30 Eylül 2025 Salı

Zülfü Livaneli’nin yeni romanı Bekle Beni’ye okurlardan yoğun ilgi!

 

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Zülfü Livaneli’nin yeni romanı Bekle Beni’ye okurlardan yoğun ilgi!

Günümüzün en çok okunan yazarlarından Zülfü Livaneli’nin yeni romanı Bekle Beni, okurlardan büyük ilgi görerek ilk haftasında ikinci baskıya girdi.

23 Eylül’de Can Yayınları etiketiyle ilk baskısı yayımlanan ve ilk günlerden çoksatar listelerinde birinci sıraya yerleşen Bekle Beni,bir ülkenin özgürlük yolunda çektiği zorlukların, baskıya karşı girişilen mücadelenin, direnmenin, yalnız bırakılmanın ve dayanışmanın romanı.

Bugüne kadar otuzdan fazla ulusal ve uluslararası ödüle layık görülen, günümüz edebiyatının en önemli kalemlerinden biri olarak kabul edilen Zülfü Livaneli’nin üç yıl aradan sonra yazdığı yeni romanı Bekle Beni, ilk haftasında ikinci baskıya girdi ve toplam 250.000 adet baskı sayısına ulaştı. 

Bir aşk ve direniş hikâyesi

Romanda bir kuşağın yaşamak zorunda kaldığı acı olayları ve ortak hikâyeleri anlattığını belirten Zülfü Livaneli, eserini, “Bekle Beni, fırtınalar içinde yitip giden arkadaşlarımıza bir saygı duruşu olarak algılanmalı,” ifadeleriyle tanımlıyor. Aşkı, dostluğu, aile bağını ve özgürlük tutkusunu ince ince ören Bekle Beni; bir ülkenin özgürlük yolunda çektiği zorlukların, baskıya karşı girişilen mücadelenin, direnmenin, yalnız bırakılmanın ve dayanışmanın romanı…

Livaneli’nin eşsiz kaleminden…

Romanın kahramanları Leyla ile Selim, aşkın coşkusuyla bir hayat kurmak için mücadele ederlerken kendilerini türlü zorluğun, ayrılığın içerisinde bulurlar. Bir yanda birbirlerine kavuşma telaşı, diğer yanda özgürlük mücadelesi onları roman boyunca farklı yerlere sürükler. Aşkları direnişlerini besleyecek, direnişleri de aşklarını güçlendirecektir.

“Polisler Selim’i alıp götürdüler. Gitmeden önce Leyla’ya son bir kez sarıldı, kulağına fısıldadı: ‘Güçlü ol Leyla. Bu da geçecek.’ Ama ikisi de biliyordu ki önlerinde zorlu ve belirsiz günler vardı. Selim’in yokluğu evin her köşesine sinmiş, sessiz bir çığlık gibi Leyla’nın yüreğini dağlıyordu. Her şey bir anda değişmişti, geri dönüşü olmayan bir noktaya gelinmişti, bir uçurumun kenarındaydılar, düşüş başlamıştı.”


Dedeman Hospitality, konukseverliğini yaşamın her alanında sunmaya başlıyor.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Dedeman Hospitality ile Yeni Çağ Başlıyor: 

Türkiye’nin Öncü Otel Markasından Geleceğe Güçlü Bir Adım Köklü Bir Miras, Sınırları Aşan Bir Vizyon

Türkiye turizminin öncü markası Dedeman, 59 yıllık güçlü mirasını yepyeni bir gelecek vizyonuyla buluşturarak ezber bozan bir dönüşüme imza atıyor. Yeni çatı marka Dedeman Hospitality, konukseverliğini yaşamın her alanında sunmaya başlıyor.

 2025 itibarıyla grubun, Dedeman Hotels & Resorts International (DHRI) altındaki tüm konaklama markaları ile farklı ağırlama hizmetlerini kapsayan yeni markaları artık Dedeman Hospitality kimliği altında birleşiyor.

 Bu stratejik adım, Dedeman’ın sektördeki güçlü konumunu pekiştirirken, küresel sahnedeki yeni konumunu, sürdürülebilir büyüme hedeflerini ve geleceğin ağırlama anlayışını tanımlayan cesur bir yeniden doğuş anlamına geliyor. Dedeman Hospitality, “geleceğin ağırlama ekosistemi”ni bugünden inşa ediyor.

 Dedeman’ın Yeni Dönemi Özel Bir Davetle Başladı

Dedeman İstanbul Oteli’nin 24 Eylül 1982’deki açılış yıldönümünde gerçekleşen bu anlamlı buluşmada, marka köklü mirasını “Dedeman Hospitality” adıyla yeni bir vizyonla tanımlayarak misafirperverliğini uluslararası ölçekte markalaştırdı. Dedeman’ın marka tarihine yeni bir sayfa ekleyen büyük dönüşüm yolculuğu, yatırımcılara ve iş ortaklarına özel düzenlenen prestijli bir davetle Dedeman İstanbul’un görkemli Balo Salonu’nda kutlandı. Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Demiray, Yönetim Kurulu Başkan Vekili ve Dedeman’ın 4. kuşak temsilcisi Murat Özmestçi, Yönetim Kurulu Üyesi Banu Dedeman ve yönetim kurulunun değerli üyeleri gecede konuklarla bir araya geldi. Bunun yanı sıra Dedeman Hospitality’nin özverili ekip arkadaşları, yöneticileri, yatırımcıları ve sektörün önde gelen temsilcileri de davete katılarak bu önemli anın bir parçası oldular.

 Konuklar, markanın küresel vizyonunu, sürdürülebilir büyüme stratejilerini ve yeni dönem projelerini dinlerken; samimi sohbetler, ilham verici paylaşımlar ve güçlü birliktelik ruhu sayesinde gece unutulmaz bir buluşmaya dönüştü. Gecenin sonunda tüm katılımcılar, Dedeman Hospitality’nin sadece Türkiye’de değil, dünya turizminin geleceğinde de söz sahibi olacağına yakından tanıklık ettiler.

Gecenin duygusal anlamını vurgulayan Yönetim Kurulu Üyesi Banu Dedeman, açılış konuşmasında duygularını şu sözlerle dile getirdi:

"Bu geceyi benim için özel kılan birkaç noktaya değinmek isterim. Bugün 24 Eylül… Tam 43 yıl önce yine 24 Eylül’de Dedeman İstanbul’un açılış daveti yapılmıştı. Bu buluşmanın tarihini öğrendiğimde, “24 Eylül” dediler. “Ne kadar güzel düşünmüşsünüz,” dedim; tam da otelin açıldığı gün. Üstelik dedem, rahmetli Mehmet Kemal Dedeman’ın doğum günü… Yani 365 günün içinde bir defa olabilecek bir tesadüf. Böyle özel bir günü yine böyle özel bir ana denk getirmiş olduk.  Karşınızda yeni bir isim var: Dedeman Hospitality. 

Bugüne kadar hep “Dedeman Hotels & Resorts International” ve alt markalarını duymuş olabilirsiniz. Artık hem otelcilik hem de otelcilik dışı faaliyetlerimizi kapsayan büyük şemsiye markamız Dedeman Hospitality görücüye çıkıyor.”        

 Ardından sözü alan Dedeman’ın 4. kuşak temsilcisi ve Yönetim Kurulu Başkan Vekili Murat Özmestçi, “Dedeman Hospitality” adını nasıl seçtiğini şöyle anlattı:

“Biz Kıbrıs’ta çok güzel bir projeye adım atarken, “Dedeman Hotels & Resorts International” artık yeterli kalmıyor dedik. Çeşitliliğe gittikçe sadece Dedeman otelleri değil; Village Life, yerli restoranlar, ofis, kahve marketi gibi farklı alanlar da gündeme geliyor. Misafirperverliğimizin altına giren, bizi mutlu eden ve daha da çeşitlendirebileceğimiz tüm turizm faaliyetleri için “Hospitality” ismini seçtik.”

Son olarak Yönetim Kurulu Başkanı Ergün Demiray duygularını şu sözlerle paylaştı:

“Eğer bir başarı elde edebildiysek, öncelikle ekip arkadaşlarımızın ve ardından sizlerin bize duyduğu güven sayesindedir. Tüm anlaşmalarda hep şunu söyledim: Önce dostluk, arkadaşlık ve aile; ticaret sonra gelir. Bu zamana kadar bunu fazlasıyla yerine getirdiğimizi düşünüyorum. Böyle büyük bir ailenin parçası olmaktan son derece mutluyum. Bunun gerçekleşmesinde en büyük payın Banu Dedeman’a ait olduğunu özellikle belirtmek isterim. Bir lider olarak vizyonu ve güveni bizim için ilham verici oldu.”

12 Marka Tek Bir Güçlü Çatı Altında

Dedeman Hospitality, bugün itibarıyla 12 farklı markayı aynı vizyon etrafında birleştiriyor. Bu güçlü portföy, markanın köklü deneyimini inovatif bakış açısıyla harmanlayarak, misafirperverliği konaklamanın ötesine taşıyan bir yaşam tarzı yaklaşımı sunuyor.

Grubun Dedeman, Dedeman Collection, Park Dedeman, Smart by Dedeman, Rest by Dedeman, Rest & More by Dedeman, Managed by Dedeman, Dedeman Suites & Residences, Ready to Stay by Dedeman, Dedeman Village, Dedeman Village Life ve Dedeman Hub & Offices markaları; her yatırımcı ve misafirin farklı ihtiyaç ve beklentilerine yanıt vermek üzere tasarlandı. Yeni alt markaların da hayata geçirilmesi ve küresel pazarlarda yepyeni projelerle varlık gösterme planları da bu büyük dönüşümün önemli parçalarını oluşturuyor.

Dedeman Hospitality; konaklama, gastronomi, toplantı ve etkinlikler ile şehir ve doğa yaşamını kapsayan yeni nesil bir “hospitality ekosistemi” kuruyor. Amaç; Türkiye’nin köklü misafirperverlik kültüründen ilham alarak, her yaştan misafirlere konaklama ile sınırlı kalmayan her temas noktasında kültürel ve duygusal bir deneyim yaşadığı “Herkesin Dedeman’ı” anlayışını ulusal ve küresel ölçekte yaygınlaştırmak.

 


Büyüme Yolculuğu: 6 Ülkeden Dünyaya

Dedeman Hospitality, bugün 6 ülkede, 37 şehirde, 51 aktif otel ve toplamda 88 imzalanmış tesis ile faaliyet gösteriyor. Hedefini ise net biçimde ortaya koyuyor: 2028 yılı sonuna kadar 100 otel.

Marka, bu güçlü büyüme yolculuğunda yalnızca Türkiye’de değil; Balkanlar, Avrupa, Orta Doğu ve Afrika gibi stratejik pazarlarda da yeni yatırımlarıyla konumunu güçlendiriyor. Böylece Dedeman, bölgesel bir marka olmanın ötesine geçerek küresel misafirperverlik arenasında daha etkin bir rol üstleniyor.

Bugün itibarıyla 5.000’in üzerinde oda ve 10.000’in üzerinde yatak kapasitesi ile hizmet veren Dedeman Hospitality, büyümesini sadece sayılarla değil; üstün hizmet kalitesi, sürdürülebilirlik vizyonu ve yenilikçi konaklama deneyimleri ile taçlandırıyor.

Bu yolculuk, Dedeman’ın köklü mirasını modern dünya turizminin beklentileriyle buluştururken, markayı geleceğe taşıyan güçlü bir stratejinin de yansıması olarak dikkat çekiyor. 


Türkiye’nin Yeni Nesil Bulutu“portvMindPublic Cloud” ile Bulutta İşler Değişecek

 HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Türkiye’nin Yeni Nesil Bulutu“portvMindPublic Cloud” ile Bulutta İşler Değişecek

TEK TIKLA BULUTA ÇIKMA, DAKİKA BAZLI ÖDEME DÖNEMİ BAŞLADI

Türkiye’nin önde gelen yerli ve milli bulut sağlayıcılarından vMind, ‘Bulutta İşler Değişecek’ diyerek “portvMindPublicCloud”un tanıtımını yaptı. İşletmelerin dijital dönüşüm süreçlerini hızlandırırken, maliyetleri %30’a varan oranda düşürmeyi hedeflediklerini belirten vMind CEO’su Volkan Duman “Türkiye'de dakika mertebesinde faturalandırmayı yapan ilk ve tek şirketiz” dedi. 

Toplam 26 sektörde 1000'i aşkın referansı ve yüzde 99 müşteri memnuniyetinden aldığı güçle her ölçekten şirkete bulut çözümleri, yönetilen hizmetler ve sistem entegrasyonu çözümlerini uçtan uca “terzi misali” sunan vMind, tescilli markası portvMindPublic Cloud yatırımını ve sunacağı katma değeri düzenlediği etkinlikte paylaştı.Tek noktadan şirketlerin dijital dönüşümlerine öncülük eden vMind’ın30 Eylül'de Wyndham Grand Levent’te gerçekleştirdiği etkinlikte, vMind CEO’su Volkan Duman, vMind Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Küçüktaş ve vMind CTO’su Kubilay Kaptanoğlu, pazar verilerinin yanı sıra global hiper ölçekleyicilere karşın yerli Public Cloud ile sağlanacak veri egemenliğinin önemine dikkat çekti.

“Yıldız Teknopark’taTürk mühendislerinin tasarladığı inovasyon platformu: portvMind”

İşletmelerin dijital dönüşümünü sadeleştirmek, güvenliğini artırmak ve altyapı maliyetlerini optimize etmek için tasarlanan, global standartlarda ancak regülasyonlara uyumlu, veri egemenliği yerelde olan ve her zaman erişilebilir bir bulut deneyimi sunan portvMindPublic Cloud, sadece bir altyapı değil, Türkiye'deki işletmelerin, start-up'ların ve geliştiricilerin küresel ölçekte rekabet edebilmesi için Türk mühendisleri tarafından Yıldız Teknopark’ta tasarlanan bir inovasyon platformu olarak dikkat çekiyor.

“Dakikalık faturalama ile %30’a varan maliyet avantajı”

İşletmelerin dijital dönüşüm yolculuklarını hızlandıran vMind tarafından geliştirilen portvMindPublic Cloud, Türkiye’de konumlandırılmış açık kaynak temelli altyapısıyla verileri ülke sınırları içinde tutarken, ‘Kullandığın Kadar Öde’ modeli kapsamında sunduğu dakikalık faturalama sayesinde %30’a varan maliyet avantajı sağlıyor. 

Mikroservis mimarisiyle ihtiyaç duyulan hizmeti dakikalar içinde ölçeklendiriyor,GPU-ready kaynaklarıyla yapay zekâ ve veri analitiği projeleri hızlandırıyor. KVKK ve ISO 27001 uyumlu güvenlik katmanı, uçtan uca şifreleme ve ayrıntılı segmentasyon ile regülasyonlara hazır, yüksek koruma sunuyor. 7/24 Türkçe uzman desteğiyle portvMind, global standartlarda bulut deneyimini yerel esneklikle birleştirerek işletmelerin dijital dönüşümünü güvenle hızlandırıyor. 

“Şirketler istedi, biz yaptık”

Ar-Ge çalışmalarının ilk adımının müşterileri dinleyerek atıldığına dikkat çeken Volkan Duman, ihtiyacı"terzi misali" özenle dinlediklerini, analiz ettiklerini ve en güncel teknolojiyle hayata geçirdiklerini belirtti. “Günümüzde bulut teknolojileri, artık lüks bir teknoloji tercihi değil, işin kalbi, rekabetin anahtarı ve inovasyonun kendisi haline geldi” diyen Duman, “Türkiye’de üç tane veri merkezimiz var, veri egemenliği ve regülasyonuna %100 uyuma sahip bir firmayız.‘Bulutta işler değişecek’ diyoruz, çünkü verinin, inovasyonun ve üretilen değerin Türkiye’de kalabildiği, aynı anda küresel standartlarla çalışabildiğimiz bir deneyim artık mümkün. Bunun adı da portvMindPublic Cloud” dedi.

“Yaklaşımımız globalle entegre, yerelde egemenolmak”

“Dünya hızla yeniden şekillenirken, 2025’te küresel IT harcamalarının 5,4 trilyon doları aşması bekleniyor” diyen Volkan Duman, büyümenin katalizörünün yapay zekâ ve data center yatırımları olacağının öngörüldüğünü, özellikle AI-optimize sunucular ve altyapı, veri merkezlerinde benzeri görülmemiş bir kapasite iştahı yarattığına dikkat çekti.

vMind’ın CEO’su Volkan Duman, bir diğer kritik konunun ise egemenlik ve uyum olduğunu belirtti.“KVKK ve sektör regülasyonları işin içinde. Biz veriyi ve operasyonu Türkiye içinde tutuyor; ISO 27001, ISO 27701 ve SOC 2 süreciyle güvenliği yönetişim seviyesine taşıyoruz. portvMindPublic Cloud’da küresel güvenlik ve yerel egemenlik aynı platformda. Yaklaşımımız ‘globalle entegre, yerelde egemen’ olmak. Bu mümkün mü, evet bugün mümkün olduğunu gösteriyoruz. Küresel standartlarda, Türkiye’nin egemenliğinde bir bulut sunuyoruz” dedi. 

“Ücretsiz 7/24 saha mühendis desteği veilk 10.000 TL’lik kullanım”

Global devlerin ön planda olduğu Public Cloud alanında ellerini taşın altına koyduklarını belirtenDuman, 7/24 saha mühendis desteğini ek bir ücret almadan vereceklerini, ilk 10.000 TL’lik kullanımı ücretsiz sunduklarını, şirketlerin hemen tek tıkla buluta çıkacaklarını duyurdu.

“Yüz milyarlarca dolarlık yatırım dalgası başlayacak”

Toplantıda, ‘Bulutta İşler Değişecek” çünkü hem globalde hem de Türkiye’de oyunun kuralları yeniden yazılıyor diyen vMind Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Ali Küçüktaş, sektör rakamlarını paylaştı. Küresel fotoğrafta talebin kalıcı olduğunu, ivmenin AI’dan geldiğini belirten Küçüktaş “2025’te bulut, kurumsal inovasyonun ana omurgası oldu. Gartner’ın verilerine göre küresel genel bulut harcamaları 2025’te 700 milyar dolar bandını geçiyor. Bulutta özellikle altyapı ve platform bileşenleri çift haneli büyüyor. IT genelinde 2025 büyümesinin lokomotifi, yıllık yüzde 42 oranı ile AI-optimize sunucular ve veri merkezi sistemleri. 2026 yılına doğru, AI hizmetleri ve AI-optimize sunucular için yüz milyarlarca dolarlık yatırım dalgası bekleniyor. Bunun sebebi de bulut; yapay zeka, veri ve uygulama yaşam döngüsünün doğal işletim zemini” dedi. 

Mehmet Ali Küçüktaş sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Rakamların ortaya koyduğu bu devasa büyüme, ülkeler için kritik bir soruyu gündeme getiriyor: Veri kimin, İnovasyon kimin kontrolünde olacak? Avrupa bu sorunun cevabını net bir şekilde verdi: Egemen Bulut. Bu bir söylem değil, politika. Fransa, Almanya, İtaya gibi Avrupa Birliği ülkelerinde büyük sağlayıcılar da modelini buna göre ayarlıyor. Körfez ülkeleri, AI ve bulut merkezi olma hedefiyle mega yatırımlar yapıyor.Bu tabloda mesaj net; dijital dünyada egemenlik, artık bir tercih değil, ulusal bir güvenlik ve ekonomi stratejisidir.” 



“İvmenin üç itkisi; regülasyon uyumu, maliyet öngörülebilirliği ve yetkin yerel destek”

Mehmet Ali Küçüktaş, Türkiye pazarını ise şöyle aktardı: “Türkiye fotoğrafında hızlı ivme, derinleşen talep görüyoruz. TÜBİSAD’a göre 2024’te Türkiye BİT sektörü 36,7 milyar USD’ye ulaştı; büyümenin sıcak noktaları yazılım, bulut, yönetilen hizmetler ve güvenlik. Kamu tarafında 2023–2028 kamu bulut stratejisi ve eylem planı yayınlandı; pazarın olgunlaşması hızlanıyor. Özel sektörde yönetilen hizmetler büyüyor; toplam bulut pazarı ise 2024’te 2,69 milyar USD seviyesinde ve 2030’da 9,7 milyar USD’yi hedefleyen %23,6 CAGR patikasında. Bu ivmenin arkasında üç itki var; regülasyon uyumu, maliyet öngörülebilirliği ve yetkin yerel destek. Türkiye, bulutta tercih edilen adres olabilir. Bunun formülü egemenlik, inovasyon, ekonomi üçlemesini aynı denklemde çözmekten geçiyor. portvMind, bu ihtiyaca sahada verilen kanıtlı yanıttır.”

Yerel, egemen bulutu kaçınılmaz kılan üç nedeni Mehmet Ali Küçüktaş şöyle özetledi: “Bir; uyum & veri egemenliği. KVKK ve sektörel düzenlemeler, verinin ve operasyonun ülkede kalmasını gerektirebiliyor. İki; toplam sahip olma maliyeti ve öngörülebilirlik.Üçüncü neden;yerel uzmanlık ve 7/24 Türkçe destek. Çünkü kritik anlarda önemli olan “yanıt” değil, çözüm süresidir”.

“Felsefemiz güçlü olanı, basit sunmak idi, bunu başardık”

“portvMind'ı geliştirirken tek bir felsefemiz vardı, o da güçlü olanı, basit sunmaktı, bunu da başardık. Çünkü teknoloji, karmaşıklaştırdığı değil, hayatı kolaylaştırdığı zaman gerçek anlamını bulur” diyen vMind CTO’su Kubilay Kaptanoğlu, portvMind’ı anlattı:

“Kullanıcı dostu yapısı ile portvMind paneline ilk giriş yapıldığında kullanıcıyı karmaşık menüler değil, sade ve anlaşılır bir arayüz karşılıyor. Gerçek zamanlı maliyet kontrolü sunan platformda, kullanıcı ne harcadığını anlık olarak, saatlik detayda görebiliyor. Bu sayede şirketler bulut teknolojilerine ayıracakları bütçelerini tahmin etmek zorunda kalmıyor. ‘Tek Tıkla Dağıtım’ özelliği ile sanal bir sunucunun, bir Kubernetescluster'ın veya S3 uyumlu depolama alanının saniyeler içinde, sadece birkaç tıklamayla hayata geçirilmesinin mümkün olduğu platformda, güvenlik duvarı kurallarından yük dengeleyicilere, kimlik yönetimine kadar her şey, IT uzmanı olmayan kişilerin bile anlayabileceği bir dilde sunuluyor. Sadeliğin arkasında, son derece güçlü ve modern bir mimari yer alıyor.”

“Oyun Değiştiren Teknolojiler portvMind’da”

Sadece altyapı değil, inovasyon platformu olarak konumlanan portvMind, sadece sanal makine kiralamıyor, inovasyon için gerekli tüm araçları da hazır sunuyor. “Konteyner mimarisine geçmek isteyen şirketlerde en büyük engel, Kubernetes'in karmaşık yönetimidir” diyen Kaptanoğlu,“Bu yönetimi tamamen ücretsiz olarak üstlenen vMind, platformunda mevcut VMware veya fiziksel sunucuları, geliştirdiği otomasyon araçlarıyla neredeyse sıfır kesintiyle ve tek tıkla portvMind'e taşınmasını mümkün kılıyor, haftalar süren migrasyon projelerini saatlere indiriyor. En yeni nesil GPU havuzları ile büyük dil modelleri eğiten, yapay zeka çıkarım servisleri sunan, en zorlu AI/ML iş yükleri konusunda da fark yaratan, yapay zeka hazır altyapı sunan portvMind’da güvenlik bir katman değil, mimarinin temeli. Kısa vadede Database As A Service, Alarming As A Service ürünlerini yayına almayı hedefliyoruz” dedi. 

“İlk sırada EMA bölgesi, ardından META”

portvMind özelinde paylaşılan bilgilerin bir başlangıç olduğunun vurgulandığı toplantıda vMind CEO’su Volkan Duman, bu yılı yüzde 60-70 oranında büyüme ile kapatmayı hedeflediklerini, yurt dışı yatırımlarda ilk olarak EMEA bölgesinde bir veri merkezi kurmak için fizibilite başlattıklarını, ikinci adımın ise META’da vMind varlığını kanal ortaklıklarıyla büyütmek olduğunu paylaştı. 


Öğrenciye özel ders programı öğrenme baskını azaltarak özgüveni artırıyor


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR

Öğrenciye özel ders programı öğrenme baskını azaltarak özgüveni artırıyor 

Öğrencinin bireysel ihtiyaçlarına göre şekillenen ders programı, öğrenme sürecini etkin ve daha sürdürülebilir kılıyor. Bu yaklaşım, öğrencinin derse olan ilgisini artırırken, öğrenme motivasyonunu da güçlendiriyor. Öğretmen, öğrencinin öğrenme stilini analiz ederek ona uygun yöntemler geliştiriyor. Bu stratejiler, öğrencinin daha hızlı ve etkili öğrenmesini sağlıyor. Klasik eğitim yöntemlerinin dışında, yaratıcı ve bireysel çözümler sunuluyor. Böylece öğrenme süreci, öğrencinin doğasına uygun hale geliyor.  Kimi öğrenci tekrar ederek, kimi uygulayarak daha iyi öğreniyor ve özel dersler bu farkları dikkate alıyor.

Kişiye özel ders programının öğrenme baskısını azalttığını kaydeden İpucu Akademi Online Özel Ders Platform Kurucusu İlker Gezer, şunları söyledi: 

“Birebir derslerde, öğrenci ile öğretmen arasında kurulan güven ilişkisi, öğrenmeyi verimli, keyifli ve sürdürülebilir hale getiriyor. Bu sayede öğrenci, sadece sınavlara değil, hayata dair problem çözme ve odaklanma becerilerine sahip oluyor. Kişiye özel ders programlarının en önemli faydalarından birisi de öğrencinin zaman yönetimini öğrenmesidir. Kendi öğrenme hızına göre hazırlanan programlar sayesinde öğrenci, konu tekrarı ve pekiştirme süreçlerini daha verimli bir şekilde planlayabiliyor. Bu durum öğrencinin özgüvenini artırırken, öğrenme sürecine olan bağlılığını da güçlendiriyor. Özellikle, sınav dönemlerinde yaşanan stres de, kişiye özel programlarla büyük ölçüde azaltılabiliyor. Böylece öğrenci, sadece bilgi edinmekle kalmıyor, aynı zamanda öğrenmeyi bir beceriye dönüştürüyor.” dedi.


4 maddede özel dersin öğrencinin başarısına etkisi nasıldır


Birebir ilgi sayesinde öğrencinin, motivasyon kazanırken eksikliklerini tamamladığı için akademik başarısını artıracağının altını çizen İpucu Akademi Online Özel Ders Platform Kurucusu İlker Gezer, özel dersin öğrencinin başarısı üzerindeki etkisini dört başlıkta anlattı. 


1-Özel ders neden gereklidir: 

Her öğrencinin öğrenme biçimi farklıdır; kimisi görsel, kimisi işitsel, kimisi uygulamalı öğrenir. Kalabalık sınıflarda bu bireysel farklar göz ardı edilebilir. Özel ders, öğrencinin ihtiyaçlarına göre şekillendiği için daha etkili sonuçlar verir. Bu sayede öğrenci, kendi hızında ve kendi yöntemleriyle öğrenme fırsatı bulur.  Ayrıca öğrenci, anlamadığı konularda rahatça soru sorabilir. Öğretmen, eksik noktaları fark edip, anında müdahale edebilir. Bu da öğrencinin zaman kaybetmeden eksiklerini gidermesini sağlar. Böylece öğrenme süreci kişiye özel, verimli ve sürdürülebilir hale gelir.


2-Özel ders öğrencinin başarısını nasıl etkiler: 

Öğrenci, birebir derslerde daha fazla dikkat ve ilgi görür. Bu durum motivasyonu artırır ve özgüven kazandırır. Eksik olduğu konulara odaklanarak, daha hızlı ilerleme sağlar. Sonuç olarak, akademik başarıda belirgin bir artış gözlemlenir.  Aynı zamanda, özel dersler, düzenli çalışma alışkanlığı kazandırır. Öğrenci, belirli bir plan doğrultusunda ilerleyerek, hedeflerine daha kolay ulaşır. Takip edilen gelişim süreci, velilere ve öğretmene net bir geri bildirim sunar. Bu da başarının sürekliliğini sağlar.


3-Özel dersin avantajları nelerdir: 

Öğrenciye özel içerik ve yöntemlerle ders işlenir. Zaman yönetimi daha verimli olur, çünkü dersler öğrencinin programına göre ayarlanır. Öğretmen, öğrencinin güçlü ve zayıf yönlerini daha iyi analiz edebilir. Bu da öğrenme sürecini daha etkili ve kalıcı hale getirir.  Ayrıca, özel ders, öğrencinin ders dışı sorumluluklarını da göz önünde bulundurarak esnek bir planlama sunar. Öğrenci, dikkatinin dağılmadığı bir ortamda çalışarak daha verimli öğrenir. Öğretmenle kurulan güçlü iletişim, öğrencinin derse ilgisini artırır. Bu sayede akademik ve kişisel gelişim paralel ilerler.


4-Özel ders kişiye özel öğrenme stratejilerini nasıl destekler: 

Öğrencinin dikkat süresi, bilgi alma şekli ve öğrenme motivasyonu birebir derslerde daha kolay tespit edilir. Bu sayede öğretmen, öğrencinin öğrenme yolculuğunu kişiselleştirilmiş bir plana dönüştürebilir. Görsel materyaller, uygulamalı örnekler veya oyunlaştırılmış anlatımlar gibi yöntemlerle dersler daha ilgi çekici hale gelir. Öğrenci, kendi öğrenme stiline uygun içerikle çalıştığı için öğrenmeye karşı özgüveni ve ilgisi artar. Böylece yalnızca sınav başarısı değil, öğrenmeye karşı olumlu tutum da geliştirilmiş olur.


Dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup, sektörüne yön veriyor

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Dijital baskı sektörünün lideri Lidya Grup, sektörüne yön veriyor 

Lidya Grup, SIGN İstanbul 2025’de global markaların yeni ürünleri ile teknoloji şovu yapacak 

Dijital baskı sektörünün öncüsü Lidya Grup, dünya çapındaki global markalarla yaptığı iş birlikteliği ile sektördeki lider konumunu güçlendiriyor. Xerox, Keundo, Flora, Duplo, JWEI, Epson, EFI global markalarının Türkiye yetkili temsilcisi olan şirket, geniş ürün yelpazesi veuçtan uca sunduğu teknolojiyle dijital baskı sektörüne yön veriyor. 

Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde, 2-5 Ekim tarihleri arasında düzenlenecekolan SIGN İstanbul 2025’e katılan Lidya Grup, temsil ettiği global markaların yeni ürünleri ile teknoloji şovuna imzasını atacak. Fuarın buluşma noktası olacak standında, ülke genelinden ziyaretçilerini ağırlarken, fuara özel kampanyalı fiyatları ve uygun finansman çözümleri ile ses getirmeye devam edecek. Endüstriyel reklam ve dijital baskı dünyasını bir araya getirecek olanfuar,yurtiçi ve yurtdışından profesyonel ziyaretçilerin yoğun katılımıyla gerçekleşecek. 

Yenilikçi yatırımları ve müşteri odaklı çözümleri sayesinde sektörde son teknolojiye erişim sağlayan Lidya Grup, müşterilerinin ihtiyaçlarına hızlı ve etkili yanıtlar veriyor. Bu yaklaşım, şirketi hem yerel, hem de bulunduğu coğrafyada güçlü bir oyuncu haline getiriyor. Lidya Grup’un sunduğu hizmetler, katma değer yaratma yetkinliğiyle birleşerek, sektördeki güvenilir iş ortaklığı anlayışını sağlamlaştırıyor. Sektörün sürekli dönüşümünü yönlendirerek, uzun vadeli müşteri memnuniyetiyle fark yaratmayı sürdürüyor.  

Büyüme odaklı stratejilerle zirveye  

Lidya Grup, büyüme odaklı bir vizyonla hareket ederek sektördeki liderliğini güçlendiriyor. Büyümeyi hedef alan şirket DNA’sına sahip olduklarını ifade eden Lidya Grup Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Öz, şunları söyledi: 

“Global iş ortaklıklarımız ve yenilikçi çözümlerimizle, hem mevcut müşteri portföyümüzü genişletiyoruz, hem sektöre yeni fırsatlar kazandırıyoruz. Hedefimiz, yalnızca iş hacmini artırmak değil, aynı zamanda teknolojik gelişmelere öncülük etmektir.” diyerek şirketin hedeflerine olan bağlılığını vurguluyor. 2025 yılına yönelik büyüme stratejileri kapsamında Lidya Grup, yatırımlarını kararlılıkla sürdürerek sektöre yön vermeye devam edecek. Bu kararlılık, Lidya Grup’un pazardaki gücünü artırırken, müşterilere kesintisiz hizmet sunmasının temelini oluşturuyor.  

Yatırımlar hız kesmeden devam ediyor  

Uluslararası iş birliklerini genişletmeye yönelik çalışmalarına hız kesmeden devam edenLidya Grup, dijital baskı sektöründe teknolojik dönüşümün öncüsü olarak konumlanıyor. Geniş ürün yelpazesiyle uçtan uca çözüm sunduklarını ifade eden Lidya Grup Başkanı Bekir Öz, “Dijital baskının güçlü aktörlerinden birisi olarak, müşterilerimize en inovatif çözümleri ve değeri sunuyoruz. Xerox, Keundo, Flora, Duplo, JWEI, Epson, EFI globalmarkalarının Türkiye yetkili temsilcisi olarak, gücümüze güç katıyoruz ve yatırımlarımıza hız kesmeden devam ediyoruz.” diye belirterek, şirketin pazardaki başarılarını dile getiriyor. Teknoloji danışmanlığı ve çözüm odaklı hizmet anlayışıyla Lidya Grup, sektördeki yeniliklere önderlik ederken müşteri ihtiyaçlarını en doğru şekilde karşılamayı sürdürüyor. Pazardaki etkinliği, şirketin yenilikçi vizyonuyla birleşerek, sektördeki konumlanmasını daha da güçlendiriyor.  


Dijital baskı sektöründe ilham veren çözümler


Lidya Grup, hem Türkiye, hem EMEA bölgesindeki etkin şirketlerden birisi olmasıyla sektördeki başarısını kanıtlıyor. Dijital baskı makineleri sektöründe uçtan uca sundukları ürün gamını, müşteri memnuniyetiyle birleştirdiklerini anlatan Lidya Grup Satış ve Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı Adem Özşunları kaydetti: “Sektördeki lider konumumuz, sadece yenilikçi çözümlerle değil, aynı zamanda müşteri odaklı yaklaşımımız ile güçleniyor. Dijital baskı makineleri alanında uçtan uca sunduğumuz çözümler, pazarda şirketimizi farklılaştırırken, sektörün geleceğini şekillendiren bir güç olarak konumlanmamızı sağlıyor. Fuarın olduğu tarihler, sektörümüzde hareketli dönemler olduğu için beklentileri yükseltiyor ve fuarlar bu açıdan alım için doğru bir buluşma noktası haline de geliyor. Lidya olarak katıldığımız fuarlarda, temsil ettiğimiz markalardan son teknolojileri sergiliyoruz. Standımıza gelen tüm ziyaretçilerimize dijital baskı alanında son teknolojiyi deneyimleme fırsatı sunuyoruz. Kobi’lerden endüstriyel işletmelere kadar her sektöre ve her segmente hizmet veriyoruz.Lidya Grup, dijital baskının yalnızca bugününü değil, geleceğini de şekillendiren inovasyonlarla, hem müşterilerine hem de sektörüne ilham vermeye devam edecektir.” ifadelerini kullandı.

Dijital baskı pazarında büyüme rüzgarı

Dijital baskı sektörü, bu yıl ve devam eden yıllarda teknolojik yeniliklerin hız kazanacağı bir döneme giriyor. Printer pazarındaki mevcut 40 milyar dolarlık payın, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde 100 milyar dolara ulaşması öngörülüyor. Kağıttan başlayarak metal, ahşap, deri, cam ve seramik gibi çok çeşitli yüzeylere baskı uygulamalarına kadar genişleyen bu dönüşüm, sektörün yenilik fırsatlarını artırıyor. Lidya Grup, bu büyüme rüzgarında yüksek kaliteli dijital teknolojilerle müşterilerine avantajlarsağlıyor. Teknolojik gelişim ve sektörel yenilikler, dijital baskının erişilebilirliğini artırırken pazarı daha sürdürülebilir ve verimli bir hale getirmektedir. 


29 Eylül 2025 Pazartesi

TÜRSAB Boğaziçi Bölge Temsil Kurulu (BTK)'da seçim çalışmaları başladı.

 

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


TÜRSAB BOĞAZİÇİ BÖLGE TEMSİLCİ KURULU SEÇİMLERİNE “BEYAZ LİSTE” DAMGASI 

Turizm sektörünün gelişimi için çalışmaya devam eden TÜRSAB Boğaziçi Bölge Temsil Kurulu (BTK)'da seçim çalışmaları başladı. Bölgede faaliyet gösteren seyahat acentalarının yoğun katılımının gösterilmesi beklenen seçimlerde, “Beyaz Liste” adaylığını açıkladı. TZL Suite Hotel'de yapılan toplantıda Seçim çalışmaları kapsamında Yönetim Kurulu Başkan Adayı ve Beyaz Liste lideri, Yüksel Türemez bölgedeki turizmci,  farklı ihtisas bölümlerinin yeni ve eski ekiplerle birlikte seçimlerin karşısına çıktı. Temsilin önemine ve liyakat ilkesinin gerekliliğine vurgu yapan Beyaz Liste, turizm sektörünü iyileştirmeyi taşıyacak çözümlerle bir dönem daha göreve talip olduğunu vurguladı. 

TÜRSAB Boğaziçi BTK'nın, yaygın olarak birçok seçkin seyahat acentasının faaliyet gösterdiği, MICE, Incoming, Outgoing, sağlık turizmi, bilet satış ve ulaşım hizmetlerinde sektör temsilcilerinin bir arada bulunduğu önemli bir bölge olduğuna dikkat çekildi. Başkan adayının yaptığı konuşmada, yönetimin düzenlendiği, dağıtımların ve liyakatlı kişilerin seçilenin BTK'nın bölümleriki iyileşmesine işaret etti. Yönetim kurulu adaylarının düşünme, planlama, değerlendirme yapabilme, analiz etme, vizyon ve kuramsal düşünme gibi liderlik özelliklerine sahip olması gerektiği özellikle belirtildi. 


Sivil toplumda finansta liyakat tartışmaya açık olmayacak kadar önemli bir ilke olduğunu vurgulayan Başkan adayı, "Güçlü dostluklara ve ortak inanan bir ekip olarak, insana değer veren bir yönetim anlayışıyla bir dönem daha hizmet etmeye hazırız. Ve bir kez daha vurgulamak isterim ki; Bölge acentalarının tüm istediklerini, çözebilecek bir ekibiz  dedi. 



Geride Bırakılan Dönemin Öne Çıkan Çalışmaları   

Beyaz Liste tarafından var olan dönemdesel görünüm, bölgelerdeki ülkelerden memnun kalmış, ülke turizminin destek sağladığı görülmüştür. Önemli ve ses getiren bazı çalışmalar şu şekilde sıralandı: 

• İsviçre Destinasyon etkinliği başarıyla düzenlendi. 

• Batı Makedonya ve Zonguldak'a düzenlenen inceleme gezileriyle acentaların yeni destinasyonlar konusunda bilgi sahibi olması ayrıldı. 

• Üniversitelerdeki konuşmalar ile gençlere ve sektöre yönelik bilgilendirme faaliyetleri yürütüldü. 

• Farklı fuar ve etkinliklerin tanıtımı adına geniş katılımlar, sektörel iş birleşmeleri ve tanıtımlar artırıldı. 

• Sektörün sorunları analiz edilerek çözüm önerileri raporlandı, ilgili kurumlara sunuldu. 

• Bölge acentalarının sorunlarının çözümü için özel çalışmalar yürütülmektedir. 

• Yurt dışı ve etkinliklerde bölge temsilciliği üstlenildi. 


Yeni Dönemin Hedefleri  

Beyaz Liste, yeni dönemde sektöre ve bölgedeki üyelere katma değer yaratacak projeler ve onlara yönelik çözüm önerileriyle dikkat çekiyor. Öncelikli hedefler şöyle sıralanıyor: 

• Yurtdışı turlara yönelik vize sorunlarının çözümüne yönelik girişimler. 

• Yeşil Pasaport'un ayrılmasın TBMM parçalarına ayrılması için çalışmalar. 

• Yurt dışı çıkış fonunun, iş gereği yurt dışında sık sık seyahat eden acenta halkları için halk adına halk arasında. 

• Ulaşım hizmetleri sunan acentaların sorunlarıyla ilgili raporlar hazırlanıp yetkili mercilere sunulmaktadır. 

• Bölge acentalarının sunulmasıyla yeni destinasyon tanıtım gezilerinin organize edilmesi. 

• İhtisaslaşma eğitimleriyle bölgesel acentalarının iyileşmesi, uluslararası kişilerin iyileşmesi. 

• Yasal değişikliklerden doğan sertifika gereksinimlerinin üniversite işbirliğiyle karşılanması. 

• Sektörün yurt içi ve yurt dışı etkinliklerinde daha görünür olması. 

Uluslararası Temsilde de Aktif Rol   

Beyaz Liste'nin lideri, tutarlı hafta STM Zermatt 2025 organizasyonunda Türkiye Delegesi olarak yoğun bir etkinlik takvimine katılmış, burada Türkiye turizmin her alanda daha iyi görünmesi için çaba harcadı. Dünya turizmindeki ivmenin, turizmin pozitif yansıyabilmesi için bölge acentalarını uluslararası trendlere uygun şekilde yönlendirmeye ve iş birleşmelerini artırmaya devam edeceklerini belirtti. 

“Liyakat, Tecrübe ve Güçlü Ekip” ile Yola Devam   

Önceki dönemlerdeki başarılı salgınlar, yeni dönemde de sürdürülebileceğini Beyaz Liste, tüm boğaziçi bölgesi acentalarını 1 Ekim 2025 tarihinde TÜRSAB Genel Merkez'de oy kullanma ve “liyakatlı, staj, vizyon sahibi” ekibe destek uygulamalarına davet etti. “Geçmişte yaptıklarımız, yapacaklarımızın teminatıdır” mottosunu benimseyen Beyaz Liste ile TÜRSAB Boğaziçi BTK, bölgesel ve ulusal turizmde etkin rol üstlenmeye kararlı. 




MykOrini, İstanbul’daki ilk restoranını Tersane İstanbul’da açtı.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



MykOrini Tersane İstanbul’da Kapılarını Açtı

Antalya’daki başarısının ardından MykOrini, İstanbul’daki ilk restoranını Tersane İstanbul’da açtı. SWOT Hospitality tarafından hayata geçirilen restoran, Mikonos ve Santorini’den ilham alan konseptiyle misafirlerini ağırlamaya başladı. Geleneksel Yunan mutfağını modern dokunuşlarla yorumlayan MykOrini, menüsündeki özgün tatların yanı sıra atmosferiyle de dikkat çekiyor.

MykOrini, sofralara Ege’nin taze malzemelerini, deniz ürünleriyle zenginleşen imza tabaklarını ve paylaşım kültürünü taşıyor. SWOT Hospitality, Dubai ve Türkiye’deki yatırımlarıyla fine dining alanında edindiği uluslararası deneyimi MykOrini markasıyla İstanbul’a getiriyor. Böylece İstanbul’un kalbinde, Yunan mutfağının seçkin tatlarını ve Ege’nin eğlenceli ruhunu yaşatan bir buluşma noktası yükseliyor.

Sofrada Ege Esintisi

MykOrini’nin menüsünde deniz ürünleri ve paylaşım kültürü öne çıkıyor. Taramas, Melitzanosalata, Humus ve Tzatziki gibi klasik mezeler; karidesle hazırlanan Prawns Saganaki, Fish Lollipop ve kızarmış kalamar gibi deniz mahsulleriyle buluşarak sofralara canlılık katıyor. Ana yemeklerde ise Tuz Kabuğunda Levrek, karışık deniz ürünleriyle hazırlanan Seafood Orzo, mürekkep balığının mürekkebiyle hazırlanan Black Prawns Pasta ve şefin çağdaş yorumu olan Truffle Pastitsio menünün öne çıkan imzaları arasında yer alıyor. Tatlılarda ise Portokalopita, Lokma ve Yoghurt Ice Cream öne çıkıyor. Her tabak, Yunan mutfağının karakteristik tatlarını modern tekniklerle harmanlayarak konuklara zamansız bir lezzet sunuyor.

Yunan Gecesi Atmosferi

Akşam saatlerinde menüye eşlik eden Yunan müzikleri, sirtaki dansları ve tabak kırma ritüeli, MykOrini’yi sadece bir restoran olmaktan çıkarıp eğlenceyle bütünleşen bir buluşma noktasına dönüştürüyor. Yemeğin, müziğin ve dansın ritmini bir arada yaşatan bu atmosfer, İstanbul’un gece hayatına yepyeni bir enerji katıyor.

İç mekanda Mikonos ve Santorini’den esinlenen doğal malzemeler ve sıcak tonlar öne çıkıyor. Açık renklerin hakim olduğu dekorasyon, samimiyet ve ferahlık duygusunu güçlendiriyor. Böylece MykOrini, yalnızca damaklara değil aynı zamanda görsel ve duygusal anlamda da unutulmaz bir deneyim vadediyor.



Usta İmzalarla Yunan Lezzeti

MykOrini’nin mutfak ve misafir deneyimi vizyonu, alanında uluslararası başarılara imza atmış üç güçlü isim tarafından şekillendiriliyor. Açılış öncesinde menüye imza atan Michelin yıldızlı Şef Pavlos Kyriakis, yarattığı seçkin lezzetlerle markanın İstanbul’daki yolculuğuna küresel bir prestij kazandırıyor. Restoranın sürekli mutfak liderliğini üstlenen Şef Dimitris Koumis, Akdeniz mutfağındaki derin bilgi birikimini modern yorumlarla harmanlayarak menüyü zamansız bir zarafetle buluşturuyor. Tüm bu lezzet yolculuğunu kusursuz bir deneyime dönüştüren MykOrini Genel Müdürü Theodoros Kaounas ise Londra ve Dubai’de edindiği lüks servis uzmanlığını İstanbul’a taşıyarak MykOrini’de her ayrıntıyı titizlikle kurguluyor.

MykOrini, Mikonos ve Santorini’nin Ruhunu İstanbul’a Taşıyor

MykOrini’nin İstanbul’daki açılışı üzerine konuşan SWOT Hospitality CEO’su Mouhamad Hadla, restoranın şehre getirdiği deneyimi ve vizyonunu paylaştı. Hadla, “İstanbul kültürel zenginliği, kozmopolit yapısı ve gastronomi sahnesindeki dinamizmiyle dünyanın en ilham verici şehirlerinden biri. SWOT Hospitality olarak misafirlerimize yalnızca iyi yemek değil, duygulara dokunan, hatıralarda yer edecek deneyimler sunmayı benimsiyoruz. Biz MykOrini ile sadece Yunan mutfağını değil, Mikonos ve Santorini’nin yaşam sevincini, müziğini ve eğlence kültürünü de şehre getiriyoruz. Amacımız misafirlerimize unutulmaz anılar yaşatacak bir buluşma noktası yaratmak; gastronominin sanatla, kültürle ve eğlenceyle birleştiği yeni bir deneyim sunmak. MykOrini, özgün menüsü, atmosferi ve ritüelleriyle bu şehre yeni bir soluk getirecek; gastronomiyi, kültürü ve eğlenceyi bir araya getiren buluşma noktası olacak” dedi.

MykOrini’nin menüsü ise Michelin yıldızlı şef Pavlos Kyriakis imzası taşıyor. Yunan mutfağının seçkin lezzetlerini modern bir bakış açısıyla yeniden yorumlayan Kyriakis, “MykOrini için menüyü hazırlarken Yunan mutfağının özünü oluşturan paylaşım kültürünü ve sofraların samimiyetini ön planda tuttuk. Deniz ürünlerinden başlangıçlara, özenle seçilmiş mezelerden özel tariflerle yorumladığımız ana yemeklere kadar her tabak hem köklü bir geleneği hem de modern mutfak anlayışını yansıtıyor. Mikonos ve Santorini’nin canlı ruhunu İstanbul’a taşıyan menüde, misafirlerimizin sadece damaklarında değil aynı zamanda anılarında da iz bırakacak tatlar yaratmayı amaçladık” ifadelerini kullandı.

Ekimin Keyfini Elite World Marmaris’te Çıkarın!

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Ekimin Keyfini Elite World Marmaris’te Çıkarın!

Elite World Marmaris, yazdan kalma son günleri  Marmaris’in eşsiz doğası ve denizine karşı geçirmek isteyenleri bekliyor.  İçmeler’deki eşsiz konumunda yetişkin otel konseptinde misafirlerini ağırlayan otel, deniz, doğa, spa ve her şey dahil konforunu bir arada sunuyor.

Ülkemizde ekim ayının en güzel yaşandığı yerlerden Marmaris, mavi ve yeşilin buluştuğu noktada eşsiz bir coğrafya ve ılıman iklimiyle misafirlerine keyifli bir tatil vadediyor. Marmaris’in en popüler bölgesi İçmeler’de yer alan Elite World Marmaris,      yazdan kalma günlerin yaşandığı Güney Ege’de misafirlerini büyüleyici atmosferinde ağırlamaya devam ediyor. 26 Ekim itibariyle sezonu kapatacak olan otel, yazdan kalma son sıcak günlerin keyfini çıkarmak isteyenleri Marmaris’in eşsiz doğasına davet ediyor.  

Sarı Yazın En Güzel Hali Marmaris’te

Elite World Marmaris, misafirlerini, doğanın dinginliği ve Ege’nin güneşiyle buluşturuyor. Yetişkin oteli konseptinde hizmet veren otel, deniz manzaralı odaları, özel plajı, spa hizmetleri ve kusursuz hizmet anlayışıyla tatil sezonunu unutulmaz anılarla kapatmak isteyenleri bekliyor.

“Her Şey Dahil” Konforlu Bir Tatil

93 oda ve 186 yatak kapasitesiyle hizmet veren Elite World Marmaris, her şey dahil konseptiyle misafirlerine konforlu bir tatil vadediyor. Açık büfe kahvaltı, öğle ve akşam yemekleri; özel plaj ve açık yüzme havuzu ile misafirler unutulmaz anlar yaşıyor. Balayı çiftleri için de keyifli alternatifler sunan Elite World Marmaris, misafirlerine romantik bir tatilin kapılarını aralıyor.

Spa ve Spor ile Yenilenme Fırsatı

Elite World Marmaris’te yer alan Fit Life Spa&Health Center, uzman terapistlerin sunduğu masaj ve bakım uygulamalarıyla misafirlere yenilenme fırsatı sunuyor. Tatil boyunca formunu korumak isteyenler için spor olanaklarıyla unutulmaz bir deneyimin parçası oluyor.


ATF25, dünyanın en yaygın turizm STK’sı SKAL International’ın başkanlarını ağırlayarak sektöre yeni bir pencere açıyor.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



ATF25, SKAL International Dünya Liderleri ile Buluşturuyor

ATF25, dünyanın en yaygın turizm STK’sı SKAL International’ın başkanlarını ağırlayarak sektöre yeni bir pencere açıyor. 

Uluslararası Antalya Turizm Fuarı (ATF), bu yıl turizmin küresel ölçekteki en önemli ağlarından biri olan SKAL International ile güçlü bir iş birliğine imza atıyor. Turizmin vizyon buluşması ATF25, SKAL International çatısı altındaki dünya liderlerini ağırlayarak, küresel dostlukların ve pazarlar arası bağlantıların önemini öne çıkaracak.

Antalya Uluslararası Fuar Merkezi’nde 7. kez düzenlenecek olan ATF25, Türkiye İş Bankası ana sponsorluğu ve Kilit Hospitality Group ana partnerliği ile 22–23–24 Ekim 2025 tarihlerinde ziyaretçilerini ağırlayacak. 70’ten fazla ülkeden, 40.000’in üzerinde profesyonel ziyaret ve 1.000’in üzerinde turizm markası ile gerçekleşecek olan ATF25, “Sürdürülebilir Misafirperverlik” temasıyla sektörde farkındalığın artmasına öncülük ediyor. 

Küresel Liderler Antalya’da

“Küresel Pazarlar, Ortak Gelecek – Skal Dünya Liderleriyle Turizmde Küresel Bağlantılar” başlıklı oturumun başkanlığını geçmiş dönem SKAL Dünya Başkanı Salih Çene üstlenecek. Katılımcılar arasında ise SKAL International Dünya Başkanı Denise Scrafton (Avusturalya), SKAL International Başkan Yardımcısı ve 2026 Seçilmiş Dünya Başkanı Andres Hayes (Amerika), Finans Direktörü ve 2026 Başkan Yardımcısı Mohan N.S.N (Hindistan), SKAL International geçmiş dönem Dünya Başkanları Hülya Aslantaş ve Salih Çene yer alacak.

Turizmin Geleceğine Yön Veren Konular

ATF25’te gerçekleşecek bu özel oturumda, turizm profesyonellerinin dünyayı daha iyi bir yer haline getirme misyonunu nasıl taşıyabileceği, farklı pazarlarda çalışmanın avantajları ve zorlukları, pandemi sonrası gelişen dayanışma örnekleri, yeni pazarlara açılmada dost ülkelerle kurulan bağların önemi ve SKAL çatısı altındaki iş birliklerinin sektöre sağladığı katkılar ele alınacak. Ayrıca, sürdürülebilir ve kalıcı uluslararası ilişkiler için geliştirilebilecek stratejiler ile geleceğin turizminin hangi pazar bağlantılarından besleneceği de tartışılacak.

SKAL Üyelerine Özel Davet

Bu iş birliği kapsamında dünyanın dört bir yanında faaliyet gösteren tüm SKAL üyeleri ATF25’e davet edildi. Antalya’da gerçekleşecek bu buluşma, SKAL’ın küresel ağını Türkiye’de bir araya getirerek, üyelerine yeni iş birlikleri geliştirme, sektörel yenilikleri yakından takip etme ve uluslararası turizm profesyonelleriyle doğrudan temas kurma fırsatı sunacak.

Bu kapsamda ATF25, yalnızca Türkiye’de değil, tüm dünyada turizm profesyonellerinin dikkatini çeken küresel bir buluşmaya ev sahipliği yapacak.

SKAL Antalya Başkanı Uğursal Uğur bu iş birliğinin önemine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Uluslararası Antalya Turizm Fuarı artık turizm sektörü için Türkiye’nin en büyük buluşma noktası olduğunu kanıtlamıştır. SKAL olarak, bu yolculukta ATF Kurucusu Selçuk Meral’i tebrik ediyoruz ve her zaman iş birliğimizi sürdürüyoruz. ATF25’e SKAL Türkiye Federasyonu Başkanımız Emre Gezgin, Yönetim Kurulu, tüm SKAL kulüp başkanlarımız ve 500’ün üzerinde SKAL üyesi kardeşlerimiz katılım gösterecek. Önemli konulara değindiğimiz ve farklı bakış açıları kazandığımız bir panel olacağını düşünüyorum. ATF25’te görüşmek üzere.”

ATF25’te Güçlü Yenilikler

ATF, bu yıl yaptığı yenilikler ve sektörde lider konumunun sorumluluğu ile katma değer üretiyor. “Sürdürülebilir Misafirperverlik” teması kapsamında başlatılan ATF SHE burs programı, genç girişimcilere fırsat tanıyan Start-Up Adası ve turizmde tasarım ve inovasyonu ödüllendiren Tourism Design Awards, ilham verici fikirlerin küresel ölçekte görünürlük kazandığı buluşma noktaları olacak. Bu yıl ayrıca “Eğitim Şart” mottosuyla düzenlenecek ATF25 Workshops, turizm profesyonellerinin bilgi, beceri ve vizyonlarını geliştirmeye yönelik interaktif eğitimlerle sektöre değer katacak.

ATF25’in açılışı, Milli Sporcu ve Sunucu Çağla Kubat’ın sunumuyla gerçekleşecek. Kubat, aynı zamanda bu yılın teması doğrultusunda Türk turizminin gelişiminde öncü rol üstlenen yerel yöneticilerin onurlandırılacağı “Türk Misafirperverliğinin Öncüleri” Onur Töreninin de sunuculuğunu üstlenecek.

ATF25’in üçüncü günü, sanat ve bilim dünyasından önemli isimlerin konuşmalarıyla öne çıkacak. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı (24 Ekim, 11:00) sanatın turizmle kesişen yollarını aktarırken; aynı gün saat 13.00’te Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin turizmin ekonomik dinamiklerini değerlendirecek. Saat 15.00’te ise Prof. Dr. Sinan Canan, insan davranışları ve beyin bilimleri perspektifinden turizmin geleceğine ışık tutacak.

Ticaret Bakanlığı desteği, UFI üyeliği ve SKAL International ile yapılan iş birlikleriyle uluslarararası prestijini artıran ATF25, sanat, ekonomi, bilim ve sporu aynı platformda buluşturarak çok yönlü bir deneyim sunuyor.

Wyndham Hotels& Resorts, Wyndham GardenConegliano’nun açılışını gerçekleştirdi.

 

 HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR

 

Wyndham İtalya’da Büyümeye Devam Ediyor

Wyndham Hotels& Resorts, İtalya’nın zengin kültür mirası ve üzüm bağlarıyla meşhur Veneto bölgesinde, şehir merkezinde yer alan dört yıldızlı oteli Wyndham GardenConegliano’nun açılışını gerçekleştirdi.

Wyndham GardenConegliano, misafirlerini İtalya’nın en güzel bölgelerinden birinde çağdaş tasarımı ve zengin olanaklarıyla ağırlıyor. Ziyaretçiler, Conegliano ile Valdobbiadene arasında yer alan ve 2019 yılında UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’ne giren Prosecco tepelerinde ailelerin işlettiği bağları ve tarihi köyleri görme fırsatı yakalıyor. 

“Wyndham Hotels&Resorts’un İtalya’daki büyümesi açısından çok önemli bir yıl geçiriyoruz. Buradaki portföyümüzün büyümesinin itici gücünü AllInItaliaHotels& Resorts ile olan ortaklığımız oluşturuyor. Deneyim odaklı seyahatlere yönelik talebin arttığı bir dönemde, Wyndham GardenConegliano’nun bu talebe sahip kitleye çok iyi hitap edeceğini düşünüyoruz. Şarap üretimiyle meşhur Treviso bölgesinin kalbindeki otelimiz buradaki mahzenleri, kültür mirası alanlarını ve tarihi yapıları daha çok kişinin ziyaret etmesini sağlayacak.” 

Kültürü ziyaretçileri içine çekiyor 

51 misafir odası bulunan Wyndham GardenConegliano aynı zamanda Dolomit Dağları ve Venedik gibi yakındaki diğer önemli turizm merkezlerini keşfetmek için de fırsatlar yaratıyor. Misafirlerin bağ turlarına çıkabileceği ve yerel mutfağı deneyimleyebileceği Prosecco Yolu ise otelin yanı başından geçiyor.

Otelin içinde bulunan ve self servis konseptine sahip Nice &Venice restoranında İtalyan mutfağı ve dünya mutfaklarından lezzetler servis edilirken, sabah kahvaltısının servis edildiği TheGardenLounge Bar akşamları misafirlerin dinlenebileceği sıcak bir atmosfer sunuyor.

Hem iş hem de tatil amaçlı seyahat edenlere hitap eden otelin 70 metrekarelik bir etkinlik alanı ve 50 misafirin ağırlanabildiği bir toplantı odası bulunuyor. Treviso TFS Havalimanı’na yarım saat, tren garı ve otobüs duraklarına ise kısa bir yürüme mesafesinde bulunan Wyndham GardenConegliano, ziyaretçilere ulaşım kolaylığı da sağlıyor.

Evcil hayvan da kabul eden otelin tam donanımlı bir fitness merkezi ve ücretsiz otoparkı da bulunuyor.

“Wyndham Hotels& Resorts ile olan bu üçüncü iş birliğimizde her bir deneyimin Veneto’nun ruhunu taşıdığı, geleneksel fakat modern bir destinasyon yarattık. Misafirlerimizi tepelere kurulu bağlardan Treviso’nun zamansız cazibesine kadar, bu bölgeye karakteristik özelliğini veren güzellikleri, kültürü ve sıcaklığı tecrübe etmeye davet ediyoruz. Wyndham, gerçek bir misafirperverlik sunmaya olan tutkumuzu paylaşıyor ve İtalya’da anlamlı bir şekilde büyüme ivmemizi birlikte daha da ileri taşıyoruz.”

Wyndham Hotels& Resorts 2020 yılında AllInItaliaHotels& Resorts ile münhasır olmayan bir otel geliştirme anlaşması imzalamıştı. Şirket, bu ortaklık kapsamında şu ana kadar Wyndham GardenConegliano, Dolceby Wyndham SiracusaMonasteri Golf & Spa ve Wyndham GardenFlorence olmak üzere üç otelin açılışına imza attı.

Dünyadaki tüm Wyndham Garden markalı oteller, USA Today okuyucuları tarafından bir numaralı otel ödül programı seçilen Wyndham Rewards® kapsamında yer alıyor. Dünya genelinde binlerce otel, resort tatil kulübü ve kiralık tatil evinin dahil olduğu Wyndham Rewards, üyelerine konaklamaları için diğer tüm otel ödül programlarından daha fazla ve daha cömert seçenekler sunuyor. WyndhamRewards.com adresi üzerinden ücretsiz katılın.


28 Eylül 2025 Pazar

MW PHOKAİA 2.ULUSLARARASI YELKEN ŞENLİĞİYLE İKİ YAKADAN YELKENCİLER EGEYİ BARIŞA BOYADILAR


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


MW PHOKAİA 2.ULUSLARARASI YELKEN ŞENLİĞİYLE İKİ YAKADAN YELKENCİLER EGEYİ BARIŞA BOYADILAR

İlki geçen yıl 45 yelkenli ve 300 yelkencinin katılımıyla yapılan MW Phokaia Yelken Şenliği’nin ikincisi Yunanistan’ın Midilli ve Sakız Adalarından katılımcılarla Uluslararası nitelik kazandırılarak gerçekleştirildi. 55 yelkenli ile 400 yelkenci, mavi sularda birlikte yol alarak renkli görüntülere imza atarken, Foça’da yapılan törende yapılan konuşmalar ve Midilli’den bir çocuğun kucağında getirilen zeytin fidanıyla Ege’yi adeta barışa boyadılar.

Ana sponsorluğunu MW Phokaia Beach Resort’un üstlendiği MW Phokaia 2.Uluslararası Yelken Şenliği 27 Eylül 2025 sabahı Urla, Çeşme, Foça, Yenifoça, Çandarlı ve Yunanistan’ın Midilli Adası limanlarından teknelerin çıkarak öğle saatlerinde İzmir’in Karaburun İlçesi önlerinde toplanmasıyla başladı. Burada buluşan tekneler şenlik komodorunun sevk ve idaresinde birlikte Foça’ya yelken bastılar. Birbiri ardında sıralanarak ve renkli görüntüler oluşturarak 3 saat süren keyifli bir seyir yapan yelkenliler Foça’nın rüzgarı ve denizin etkisiyle oluşmuş ünlü doğal limanı Orak adası önlerinde ve Foça limanı içinde demirlediler. Sabah saatlerindeki sert rüzgar nedeniyle personel ve tekne donanımları uygun olmayan bazı tekneler denize açılamadı, ancak 55 teknede 400 yelkenci denizden, 200 dolayında katılımcı sahilden olmak üzere şenlik etkinlikleri 600’ü aşkın kişiyle gerçekleştirildi.

Akşam gerçekleştirilen plaket töreni ve etkinlik programına İzmir Vali Yardımcısı İsmail Çorumluoğlu, Foça Kaymakamı İhsan Emre Aydın, Kültür ve Turizm İzmir İl Müdürü Sadık Doğruer, İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Selçuk Karakülçe, Foça Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı, Sakız Adası Turizmciler Birliği eski Başkanı Dimitris Kytrilakis, Midilli Açık Deniz Yelken Kulübü Başkanı Marianna Douka, Ege Turistik İşletmeler ve Konaklamalar Birliği (ETİK) Başkanı, Türkiye Otelciler Federasyonu(TÜROFED) Başkan Yardımcısı Mehmet İşler, il ve ilçe protokolünden isimler, turizmciler, katılımcı yelken kulüplerinin başkanları, yelkenciler ile yabancı ve Türk konuklar katıldı.



TARİHE FOSFORLU BİR İZ BIRAKTIK

Açış konuşmasını yapan MW Phokaia Resort Genel Müdürü Bilge Durdu İşler, iki yakadan katılımcılarla bugün tarihe fosforlu bir iz bıraktıklarını söyledi. İki dilde söylenen ortak şarkılara gönderme yapan Bilge Durdu İşler konuklara; “Biz aynı sulara kulaç atan, doğuşunda ve batışında aynı güneşe bakan, aynı lezzetlere kaşık sallayan, sevinçlerinden hüzünlerine benzer duygular yaşayan, yeşilin maviyle kucaklaştığı, sıcak Ege coğrafyasının insanlarıyız. Yüreğimizde aynı aşklar, dilimizde aynı şarkılar. Dil ayrı. Ama duygu aynı, melodi aynı” sözleriyle hoş geldiniz dedi.                

Törende konuşan, Sakız Adası Turizmciler Birliği eski Başkanı Dimitris Kytrilakis son yıllarda adalara geln Türk turistlerden büyük memnuniyet duyduklarını, ancak bunun sürdürülebilir olması için her iki ülkeden karşılıklı tursit akışı olması gereğine inandıklarını dile getirdi.  Türkiye Yelken Federasyonu (TYF) Yönetim Kurulu Üyesi Dr. Akif Sezer, Akropol A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Hasan Okumuş ve Foça Belediye Başkanı Saniye Bora Fıçı sporun ve turizmin barışçıl ve birleştirici özelliklerine dikkat çekerek şenliği düzenleyenlere teşekkür ettiler. Midilli Açık Deniz Yelken Kulübü Başkanı Marianna Douka, törende ki konuşmasını Yunanlı bir çocuğun kucağında Midilli Adası’ndan getirilen barışın simgesi zeytin fidanını ilgililere teslim ederek tamamladı. 

TARİHİ VE RÜZGARIYLA FOÇA DÜNYAYA AÇILIYOR

Etkinlik Komitesi Başkanı da olan Foça Kaymakamı İhsan Emre Aydın ise ilki ulusal nitelikte olan şenliği bu yıl uluslararası hale getirdiklerini söyledi. İhsan Emre Aydın; “Foça’mızın en önemli özelliklerinden biri tarihi, diğeri ise rüzgarı. Biz tarihimiz ve rüzgarımızla Foça’yı tüm dünyaya açmak istiyoruz. Bu anlamda şenliğin uluslararası bir aşamaya gelmesi bizim için oldukça sevindirici. Rüzgarlar sadece yelkenleri doldurmuyor. Arkadaşlığı, sevgiyi, dostluğu da bir araya getiriyor. Biz bu şenliğin doğayla uyumlu bir şekilde gerçekleştirilmesinden çok mutluyuz” dedi.    

Şenliğin hem sporcularından hem de orkestrasıyla önemli unsurlarından biri olan sanatçı, televizyoncu, gazeteci Ayhan Sicimoğlu ise Foça’ya her gelişinde “Foça ne güzelmiş” dediğini, burada şenlik yapmanın da turizme ve tanıtıma büyük katkı anlamı taşıdığını söyledi. Ayhan Sicimoğlu; “Geçen yıl birincisini yapmıştık. Daha uluslararası olsun demiştim. Oldu. Sağ olsunlar. Midilli Adasından Yunanlı yelkenci dostlarımızda geldi. Denizci adamın muhabbeti başkadır. Hem şenlik yapıyoruz, hem muhabbet ediyoruz.” dedi.

MARİANNA DOUKA “ÇOK MUTLUYUZ”

Midilli Açık Deniz Yelken Kulübü Başkanı Marianna Douka’da hem şenlik organizasyonunun, hem konakladıkları tesisin hem de insanların ilgi ve sevgisinin mükemmel olduğunu söyledi. Marianna Douka; “Foça'ya yapacağımız bu geziyi bu yılın Şubat ayında hazırlamaya başladık ve Türkiye'deki tüm denizci dostlarımızla buluşmak için çok heyecanlandık. Bazıları hava durumu ve kötü hava koşulları nedeniyle korktu ama sonunda hava o kadar da kötü olmadı.Dün Foça'ya çok güzel bir yelken gezisi yaptık ve buradaki herkes çok cana yakındı. Otel harikaydı, her şey çok güzeldi ve insanlar çok tatlıydı. Bugün hep birlikte yelken açtık, Karaburun'a gittik. Karaburun'a giderken rüzgar vardı ama dönerken yoktu ama yine de hep birlikteydik, biri diğerinin iskeleye yanaşmasına yardım ediyordu ve bu festivali hep birlikte kutlamaktan çok mutluyuz.”dedi.

Şenliğin ilk gün etkinlikleri, plaket töreni sonrası, Ayhan Sicimoğlu ve Latin All Stars orkestrasının canlı ve hareketli müzikleri eşliğinde gece geç saatlere kadar devam etti. MW Phokaia 2.Uluslararası Yelken Şenliği bugün Foça liman içinde yapılan gösteri seyrinin ardından yelkenlilerin bağlı oldukları limanlara dönüşe geçmesiyle tamamlandı.


Turizmin Genç Kadın Öğrencilerine ATF SHE Desteği


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Turizmin Genç Kadın Öğrencilerine ATF SHE Desteği

Uluslararası Antalya Turizm Fuarı (ATF), Türk Eğitim Vakfı iş birliğiyle başlattığı ATF SHE burs programı sayesinde genç kadınların turizm ve otelcilik alanındaki eğitimine destek vererek sektörün geleceğine yatırım yapıyor.

Turizmin Geleceği Kadınların Gücünde 

ATF25, bu yılki teması “Sürdürülebilir Misafirperverlik” kapsamında hayata geçirdiği ATF SHE (Sustainable Hospitality Education Scholarship) projesi ile genç kadınların eğitim yoluyla sektöre kazandırılmasını hedefliyor. Antalya Uluslararası Fuar Merkezi’nde 7. kez düzenlenecek olan ATF25, bu önemli adımla yalnızca sektörün bugünü için değil, geleceği için de sürdürülebilir bir vizyon ortaya koyuyor.

Türkiye İş Bankası ana sponsorluğu ve Kilit Hospitality Group ana partnerliği ile gerçekleşecek olan ATF25,  22–23–24 Ekim 2025 tarihlerinde ziyaretçilerini ağırlayacak. 70’ten fazla ülkeden, 40.000’in üzerinde profesyonel ziyaret ile gerçekleşecek olan ATF, bu yıl yaptığı yenilikler ve sektördeki lider konumunun sorumluluğu ile katma değer üretiyor.

Uluslararası Antalya Turizm Fuarı (ATF), 2025 teması olan “Sürdürülebilir Misafirperverlik” vizyonu doğrultusunda özel bir sorumluluk projesi başlatıyor: ATF SHE (Sustainable Hospitality Education Scholarship). Turizm ve otelcilik alanlarında eğitim gören genç kadınlara yönelik bu program, yalnızca burs vermekle kalmayacak; kadınların sektör liderliğine hazırlanması için katma değer üretecek.

Türk Eğitim Vakfı (TEV) iş birliğiyle yürütülen ATF SHE programı ile genç kadın öğrenciler, turizm ve otelcilik alanında eğitim desteği alarak hem kendi kariyerlerini şekillendirme hem de sektörün geleceğine katılım fırsatı bulacak. ATF25, ATF SHE kapsamında, sektörde farkındalık yaratmak ve turizm endüstrisine kadın katılımını yukarı taşımayı hedefliyor. 

ATF SHE Eğitim Burs Fonu’na bağış yapmak isteyenler buraya tıklayarak tek seferlik ya da düzenli olarak bağışlarını yapabiliyor. Siz de, TEV’in resmi websitesi olan bagis.tev.org.tr üzerinden ‘Burs Fonlarına Bağış’ adımını izleyerek ATF SHE programına destek olabilirsiniz.

Turizmde Kadın İmzası: İlham Veren Liderler ATF25’te

ATF SHE burs programıyla genç kadınların sektöre katılımını destekleyen ATF25, aynı zamanda turizmin güçlü kadın liderlerini sahneye taşıyarak ilham verici bir perspektif sunuyor. “Turizmde Kadın İmzası” başlıklı oturumda, kadınların sektördeki rolü, eşitlik, toplumsal dönüşüm ve sürdürülebilirlik vizyonu masaya yatırılacak.

Panelin moderatörlüğünü MTS Globe İnsan Kaynakları Direktörü Tuğçe Yolalan Baş üstlenecek. Emirates Türkiye Satış Müdürü Deniz Sümerpalazoğlu, Holidaymine Yönetici Ortağı Arzu Harley ve Gezinomi Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu Üyesi Deniz Selen Kılıçözgürler deneyimlerini paylaşarak, turizmin geleceğinde kadınların yaratacağı farkı gözler önüne serecek.

Kadınların yalnızca misafirperverlik alanında değil, aynı zamanda sürdürülebilirlik, liderlik ve toplumsal dönüşümde üstlendikleri roller, 23 Ekim’de, ATF25 sahnesinde sektör profesyonellerine ilham verecek.

ATF25’te Güçlü Yenilikler

ATF, bu yıl yaptığı yenilikler ve sektörde lider konumunun sorumluluğu ile katma değer üretiyor. “Sürdürülebilir Misafirperverlik” teması kapsamında başlatılan ATF SHE burs programı, genç girişimcilere fırsat tanıyan Start-Up Adası ve turizmde tasarım ve inovasyonu ödüllendiren Tourism Design Awards, ilham verici fikirlerin küresel ölçekte görünürlük kazandığı buluşma noktaları olacak. Bu yıl ayrıca “Eğitim Şart” mottosuyla düzenlenecek ATF25 Workshops, turizm profesyonellerinin bilgi, beceri ve vizyonlarını geliştirmeye yönelik interaktif eğitimlerle sektöre değer katacak.

Fuarın açılışı, Milli Sporcu ve Sunucu Çağla Kubat’ın sunumuyla gerçekleşecek. Kubat, aynı zamanda bu yılın teması doğrultusunda Türk turizminin gelişiminde öncü rol üstlenen yerel yöneticilerin onurlandırılacağı “Türk Misafirperverliğinin Öncüleri” Onur Töreninin de sunuculuğunu üstlenecek.

ATF25’in üçüncü günü, sanat ve bilim dünyasından önemli isimlerin konuşmalarıyla öne çıkacak. Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer Karadağlı (24 Ekim, 11:00) sanatın turizmle kesişen yollarını aktarırken; aynı gün saat 13.00’te Ekonomist Prof. Dr. Emre Alkin turizmin ekonomik dinamiklerini değerlendirecek. Saat 15.00’te ise Prof. Dr. Sinan Canan, insan davranışları ve beyin bilimleri perspektifinden turizmin geleceğine ışık tutacak.

Ticaret Bakanlığı desteği, UFI üyeliği ve SKAL International ile yapılan iş birlikleriyle uluslararası prestijini artıran ATF25, sanat, ekonomi, bilim ve sporu aynı platformda buluşturarak çok yönlü bir deneyim sunuyor.


27 Eylül 2025 Cumartesi

Türk Hava Yolları, 75’e Kadar Boeing 787 Dreamliner Siparişi Verdi


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Türk Hava Yolları, 75’e Kadar Boeing 787 Dreamliner Siparişi Verdi, 737 MAX Jetleri İçin Görüşmeleri Tamamladı

Küresel taşıyıcı, büyüme ve filo yenileme stratejisini desteklemek amacıyla 787 Dreamliner siparişlerini artırıyor

150 adede kadar 737 MAX jet uçağının satın alınmasına yönelik görüşmelerin tamamlanması ile, Türk Hava Yolları’nın bugüne kadar verdiği en büyük tek koridorlu Boeing siparişi olacak

Boeing [NYSE: BA] ve Türk Hava Yolları (THY), Türk Hava Yolları’nın şimdiye kadarki en büyük Boeing geniş gövde alımı olan 75 adede kadar 787 Dreamliner için kesin sipariş anlaşması imzaladıklarını duyurdu. Anlaşma, 35 adet 787-9, 15 adet daha büyük 787-10 ve opsiyonel olarak 25 adet 787 Dreamliner’ı kapsıyor. Bu yeni sipariş, Türk Hava Yolları’nın filosunu daha da büyütmesine ve modernize etmesine katkı sağlamasının yanı sıra ABD genelinde 123.000’den fazla istihdama destek olacak.

Türk Hava Yolları, aynı zamanda, tamamlandığında Boeing’ten yapılan en büyük tek koridorlu uçak alımı olacak, 100 adedi kesin ve 50 adedi opsiyon olmak üzere toplam 150 adet 737-8/10MAX tipi uçak alımı hususunda görüşmelerin tamamlanmış olduğunu açıkladı. 787 ve 737 MAX siparişlerinin birlikte değerlendirilmesi Türk Hava Yolları’nın kapasitesini ve uçuş ağını genişletirken, Boeing filosunu da iki katına çıkaracak.

Türk Hava Yolları Yönetim Kurulu ve İcra Komitesi Başkanı Prof. Dr. Ahmet Bolat yaptığı açıklamada “Bu anlaşma sadece bir filo genişletme hamlesi olarak görülmemeli; sektördeki öncü pozisyonumuzun itici gücü olan inovasyon ve operasyonel mükemmeliyete bağlılığımızın da bir yansıması olarak değerlendirilmeli. Yeni nesil Boeing uçaklarının filomuza katılması, 800 uçaklık filoya ulaşmayı hedefleyen 2033 vizyonumuzun hiç şüphesiz önemli bileşenlerinden biri olacak.” dedi.

Dünyada en fazla ülkeye uçan hava yolu olan Türk Hava Yolları, bugün 787-9, 777, 737 MAX, Yeni Nesil 737 ve 777 Kargo uçakları dahil olmak üzere 200’ün üzerinde Boeing jeti işletmektedir.

Türk Hava Yolları’nın filosuna daha büyük 787-10’u eklemesi, İstanbul ile ABD, Afrika, Güneydoğu Asya ve Orta Doğu arasındaki yoğun talep gören hatlarda yakıt verimliliğini artırırken ek yolcu ve kargo kapasitesinden de faydalanmasını sağlayacak.

787-10, tıpkı 787-9 gibi geniş gövdeli uçaklar arasında en büyük pencerelere sahip olmasının yanı sıra kabin daha düşük bir irtifada ve daha nemli hava sistemi ile basınçlandırılıyor, türbülansı algılayıp etkisini azaltan teknolojisi sayesinde daha sarsıntısız bir uçuş sağlayarak üstün yolcu konforu sunuyor. 

Boeing Ticari Uçaklar Başkanı ve CEO’su Stephanie Pope, “Türk Hava Yolları’nın gelecekteki büyümesini desteklemek üzere bir kez daha 787 Dreamliner ve 737 MAX’i seçmesinden gurur duyuyoruz. Türk Hava Yolları, 787’yi uzun menzilli filosunun çok yönlü bir bileşeni hâline getiren küresel havayollarından biridir. Bugüne kadar 1.200’den fazla uçak teslim ettiğimiz 787 Dreamliner ailesi, her gün yaklaşık 500.000 yolcuya hizmet vererek geniş gövde filoları arasında en fazla ülkeyi birbirine bağlıyor. Türkiye ve Türk havacılık sanayiinin 80 yıllık gururlu bir ortağı olarak, Türk Hava Yolları’nın operasyonlarını genişletirken, yolcularına benzersiz deneyimler sunmasında desteğimizi sürdürmeye devam etmekten mutluyuz.” dedi.

Boeing, 80 yıldır Türkiye’de hava yolu işletmelerini ticari uçaklar ve hizmetlerle, Türkiye Cumhuriyeti’ni ise savunma platformlarıyla destekliyor. 

Ankara ve İstanbul’daki ofisleriyle Boeing, Türkiye’de tedarik zinciri gelişimine 2 milyar ABD doları yatırım yaptı ve yaklaşık 5.000 kişilik istihdama katkıda bulundu. Bu yatırımlar, tedarikçi geliştirme programı aracılığı ile yerel uzay ve havacılık sektöründe büyümeyi destekleyerek, yenilikçiliği teşvik ederek Türk sanayiinin küresel havacılık ve uzay tedarik zincirine entegrasyonunu güçlendirmektedir.


TTYD Başkanı Oya Narin:“Türkiye, turizmde başarı hikayesi yazan bir ülkedir.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


İSTANBUL TURİZM FUARI, TÜRKİYE VE DÜNYA TURİZM PROFESYONELLERİNİ BULUŞTURDU:

TTYD Başkanı Oya Narin: “Türkiye, turizmde başarı hikayesi yazan bir ülkedir”

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği (TTYD) Başkanı Oya Narin,Türkiye’nin 2024 yılında turizm gelirinde tüm zamanların rekorunu kırdığını belirterek, “Türkiye, turizmde başarı hikayesi yazan bir ülkedir. Ülkemiz pahalı bir destinasyon değildir; aksine deneyim çeşitliliği, yüksek kalite standartları, kültür–doğa–sağlık karması ve ulaşılabilirlik unsurlarıyla çok güçlü bir fiyat–kalite dengesi sunmaktadır. Pahalı bir ülke değiliz ama artık ucuz bir ülke de değiliz. Bizim rekabetimiz ucuzluk üzerinden değil; nitelik, özgün hikaye ve hizmet kalitesi üzerinden şekillenmektedir” dedi. Oya Narin, turizm sektörünün yeni yatırımlar için yeni finansman modellerine ihtiyacı olduğuna da dikkat çekti.

Türkiye turizm sektörünün yatırımcı gücünü temsil eden TTYD’nin resmi paydaşı olduğu İstanbul Turizm Fuarı – ITF 2025, 25–26 Eylül 2025 tarihlerinde İstanbul Yenikapı – Avrasya Gösteri ve Sanat Merkezi’nde kapılarını açtı. 50 ülkeden acentalar, alım heyetleri ve şirket seyahat firmalarının ağırlandığı fuarda, 17 ana başlık altında 70’in üzerinde ulusal ve uluslararası konuşmacı yer aldı. Üçüncü yılında 15.000 turizm profesyoneline ulaşan ITF, yeni iş birlikleri ve stratejik bağlantılar için de önemli bir platform haline geldi.

“Turizm gelirimiz 2024 yılında tüm zamanların rekorunu kırdı”

Fuarın açılışında konuşan TTYD Başkanı Oya Narin, Türkiye’nin turizmdeki güçlü performansına dikkat çekerek, şunları söyledi: 

“Türkiye, turizmde başarı hikayesi yazan bir ülkedir.2024 yılında turizm gelirimiz 61,1 milyar dolara ulaşarak tüm zamanların rekorunu kırdı. Toplam ziyaretçi sayısı ise 62,2 milyon oldu. 2025’te de bu ivme sürüyor. İlk çeyrek turizm geliri 9,45 milyar dolar, ikinci çeyrek de yaklaşık 16,1 milyar dolar olarak gerçekleşti.Ülkemiz şu anda turizmde ilk dörtte yer alıyor. Bu tablo, dalgalı küresel konjonktüre rağmen ülkemizin rekabet gücünü ve dayanıklılığını net bir biçimde ortaya koyuyor. 

İstanbul ise kadim tarihi, doğal güzellikler,zengin gastronomisi, gelişmiş altyapısı, nitelikli konaklama ve yeme-içme tesisleri, hizmet standardı ve erişilebilirliğiyle dünyanın önde gelen destinasyonları arasındaki konumunu her geçen gün daha da güçlendiriyor.Hepimizin ortak emeği olan bu başarıyı dünyaya tanıtıyor, ülke ekonomimize katkıda bulunuyoruz. Dolayısıyla geldiğimiz noktada, sektörümüz geleceğe güvenle ilerlemeye devam ediyor.

“Türkiye pahalı değil, rekabeti ucuzluk üzerinden değil, nitelikli ve kaliteli hizmet yapıyoruz”

Ülkemiz; özellikle deneyim çeşitliliği, yüksek kalite standartları, kültür- doğa- sağlık karması ve ulaşılabilirliğiyle son derece güçlü bir fiyat- kalite dengesi sunuyor. Rekabetimizi artık ‘ucuzluk’ üzerinden değil; nitelik, özgün hikaye ve hizmet kalitesi üzerinden yapıyoruz. Hedefimiz, birim ziyaretçi başına geliri ve kalış sürelerini artırarak, ülkemizin turizmdeki değer algısını da güçlendirmektir.

Burada altını çizmek isterim ki; son dönemlerde Türkiye’nin pahalı bir destinasyon olduğu yönündeki söylemler gerçeği yansıtmamakta, aksine sektörümüzün başarılarını gölgelemeyi amaçlamaktadır. Pahalı bir ülke değiliz ama artık ucuz bir ülke de değiliz. Bunu böyle kabul etmeli ve buna göre organizasyonlar, hedefler koymalıyız.”

“Sahip olduğumuz avantajları büyüterek kullanmamız gerekiyor”

Dış turizmdeki başarının iç turizmde de devam ettiğini vurgulayan Narin, şöyle devam etti:

“2025’in ilk çeyreğinde yurt içi seyahat harcamaları 1,8 milyar dolara ulaştı. Bu göstergeler, iç pazarın sektörümüz için bir istikrar çıpası ve bölgesel kalkınma aracı olduğunu teyit ediyor.Bu turizmdeki önemli avantajlarımızdan bir tanesi. Rakiplerimizin böyle bir imkanı yok, İspanya ve İtalya’nın dışında özellikle Arap ülkelerinde başlayan yeni turizm hamlesinin içerisinde böyle bir kapasite yoktur. Dolayısıyla tamamen dışa bağımlı bir turizm de özellikle sürdürülebilirlik ve yatırımın geri dönüşü açısından bir sıkıntıdır. Bu avantajımızı büyüterek kullanmamız gerekiyor.

Turizmin üç tane paydaşı vardır; devletimiz, misafirlerimiz ve bizler. Bizler elimizden geleni yaptık ve turizmi bu noktalara getirdik. Devletimiz rakamlarımızdan ve performansımızdan memnun, misafirlerimiz verdiğimiz hizmetten memnun, bizler de memnun muyuz? Memnuniyetsizliğimiz var ise buna ilişkin ihtiyaçlarımızı ortaya koymamız lazım. Çünkü artık uluslararası rekabette yeni yaklaşımlara ihtiyacımız var. Bu yaklaşımların gerekliliğini ortaya koyup, tartışmaya açmak ve ülkemizi daha yukarılara taşımak için hep birlikte çalışmalıyız.

Türkiye Turizm Yatırımcıları Derneği olarak, işin ticaretini geliştirirken böyle değerli projelerde, aynı zamanda Turizm Yatırım Forumu gibi forumlarda yatırımın geri dönüşü ve yatırım ortamıyla ilgili dernek olarak çalışmaya devam ediyoruz.”

Başkanlar Oturumu’nda konaklama ve yatırımın geleceği tartışıldı

Fuar kapsamında, moderatörlüğünü gazeteci Hakan Güldağ’ın üstlendiği ‘Başkanlar Oturumu’nda ise TTYD Başkanı Oya Narin ile TÜROB Yönetim Kurulu Başkanı Müberra Eresin, turizm sektörünün bugünü ve geleceğine dair önemli değerlendirmelerde bulundu.

Oya Narin: “Turizmde üçüncü hamleyi başlatmalıyız”

Türkiye turizminde yaşanan finansman sorununa değinen Oya Narin, şu mesajları verdi:

“2025 kolay bir yıl olmadı ama buna rağmen genel trendimiz yukarı yönlü. Türkiye’nin turizm performansı iyi bir ivme yakaladı. Ancak bu büyümenin alt kırılımlarına bakınca konaklama tarafında sıkıntıların devam ettiğini görüyoruz. Seyahat ve ulaşım gelirleri büyürken, konaklama aynı ölçüde büyüyemiyor. İstihdam giderleri sektörümüzde toplam maliyetlerin yüzde 38–40’ı iken bugün yüzde 50’lere çıktı. Bu da karlılığı aşağı çekiyor. Yeni bir bakış açısı ve finansman modellerine ihtiyacımız var. Bu yıl bu adımlar atılamadı. Oysa her yıl 2 milyon yatağın yaklaşık 200 bininin yenilenmesi gerekiyor. Ancak finansman imkanları yetersiz olduğu için bu gerçekleşmiyor.

Türkiye turizminin geleceği için üçüncü turizm hamlesine ve yeni bir büyüme hikayesine ihtiyaç var. Ülkemizin özellikle dünya turizminden aldığı payı artırması gerekiyor. Bunun için de devletin, yatırımcıların ve finans sisteminin birlikte yeni bir plan ortaya koyması şart. Bankacılık sistemi, uygun finansman ve işletme sermayesi desteği sağlarsa sektör fiyatlarını yukarı çekebilir. Aksi halde kaynak sıkıntısından dolayı fiyatlarımız baskı altında kalıyor. Ayrıca 2 milyon yatağın bir kısmını rezidansa dönüştürerek kaynak yaratmak mümkün. Üçüncü turizm hamlesini başlatmazsak, Suudi Arabistan, Yunanistan, Mısır ve Dubai gibi ülkelerin atağı karşısında rekabet avantajımız zayıflar.

Ayrıca insan kaynağı sorunumuz da var. Turizm eğitimi alan gençler sektörde kalmıyor çünkü 12 ay iş ve istikrarlı gelir sağlayamıyoruz. Bu konuyu da çözmemiz gerekiyor.“

Türk turizminin finansman mimarisi yenilenmeli

Turizm sektörünün yeni yatırımlar için yeni finansman modellerine ihtiyacı olduğuna da dikkat çeken Oya Narin, “Devlet mekanizmaları turizme açık, belediyelerimiz de turizme açık, halkımız da açık. Burada yapı taşlarının hepsi yerinde. Geriye kalan tek bir konu var o da finansman. Biz bu konudaki potansiyeli ve iştahı görüyoruz. Tabii uluslararası konjonktürde birçok olay meydana geliyor ve bunlara sektörün yapabileceği hiçbir şey yok. Yatırımcı çekiliyor, bankacı çekiliyor. Aslında çekilmemek gerekiyor. Bu noktada Türkiye turizm sektörü olarak sermaye yatırımı ve öz kaynak yatırımı ortaya koymak gerekiyor. Türkiye’nin yapması gereken şey finansman modelleri geliştirmek.  Bununla birlikte, dünya turizm arenasındaki başarımızı yeni bir turizm planıyla daha yukarılara taşımamız lazım. Örneğin, Dubai. %80-90 doluluk elde ediyor Temmuz sıcağında hem de. Ne yapıyorlar, havuzları soğutuyorlar. Bizim de bunu yapabilmemiz lazım.  Katma değer yaratmamız lazım, farklı turizm şekillerine gitmemiz lazım. Nasıl yapacağız peki, yeni yatırımlarla” şeklinde konuştu. 

Küresel turizmdeki büyümenin Türkiye için fırsat olduğuna dikkat çeken Narin, “Dünya turizmi daha da büyüyecek. Bizim bu büyümeden geri kalmamamız lazım. Turizmde çeşitlilik yaratmamız lazım. Yeni rakiplerimiz olacak ama hiçbiri bizim tam rakibimiz olamaz. Hiçbirinin bizim gibi kültürü, doğası ve insan kaynağı yok. İspanya ve İtalya’da da insan kaynağında sıkıntı olduğunu oralara gittiğinizde serviste orta yaşlı insanları gördüğünüzde anlıyorsunuz. Ama bizim genç nüfus avantajımız hala var. Kamu ve STK’lar olarak yeni bir model oluşturmamız lazım” ifadelerini kullandı.


Türkiye Ekonomisi Kazandı, İstanbul Turizmi Kazandı.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Türkiye Ekonomisi Kazandı, İstanbul Turizmi Kazandı.

İstanbul Turizm Derneği olarak katılım sağladığımız İstanbul Turizm Fuarı, bu yıl sektörün beklentilerini karşılayan başarılı bir organizasyonla tamamlandı.

Fuarın Genel Değerlendirmesi

Fuarın açılışı, katılımcı profili ve organizasyon kalitesi, turizm sektörünün güçlü bir buluşma noktası olduğunu bir kez daha kanıtladı. Özellikle ilk gün yoğun bir ilgiyle geçti; bu yoğunluğun büyük çoğunluğunu turizm profesyonelleri oluşturdu. Konuşmacı panelleri, katılımcı çeşitliliği ve fuarın genel atmosferi, geçen yıla kıyasla daha yüksek bir başarı düzeyi sergiledi.

Sektör İçin Önemi

Turizm fuarları, sektörümüz için yalnızca bir tanıtım alanı değil, aynı zamanda iş birliği ve yeni fırsatlar yaratan bir platformdur. Türkiye’de düzenlenen fuarların sektör tarafından sahiplenilmesi büyük önem taşımaktadır. Aksi halde Almanya’da ITB Berlin’de 9 metrekarelik bir stand için 25 bin Euro, Londra’da WTM’de ise aynı ölçekte bir stand için 25 bin GBP ödeyerek, yabancı ekonomilere katkı sağlanmaktadır. Oysa Türkiye’deki fuarların desteklenmesi, hem ülke ekonomisi hem de Türkiye turizmi için büyük kazanım demektir.



İyileştirilmesi Gereken Noktalar

Organizasyonun başarılı yönlerinin yanında bazı geliştirilmesi gereken unsurlar da dikkat çekti. Stantlar arası mesafelerin darlığı, koridorların sıkışıklığı ve dünyada artık tamamen terk edilen anons uygulamaları, öne çıkan eksiklikler arasında yer aldı. Fuar yönetiminin önümüzdeki yıllarda bu konulara yönelik gerekli düzenlemeleri yapacağına inancımız tamdır.

Teşekkür

İstanbul Turizm Fuarı’nı organize eden tüm ekibe, özellikle Sayın Mete Vardar’a ve Sayın Volkan Ataman’a göstermiş oldukları özveri ve katkılarından dolayı İstanbul Turizm Derneği ve firmamız adına teşekkür eder, başarılarının devamını dileriz.

Sonuç olarak, Türkiye ekonomisi kazandı, İstanbul turizmi kazandı.


AYLİN ÖZŞAVAŞ: TURİZM VARSA UMUT VARDIR, BİRLİK VARDIR,GELECEK VARDIR


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


AYLİN ÖZŞAVAŞ: TURİZM VARSA UMUT VARDIR, BİRLİK VARDIR,GELECEK VARDIR

Türkiye Seyahat Acentaları Birliği (TÜRSAB) Başkan Adayı Aylin Özsavaş, 27 Eylül Dünya Turizm

Günü vesilesiyle düzenlenen boğaz turunda sektör temsilcileri ve basın mensuplarıyla bir araya geldi.

Konuşmasında turizmin yalnızca bir seyahat faaliyeti değil, aynı zamanda bir barış, dostluk ve kültür

köprüsü olduğuna dikkat çeken Özsavaş, seyahat acentalarının bu köprünün en önemli yapı taşları

olduğunu vurguladı.

“TURİZMİN TARİHİ İNSANLIK TARİHİYLE BAŞLAR”

Özsavaş, turizmin köklerinin insanlık tarihiyle birlikte başladığını hatırlatarak şunları ifade etti:

“Yüzyıllar önce insanlar ticaret için İpek Yolu’na düşer, hac yolculuklarıyla kıtaları aşar, antik

şehirleri görmek için kilometrelerce yol kat ederdi. O zaman da bir yol göstericiye ihtiyaç vardı. İşte o

günden bugüne, seyahatin ardındaki görünmez kahramanlar bizler olduk.”

Tarihten bir örnek de paylaşan Özsavaş, 19. yüzyılda İngiltere’de bir demiryolu yolculuğunu organize

eden Thomas Cook’un modern seyahat acentalarının öncüsü sayıldığını hatırlattı ve ekledi.

“O gün atılan küçük bir adım, milyonlarca insanın dünyayı görmesine vesile oldu. Bizler de bugün

aynı misyonu taşıyoruz. Bir biletin ardında bir hayal, bir turun ardında bir dostluk, bir yolculuğun

ardında bir ülkenin itibarı vardır. Ve bu itibarı inşa eden yine biziz.”

“TURİZM MİLLİ BİR SEKTÖRDÜR”

“Türkiye’nin birçok sektörde ithalata bağımlı olduğunu, ancak turizmin kendi kaynağını kendi üreten

gerçek anlamda milli bir sektör olduğunu belirten Özsavaş, turizmin ülke ekonomisine katkısına

dikkat çekti. Turizmin kırktan fazla sektörü harekete geçirdiğini, milyonlarca kişiye istihdam

sağladığını ve cari açığın kapanmasında hayati bir rol oynadığını ifade etti.

Bununla birlikte, turizmin sadece rakamlardan ibaret olmadığını söyleyen Özsavaş, “Her gelen turist

bir misafir, bir dost, bir gönül elçisidir. Yurt dışından gelen misafirlere doğru pazarlama yapılması

konusunda acentalara büyük sorumluluklar düşüyor. “ dedi.



“ACENTALAR GÜÇLENİRSE, TÜRK TURİZMİ ZİRVEYE ULAŞIR”

Seyahat acentalarının yurt dışında pazarlama yapabilmesi için vize kolaylıkları, ulaşım

teşvikleri, tanıtım destekleri ve finansal düzenlemeler gibi kapsamlı bir destek politikasına

ihtiyaç olduğunu dile getiren Özsavaş, konuşmasını şu sözlerle tamamladı:

“Turizm varsa umut vardır, turizm varsa birlik vardır, turizm varsa gelecek vardır.”

SEKTÖRÜN DUAYENLERİNDEN DESTEK MESAJLARI

Aylin Özsavaş’ın konuşmasının ardından, sektörün duayen isimlerinden “Usta” unvanıyla

anılan, TÜRSAB henüz kurulmamışken turizm sektöründe yer alan Hüseyin Kurtoğulları ve

sektörün öncü tur operatörlerinden, Bentour’un Kurucu Başkanı Kadir Uğur da söz aldı.

“ 60 YILDIR TURİZM SEKTÖRÜNDEYİM AMA ÇOK EMEĞİMİN

GEÇTİĞİ TÜRSAB’DA KADIN BİR BAŞKAN GÖREMEDİM”

Hüseyin Kurtoğulları, “ 60 yıldır bu sektördeyim ve 60 yıl gerçekten çok uzun bir zaman…

Eminim çoğunuz 60 yılın altında yaştasınız. Bu süre içinde neler gördük, neler yaşadık… Ama

çok emeğim geçen TÜRSAB’da bir hanım başkan göremedim. İnşallah bundan sonra

hepimizin desteğiyle bu da gerçekleşecek. Aylin hanım başkan olacak” dedi.

Kurtoğulları ayrıca acentaların önemini vurgulayarak, “Ben her seferinde söylerim, seyahat

acentaları bu sektörün lokomotifidir. Elbette tüm paydaşlarımız çok önemli. Otelciler,

lokantacılar, hatta turiste ayakkabı boyayan boyacı bile benim için turizmci sayılır.” diyerek

konuşmasını sonlandırdı.

“CESARETLE KONUŞMAMIZ YENİ FİKİRLERE AÇIK OLMAMIZ VE

GENÇ LİDERLERE YOL AÇMAMIZ LAZIM”

Kadir Uğur, “Ben iş hayatıma Avrupa’da başladım. Üç firma kurdum ve bu firmaların

yöneticilerinin hepsi kadındı. Çünkü bizden daha mantıklı, daha sağduyulu düşündüklerine

inanıyorum. Verdikleri kararlar daha doğrudur, doğru yolda ilerlerler. İnşallah TÜRSAB’ın

başına Aylin Hanım gelecek, bizleri temsil edecek ve bu işin nasıl yapılması gerektiğini

gösterecek” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Uğur, “Ama maalesef bugün TÜRSAB’ta bir şey yapılmıyor. TÜRSAB hiçbir şey yapmıyor

ve sorunlarımızı kimse görmüyor, kimse duymuyor. Turizm nedir? Turizm, seyahat edenlerle

ilgilenmektir. Bizim görevimiz seyahat edenleri Türkiye’ye getirmek. Ama nasıl getireceğiz?

Yol gösteren yok, destek veren yok. Birçok sorun var. Bunları ortaya koymamız,

tartışmamız lazım. Ama bizde eleştiri kültürü yok. Eleştirmekten korkuyoruz. ‘Aman bana

dokunurlar’ diyoruz. Halbuki öyle bir şey yok. Cesaretle konuşmamız, yeni fikirlere açık

olmamız, genç liderlere yol açmamız ve eski kafaları geride bırakmamız gerekiyor” dedi.

26 Eylül 2025 Cuma

Feriye’de Adana Lezzetleri eşliğinde 9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali Tanıtım Lansmanı Gerçekleşti

 

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR

9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nin tanıtım lansmanı İstanbul Feriye’de gerçekleşti

Gelenek bozulmadı Adana Lezzet Festivali Ev Sahipleri İstanbul Feriye’de Basın ile Buluştu

Feriye’de Adana Lezzetleri eşliğinde 9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali Tanıtım Lansmanı Gerçekleşti

İSTANBUL ADANA’YI ADANALILAR DA İSTANBULLULARI AĞIRLADI

Bu yıl 9. kez düzenlenen Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nin basın toplantısı, 26 Eylül 2025 Cuma günü İstanbul'da yapıldı. "Kuşaktan Kuşağa" temasıyla gerçekleştirilecek festivalde lezzet tutkunlarını bekleyen etkinlikler ve sürprizler, basın mensuplarıyla paylaşıldı. Adana Valisi Yavuz Selim Köşger'in ev sahipliğinde düzenlenen lansmana; Büyükşehir Belediyesi, ilçe belediyeleri, odalar ve festivalin gerçekleşmesinde yoğun çaba harcayan festival komitesi de katıldı.

10-11 ve 12 Ekim tarihlerinde Adana Merkez Park’ta düzenlenecek olan 9. Uluslararası Adana Lezzet Festivali’nin tanıtım lansmanı,İstanbul Feriye’de gerçekleştirildi. Lansman meşhur Adana ciğer kebabı ve Adana kebabı eşliğinde konuklara adeta bir lezzet şöleni yaşattı. 

İstanbul’daki basın mensuplarına evsahipliği yapan Adanalılar, festivalin heyecanını ve coşkusunu İstanbul’a taşımayı başardı.

Etkinliğin moderatörlüğünü Fulya Öztürk üstlendi. Çok sayıda basın mensubu ve davetlinin katılım gösterdiği toplantıda, Festival İçerik Sorumlusu Gökmen Sözen, Merkez Park ana sahnesinde ziyaretçileri bekleyen etkinliklere dair kapsamlı bir sunum gerçekleştirdi.

Adana Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Zeki Kıvanç, Sözen’in ardından yaptığı konuşmada sadece gastronomi açısından değil, Adana’nın üretim gücüne de dikkatçekti. Kıvanç’a ek olarak, Adana Organize Sanayi Bölgesi Yönetim Kurulu Başkanı Bekir Sütçü, Adana’ya ve festivale gelen yabancı ziyaretçilerin sayısının, Adana mutfağının yalnızca yerel değil, küresel ölçekte de ilgi gördüğünün bir kanıtı olduğunu belirtti. Ardından söz alan Seyhan İlçesi Belediye Başkan Vekili Hasibe Akkan, Adana’nın sadece coğrafi konumuyla değil, bereketli toprakları ve kadim tarihiyle de adeta bir hazine değerinde olduğunu dile getirerek sözü Büyükşehir Belediye Başkan Vekili Güngör Geçer’e devretti.Güngör Geçer konuşmasına, davetlileri selamladıktan sonra, Adana’nın 300 gün güneş alan iklimi, denizi, ovası, dağları ve nehirleriyle dünyanın en güzel coğrafyalarından biri olduğunu ifade ederek başladı. Geçer, Adana’nın bu eşsiz özelliklerini mutfağına da yansıtarak zengin bir gastronomi kültürü oluşturduğunu belirtti. Festivalin, damaklarda iz bırakan marka lezzetleriyle dikkat çektiğini söyleyen Geçer,bu lezzetlerin sırrının ise malzemelerin üretildiği eşsiz Çukurova bölgesinin taze ve doğal ürünlerinde yattığını sözlerine ekledi.Ayrıca festivalin, sürdürülebilir mutfak anlayışına önemli katkılar sağlayacağını vurguladı.



VALİDEN DOKUNAKLI KONUŞMA

Geçer’in ardından kürsüye çıkan Adana Valisi Yavuz Selim Köşger, basın mensupları ile davetlilere saygılarını sunarak Adana'nın sahip olduğu zenginlikleri ve festivalin değerini önemle dilegetirdi. İstanbul'daki tanıtım etkinliğinde tanıtım etkinliğinde yaptığı konuşmada şu ifadelere yer verdi: “Adana’nın bereketini, tarihini ve eşsiz mutfak kültürünü sizlerle paylaşmak bizim için büyük bir mutluluk. Adana, 10 bin yıllık geçmişe dayanan kökleri, Seyhan ve Ceyhan nehirleri ile Berdan Çayı’nın beslediği Çukurova’nın verimli topraklarından gelen ayrıcalığıyla sofralarını zenginleştirir. Adana’da sofraya oturmak demek hem şehrin tarihine hem doğasının cömertliğine hemde insanlarının içten misafirperverliğine ortak olmak anlamına gelir. 

Adana’mız yalnızca lezzetlerin değil, kültürün, sanatın ve kardeşliğin buluşmasına da ev sahipliği yapacaktır. Bu yılki temamız “Kuşaktan Kuşağa”. Çünkü lezzet yalnız damakta kalan bir tat değil; bellektir, hatıradır, ortak dildir. Annelerimizin yoğurduğu hamur, ustalarımızın işlediği kebap, ninelerimizin pişirdiği tatlı ve çocuklarımızın paylaştığı sevinç aynı sofrada buluşur. Her lokmada toprağın bereketi, emeğin hakkı ve geçmişten geleceğe uzanan bağ vardır. Adana mutfağı bu yüzden bir kültür aktarımıdır; tarifi kadar hikâyesi, tekniği kadar hatırası kuşaktan kuşağa devredilir.”



ADANA’DA BUGÜN 23 TESCİLLİ COĞRAFİ İŞARET BULUNUYOR

Adana’da bugün itibarıyla 23 tescilli coğrafi işaret bulunuyor. Bu tesciller, yalnızca özgün tatları korumakla kalmıyor; aynı zamanda üretim bilgisini, yöresel teknikleri ve emeği de muhafaza ediyor. Adana Kebabı, Adana Analı Kızlısı, Adana Şırdan Dolması gibi yemeklerimiz; Adana Bici Bici, Adana Halka Tatlısı, Adana Karakuş Tatlısı ve Adana Taş Kadayıfı gibi tatlılarımız bu coğrafi işaretlerin en bilinen örnekleri arasında yer alıyor.

Festival alanında, bu değerlerimizi tescil logoları, izlenebilirlik bilgileri ve üretici hikâyeleriyle görünür kılacağız.

Festivalimiz yalnızca bir “yemek alanı” değil; aynı anda farklı noktalarda eş zamanlı olarak yürütülen zengin bir kültür programıdır. Usta şeflerin söyleşileri, paneller, canlı ustalık gösterimleri, çocuk atölyeleri, gençler için yarışmalar, konserler ve açık hava etkinlikleriyle her yaş grubuna hitap eden kapsamlı bir içerik sunuyoruz. 

Bu yıl ayrıca, ulusal şeflerimizin yanı sıra uluslararası alanda kabul görmüş Michelin yıldızlı şefler de festivalimize katılacak. Kendi mutfak deneyimlerini paylaşarak, coğrafi işaretli ürünlerimizi çağdaş tekniklerle buluşturacaklar. Adana bu sayede bilgiyle tadın, sanatla kentin, gelenekle yeniliğin buluştuğu büyük bir kültür şölenine dönüşecek.


HEDEF: 1 MİLYONUN ÜZERİNDE ZİYARETÇİ AĞIRLAMAK

Geçtiğimiz yıl düzenlenen 8. Uluslararası Adana Lezzet Festivali,800 bini aşkın misafiri ağırlayarak büyük bir başarıya imza attı. Festival süresince yaklaşık 3,7 milyar TL’lik ekonomik hareketlilik yaşandı. 76 standa ek olarak, 48 kadın kooperatifine de yer ayrıldı. Böylece emeğin ve kadın üreticinin değeri de festival sahnesinde görünür kılındı.

Üç gün boyunca 1 milyonun üzerinde ziyaretçiyi Adana’nın bereketli sofrasında buluşturmayı hedefliyoruz,festivalimizi sadece bir gastronomi etkinliği değil, kültürden ekonomiye uzanan güçlü bir şölenhâline getirmek istiyoruz.

Adana, bugün aynı zamanda festivaller şehridir. Yıl boyunca düzenlenen etkinlikler, binlerce insanı bir araya getirerek şehrimizin yaşam kültürünü görünür kılar.Üstelik bu yoğunluğa rağmen, festivallerimiz huzur ve güven içinde gerçekleşmektedir. Asayiş yönünden herhangi bir olumsuzluk yaşanmamaktadır. Bu tablo,hem misafirlerimize duyduğumuz saygının hem de Adana’nın köklü güvenlik kültürünün en net göstergesidir.

UNESCO’NUN YARATICI ŞEHİRLER AĞI’NA ADAYIZ

Adana’nın UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı – Gastronomi adaylık dosyası kabul görmüş, sürecin Paris aşaması tamamlanmıştır. Nihai kararın, 30 Ekim–13 Kasım 2025 tarihleri arasında Semerkant’ta düzenlenecek UNESCO 43. Genel Konferansı’nda tüm dünyaya açıklanması beklenmektedir. Bu gelişme; mutfak mirasımızın küresel ölçekte tescillenmesi, yaratıcı endüstrilerimizin güçlenmesi ve kültür temelli kalkınma anlayışımızın uluslararası alanda görünür olması açısından stratejik bir eşiği ifade etmektedir. Yaratıcı Şehirler Ağı’na dâhil olmamız, Adana mutfağını yalnızca Türkiye’ye değil, tüm dünyaya hitap eden bir değer haline getirecektir. 

Sözlerimi tamamlarken; Valiliğimizin himayesinde gerçekleşen bu büyük buluşmaya katkı sunan belediyelerimize, odalarımıza, üreticilerimize ve emeği geçen tüm paydaşlarımıza en içten teşekkürlerimi sunuyorum.

Festivalimiz, 10–11–12 Ekim tarihlerinde, Seyhan Nehri kıyısındaki geniş yeşil alanlarda ve Türkiye’nin en büyük şehir parklarından biri olan Merkez Park’ta düzenlenecek.

Merkez Park’ta buluşalım. Gelin; kebabın dumanında, şalgamın kırmızısında, bici bicinin serinliğinde, Seyhan’ın ışığında, Ceyhan’ın bereketinde Adana’nın hikâyesini hep birlikte yaşayalım. 

HER YIL BİRAZ DAHA BÜYÜYOR

Yapılan konuşmalarda, Adana’nın gelecek vizyonuna dair projelerden geçmişte yürütülen çalışmalara, kentin sanayi potansiyelinden tarihi zenginliklerine, ticaret ve üretim faaliyetlerinden kültürel mirasına kadar birçok başlık ele alındı. Konuşmacılar, festivalin yalnızca gastronomi değil; aynı zamanda kalkınma, birliktelik ve tanıtım platformu olduğunun da altını çizdi.