Hatta iki adım. Bir iyilik yatırımı. Çevreye iyilik. Cari açığa iyilik. Yani güneşe yatırım yapan iki önemli iyilik adımı atıyor. Bu yüzden çok önemsemeliyiz” dedi.
Türk şirketlerinin bugün Ukrayna'da güneş enerjisi santrali kurduğunu vurgulayan Demirdağ, “Bulgaristan'da da güneş enerjisi santrali kurabiliyor. Demek ki Türkiye bu konuda avantajlı. Yani ürününü satabiliyor. Bu şekilde Türkiye'de bir sinerji oluşuyor. İhracatın yüzde 50’sinden fazlasını AB ülkelerine ihraç eden Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir karar. Türkiye’nin mevcut pazarlarını korumak için yeşil enerjiyle üretim konusunda adım atması gerekiyor” dedi,
Güneş enerjisi alanında üretim yapan tesislerin kapasitesinin ise oldukça yüksek olduğunu dikkat çeken Halil Demirdağ; güneş, rüzgâr, jeotermal gibi yerli ve maliyetsiz kaynaklardan mutlaka yararlanmak gerektiğine vurgu yaptı.
Shura adına konuşan Hasan Aksoy da güneş enerjisi alanında depolama konusunun önemine dikkat çekti ve yeni dönemde bu konunun çok öne çıkacağını vurguladı.
Toplantıda konuşan Talip Yılmaz güneşe yatırımın finansmanı konusunda bilgi verirken, Barış Ergin güneş yatırımlarının bugünü geleceği hakkında önemli noktaların üzerinde durdu.
“Güneşe yatırım yapan iki kere iyilik yapıyor”
Bu yıl ilk kez düzenlenen Solar İstanbul Fuarı’nda EGD’nin düzenlediği panelde konuşan GENSED Başkanı Halil Demirdağ “Güneşe yatırım çevreye iyilik, cari açığa iyilik. Bu yüzden çok önemsemeliyiz” diye konuştu.
İstanbul Kongre Merkezi’nde önceki gün başlayan Solar İstanbul Güneş Enerjisi, Enerji Depolama, Elektrikli Ulaşım ve Dijitalleşme Fuarı ve Konferansı’na ilgi devam ediyor.
Ekonomi Gazetecileri Derneği (EGD) tarafından yeşil ekonomi çalışmaları kapsamında düzenlenen ve Yenilenebilir Enerjiyi Destekleme Platformu gibi çok sayıda konuyla ilgili örgüt tarafından desteklenen “Enerjini Güneşten Al” başlıklı panel fuarın dünkü bölümüne damgasını vurdu.
EGD Başkanı Celal Toprak’ın yönettiği GENSED Güneş Enerjisi Sanayicileri Derneği Başkanı Halil Demirdağ ve Shura Enerji Dönüşümü Merkezi/ Enerji Sistem Analisti Hasan Aksoy’un sunumları ile katıldığı panel büyük ilgi gördü.
Panele konuşmacı olarak katılan EGD üyesi Ekonomist Dergisi Haber Müdürü Talip Yılmaz ile Sabah Gazetesi Ekonomi Editörü Barış Ergin de konuşmaların da çok önemli noktaların altını çizdiler.
Toplantıda soru yağmuruna tutulan GENSED Başkanı Halil Demirdağ Türkiye’nin güneş konusunda son dönemde büyük adımlar atıldığını belirterek, “Güneşe yatırım Türkiye’nin iyiliğine bir adım. Hatta iki adım. Bir iyilik yatırımı. Çevreye iyilik. Cari açığa iyilik. Yani güneşe yatırım yapan iki önemli iyilik adımı atıyor. Bu yüzden çok önemsemeliyiz” dedi.
Türk şirketlerinin bugün Ukrayna'da güneş enerjisi santrali kurduğunu vurgulayan Demirdağ, “Bulgaristan'da da güneş enerjisi santrali kurabiliyor. Demek ki Türkiye bu konuda avantajlı. Yani ürününü satabiliyor. Bu şekilde Türkiye'de bir sinerji oluşuyor. İhracatın yüzde 50’sinden fazlasını AB ülkelerine ihraç eden Türkiye’yi de yakından ilgilendiren bir karar. Türkiye’nin mevcut pazarlarını korumak için yeşil enerjiyle üretim konusunda adım atması gerekiyor” dedi,
Güneş enerjisi alanında üretim yapan tesislerin kapasitesinin ise oldukça yüksek olduğunu dikkat çeken Halil Demirdağ; güneş, rüzgâr, jeotermal gibi yerli ve maliyetsiz kaynaklardan mutlaka yararlanmak gerektiğine vurgu yaptı.
Shura adına konuşan Hasan Aksoy da güneş enerjisi alanında depolama konusunun önemine dikkat çekti ve yeni dönemde bu konunun çok öne çıkacağını vurguladı.
Toplantıda konuşan Talip Yılmaz güneşe yatırımın finansmanı konusunda bilgi verirken, Barış Ergin güneş yatırımlarının bugünü geleceği hakkında önemli noktaların üzerinde durdu.
Emirates Yolcuları Gönül Rahatlığı İçinde Uçuyor ....
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Emirates Yolcuları Gönül Rahatlığı İçinde Uçuyor
• Güzergâh fark etmeksizin Dubai kalkışlı tüm uçaklarda gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon çalışmaları yapıyor.
• Rezervasyon değişikliklerinde ücretsiz değişiklik hakkıyla seyahat planlarında rahatlık sunuyor.
• Skywards üyeleri statüye özel daha az seyahat gereksinimi ile sahip oldukları statülerini koruyabilecekler.
Dünya çapındaki COVID-19 salgınıyla ilgili güncel gelişmelere yanıt olarak, Emirates müşterilerinin sağlığını ve konforunu garanti altına almak ve onlara seyahat planlarında güven ve rahatlık sunmak adına sektördeki ve yasal gerekliliklerin ötesine geçen ilave adımlar atıyor.
Gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon
Emirates, Dubai'deki merkezinden kalkan tüm uçaklarda tedbir olarak tüm kabinler için gelişmiş temizlik ve komple dezenfeksiyon uygulamasını devreye sokmuştur. Tıbbi uzmanların COVID-19 virüsünün temel olarak temas yoluyla bulaştığı yönündeki en yeni bulgusu doğrultusunda, Emirates önemli ölçüde yüzey temizliğine odaklanmaktadır.
Şirket, virüsleri ve mikropları öldürdüğü kanıtlanmış, yeni virüslerin, bakterilerin ve mantarların yüzeylere bulaşmasına karşı uzun süreli koruyucu bir katman oluşturan ve çevreye karşı duyarlı onaylı bir kimyasal kullanmaktadır.
Temizlik işlemi, pencereler, katlanır masalar, koltuk arkası ekranları, kolçaklar, koltuklar, koltuktaki kontroller, paneller, hava menfezleri ve kabindeki baş üstü dolaplarından tuvaletler, mutfaklar ve kabin ekibi dinlenme alanlarına kadar tüm yüzeylerin kapsamlı bir şekilde silinmesini içermektedir. Tüm bunlar baş desteği kılıflarının değiştirilmesi, okuma materyallerinin yenilenmesi, süpürgeyle temizlik ve daha fazlası gibi diğer olağan prosedürlerine ek olarak yapılmaktadır.
Bu derinlemesine temizlik işlemini uçak bir sonraki uçuş için hazırlanırken bir saat içinde tamamlamak üzere Boeing 777'lerde 18 ve A380'lerde 36 eğitimli temizlik görevlisinden oluşan bir ekip gerekmektedir. Ortalama bir günde 24 saatlik bir sürede yaklaşık 248 uçak bu işlemden geçmektedir.
Emirates'in gelişmiş uçak temizleme işlemini videoda izleyebilirsiniz.
Şüpheli veya teyit edilmiş bir COVID-19 vakası taşıdığı tespit edilen uçaklarda Emirates bir adım daha ileriye giderek tamamlanması 6 ila 8 saat süren bir derin temizlik ve dezenfeksiyon işlemi uygulamaktadır. Bu işlem kabinin iç kısmının havasının temizlenerek tüm yumuşak döşemelerin dezenfektanla ilaçlanması ve koltuk kılıflarının ve yastıklarının değiştirilmesini içermektedir. Uçağın HEPA kabin hava filtreleri de değiştirilecektir.
Tüm Emirates uçakları virüslerin %99,97'sini filtrelediği kanıtlanan HEPA kabin hava filtreleri ile donatılmıştır. Bu filtreler aynı zamanda kabine ve kokpite geri dönen havadan toz, alerjen ve mikropları temizleyerek yolcular ve kabin ekibi için daha güvenli, sağlıklı ve konforlu bir ortam sunmaya yardımcı olmaktadır.
Seyahat planlarında rahatlık
Emirates ayrıca uçuş ağı genelinde müşterilerine daha fazla esneklik, seçenek ve değer sunarak seyahat tarihlerini değişiklik ve yeniden biletleme ücreti ödemeden değiştirme imkanı veriyor. İptalle ilgili daha fazla bilgi için emirates.com.tr adresini ziyaret edebilir, Emirates bilet satış ofislerini ya da seyahat acentenizi arayabilirsiniz..
Sadık yolcuların sınıf statülerini korumalarına yardımcı oluyoruz
Emirates Skywards, bazı üyelerinin seyahat kısıtlamaları ve uçuş sayısında azalmalardan etkileneceğini dikkate alarak, Platinum, Gold ve Silver üyelerine, 31 Mart ve 30 Haziran 2020 tarihleri arasında statülerine özel seyahat gereksinimlerinin %80'ini karşılayarak mevcut statülerinde devam etme imkanı sağlıyor. Ayrıca 1 Mart ve 30 Haziran 2020 tarihleri arasında seyahat etmek için rezervasyonu bulunan Skywards üyeleri ekstra %20 Statü Mili kazanma fırsatından yararlanabilecekler.
Takip ve müdahale protokolleri
Emirates için müşterilerinin ve çalışanlarının güvenliği ve sağlığı en birinci önceliktir. Şirket, Ocak ayından beri COVID-19 salgınıyla ilgili günlük gelişmeleri takip etmek, tüm ilgili sağlık kurumları ve düzenleyici kurumlarla irtibatı korumak ve şirketin güncel ve uygun müdahalelerde bulunmasını sağlamak üzere beklenmedik durum müdahale ekibini devreye sokmuştur.
Emirates, yolcuların seyahatlerine sağlık ve konforlarının göz önünde bulundurulduğu konusunda güven duyarak devam etmelerini sağlamak için, tüm ortakları ve sektördeki paydaşları ile yakın temas halinde çalışmayı sürdürmektedir.
Emirates hakkında:
Dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Emirates, yolcularını altı kıtada, 83 ülkede 157 noktaya taşıyor. Emirates, İstanbul Havalimanı ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanlarından haftada toplam 18 uçuş gerçekleştiriyor.
Detaylı bilgi için: www.emirates.com.tr
Emirates Yolcuları Gönül Rahatlığı İçinde Uçuyor
• Güzergâh fark etmeksizin Dubai kalkışlı tüm uçaklarda gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon çalışmaları yapıyor.
• Rezervasyon değişikliklerinde ücretsiz değişiklik hakkıyla seyahat planlarında rahatlık sunuyor.
• Skywards üyeleri statüye özel daha az seyahat gereksinimi ile sahip oldukları statülerini koruyabilecekler.
Dünya çapındaki COVID-19 salgınıyla ilgili güncel gelişmelere yanıt olarak, Emirates müşterilerinin sağlığını ve konforunu garanti altına almak ve onlara seyahat planlarında güven ve rahatlık sunmak adına sektördeki ve yasal gerekliliklerin ötesine geçen ilave adımlar atıyor.
Gelişmiş temizlik ve dezenfeksiyon
Emirates, Dubai'deki merkezinden kalkan tüm uçaklarda tedbir olarak tüm kabinler için gelişmiş temizlik ve komple dezenfeksiyon uygulamasını devreye sokmuştur. Tıbbi uzmanların COVID-19 virüsünün temel olarak temas yoluyla bulaştığı yönündeki en yeni bulgusu doğrultusunda, Emirates önemli ölçüde yüzey temizliğine odaklanmaktadır.
Şirket, virüsleri ve mikropları öldürdüğü kanıtlanmış, yeni virüslerin, bakterilerin ve mantarların yüzeylere bulaşmasına karşı uzun süreli koruyucu bir katman oluşturan ve çevreye karşı duyarlı onaylı bir kimyasal kullanmaktadır.
Temizlik işlemi, pencereler, katlanır masalar, koltuk arkası ekranları, kolçaklar, koltuklar, koltuktaki kontroller, paneller, hava menfezleri ve kabindeki baş üstü dolaplarından tuvaletler, mutfaklar ve kabin ekibi dinlenme alanlarına kadar tüm yüzeylerin kapsamlı bir şekilde silinmesini içermektedir. Tüm bunlar baş desteği kılıflarının değiştirilmesi, okuma materyallerinin yenilenmesi, süpürgeyle temizlik ve daha fazlası gibi diğer olağan prosedürlerine ek olarak yapılmaktadır.
Bu derinlemesine temizlik işlemini uçak bir sonraki uçuş için hazırlanırken bir saat içinde tamamlamak üzere Boeing 777'lerde 18 ve A380'lerde 36 eğitimli temizlik görevlisinden oluşan bir ekip gerekmektedir. Ortalama bir günde 24 saatlik bir sürede yaklaşık 248 uçak bu işlemden geçmektedir.
Emirates'in gelişmiş uçak temizleme işlemini videoda izleyebilirsiniz.
Şüpheli veya teyit edilmiş bir COVID-19 vakası taşıdığı tespit edilen uçaklarda Emirates bir adım daha ileriye giderek tamamlanması 6 ila 8 saat süren bir derin temizlik ve dezenfeksiyon işlemi uygulamaktadır. Bu işlem kabinin iç kısmının havasının temizlenerek tüm yumuşak döşemelerin dezenfektanla ilaçlanması ve koltuk kılıflarının ve yastıklarının değiştirilmesini içermektedir. Uçağın HEPA kabin hava filtreleri de değiştirilecektir.
Tüm Emirates uçakları virüslerin %99,97'sini filtrelediği kanıtlanan HEPA kabin hava filtreleri ile donatılmıştır. Bu filtreler aynı zamanda kabine ve kokpite geri dönen havadan toz, alerjen ve mikropları temizleyerek yolcular ve kabin ekibi için daha güvenli, sağlıklı ve konforlu bir ortam sunmaya yardımcı olmaktadır.
Seyahat planlarında rahatlık
Emirates ayrıca uçuş ağı genelinde müşterilerine daha fazla esneklik, seçenek ve değer sunarak seyahat tarihlerini değişiklik ve yeniden biletleme ücreti ödemeden değiştirme imkanı veriyor. İptalle ilgili daha fazla bilgi için emirates.com.tr adresini ziyaret edebilir, Emirates bilet satış ofislerini ya da seyahat acentenizi arayabilirsiniz..
Sadık yolcuların sınıf statülerini korumalarına yardımcı oluyoruz
Emirates Skywards, bazı üyelerinin seyahat kısıtlamaları ve uçuş sayısında azalmalardan etkileneceğini dikkate alarak, Platinum, Gold ve Silver üyelerine, 31 Mart ve 30 Haziran 2020 tarihleri arasında statülerine özel seyahat gereksinimlerinin %80'ini karşılayarak mevcut statülerinde devam etme imkanı sağlıyor. Ayrıca 1 Mart ve 30 Haziran 2020 tarihleri arasında seyahat etmek için rezervasyonu bulunan Skywards üyeleri ekstra %20 Statü Mili kazanma fırsatından yararlanabilecekler.
Takip ve müdahale protokolleri
Emirates için müşterilerinin ve çalışanlarının güvenliği ve sağlığı en birinci önceliktir. Şirket, Ocak ayından beri COVID-19 salgınıyla ilgili günlük gelişmeleri takip etmek, tüm ilgili sağlık kurumları ve düzenleyici kurumlarla irtibatı korumak ve şirketin güncel ve uygun müdahalelerde bulunmasını sağlamak üzere beklenmedik durum müdahale ekibini devreye sokmuştur.
Emirates, yolcuların seyahatlerine sağlık ve konforlarının göz önünde bulundurulduğu konusunda güven duyarak devam etmelerini sağlamak için, tüm ortakları ve sektördeki paydaşları ile yakın temas halinde çalışmayı sürdürmektedir.
Emirates hakkında:
Dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Emirates, yolcularını altı kıtada, 83 ülkede 157 noktaya taşıyor. Emirates, İstanbul Havalimanı ve İstanbul Sabiha Gökçen Havalimanlarından haftada toplam 18 uçuş gerçekleştiriyor.
Detaylı bilgi için: www.emirates.com.tr
Corona virüsü dünyada özellikle de Avrupada yayılmaya devam ediyor.
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Baltık Ülkeleri Mart ve Nisan ayı tüm tarifeli charter uçuşları Dışişleri Bakanlığınca iptal edildi.
Corona virüsü dünyada özellikle de Avrupada yayılmaya devam ediyor. Son gelen bilgilere göre Litvanya Hükümetinin almış olduğu kararla ülkeden yurt dışına yapılacak olan turistik seyahatleri 14 Nisan 2020 tarihine kadar askıya aldığını duyurması ile tur operatörleri tüm operasyonlarını şimdilik 14 Nisana kadar askıya aldığını basın yoluyla duyurdu. Aynı uygulama Letonya ve Estonya dada yakın zamanda karar bağlanacağı beklenmekte. Ülkede eğitime de erken ara verilmiş ve okullarda tatil edildiği duyurulmuştur.
Litvanya tur operatörleri bir ay boyunca seyahatlerini durdurdu
Litvanya Turizm Derneği üyeleri ve ülkenin en büyük tur operatörleri Novaturas, Tez Tour ve Kidy Tour, 14 Nisan a kadar tarifeli charter uçuşlarını durdurdu.
Ülkeden yapılan sasın açıklamasına göre, “Litvanya seyahat organizatörü ve seyahat acentelerini birleştiren kuruluş, sorumlu makamların önerilerine uyarak - Dışişleri Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı, Devlet Tüketici Hakları Koruma Ajansı, Dünya Sağlık Örgütü bu süre içinde ayrılmayı planlayan tüm müşterilere ertelemeler için ücretsiz seyahat değişiklikleri sunmaktadır. Yaklaşan uçuşlar ve ülkeye dönüş yapacakların planlamalara göre gerçekleştirileceği ve belirli seyahat değişikliği koşulları için, insanları seyahatlerini satın aldıkları seyahat acentesine başvurmaya davet ediyoruz. Denildi.
12 Mart 2020 Perşembe
Berati Tuncer,Crowne Plaza İstanbul Old City Hotel’in yeni genel müdürü oldu.
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Crowne Plaza İstanbul Old City
Hotel’e yeni genel müdür
Turizm sektöründe başarılı çalışmalara imza atan Berati Tuncer, Laleli’de bulunan Crowne Plaza İstanbul Old City Hotel’in yeni genel müdürü oldu.
1922 yılında ‘Milli Mimarlık Akımı’nın öncülerinden Mimar Kemalettin tarafından yapılan Tayyare Evleri’nin restore edilmesiyle ortaya çıkan Crowne Plaza İstanbul Old City Hotel, deneyimli bir isme emanet edildi.
Dorak Holding bünyesinde, İstanbul’un en önemli turizm ve ticaret merkezlerinden biri olan Laleli’de bulunan otel, sektörde yaklaşık 22 yıllık bir deneyimi olan Berati Tuncer yönetiminde misafirlerini ağırlamaya devam edecek. Hem döneminde hem de günümüz mimari yapıları arasında özel bir yeri olan Crowne Plaza İstanbul Old City Hotel’de 19 adet süit, 88 metrekarelik bir king süit ve 41 adet clup odası olmak üzere toplam 257 oda bulunuyor.
11 Mart 2020 Çarşamba
Dünya ekonomisi, corona virüs ile global krizin eşiğinde!
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Corona virüsün,
dünya ekonomisine zararı 2020 yılının sonunda 8 trilyon doları bulabilir
Dünya ekonomisi, corona virüsü ile global krizin eşiğinde ve 80 trilyon dolarlık dünya ekonomisi büyük bir çöküşe geçti. Corona virüsün, dünya ekonomisine vereceği zararın 2020 yılı sonunda 8 trilyon doları bulabileceği öngörülüyor.
Dünya ekonomisinin bu yılın sonunda %10 daralmaya gidebileceğini kaydeden TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“1 Aralık'ta Çin'de ortaya çıkan corona virüsü, dalga dalga global ekonomiye zarar vermeye devam ediyor. Çin’e verdiği zarardan daha büyüğünü de, Avrupa'ya, Amerika'ya ve gelişmekte olan ülkelere verecek gibi duruyor. 2020 yılı, birçok ülkede büyük çapta işsizlik sorunlarını ortaya çıkarabilir. Nitekim, üretimin en önemli göstergesi olan petrol talebi, Çin başta olmak üzere dünya genelinden daralma yaşıyor. Talep daralması anlık olarak %5’leri geçti. Petrol fiyatları 30 USD’ın altına düşme durumuna geldi ve 20 USD’ın altını görebileceği konuşuluyor. Dünya ekonomisi, corona virüs ile global krizin eşiğindedir. Corona virüsün, dünya ekonomisine zararı, 2020 yılının sonunda 8 trilyon doları bulabilir” dedi.
ABD Başkanı Trump, kongreden 13 milyar USD'lık bütçe aldı
Corona virüsü krizinin dünya ekonomisi üzerindeki etkilerini anlatan TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Çin'in büyümesinden ve güçlenmesinden endişe eden ABD Başkanı Donald Trump, aslında kendi ekonomisinin Çin'e bağlı olduğunu geç de olsa görmüş durumda ve corona virüs ile savaşmak için kongreden ilk aşamada 13 milyar USD'lık bütçe aldı. Çin’den yeterli yarı-mamul gelmediği için birçok dünya markası üretim yapamaz hale gelmiştir. Globalde talepler daraldı, yeterli üretim yok, deniz ticareti ve lojistik sektörü de bu işten nasibini almaya başlamıştır. En büyük darbeyi ise, 2020 yılında havayolu firmaları alabilirler. Talepteki hızlı düşüş, 2020’de turizm sektörüne zararlar verebilir. Ülkemiz, iç talebi güçlü ve canlı tutarak, bu zararı bir şekilde yönetebilir” diye konuştu.
Havayollarından beklenen yıllık kayıp, 113 milyar doların üzerinde olabilir
COVID-19'un dünya ekonomisine vereceği zararın artarak devam edebileceğinin altını çizen Dr. Akın Arslan, şunları anlattı:
“Aşı tabanlı çözümler hızla devreye alınamazsa, kısa vadede tolere edilemeyecek hasarlar oluşacağı aşikardır. 2020'nin daha ilk çeyreğinde Çin ekonomisindeki daralma %4.5 civarında ve Çin'deki sürdürülebilir sihirli büyüme şimdiden hasar almıştır. 2019 yılında global ticaret savaşlarında 4 milyon Çinli işsiz kalmıştı. 2020 sonundaki tablo, çok daha karamsar olabilir. Yıllık %10'luk büyüme trendiyle, hızla 1.5 milyar nüfusun kişi-başı başı gelirini 1.000 USD'ın üzerine çıkaran Çin'i, bu defa yönetilmesi gereken ciddi istihdam problemleri bekleyebilir. Dünyada bugünlerde görülen petrol talebindeki daralmanın yakın zamanda bir örneği yoktur. %1'lik talep azalmasının bile petrol fiyatlarında 15-20 USD'ın üzerinde etkisi varken, talepte beklenen %5'lik daralma kabus senaryosu olsa gerek. Uzmanlar, havayollarındaki beklenen yıllık kaybın ise, 113 Milyar USD'ın üzerinde olacağına işaret ediyorlar. Uçak üreticileri, banka/fonlar ve turizm de derinden etkilenecek, tsunamiler oluşabilecektir. Çin'deki üretimin düşmesi Apple, Nissan gibi Çin'de büyük üretim yapan devleri, Tesla gibi Çin’de yeni fabrika kurmuşları, tekstil, klima, beyaz eşya ve elektronik üreticilerini etkileyecektir. 2020 yılı zor geçecek” şeklinde konuştu.
Corona virüsün,
dünya ekonomisine zararı 2020 yılının sonunda 8 trilyon doları bulabilir
Dünya ekonomisi, corona virüsü ile global krizin eşiğinde ve 80 trilyon dolarlık dünya ekonomisi büyük bir çöküşe geçti. Corona virüsün, dünya ekonomisine vereceği zararın 2020 yılı sonunda 8 trilyon doları bulabileceği öngörülüyor.
Dünya ekonomisinin bu yılın sonunda %10 daralmaya gidebileceğini kaydeden TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“1 Aralık'ta Çin'de ortaya çıkan corona virüsü, dalga dalga global ekonomiye zarar vermeye devam ediyor. Çin’e verdiği zarardan daha büyüğünü de, Avrupa'ya, Amerika'ya ve gelişmekte olan ülkelere verecek gibi duruyor. 2020 yılı, birçok ülkede büyük çapta işsizlik sorunlarını ortaya çıkarabilir. Nitekim, üretimin en önemli göstergesi olan petrol talebi, Çin başta olmak üzere dünya genelinden daralma yaşıyor. Talep daralması anlık olarak %5’leri geçti. Petrol fiyatları 30 USD’ın altına düşme durumuna geldi ve 20 USD’ın altını görebileceği konuşuluyor. Dünya ekonomisi, corona virüs ile global krizin eşiğindedir. Corona virüsün, dünya ekonomisine zararı, 2020 yılının sonunda 8 trilyon doları bulabilir” dedi.
ABD Başkanı Trump, kongreden 13 milyar USD'lık bütçe aldı
Corona virüsü krizinin dünya ekonomisi üzerindeki etkilerini anlatan TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Çin'in büyümesinden ve güçlenmesinden endişe eden ABD Başkanı Donald Trump, aslında kendi ekonomisinin Çin'e bağlı olduğunu geç de olsa görmüş durumda ve corona virüs ile savaşmak için kongreden ilk aşamada 13 milyar USD'lık bütçe aldı. Çin’den yeterli yarı-mamul gelmediği için birçok dünya markası üretim yapamaz hale gelmiştir. Globalde talepler daraldı, yeterli üretim yok, deniz ticareti ve lojistik sektörü de bu işten nasibini almaya başlamıştır. En büyük darbeyi ise, 2020 yılında havayolu firmaları alabilirler. Talepteki hızlı düşüş, 2020’de turizm sektörüne zararlar verebilir. Ülkemiz, iç talebi güçlü ve canlı tutarak, bu zararı bir şekilde yönetebilir” diye konuştu.
Havayollarından beklenen yıllık kayıp, 113 milyar doların üzerinde olabilir
COVID-19'un dünya ekonomisine vereceği zararın artarak devam edebileceğinin altını çizen Dr. Akın Arslan, şunları anlattı:
“Aşı tabanlı çözümler hızla devreye alınamazsa, kısa vadede tolere edilemeyecek hasarlar oluşacağı aşikardır. 2020'nin daha ilk çeyreğinde Çin ekonomisindeki daralma %4.5 civarında ve Çin'deki sürdürülebilir sihirli büyüme şimdiden hasar almıştır. 2019 yılında global ticaret savaşlarında 4 milyon Çinli işsiz kalmıştı. 2020 sonundaki tablo, çok daha karamsar olabilir. Yıllık %10'luk büyüme trendiyle, hızla 1.5 milyar nüfusun kişi-başı başı gelirini 1.000 USD'ın üzerine çıkaran Çin'i, bu defa yönetilmesi gereken ciddi istihdam problemleri bekleyebilir. Dünyada bugünlerde görülen petrol talebindeki daralmanın yakın zamanda bir örneği yoktur. %1'lik talep azalmasının bile petrol fiyatlarında 15-20 USD'ın üzerinde etkisi varken, talepte beklenen %5'lik daralma kabus senaryosu olsa gerek. Uzmanlar, havayollarındaki beklenen yıllık kaybın ise, 113 Milyar USD'ın üzerinde olacağına işaret ediyorlar. Uçak üreticileri, banka/fonlar ve turizm de derinden etkilenecek, tsunamiler oluşabilecektir. Çin'deki üretimin düşmesi Apple, Nissan gibi Çin'de büyük üretim yapan devleri, Tesla gibi Çin’de yeni fabrika kurmuşları, tekstil, klima, beyaz eşya ve elektronik üreticilerini etkileyecektir. 2020 yılı zor geçecek” şeklinde konuştu.
10 Mart 2020 Salı
Gergedanlar Şehre Geri Dönüyor!
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Sanatçı Özge Günaydın’ın soyu tükenen canlılara ve gezegenimizin yok oluşuna dikkat çeken kişisel sergisi “Rhinos Back in Town”; yıllardır tasarıma, sanata ve sanatçıya verdiği değerle takdir kazanan Nef tarafından destekleniyor. Üç yıl üst üste Türkiye’nin en beğenilen gayrimenkul şirketi seçilen ve Türkiye’nin en değerli 100 markası arasında yer alan tek gayrimenkul şirketi olan Nef, aynı zamanda; gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla sürdürdüğü sosyal şirket vizyonunu ve sanata destek felsefesini bu sergide bir araya getiriyor.
Denizhan Özer küratörlüğünde gerçekleşen sergide sanatçı Özge Günaydın, doğa ile yüzeysel olarak kurduğumuz ya da kuramadığımız ilişkiyi, içinde bulunduğumuz zaman dilimine bağlı olarak düşünsel ve sezgisel olarak ele almakta. Masterpiece Hall Sanat Yönetmeni Ayça Okay tarafından organize edilen, müziklerini Fransız besteci ve prodüktör Charles Monton’un yaptığı “Rhinos Back in Town” sergisi; resim, heykel, dijital manipülasyon, enstalasyon, video art, görüntü yönetmenliği Ersan Bayraktar’a ait bir belgesel ve açılışa özel olarak bir de sahne performansından oluşacak. Bu kapsamlı serginin en büyük özelliği ise konukların 5 duyusuna da hitap edecek olması. İzleyicilerin göreceği, duyacağı, dokunacağı, koklayacağı ve hatta tadacağı bir tasarım olarak düşünülen proje; bilinçaltımızda tahribata yol açan modern hayatın yarattığı olumsuz duruma sanatın evrensel dili ile dikkat çekmeyi hedefliyor. Proje ayrıca; ilk kez kendine has özel bir kokusu olan bir sergi olarak da benzerlerinden ayrılıyor. Doğal kokuların psikolojik etkileri ve kokunun medeniyetler üzerindeki önemi gibi araştırmalara devam eden, Koku Kültürü Derneği’nin kurucusu Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül tarafından tasarlanan sergi kokusu galeriyi ziyaret edenleri eski zamanların kırsal alanlarına götürecek.
“Rhinos Back in Town” sergisi Maslak- Masterpiece Hall’da 20 Mart, Cuma akşamı sanatseverlerle buluşacak. Bir çeşit tanıklık etme süreci olarak kurgulanan yapıtların, kendi gerçeğini unutarak doğadan uzaklaşan insana kendini hatırlatması beklenen bu sergi boyunca her hafta alanlarında değerli isimlerle sanat ve çevre bilinci üzerine paneller ve performanslar gerçekleşecek. Nef’in ana sponsorluğunda hayata geçirilen sergi, 20 Nisan 2020 tarihine kadar her gün 11.00 - 20.00 saatleri arasında görülebilir.
Sanatçı Özge Günaydın’ın soyu tükenen canlılara ve gezegenimizin yok oluşuna dikkat çeken kişisel sergisi “Rhinos Back in Town”; yıllardır tasarıma, sanata ve sanatçıya verdiği değerle takdir kazanan Nef tarafından destekleniyor. Üç yıl üst üste Türkiye’nin en beğenilen gayrimenkul şirketi seçilen ve Türkiye’nin en değerli 100 markası arasında yer alan tek gayrimenkul şirketi olan Nef, aynı zamanda; gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak amacıyla sürdürdüğü sosyal şirket vizyonunu ve sanata destek felsefesini bu sergide bir araya getiriyor.
Denizhan Özer küratörlüğünde gerçekleşen sergide sanatçı Özge Günaydın, doğa ile yüzeysel olarak kurduğumuz ya da kuramadığımız ilişkiyi, içinde bulunduğumuz zaman dilimine bağlı olarak düşünsel ve sezgisel olarak ele almakta. Masterpiece Hall Sanat Yönetmeni Ayça Okay tarafından organize edilen, müziklerini Fransız besteci ve prodüktör Charles Monton’un yaptığı “Rhinos Back in Town” sergisi; resim, heykel, dijital manipülasyon, enstalasyon, video art, görüntü yönetmenliği Ersan Bayraktar’a ait bir belgesel ve açılışa özel olarak bir de sahne performansından oluşacak. Bu kapsamlı serginin en büyük özelliği ise konukların 5 duyusuna da hitap edecek olması. İzleyicilerin göreceği, duyacağı, dokunacağı, koklayacağı ve hatta tadacağı bir tasarım olarak düşünülen proje; bilinçaltımızda tahribata yol açan modern hayatın yarattığı olumsuz duruma sanatın evrensel dili ile dikkat çekmeyi hedefliyor. Proje ayrıca; ilk kez kendine has özel bir kokusu olan bir sergi olarak da benzerlerinden ayrılıyor. Doğal kokuların psikolojik etkileri ve kokunun medeniyetler üzerindeki önemi gibi araştırmalara devam eden, Koku Kültürü Derneği’nin kurucusu Koku Uzmanı Bihter Türkan Ergül tarafından tasarlanan sergi kokusu galeriyi ziyaret edenleri eski zamanların kırsal alanlarına götürecek.
“Rhinos Back in Town” sergisi Maslak- Masterpiece Hall’da 20 Mart, Cuma akşamı sanatseverlerle buluşacak. Bir çeşit tanıklık etme süreci olarak kurgulanan yapıtların, kendi gerçeğini unutarak doğadan uzaklaşan insana kendini hatırlatması beklenen bu sergi boyunca her hafta alanlarında değerli isimlerle sanat ve çevre bilinci üzerine paneller ve performanslar gerçekleşecek. Nef’in ana sponsorluğunda hayata geçirilen sergi, 20 Nisan 2020 tarihine kadar her gün 11.00 - 20.00 saatleri arasında görülebilir.
9 Mart 2020 Pazartesi
Xerox’dan, Lidya Grup’a ödül yağdı...
HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR
Xerox’dan, Lidya Grup’a ödül yağdı
Xerox İş Ortakları Buluşması’nda, dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup’a ödül yağdı. Xerox tarafından, 18-19 Şubat 2020 tarihleri arasında, Sapanca’daki Ricmond Nua Wellness Spa Hotel’de, “Xerox İş Ortakları Buluşması” etkinliği yoğun bir katılım ile düzenlendi.
Xerox’un önemli iş ortaklarından Lidya Grup, ödül töreninde, “2019 Ofis Ekipmanları En İyi Satış Performansı” ile “2019 Sarf Malzeme En İyi Satış Performansı” ödüllerin sahibi oldu. Törene katılan Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz ve Lidya Grup Kurumsal Satış Direktörü Betül Kayacık, Xerox Türkiye Üst yönetiminin elinden ödüllerini aldılar. Kurumsal Satış Direktörü Betül Kayacık, Lidya Grup ailesi adına aldıkları ödülün haklı gururunu yaşadıklarını açıkladı.
Lidya Grup, hedeflerini gerçekleştirmeye devam ediyor
Bu yılın ilk 2 ayının oldukça hareketli geçtiğini kaydeden Lidya Grup Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi:
“Lidya Grup olarak, enerjimiz her zamanki gibi yüksek ve hedeflerimiz büyük, 2020’ye başarılı bir sayfa açarak girdik. Geçtiğimiz yıllarda ötelenen yatırım talepleri, bu yıl itibariyle hayata geçmeye devam ediyor ve 2020’nin hedeflerin tutacağı bir yıl olacağını öngörüyoruz. Yılın ilk 2 ayı oldukça hareketliydi ve bölge hakimiyetimizi arttırarak hedeflerimize ulaşmak adına faaliyetlerimizi geliştiriyoruz. Uzun yıllardır sektörde öncü olmamız, verimli, hedef odaklı ve etkili çalıştığımız için Türkiye’de 5 bölge ve 23 ilde Xerox olarak yaptığımız çalışmalar, Xerox tarafından 2 dalda ödüle layık görülmüştür. Nitekim bildiğiniz üzere, Lidya Grup kurulduğu ilk günden itibaren, daima teknoloji odaklı oldu ve ülkemiz yatırımcılarını dijital baskı sektöründeki teknoloji ile buluşturdu. Sadece satan değil, aynı zamanda teknoloji konusunda danışmanlık yapan ve müşterilerimiz için gerçek anlamda bir iş ortağı olma gayreti içerisindeyiz. Müşterilerimize yeni iş fikirleri verirken, yatırımlarının doğru yönlendirilmesine katkılar sağlıyoruz. Lidya Grup, çözüm sunan bir iş ortağıdır. Bu nedenle, temsil ettiğimiz Xerox, Epson, Efi ve Sutec markalarında, bulunduğumuz coğrafyanın en etkin ve sayılı distribütörlerinden birisi olarak, çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.
Xerox ConnectKey teknolojisi, yoğun talep görüyor
Xerox ConnectKey teknolojisinin pazarda yoğun talep gördüğünü ifade eden Lidya Grup Kurumsal Satış Direktörü Betül Kayacık, şunları anlattı:
“Xerox ConnectKey teknolojisi, markanın tüm ofis ürünlerinde bulunan bir yazılımdır ve ürünler bu yazılım tabanı ile çalışmaktadır. Bu yazılım, rakiplerin henüz ekipmanlarında yakalayamadığı bir teknolojiye sahiptir. Özellikle kurumsal pazardan, Xerox’un B7030, C7025, B405, C405 ve yeni ürünü C9070’e yoğun bir talep gözlenmektedir. Bilindiği gibi günümüzün en hassas konularından birisi, güvenlik ve kişisel verilerin korunmasıdır. Baskı süreçlerinde dataların korunuyor olması, büyük önem kazanmıştır. Tüm kurum ve kuruluşlar, kişisel verilerin korunmasından baskıların güvenliğine kadar tüm konularda etkin çalışmalar yapmaktadırlar. Nitekim, donanım ve yazılımla zenginleşen dijital baskı makineleri de yeni iş modellerini ortaya çıkarmıştır. Verimlilik, maliyet, güvenlik ve çevresel sürdürülebilirlik, yeni nesil dijital baskı makinelerinde ön plana çıkmaktadır. Özetle, bugünün kurumsal firmaları, baskı süreçlerini kontrol altına alma, güvenliği sağlama, kotalar koyma, renkli baskı için yetki sınırlandırması yapma gibi birçok maddeyi iş sürecinde uygulamaya geçirmektedir” diye konuştu.
Lidya Grup olarak, pazara derinlik kazandırıyoruz
Lidya Grup olarak dijital baskı sektörü pazarının büyümesine odaklandıklarını anlatan Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz, firmaların teknolojik üstünlüklere sahip olan dijital baskı makineleri ile daha karlı işler yapmakta olduklarını söyledi.
Lidya Grup’un pazara derinlik kazandırdığının altını çizen Adem Öz, konuşmasına şöyle devam etti:
“Lidya Grup olarak, 100 kişiyi aşkın ekibimiz ve işbirliği yaptığımız iş ortaklarımızla, farklı kategorilerde sahip olduğumuz dijital baskı makineleri ürün gamımızla, ülkemiz geneline en üst düzeyde hizmet vermeye devam ediyoruz. Kurumsal vizyonun, doğru stratejilerin, yetişmiş insan kaynağının ve yeterli sermayenin, işletmeleri başarıya götüreceğini biliyoruz ve bu noktada sahip olduğumuz bilgi birikimimizi ve deneyimlerimizi eko-sistemimizde yer alan bayilerimiz ve müşterilerimiz ile paylaşmayı sürdürüyoruz. İşbirliği yaptığımız tüm müşterilerimizin ihtiyaçları olan makineleri satın alması yönünde bilgimizi aktarırken, daha karlı işler yapmaları noktasında tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Özetlersek, dijital baskı sektörünün standartlarını yükselterek pazara derinlik kazandırıyoruz ve müşterilerimizin daha karlı işler yaparak sürdürülebilir olmalarına önderlik ediyoruz. Lidya Grup olarak, bulunduğumuz coğrafyada dijital baskı sektörünün birkaç lider firması arasındayız” şeklinde konuştu.
Xerox’dan, Lidya Grup’a ödül yağdı
Xerox İş Ortakları Buluşması’nda, dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup’a ödül yağdı. Xerox tarafından, 18-19 Şubat 2020 tarihleri arasında, Sapanca’daki Ricmond Nua Wellness Spa Hotel’de, “Xerox İş Ortakları Buluşması” etkinliği yoğun bir katılım ile düzenlendi.
Xerox’un önemli iş ortaklarından Lidya Grup, ödül töreninde, “2019 Ofis Ekipmanları En İyi Satış Performansı” ile “2019 Sarf Malzeme En İyi Satış Performansı” ödüllerin sahibi oldu. Törene katılan Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz ve Lidya Grup Kurumsal Satış Direktörü Betül Kayacık, Xerox Türkiye Üst yönetiminin elinden ödüllerini aldılar. Kurumsal Satış Direktörü Betül Kayacık, Lidya Grup ailesi adına aldıkları ödülün haklı gururunu yaşadıklarını açıkladı.
Lidya Grup, hedeflerini gerçekleştirmeye devam ediyor
Bu yılın ilk 2 ayının oldukça hareketli geçtiğini kaydeden Lidya Grup Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi:
“Lidya Grup olarak, enerjimiz her zamanki gibi yüksek ve hedeflerimiz büyük, 2020’ye başarılı bir sayfa açarak girdik. Geçtiğimiz yıllarda ötelenen yatırım talepleri, bu yıl itibariyle hayata geçmeye devam ediyor ve 2020’nin hedeflerin tutacağı bir yıl olacağını öngörüyoruz. Yılın ilk 2 ayı oldukça hareketliydi ve bölge hakimiyetimizi arttırarak hedeflerimize ulaşmak adına faaliyetlerimizi geliştiriyoruz. Uzun yıllardır sektörde öncü olmamız, verimli, hedef odaklı ve etkili çalıştığımız için Türkiye’de 5 bölge ve 23 ilde Xerox olarak yaptığımız çalışmalar, Xerox tarafından 2 dalda ödüle layık görülmüştür. Nitekim bildiğiniz üzere, Lidya Grup kurulduğu ilk günden itibaren, daima teknoloji odaklı oldu ve ülkemiz yatırımcılarını dijital baskı sektöründeki teknoloji ile buluşturdu. Sadece satan değil, aynı zamanda teknoloji konusunda danışmanlık yapan ve müşterilerimiz için gerçek anlamda bir iş ortağı olma gayreti içerisindeyiz. Müşterilerimize yeni iş fikirleri verirken, yatırımlarının doğru yönlendirilmesine katkılar sağlıyoruz. Lidya Grup, çözüm sunan bir iş ortağıdır. Bu nedenle, temsil ettiğimiz Xerox, Epson, Efi ve Sutec markalarında, bulunduğumuz coğrafyanın en etkin ve sayılı distribütörlerinden birisi olarak, çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.
Xerox ConnectKey teknolojisi, yoğun talep görüyor
Xerox ConnectKey teknolojisinin pazarda yoğun talep gördüğünü ifade eden Lidya Grup Kurumsal Satış Direktörü Betül Kayacık, şunları anlattı:
“Xerox ConnectKey teknolojisi, markanın tüm ofis ürünlerinde bulunan bir yazılımdır ve ürünler bu yazılım tabanı ile çalışmaktadır. Bu yazılım, rakiplerin henüz ekipmanlarında yakalayamadığı bir teknolojiye sahiptir. Özellikle kurumsal pazardan, Xerox’un B7030, C7025, B405, C405 ve yeni ürünü C9070’e yoğun bir talep gözlenmektedir. Bilindiği gibi günümüzün en hassas konularından birisi, güvenlik ve kişisel verilerin korunmasıdır. Baskı süreçlerinde dataların korunuyor olması, büyük önem kazanmıştır. Tüm kurum ve kuruluşlar, kişisel verilerin korunmasından baskıların güvenliğine kadar tüm konularda etkin çalışmalar yapmaktadırlar. Nitekim, donanım ve yazılımla zenginleşen dijital baskı makineleri de yeni iş modellerini ortaya çıkarmıştır. Verimlilik, maliyet, güvenlik ve çevresel sürdürülebilirlik, yeni nesil dijital baskı makinelerinde ön plana çıkmaktadır. Özetle, bugünün kurumsal firmaları, baskı süreçlerini kontrol altına alma, güvenliği sağlama, kotalar koyma, renkli baskı için yetki sınırlandırması yapma gibi birçok maddeyi iş sürecinde uygulamaya geçirmektedir” diye konuştu.
Lidya Grup olarak, pazara derinlik kazandırıyoruz
Lidya Grup olarak dijital baskı sektörü pazarının büyümesine odaklandıklarını anlatan Lidya Grup Grafik Sanatlar Satış Direktörü Adem Öz, firmaların teknolojik üstünlüklere sahip olan dijital baskı makineleri ile daha karlı işler yapmakta olduklarını söyledi.
Lidya Grup’un pazara derinlik kazandırdığının altını çizen Adem Öz, konuşmasına şöyle devam etti:
“Lidya Grup olarak, 100 kişiyi aşkın ekibimiz ve işbirliği yaptığımız iş ortaklarımızla, farklı kategorilerde sahip olduğumuz dijital baskı makineleri ürün gamımızla, ülkemiz geneline en üst düzeyde hizmet vermeye devam ediyoruz. Kurumsal vizyonun, doğru stratejilerin, yetişmiş insan kaynağının ve yeterli sermayenin, işletmeleri başarıya götüreceğini biliyoruz ve bu noktada sahip olduğumuz bilgi birikimimizi ve deneyimlerimizi eko-sistemimizde yer alan bayilerimiz ve müşterilerimiz ile paylaşmayı sürdürüyoruz. İşbirliği yaptığımız tüm müşterilerimizin ihtiyaçları olan makineleri satın alması yönünde bilgimizi aktarırken, daha karlı işler yapmaları noktasında tecrübelerimizi paylaşıyoruz. Özetlersek, dijital baskı sektörünün standartlarını yükselterek pazara derinlik kazandırıyoruz ve müşterilerimizin daha karlı işler yaparak sürdürülebilir olmalarına önderlik ediyoruz. Lidya Grup olarak, bulunduğumuz coğrafyada dijital baskı sektörünün birkaç lider firması arasındayız” şeklinde konuştu.