31 Mayıs 2020 Pazar

SunExpress, 1 Haziran’da iç hat uçuşlarına başlıyor

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



SunExpress, 1 Haziran’da iç hat uçuşlarına başlıyor

Covid-19 salgınının yayılımını önlemek amacıyla getirilen kısıtlamalar kapsamında tüm yurt içi ve yurt dışı seferlerini askıya alan SunExpress, misafirlerinin ve uçuş ekiplerinin sağlıklı ve emniyetli seyahati için gerekli tüm tedbirleri alarak 1 Haziran’da iç hat uçuşlarına kademeli olarak başlıyor. 

Antalya ve İzmir’i hem iç hem de dış hatlarda en fazla noktaya bağlayan havayolu SunExpress’in 1 Haziran itibarıyla merkezleri Antalya ve İzmir’den sunacağı ve önümüzdeki günlerde kademeli olarak güncelleyeceği iç hat uçuş planı şu şekilde:

SunExpress, yeniden başlayan iç hat uçuşları çerçevesinde ana merkezi Antalya’dan Adana’ya haftada 5, Diyarbakır’a haftada 4, Gaziantep, Trabzon ve Van’a haftada 2, Samsun ve Kayseri’ye haftada 1 kez uçuş sunacak. 

Aktarma merkezi İzmir ile merkezi Antalya arasında günde 2 sefer düzenleyecek olan SunExpress’in İzmir’den, Antalya dışında toplamda 11 Anadolu kentine düzenleyeceği seferler ise şu şekilde: Diyarbakır’a haftanın her günü, Adana’ya ve Gaziantep’e haftada 4, Trabzon ve Kayseri’ye haftada 3, Erzurum, Samsun ve Van’a haftada 2, Kars, Konya ve Malatya’ya haftada 1 kez. Havayolu, hem İzmir’den hem de Antalya’dan düzenlediği sefer sayısını kademeli olarak artıracak.

Tedbirli seyahat dönemi başlıyor
Seyahat edecek yolcuların, alınan hijyen ve sosyal mesafe önlemleri nedeniyle havalimanlarına her zamankinden daha erken gelmelerini tavsiye eden SunExpress, misafirlerinin ve uçuş ekiplerinin sağlıklı ve emniyetli seyahati için ulusal ve uluslararası sağlık ve havacılık otoriteleri ile iş birliği içinde gerekli tüm önlemleri almaktadır.

Tüm uçuşlarında yolcularına ve uçuş ekiplerine maske ile seyahat etme zorunluluğu getiren havayolu, teması azaltmak adına kabin içi hizmetlerini de bu doğrultuda güncelledi. Kurallar gereği, dizüstü bilgisayar, el çantası, evrak çantası ve bebek eşyaları dışında kabine hiçbir el bagajının kabul edilmeyeceğini açıklayan havayolu, ayrıca tüm uçuşlarında yolcularına dezenfektan mendil dağıtacak.

Bunlara ek olarak, SunExpress uçaklarında düzenli olarak uluslararası otoriteler tarafından etkisi kanıtlanmış dezenfeksiyon işlemleri uygulanmaktadır. Tüm uçaklarda ameliyathanelerde kullanılan HEPA filtreleme sistemi mevcuttur ve bu filtreler, koronavirüs de dahil olmak üzere bilinen tüm virüslere karşı yüzde 99’luk bir başarı oranı ile uçak içindeki havayı her üç dakikada bir sürekli olarak temizlemektedir.

Sağlık Bakanlığı’nın hayata geçirdiği ‘Hayat Eve Sığar’ projesi kapsamında Türk vatandaşlarının iç hat uçuşlarına kabulü HES kodu ile sağlanacak. HES kodu sorgulamalarında uçuşa elverişli olmadığı tespit edilen yolcular, SunExpress uçuşlarına alınmayacak.

Yalıkavak Marina 2020 yazında, Dior’a ev sahipliği yapıyor.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Dior, Yalıkavak Marina’da Bodrum’a Merhaba Diyor

YALIKAVAK MARINA VE DIOR İLE SONSUZ BİR YAZA MERHABA!

 “Dünyanın En İyi Süper Yat Marinası” ödüllü Yalıkavak Marina, dünyanın en iyi markalarına ev sahipliği yapmaya devam ediyor.

Türkiye ve dünya jet-setinin gözdesi Yalıkavak Marina, bu yaz lüks moda devi Dior’u Bodrum ile buluşturarak misafirlerine uluslararası standartlarda rafine deneyimler sunmaya devam ediyor.

Dünyanın en özel tatil resort’ları arasında kabul edilen Bodrum Yarımadası’nın büyülü güzelliği 2020 yazında, Yalıkavak Marina’da Dior’a ev sahipliği yapıyor. Dünyanın çok özel tatil destinasyonlarında açılan Dior’un yazlık mağazaları arasında konumlanan Dioriviera Bodrum pop-up, 1 Temmuz’da Yalıkavak Marina bünyesinde lüks markaların buluşma noktası olan Ada Bölgesindeki yenilenen alanda açılıyor. Dioriviera 2020 Koleksiyonu’yla birlikte bu mağazaya özel olarak seçilen ürünlerin yanı sıra Bodrum baskılı çanta, mayo, bluz ve bileklik gibi Bodrumseverler için özel üretilen modeller de sunulacak.

Yalıkavak Marina, Bodrum’un yanı sıra Forte dei Marmi, Ibiza ve Capri Il Riccio Beach Club & Restaurant’ta açılan pop up mağazalarla birlikte Saint Tropez, Cannes, Portofino, Porto Cervo ve Marbella’daki yazlık mağazalar, Maison’un kodlarını taşıyan özel bir atmosferde yaz gardıroplarına seçim yapmak isteyenler için alışverişe müthiş bir heyecan getiriyor.

Bol güneşli destinasyonlar için tasarlanan mayolar, pareolar, espadriller, Christian Dior yazılı terlikler ve D-Connect sneakerlara ek olarak; Dior Book Tote, Saddle ve Diorcamp çantalar yeni rotaların eşlikçisi olacakları hayaliyle koleksiyondaki yerini alıyor. Tüm detayları heyecanla keşfedilecek bir dünya sunan Dioriviera, Amerikan servislerden şezlonga varan geniş bir Dior Maison seçkisiyle tamamlanıyor.


2018-2019 Dünyanın En İyi Süper Yat Marinası” ödülüne layık görülerek Türkiye’ye büyük bir gurur yaşatan ve uluslararası çapta bir çok ödüle layık görülen Yalıkavak Marina ile, Bodrum yaz turizminin global çapta prestijli destinasyonları arasında yerini pekiştiriyor.

Dioriviera açılışıyla, Bodrum’un prestijli konumunu güçlendiren Yalıkavak Marina aynı anda 620 yatı ağırlayabilen yapısıyla hem yat sahiplerine hem de ziyaretçilere dinamik bir yaşam stili ve eşsiz ayrıcalıklar sunuyor. Dünyanın önde gelen 100’den farklı markasına ev sahipliği yapan Yalıkavak Marina, Türk ve dünya mutfaklarından örnekler sunan gurme restoranları, butik otelleri ve Avrupa Birliği (“AB”) normlarındaki Mavi Bayraklı plajıyla deniz tutkusunu lüks resort anlayışıyla harmanlayarak kişiye özel eşsiz bir marina deneyimi sunuyor. Yalıkavak Marina dünyaca ünlü markaların ve seçkin yaşam alanlarının dahil olduğu bölgenin en büyük lüks AVM’sine ve ödüllü Beach ve Boutique otellere de ev sahipliği yapıyor.

Yalıkavak Marina Hakkında
Türkiye'nin gururu, Yalıkavak Marina'nın 2020-2021 döneminde Dünyanın En İyi Süperyat Marinası seçilebilmesi için OY VERIN! 2018-2019 döneminde sizin oylarınız sayesinde kazandığımız bu hak edilmiş ünvanı elimizde tutmamıza destek olun! The British Yacht Harbor Association (TYHA) tarafından düzenlenen bu organizasyon için oy verme süreci başladı. Tek yapmanız gereken buradaki LINKE TIKLAMAK, açılan sayfada Yalikavak Marina yazarak e-mail adresinizi ve varsa teknenizin ismini yazmak (tekneniz yoksa bu alana istediğiniz bir kelimeyi yazabilirsiniz). Sonuçlar Eylül 2020'de açıklanacak. HER oyunuz bizim için çok değerli!

The British Yacht Harbour Association (TYHA) tarafından “2018-2019 Dünya’nın En İyi Süper Yat Marinası” ödülüne layık görülen, yine TYHA tarafından 5 Altın Çapa sahibi Yalıkavak Marina, Türkiye'nin ilk yüksek kapasiteli süper yat marinasıdır. 620 yatı aynı anda ağırlayabilen, hem yat sahiplerine hem de ziyaretçilere dinamik bir yaşam stili ve eşsiz ayrıcalıklar sunan Yalıkavak Marina, konforlu tesisleri ve tecrübeli teknik servisiyle 140 metre uzunluğa kadar olan süper yatlara hizmet vermektedir. 2019 yılında aralarında ikonik M/Y Phoenix II, S/Y Better Place, M/Y O'Mega ve M/Y Lady M & M/Y Saluzi’nin de bulunduğu 90’dan fazla super yat Yalıkavak Marina’yı ziyaret etti ve daha fazlası bize doğru yelken açıyor!

Yalıkavak Marina, 100’den fazla markaya, gurme restoranlara, barlara, kafelere, kulüplere, çeşitli eğlence mekanlarına ev sahipliği yapmaktadır.

Yalıkavak Marina ailesi bünyesinde yer alan Yalıkavak Marina, Alışveriş Merkezi,  Y-Lounge&Restaurant, Yalıkavak Marina Beach Hotel, Yalıkavak Marina Boutique Hotel ve Spa & Fitness Merkezi ile yıl boyunca üstün hizmet kalitesiyle ziyaretçilerini ağırlamaktadır.

Yalıkavak Marina, Dubai, Moskova ve Monaco gibi birçok farklı şehirde gerçekleşen dünyaca ünlü fuarlarda Türkiye'yi temsil etmektedir. Ayrıca Yalıkavak Marina bölgenin en büyük charter fuarı olan TYBA (Türkiye Yatçılık ve Brokerlar Derneği) Yacht Show’un ve Uluslararası Balık Avcılığı Federasyonu sertifikalı her yıl düzenlenen MOST Bodrum (Akdeniz Uluslararası Sportif Balıkçılık Turnuvası) Kupası’nın ana sponsoru ve evsahibidir. Bunların yanısıra Uluslararası Denizcilik Festivali’nin ve Bodrum Cup Yelken yarışlarının da ana sponsorudur.

Yalıkavak Marina “UNICEF Platin Kanatlar” programının gururlu bir katılımcısıdır ve UNICEF Türkiye Ulusal Komitesi’ne destek olarak hem Türkiye hem de dünya çapındaki yardıma muhtaç çocukların temel haklarına kavuşmaları için çaba göstermektedir.

Yılda 1000’den fazla kişiye istihdam sağlayan Yalıkavak Marina, dünyanın 120 ülkesinden gelen misafirlere ev sahipliği yapmaktadır. Bodrum Yarımadası’nın ve Yalıkavak bölgesinin uluslararası platformlarda tanıtılması için çalışmalar yürüten Yalıkavak Marina’nın misyonu ise güçlü marka kimliği ile Türkiye’yi önümüzdeki yıllarda da en iyi şekilde temsil etmektir. 

Concorde Luxury Resort 11 Haziran’da kapılarını açıyor....




HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Concorde Luxury Resort kapılarını açmaya hazır

Kıbrıs’ın incisi Bafra’da hizmet veren Concorde Luxury Resort, sezon hazırlıklarını en üst düzey tedbirler doğrultusunda tamamladı ve 11 Haziran’da misafirlerini ağırlamak için geri sayıma başladı.

Concorde Luxury Resort, KKTC’de salgın sürecinin başarıyla sona ermesiyle açılış için gün saymaya başladı. ‘Mükemmel Uyum’ konseptiyle misafirlerine eşsiz bir tatil vaat eden Concorde Luxury Resort, yeni sezon öncesinde yüksek hassasiyetle en üst standartlarda tedbirler alarak tüm hazırlıklarını tamamladı ve 11 Haziran’da kapılarını açıyor.

Concorde Luxury Resort, 125 bin metrekare kurulu alanda, 9 farklı restoranı, uçsuz bucaksız plajı ile misafirlerinin birbirleriyle olan fiziksel mesafesini korumalarına imkan sağlayan bir ortam sunuyor. Otel bünyesindeki havuz villa ve bahçe villalar da  özellikle çocuklu aileler ve küçük gruplar için tercih nedeni oluyor.

Otelin tüm alanlarında alınan hijyen tedbirleriyle misafirlerin otele adım attıkları andan itibaren, Concorde lüksü ve Ultra Her Şey Dahil hizmetinin keyfini çıkarmaları amaçlanıyor. Ana restorandan plaja, lobiden oda hizmetlerine kadar otel bünyesindeüst düzey tedbirleri hayata geçiren otel yönetimi, müşteri memnuniyeti ve hijyen odaklı yaklaşım sergiliyor. Tüm tedbirler kapsamında Aqua Park, çocukların rahatça vakit geçirebileceği Moppet Çocuk Kulübü ve tesisteki diğer tüm etkinlik alanları da hizmete açılacak.

Concorde Tower hazırlıkları hızla devam ediyor…

Zafer İnşaat Yatırım Holding’in Kıbrıs’taki ikinci yatırımı olan ve lüks-butik hizmet anlayışıyla hizmet verecek Concorde Tower Lefkoşa’da ise hazırlıklar kaldığı yerden devam ediyor.Concorde Tower Hotel Lefkoşa, Ada’yı en yüksek noktadan izleme şansı sunan terasıyla Kıbrıs turizminde fark yaratan yeniliklerin adresi olacak. 

Türkiye`de yasayan Suriyelilerin girişimciliğe teşviki için düğmeye basılıyor...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Girişimciliğe adım atacak olan Suriyeli göçmenler ve Türk girişimciler AB
tarafından desteklenecek ve uluslararası pazarlara açılması hedeflenecek.
Geçici koruma altındaki Suriyelilerin ekonomiye entegrasyonu için çok önemli bir adım
atılıyor. Avrupa Birliği’nin 26.4 milyon avroluk bütçe ile desteklediği proje ile Suriyeli
göçmenlerin iş kurmaları ve işlerini geliştirmeleri sağlanacak. 3 Haziran’da Sanayi ve
Teknoloji Bakanlığı Bakan Yardımcısı Çetin Ali Dönmez, Avrupa Birliği Türkiye Delegasyonu
Başkanı Büyükelçi Christian Berger ve ICMPD Başkanı Michael Spindelegger katılımları ile
açılışı gerçekleşecek olan proje ile Suriyeli göçmenlerin evsahibi toplumla birlikte
girişimciliğe teşvik edilmesi öngörülüyor. Açılış etkinliği ayrıca “Dijitalleşen Dünyada
Sürdürülebilir Sosyo-Ekonomik Politika Çerçevesi ile Mültecilerin Entegrasyonunun
Desteklenmesi” ve “Sosyo-ekonomik Entegrasyon için İnovasyon ve Teknoloji Politikaları
Çerçevesinde Ev Sahibi Toplulukları ve Mültecileri Desteklemek” konusunda iki paneli
içerecek.
Kaynakların verimli kullanımı, sürdürülebilirlik açısından katılımcıların 18-44 yaşları arasından
seçilmesi şartı getirilen projede, yüzde 30 kadın kotası da uygulanacak.
1993 yılında kurulan, Türkiye’nin de 2018’de üye olduğu ICMPD, Türkçe adıyla Uluslararası
Göç Politikaları Geliştirme Merkezi’nin yürüteceği ENHANCER (Sürdürülebilir Sosyo-
Ekonomik Entegrasyon İçin Girişimcilik Kapasitelerinin İyileştirilmesi Projesi) adı verilen proje
İstanbul, Şanlıurfa, Gaziantep, Adana, Mersin, Bursa, İzmir, Ankara, Konya, Kayseri ve Hatay
illerinde ve 48 ay süreyle devam edecek.
Projede destek verilecek alanlar şöyle özetlendi:

Potansiyel girişimciler için temel ve teknik beceri geliştirme eğitimleri

Bilgi birikimi transferine ve piyasaya erişime yönelik girişimci eşleştirme ve tedarik
zincirleriyle buluşturma

Alternatif finansmanla eşleştirme (kurumsal sosyal sorumluluk fonları, kitle finansmanı,
etki finansmanı gibi)

Potansiyel ve mevcut girişimciler için mentörlük

Start-up hibe desteği

Yerel kurumlara hizmetlerini geliştirmeye yönelik hibe destekleri

Yerel girişimcilik ve ortak kullanım merkezlerinin oluşturulmasına yönelik hibe destekleri

Yerel pazarlama iş birliği (collaborative marketing) oluşturma

Ulusal ve yerel kurumlara göç-girişimcilik ve göç-ekonomik kalkınma politika alanlarını
yönetme konusunda teknik yardım ve politika önerisi/çerçevesi geliştirme

Yerel ekosistem komiteleri

Ulusal düzeyde politika, izleme ve öneri geliştirme platformu
Uluslararası Göç Politikaları Geliştirme Merkezi (ICMPD), 17 Üye Devlet ve 250'den fazla personeli
olan uluslararası bir kuruluştur. Dünya çapında 90'dan fazla ülkede faaliyet gösteren göç yolları
boyunca verimli işbirliği ve ortaklıklar oluşturmak için çalışmalarında bölgesel bir yaklaşım
benimsemektedir. ICMPD, üye devletleri, Avrupa Komisyonu, BM ve diğer kurumların yanı sıra
bağışçılardan fon almaktadır. 1993 yılında kurulan ICMPD, BM gözlemci statüsüne sahiptir ve AB
kurumları ve BM ajansları dahil 700'den fazla ortakla işbirliği yapmaktadır.
ICMPD, insan haklarına saygılı ve devletlerin ihtiyaçlarına duyarlı bir “ortaklık” anlayışı ve çalışma
etiğine sahiptir. Bu anlayış etrafında ICMPD Avrupa’da, Avrasya’da, Orta Asya’da, Ortadoğu’da,
Afrika’da ve Latin Amerika’da faaliyet göstermektedir. Viyana merkezli kuruluşun Brüksel'de bir
temsilciliği, Malta'da bir bölge ofisi ve çeşitli ülkelerdeki proje ofisleri bulunmaktadır.
ICMPD, Türkiye'nin konu ile ilgili politika girişimlerini desteklemek amacıyla ülkedeki göç ve mülteci
kalıplarını ele almak için teknik yardım sağlamaktadır.
Göç Yönetimi Genel Müdürlüğü'nün kalkınmaya duyarlı ve tutarlı bir göç politikasının geliştirilmesi ve
uygulanmasını desteklemeyi amaçlayan “Sessiz Destek - Kalkınmaya Duyarlı ve Tutarlı Bir Türk Göç
Politikası Çerçevesinin Desteklenmesi” projesi ve “Türkiye'de Kalkınmaya Duyarlı Göç Politikalarının
Uygulanması”- SIDEM projesi, entegre, kanıta dayalı ve kalkınmaya duyarlı göç politikaları
tasarlamayı ve uygulamayı, göçün Türkiye'deki coğrafi bölgeler üzerindeki etkilerine dair veriler elde
etmeyi hedeflemiştir. Ayrıca, bu projelerin tamamlayıcısı olarak SUMMIT projesi, hem bölgesel hem
de merkezi düzeyde yerel paydaşlar tarafından uygulanan entegrasyonu güçlendirme girişimlerini
sürdürmektedir.
Bu projelerden edinilen tecrübelerden yararlanan ENHANCER projesi, ICMPD'nin politika geliştirme
ve uygulama desteğini özellikle girişimcilik, girişimcilik ekosistemi ve politika tasarımına odaklanarak
ölçeklendirmektedir. Proje özellikle geçici koruma kapsamındaki Suriyelilerin Türkiye'deki yerel ev
sahibi topluluklara sosyo-ekonomik katılımı için kapsamlı, yenilikçi ve kapsayıcı bir destek sunmayı amaçlamaktadır. Her iki taraf için girişimciliğin geliştirilmesi ve Türkiye'deki girişimcilik ekosisteminin güçlendirilmesi projenin temel hedefleri arasındadır.
Sürdürülebilir Sosyo-ekonomik Entegrasyon İçin Girişimcilik Kapasitesinin İyileştirilmesi Projesi
(ENHANCER) Hakkında
Avrupa Birliği tarafından finanse edilen ENHANCER Projesi, Türkiye'de geçici koruma altında olan
Suriyeli mültecilerin istihdam imkanlarını arttırıp yaşam koşullarını iyileştirmek ve böylelikle topluma
sosyo-ekonomik katılımına katkıda bulunmak amacıyla 2020 yılında başlamıştır. ENHANCER, geçici
koruma altında olan Suriyeli mülteciler ve yerel ev sahibi topluluklar arasında potansiyel
girişimcilerin ileri seviyelerde beceriler kazanması, girişimciler için geliştirilmiş iş bağlantıları, politika
koordinasyonunun iyileştirilmesi ve sosyo-ekonomik uyum hakkında ulusal, bölgesel ve yerel
aktörlerin katilimi dahil olmak üzere pratik sonuçları hedefleyen kapsamlı, yenilikçi ve kapsayıcı bir
destek sağlamayı hedeflemektedir. Projenin 48 ay boyunca 11 vilayette (İstanbul, Şanlıurfa,
Gaziantep, Adana, Mersin, Bursa, İzmir, Ankara, Konya, Kayseri, Hatay) faaliyet göstermesi
amaçlanmaktadır. Proje, geçici koruma altında olan Suriyeli mültecilerin girişimcilik ekosisteminde
konumlandırılmasını mümkün kılarak bu konuda yerel ev sahibi toplulukların kapasitesini
güçlendirmeye çalışmaktadır.

30 Mayıs 2020 Cumartesi

Havuz ve denizler koronavirüste risk taşımıyor!

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Bu Yaz Tatil Yaparken Nelere Dikkat Etmeliyiz?

İstanbul Okan Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Nail Özgüneş, bu yaz tatili döneminde nelere dikkat etmemiz gerektiğini açıkladı.
Koronavirüs salgınında süreç; hepimizin de bildiği gibi ülkemizde, vatandaşlarımızın lehine ilerliyor. Pandemi sürecinde; vaka artışı hızı ve ölüm oranları, tüm dünyada kabul gören kriterlerdir. Alınan önlemlerin sonucu olarak; vaka ve ölüm oranlarının azalması, beklenen bir durumdur. Şimdi önemli olan bu değerlerin, sıfıra yaklaşması ya da sıfır olmasıdır. Bunun için bazı fedakarlıklarda bulunarak, önlemleri her açıdan uygulamak, oldukça gereklidir. İnsanlarımızın büyük çoğunluğu, Sağlık Bakanlığımızın bildirdiği bu önlemlere uyum sağlamış ve deneyim kazanmıştır. Bu korunma yöntemleri, artık bir alışkanlık haline gelmektedir. Elbette her toplumda, aykırı davranan kişiler çıkacaktır. Bu durum, önlemlere ve yasaklara ciddi bir şekilde uyum sağlayan, maske kullanan, kalabalık ortamlara girmeyen, el hijyenine özen gösteren, gerekmedikçe sokağa çıkmayan insanlarımızı; moral olarak olumsuz etkilememelidir. Unutulmamalıdır ki; yüksek oranda uyum, genelde tam başarıyı getirir. İnsanlarımız için bunun karşılığında alabilecekleri en büyük ödül, normale yakın bir yaşam sürecine kavuşmaktır.

Peki bu yaz süreci nasıl geçecek?
Yaz mevsimine yaklaştığımız şu sıralarda; tatil yapabilecek miyiz ya da nasıl ve ne şekilde geçirebileceğiz sorusu, herkesin aklına gelmektedir. Tatil çoğu zaman, bulunduğumuz yerin dışına çıkmak anlamı da taşır. Buna göre öncelikle, nasıl bir ulaşım sağlayacağımız önemlidir. Ulaşım hangi şekilde olursa olsun; ister uçak otomobil şeklinde, ister özel otomobille deneyimlerimiz esas yani ana önlemler ile örtüşebilmelidir. Hangi yolla amaçladığımız yere gidersek gidelim, yanımızda bulunan kişilerden belli ölçülerde uzak duracağız. Ailemiz ile birlikte bir seyahat söz konusuysa; bu konuda biraz daha hoşgörülü olunabilir ancak, ailemiz dışındaki yakın olmak zorunda kaldığımız insan topluluklarına, mümkün olduğunca kısa süreli ve belli bir mesafede kalmaya çalışmalıyız. Seyahat ile ilgili işlemlerimiz sırasında; mümkün olduğu kadar az eşya ya da objeye temas etmeli, en kısa sürede işlemlerimizi bitirerek, o bölgeden uzaklaşmalı ve bu işlemler bittikten sonra en yakın lavaboya giderek iyice ellerimizi yıkamalıyız. Özel aracımızla seyahate giderken de, mümkün olduğunca konaklama yerlerindeki insanlardan uzak durmalıyız. İhtiyaç olduğu kadar yakınlaşmalı, ihtiyaç olduğu kadar alışveriş yapmalı ve fazla temasta bulunmamalıyız.

Havuz ve denizler koronavirüste risk taşımıyor!
Denizden yararlanılacak bir tatil bölgesine gidiyorsak; bulunduğumuz ortam neresi olursa olsun, plajlar dahil insanlara belirli bir mesafede (bildiğimiz gibi bu iki metreye kadar olabilir) uzak durmak durumundayız. Olağanüstü büyük olan deniz suyu, virüsler için bir depo olamaz. Bu bakımdan deniz suyundan, hatta havuz sularından; koronavirüsün insanlara ulaşması mümkün değildir. Esasen bu gibi virüsler; aşırı nem ve ıslaklığa karşı duyarlıdırlar ve onlar için bir avantaj değildir, aksine bu bizim için avantajdır. Bu bakımdan denizlerden yararlanmanız için bir engel yoktur. Tatilimizi geçirdiğimiz sürede; sağlığımızı bozacak davranışlardan kaçınır, sosyal mesafe kuralına uyar, iyi beslenir ve kendimize iyi bakarsak bu zorlu virüse karşı her zaman, daha avantajlı durumda olacağımız bir gerçektir.

28 Mayıs 2020 Perşembe

İstanbul Havalimanı, zorlu LEED Sertifikasyon sisteminden başarıyla geçti…

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


İstanbul Havalimanı Terminali,
Dünyanın En Büyük “LEED Altın”Sertifikalı Binası Oldu
Benzersiz mimarisi, güçlü alt yapısı, üstün teknolojisi ve sunduğu üst düzey yolculuk deneyimi ile henüz ilk yılında küresel HUB olan İstanbul Havalimanı,başarılarına bir yenisini daha ekleyerek “LEED Altın” sertifikası almaya hak kazandı. Amerikan Yeşil Bina Konseyi,İstanbul Havalimanı terminalinidünyanın en büyük LEED sertifikalı binası olarak tescilledi.

Sürdürülebilir kalkınma ilkeleri çerçevesinde çalışmalarına yön veren İGA, İstanbul Havalimanı terminal binası için Amerikan Yeşil Bina Konseyi’ne yaptığı başvuru sonucunda,“LEED Altın” sertifikası almaya layık görüldü. Tasarım sürecinden inşaat aşamasına, inşaat aşamasından tam kapasite ile operasyona kadar geçen sürede,enerji verimliliği ve çevreci uygulamalarla adından sıkça söz ettiren İstanbul Havalimanı, dünyanın “en büyük LEED sertifikalı binası”olmaya hak kazanarak havacılık sektöründe bir ilki daha başardı. 
İstanbul Havalimanı, zorlu LEED Sertifikasyon sisteminden başarıyla geçti…
LEED Sertifikasyon sistemi, tasarım sürecinden başlayarak binaların tamamlanmasına kadar devam eden uzun soluklu bir süreç olmak birlikte,birden çok disiplini ilgilendiren konuları kapsıyor. Sistem, binaları sürdürülebilir arazi, su verimliliği, enerji ve atmosfer, malzemeler ve kaynaklar, iç mekân yaşam kalitesi, tasarımda inovasyon, yerel önem sırası gibi çeşitli konu başlıklarında değerlendiriyor. Ön koşulları sağlayan binalar değerlendirmeler sonucunda aldıkları puanlara göreSertifikalı, Gümüş, Altın veya Platin düzeyinde tescilleniyor.
LEED başlıkları kapsamında toplu taşımanın ve alternatif ulaşım sistemlerinin özendirilmesisu tasarrufu ve suyun verimli kullanılması için birtakım metotların uygulanması, tasarımın ve sistem seçiminin enerji verimliliğinin arttırılması yönünde yapılması gibi kriterler değerlendirmelerde ön planda tutuluyor. Bu başlıkların yanı sıra insan sağlığına zararlı uçucu maddelerin, sigara dumanının engellenmesi ve iç ortamdan uzaklaştırılması, iç hava kalitesinin arttırılması ve kontrolü ile günışığından faydalanma gibi konular da değerlendirilerek puanlanıyor.
İstanbul Havalimanı su ve enerji verimliliğinde önemli tasarruflar sağlıyor…
Havacılıkta kalıplaşmış ezberleri bozan ve dünyanın en iyileri arasında yer alan İstanbul Havalimanı, aynı zamanda çevreci uygulamaları ve sürdürülebilirlik konusundakihassasiyetiyle de tüm dünyaya örnek oluyor. İstanbul Havalimanı’nda su verimliliği açısından az su tüketen verimli batarya ve rezervuarlar kullanılırken, rezervuarlarda gri suyun kullanılmasıyla bina su tüketiminde %50’nin üzerinde tasarruf hedefleniyor. Ayrıca havalimanındaki, peyzaj alanlarında az su tüketen yerel bitki seçimleri ve sulamada arıtılmış atık suyun kullanımıyla, su tüketiminde %100 tasarrufelde ediliyor.


İstanbul Havalimanı’nda enerji verimliliğinesahip mekanik ekipmanların, verimli aydınlatma armatürlerinin kullanımı ve enerji verimliliği sağlayan cephe tasarımı ile uluslararası standart kabul edilen ASHRAE’de tanımlanan baz binaya kıyasla %22’nin üzerinde enerji tasarrufu sağlanıyor. Yanı sıra enerji verimliliğinin takibi açısından önem arz eden ısıtma, soğutma, havalandırma ve aydınlatma yükleri ayrı ayrı ölçülerek, enerji tüketimleri izleniyor.
Geri dönüşümle ‘en uyumlu’ havalimanı…
Sıfır Atık misyonuyla çalışmalarını sürdüren İGA, İstanbul Havalimanı’nın inşaat sürecinden başlayarak kullanılan malzeme ve kaynaklar bakımından geri dönüşüm konusunda örnek bir tavır sergiliyor. Havalimanı inşaatı sırasında çıkan atıkların büyük bir kısmı geri dönüşüme ve geri kullanıma gönderilerek atık sahasına giden miktarlar %93 oranında azaltılıyor. Bu kapsamda, inşaat sürecinde çıkan tüm evsel atıkların ve geri dönüştürülebilir atıkların düzenli olarak takip edilmesi sağlanırken, Geri Dönüştürülmüş İçerikli Malzeme ve Yerel Malzeme kullanımına özen gösteriliyor.İstanbul Havalimanı’nın tam kapasite faaliyete geçmesiyle birlikte, işletme sırasında da geri dönüştürülebilir atıklar tüm bloklarda ayrı ayrı toplanarak geri dönüşüme kazandırılıyor.
İstanbul Havalimanı’nda yolcu konforu, sürdürülebilirlik kriterleri arasında yer alıyor…
İstanbul Havalimanı’nda, iç mekan hava kalitesi ve yolcu konforu mekanik havalandırma sistemi ASHRAE standardında belirlenen taze hava değerlerinin %30 üzerinde olacak şekilde tasarlanırken, tüm mahallerde ASHRAE standardına uygun iç mekan sıcaklık değerleri belirleniyor. Böylelikle yolcu konforu,en üst noktaya taşınırken, iç mekanlarda kullanılan yapı kimyasalları (boya, astar, yapıştırıcı, macun vb.) da uluslararası insan sağlığı limitlerine uygun olanlarından tercih ediliyor.
“Havalimanları, bulundukları şehirlerin yansımasıdır…”
İstanbul Havalimanı’nın “LEED Altın” sertifikası almaya hak kazanması ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Amerikan Yeşil Bina Konsey Başkanı MaheshRamanujam, binaların boyutlarının sürdürülebilirlik için engel olmadığını belirtirken, İstanbul Havalimanı terminal binasının mevcut büyüklüğüyle LEED Gold sertifikasına layık görülmesine dikkat çekti. Ramanujam, “Havalimanları artık sadece ulaşımın merkezleri değiller;aynı zamanda insanların bağlantı kurdukları ve ilham aldıkları,bulundukları şehirlerin yansıması olan yerlerdir. Türkiye'ye giriş noktası olarak İstanbul Havalimanı terminali, her yıl kapılarından geçen milyonlarca yolcunun ilk izlenimi de yansıtacak.Dünyadaki en büyük “LEED Altın”sertifikalı bina olarak İstanbul Havalimanı; bir projenin büyüklüğü veya benzersiz hususları ne olursa olsun, doğru şekilde tasarlandığında sağlıklı, sürdürülebilir ve yüksek performanslı bir yer olabileceğini kanıtlıyor.” ifadelerini kullandı.
İstanbul Havalimanı ilklerin havalimanı olmaya devam ediyor…
Amerikan Yeşil Bina Konseyi tarafından “LEED Altın” sertifikası ile tescillenen İstanbul Havalimanı hakkında değerlendirmelerde bulunan İGA Havalimanı İşletmesi İcra Kurulu Başkanı ve Genel Müdürü Kadri Samsunlu;“Dünyanın Covid-19 salgını ile mücadele ettiği bu süreçte aldığımız bu güzel haber hepimizi sevindirdi. İstanbul Havalimanı’nda tasarımsürecinden inşaat aşamasına, inşaat sürecinden de operasyon sürecine kadar tüm adımlarımızı sürdürülebilir kalkınma hedefleri doğrultusunda atmaya özen gösterdik.Bu uygulama modeliyle, LEED Gold sertifikası almaya hak kazanarak, aynı zamanda dünyanın en büyük“LEED Altın”sertifikalı binası olduk.İGA olarak, sürdürülebilirlik ilkeleri doğrultusunda hareket etmeyi kurum kültürümüzün en değerli parçası olarak görüyoruz. Bu düşünceden yola çıkarak “Sıfır Atık” yaklaşımını kritik başarı faktörü olarak belirledik ve İstanbul Havalimanı’nda yürütülen tüm çalışmaları sürdürülebilirlik temelinde ele aldık. Bu yaklaşımımız sayesinde LEED Gold sertifikası almaya hak kazandık ve bir ilke daha imza attık. İGA olarak bu ödülle, Türk havacılık sektörüne yeni bir başarı daha kazandırdık.  Her zaman söylediğimiz gibi; İstanbul Havalimanı her zaman ilklerin ve enlerin havalimanı olmuş, böyle olmayı da sürdürecektir. Bizlerin, dünyanın, geleceğin, çevrenin kendine yetebilir bir devamlılık sağlaması için sürdürülebilirlik konusunu öncelikli hale getirmekten dolayı son derece gururluyuz. Bu gururun “LEED Altın” sertifikası ile taçlandırılması doğru yolda olduğumuzun en büyük kanıtıdır. Yaşadığımız dünyaya duyduğumuz saygı ve en önemlisi sürdürülebilirlik anlayışı ile gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakmak için var gücümüzle çalışmayı sürdüreceğiz” açıklaması yaptı.

27 Mayıs 2020 Çarşamba

Zyxel Networks, XS1930 serisi gigabit switchlerini pazara sundu.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Zyxel’in yeni Multi-GigabitSwitchleri, işletmelerin yüksek ağ hızı taleplerine cevap veriyor. Kullanıcı dostu ürün, bulut tabanlı esneklik avantajının yanı sıra pazarda bir ilk olan 5 renkli LED ışık desteği ile optimum ağ performansı vaat ediyor.


Yapay zeka destekli bulut tabanlı ağ çözümleri sunan Zyxel Networks, XS1930 serisi gigabit switchlerini pazara sundu. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin tüm ağ taleplerine cevap veren ürün, WiFi 6 teknolojisi desteği ile kurumların hız kapasitesi beklentisini karşılıyor. 

WiFi6 yani IEEE 802.11ax teknolojisi, çok kısa mesafelerde teorik olarak 10Gbps ve 12Gbps hızlarına ulaşabiliyor. Bu da bir önceki WiFi 5 teknolojisine göre yüzde 30-40 daha iyi performans anlamına geliyor. Öte yandan WiFi 6, 20MHz kanalları 64 yerine 256 alt kanala bölüyor. Bunun yanında alt kanallarda da değişiklik yapıyor ve bu sayede birkaç 802.11ax cihazıyla aynı anda etkileşimde bulunabiliyor. Dokuza kadar cihaz, tek kanal üzerinde veya 160Mhz bloğu üzerinde 74 cihaz rahatça iletişim kurabiliyor.


Günümüzde başta akıllı telefonlar ve tabletler olmak üzere internete bağlanan pek çok cihazın bulunduğunu belirten Zyxel Networks Kanal Satış Müdürü Ömer Faruk Erünsal
“Buzdolabından tutun, elektrikli perdelere ve kombilere kadar birçok ürün birbiri ile iletişim kurabiliyor. Daha da önemlisi artık endüstri 4.0’dan bahsediyoruz. Bu nedenle daha fazla birbiri ile bağlantılı cihaz, daha fazla kesintisiz internet ihtiyacı anlamına geliyor.
İşletmeler, WiFi 6 teknolojisi destekli ürünleri bünyelerine entegre ettiklerinde yüksek hız ve daha kaliteli bağlantı dahil olmak üzere birçok avantaja sahip oluyorlar. Öte yandan WiFi 6 ile beraber mevcut bant genişliği yetenekleri üzerinde daha büyük bir baskı yaratılıyor. Bu soruna çözüm olan Zyxel’in yeni Multi-Gigabit ağ anahtarları, WiFi6'nın tüm potansiyelini ortaya çıkartabilmek için güvenilir bir ağ omurgası oluşturabiliyor” sözleriyle yeni switchlerin kurumlara sunduğu avantajları anlatıyor.

Entegre yapı, üstün performans

Pazardaki birçok switch, yalnızca 1G veya 10G bağlantı hızı sunuyor. ZyXEL'in XS1930 serisi multi-gigabi tswitchleri ise 100M, 1G, 2.5G, 5G ve 10G – gibi değişken hızları destekliyor. Böylece özelikle küçük işletmelerin farklı iş uygulamaları ve farklı kapasitede cihazları için ihtiyacı olan değişken ağ hızı talebi karşılanmış oluyor. Bütçe dostu bir ürün olan XS1930 serisi switchler, işletmelerin hali hazırdaki donanım ve yazılım çözümleri ile bütünleşmiş bir şekilde çalışabildiği gibi kurumların, gelecekteki iş ihtiyaçlarını karşılayabilecek yeni teknolojiler ile de uyumlu bir yapıya sahip bulunuyor.

5 led ışığı ile ağın gerçek performansı izleme imkanı

Özellikle multi-gigabit teknolojisi ile beraber bir kurumun bilgisayar ağında çeşitli hızlara, kablo uzunluğuna ve kablo kalitesine sahip cihazların olması, genellikle her bağlantının gerçek hızını görmeyi zorlaştırıyor.XS1930 serisi switchler beş farklı renkli LED gösterimi ile bu karmaşaya son veriyor. Böylece ağ yöneticileri kolay bir şekilde ağın gerçek hız performansını saptayıp gerekli aksiyonları alabiliyor. Pazarda bir ilk olan bu yenilik, bilgi işlem uzmanlarının işlerini son derece kolaylaştırıyor.

Mobil, IoT ve WiFi 6 cihazlarının entegre yapısı, kullanım alanlarının ve aplikasyon sayılarının artması, güçlü bir ağ omurgası ihtiyacını beraberinde getiriyor. XS1930-12HP, WiFi 6 cihazlarının ihtiyaç duyduğu IEEE 802.3bt (PoE++ veya Ultra PoE) standardını destekliyor. Bu sayede bir önceki PoE+ standardının tam 2 katı kapasiteyle tek bir porttan 60W’a kadar yeni nesil cihazlara güç sağlanabiliyor. XS1930-12HP toplam 375W PoE bütçesi ile çok sayıda gelişmiş cihazı aynı anda ağ bağlama imkanı sunuyor.

Küçük ve orta ölçekli işletmelerin artık günlük operasyonel işlemler için çok daha fazla bant genişliğine ihtiyaç duyduğunu hatırlatan Ömer Faruk Erünsal “WiFi 6’ya geçiş trendi, bu işletmeleri yeni teknolojilere yatırım yapmaya yöneltiyor. Günümüzde güçlü bir omurga yapısına sahip bilgisayar ağı her şirketin temel ihtiyacı haline geldi. Yüksek ağ performansı vaat eden yeni Multi Gigabitswitchlerimiz kurumların bu taleplerini karşılamak için tasarlandı” şeklinde konuşuyor.

XS1930 serisinin NebulaFlex ürün ailesi ile entegre olduğunu belirten Erünsal sözlerine şöyle devam ediyor: “Kullanıcılar dilerlerse bağımsız modu veya Zyxel'in Nebula bulut modunu tercih edebilirler. Zyxel, şirketlere ihtiyaçları doğrultusunda, bu iki moddan birine geçiş yapma esnekliği de sunuyor. Sessiz iş ortamları ile uyumlu bir yapıya sahip olan cihaz, iş yerinde sükûnetini garanti altına alıyor. 28-50 desibel aralığında çalışabilen ürün, küçük ofisler, butik oteller, öğrenci yurtları veya halka açık işletmeler için oldukça idealdir. XS1930 serisinin8 Multi-Gig portlu XS1930-10 ve XS1930-12HPolmak üzere iki modeli bulunuyor.”

Ürün ile ilgili daha fazla bilgi almak için;
https://www.zyxel.com/products_services/10-12-port-Multi-Gigabit-Smart-Managed-Switch-XS1930-Series/
adresini ziyaret edebilirsiniz.

İşin, Hayatın ve Sen nasıl Canlanır?

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Live Consulting & Academy Kurucusu Sinan Ergin,
“Bir kurtarıcı beklemeyip, kurtarıcının kendiniz olduğunu fark edin”

Koronavirüs salgını dahil olumsuz bir olay karşısında, insanların genellikle bir kurtarıcı beklediğini kaydeden Live Consulting & Academy Kurucusu Sinan Ergin, şunları söyledi:
“Biri aşıyı bulsun, diğeri doları düşürsün, bir başkası şunu, diğeri bunu yapsın diye, korkularımız ve endişelerimiz karşısında, daima bir kurtarıcıyı bekliyoruz. Artık, bir kurtarıcı beklemeyip, kurtarıcının kendiniz olduğunu fark edin. Koronavirüs nedeniyle, 3 kuruşu şuradan alamadım, 5 kuruşu oradan kazanamadım diye ağlamaklı olmak yerine de, çözümün siz olduğunu biliniz ve hayatınıza siz liderlik yapınız. Eğer, liderliği başkalarına bırakırsanız, o zaman özgürlüğünüzü kaybedersiniz” dedi.

İşin, Hayatın ve Sen nasıl Canlanır?

Live Consulting & Academy ve Kolaysoft Teknoloji AŞ işbirliği ile “İşin, Hayatın ve Sen Nasıl Canlanır?” motivasyon konuşması, Kolaysoft youtube kanalında gerçekleşti. Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk  moderatörlüğünde, Live Consulting & Academy  Kurucusu Sinan Ergin tarafından, yaşamda enerji dolu olma ve yüksek özgüvene sahip olabilmenin püf noktaları anlatıldı. İnsanların, sürekli kaygılar ve korkular içinde olmaması gerektiğinin de altını çizen Sinan Ergin, herşey bitti ve herşey kötüye gidiyor diye düşünüldüğünde de, geleceğin iyi olmayacağına dikkat çekti.

Görev ve sorumluluk farklı anlamları taşıyor

İnsanların görev ve sorumlulukları olduğunu anlatan Sinan Ergin, bu iki kavramın farklı anlamlar taşıdığını kaydederek, konuşmasına şöyle devam etti:
“İnsanların, görevleri ve sorumlulukları var. Görev, ölçülebilen bir şeydir, saatiyle veya başarısıyla ölçülebilen bir şeydir ve belli bir zaman kavramı vardır. Örneğin, hafta içi hergün 09.00 - 18.00 arası işteki görevim budur denilir ve o saatler içinde görev yerine getirilir. Ancak, sorumluluk başka birşeydir. Örneğin, şuan koronavirüs salgını nedeniyle şirket yanıyorsa, patron tv izleyip, sosyal medyada içeriklere zaman ayırmamalıdır. Sorumluluk sahibi bir insan, asla beklemez, daima alternatif çözüm yolları düşünür ve eyleme geçer. Çünkü firmanın sahibidir ve firmadan 24 saat sorumludur. Özetle, görevde üstlenilen bir işin yapılması söz konusudur, sorumlulukta ise inanç, irade ve sevgi mevcuttur” diye konuştu.

Beyin seni yönetiyorsa, kendine lider olamazsın

İnsanın, beyni ve içsel dünyası olduğunu anlatarak konuşmasını sürdüren Sinan Ergin, şunları kaydetti:
“Beyin, geçmiş veriler ve öğrendiği bilgilerle, olayları çok yönlü değerlendirir ve beyin kendi içinde sürekli bir konuşma halindedir. Örneğin, aynı anda “x yatırımı yapsam iyi olur. Yok olur mu krizdeyiz, krizde yatırım mı yapılır, boşver yatırım yapma. Elimdeki parayı batırma” gibi beyin içinde sürekli farklı görüşlerin karşılıklı konuşması mevcuttur. İçşel dünyanın ise, pozitif yüksek bir enerjisi vardır, kalbi, ruhu, sevgisi mevcuttur. Nitekim, dedelerimiz, babalarımız müthiş bir kurtuluş savaşının ardından, Türkiye Cumhuriyeti’ni kurdular. Tüm dünya bize karşı savaşa gelirken, dedelerimiz, babalarımız akıl ve mantıklarını kullanarak, “elimizde silahımız ve savaşacak gücümüz yok, kendimizi kurtarmak için x ülke ile anlaşalım” gibi bir akıl değerlendirmesi yapmadılar. Çünkü, topraklarını çok ama çok seviyorlardı, inançları, iradeleri, enerjileri yüksekti, sorumluluk aldılar ve çok zor koşullar altında Kurtuluş Savaşını kazandılar. Kısaca, demek istediğim, beyin seni yönetiyorsa, kendine lider olamazsın. Sorumluluk, sevgi, sezgi, irade her insanda var, bunları da harekete geçirmek gerekiyor. Artık, bir kurtarıcı beklemek yerine, kendi sorumluluğunuzu alın. Kendinize güvenin, geliştirin ve kendinizi çok sevin” şeklinde konuştu.

Online dijital seyahat platformu Shallwego açıldı!

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Seyahat sevenlerin uçak bileti, tur, otel/konaklama ve VIP transfer hizmetlerini 3 dakikalık bir sürede organize edebilecekleri Shallwego adlı online bir dijital seyahat platformu açıldı. 130 ülkede 1200’den fazla havayolu ile bağlantılı, 1 milyondan fazla otel ile konaklama hizmeti sunan Shallwego, 122 bin 316 adet transfer noktası ve 45 bin 275 adet tur/aktivite paketi gibi olanaklara sahip.

Shallwego'da bireysel seyahat ve planlamalar dışında kurumsal olarak da firmaların yurt içi ve yurt dışı iş seyahatlerini, organizasyon ve konaklamalarını planlayabilecekleri, muhasebeleştirme ve fatura işlemlerini gerçekleştirip operasyonel yüklerini azaltacakları kurumsal panel ile profesyonelleştirilmiş iş seyahati platformu da bulunuyor.

Uygulamanın web sitesi, iOS ve android uyumlu mobil app’inin tüm dünyada kullanılabilir durumda olduğunu belirten ACY Şirketler Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Cemil Yıldırım, birçok sektörün dijital dünya ile artık entegre olması gerektiğini düşündükleri için bu yatırıma soyunduklarını söylüyor. Yıldırım, “Koronavirüsten en çok yara alan sektörlerin başında gelen turizmde bayram sonrası rezervasyonlarda ciddi hareketlilik olacağını bekliyoruz. Shallwego’yu da insanların en çok ihtiyaç duyduğu yeni normal’e geçiş yapmaya yavaşça başladığımız bu dönemde hizmete açtık.  Salgınla birçok alışkanlığımız değişirken tatil alışkanlığımız da temassız ve sosyal mesafeli olacak. Shallwego’da yapılacak rezervasyonlarda ulaşım, konaklama, transfer hizmetine kadar tüm hizmetlerde uluslararası yönergelere bağlı olunacağının altını çizmek isteriz. Misafirler tatil rezervasyonlarını 3 dakika gibi kısa bir sürede tüm dünyada geçerli olacak tek platformda güvenle gerçekleştirebilecekler. Dünya genelinde turizmin cirosu 1,2 katrilyon USD. Shallwego ile bu pastanın en büyük payını ülkemize kazandırmak ve bir Türk firması olarak birçok sektörde adımızı dünyada kalite ve başarı ile duyurmak en temel hedefimiz” diye konuşuyor.

Shallwego’yu aşağıdaki linklerden indirebilirsiniz:

https://play.google.com/store/apps/details?id=com.acytravel.acy.shallwego
https://apps.apple.com/tr/app/shallwego/id1489157266?l=tr

24 Mayıs 2020 Pazar

e-SMM’ye geçiş, Kolaysoft Teknoloji ile kolay....


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR






e-Serbest Meslek Makbuzu (e-SMM) eğitimleri devam ediyor

Serbest Meslek Mensupları (mali müşavir, doktor, avukat, mühendis gibi), 1 Haziran tarihi itibariyle, elektronik serbest meslek makbuzu (e-SMM)’ye zorunlu geçiş yapıyor.
Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Meslekte Birlik Derneği ve Kolaysoft Teknoloji AŞ işbirliği ile mali müşavirlere, e-SMM konusunda bilgiler verilmek üzere, ınstagram ve youtube kanallarından canlı yayınlar yapılmaya devam ediyor.
Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Meslekte Birlik Derneği Başkanı Ahmet Babuşcu moderatörlüğünde, Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk tarafından, e-SMM geçiş süreci ve sağladığı faydalar konusunda bilgiler aktarıldı.

e-SMM’ye geçiş, Kolaysoft Teknoloji ile kolay

Kolaysoft Teknoloji olarak, e-Fatura, e-SMM, e-Defter, e-Arşiv, e-İrsaliye gibi dijital dönüşüm süreçlerinde hizmet verdiklerini kaydeden Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk, mali müşavirlerin ve diğer serbest meslek mensuplarının Kolaysoft Teknoloji ile e-SMM’ye geçişlerinin hızlı ve kolay olduğunu açıkladı.
e-SMM konusunda yaptıkları çalışmalar hakkında bilgiler veren Kezban Boztürk, şunları anlattı:
“Kağıt ortamında kesilen serbest meslek makbuzları, 1 haziran’dan itibaren elektronik ortamda kesilmeye başlayacaktır. Firma olarak, e-SMM konusunda, mali müşavirlere ve diğer tüm serbest meslek mensuplarına özel çalışmalar yaptık, örneğin bunlardan birisi, “makbuz hesaplama” bölümüdür. Nitekim firmalar, Kolaysoft e-SMM sistemine aktivasyonlarını yaptıktan sonra, girecekleri birkaç veri ile makbuzlarını hızlıca oluşturarak, karşı taraftaki alıcıya saniyeler içinde mail yoluyla iletiyor olacaklardır. Yine, her ay tekrar eden faturalarınızı, sistem otomatik olarak yapacaktır ve sizlerin onayı için hazır hale getirecektir. Yanlışlıkla kestiğiniz bir makbuz olursa, Kolaysoft e-SMM portalından rahatlıkla iptal edebilirsiniz. Bir diğer konu, hizmet verdiğiniz mükellefleriniz arasından Kolaysoft e-SMM kullananların verilerine, aynı ekran üzerinden ulaşabileceksiniz. Firma olarak, sistemimizdeki tüm e-SMM belgelerini, 10 yıl boyunca, 2 ayrı veri merkezinde saklamaya devam ediyoruz. Gelir İdaresi Başkanlığı (GİB)’in onaylı özel entegratörlerinden birisi olarak, yaptığımız tüm çalışmalarımızı KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) kapsamında uygulamaya alıyoruz. Serbest Meslek Mensuplarının, e-SMM sürecinde kolayla adapte olabilmeleri için, ekip olarak hazırlığımızı yaptık ve geçişe ilişkin eğitim amaçlı bilgilendirme videolarımızı da web sitemizden ve sosyal medyamızdan yayınlamaya devam edeceğiz” şeklinde konuştu.
Eğitimin sonunda, Ankara Serbest Muhasebeci Mali Müşavirler Meslekte Birlik Derneği Başkanı Ahmet Babuşcu, 1 Haziran tarihinden itibaren, Kolaysoft Teknoloji işbirliği ile, mali müşavirlere e-Dönüşüm süreçlerine dair online eğitimlerin yapılmaya devam edeceğini sözlerine ekledi.

Corendon Airlines 27 Haziran’da Uçmaya Hazırlanıyor...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Koronavirüs pandemisi nedeniyle Mart ayı itibarıyla tüm uçuşlarına ara veren Corendon Airlines, 27 Haziran itibarıyla Almanya’nın 22 şehrinden İspanya, İtalya, Türkiye, Mısır ve Yunan Adalarına uçmaya hazırlanıyor. Tüm yolcular ve uçuş personelinin sağlığı ve güvenliği için gerekli önlemlerin tümünü alan Corendon Airlines, uçaklarda da yolcuların sağlığını korumak için yoğun dezenfeksiyon çalışmalarına hız verdi.

Covid-19 salgını sonucu Avrupa ülkelerinin sınırlarını kapatmaya başlamasıyla Mart ayında operasyonlarını durduran Corendon Airlines, 2020 yaz sezonunda düzenleyeceği uluslararası uçuşların programını açıkladı. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’nın birçok ülkesinden turistik destinasyonlara uçuşlar düzenleyen Corendon Airlines, Almanya’da tatil sezonunun açıldığı 27 Haziran tarihi itibarıyla Almanya’nın 22 şehrinden İspanya, İtalya, Türkiye, Mısır ve Yunan Adalarına uçmaya başlayacak. Corendon Airlines’ın sunacağı bu uçuşların biletleri tur operatörleri, seyahat acenteleri ve corendonairlines.com web sitesinde satışa  sunulmuş haldedir.

Ekim’den itibaren ilk uçuş planına dönüş var
Corendon Airlines’ın yeni dönem planları ve uçuşlarda alınan önlemler hakkında bilgi veren Corendon Airlines CEO’su Yıldıray Karaer, “Avrupa tescilli uçaklarımız ile Almanya’daki base’lerimiz Köln, Hannover, Nürnberg, Münster/Osnabrück de dahil olmak üzere başlatacağımız operasyonumuzu Türkiye base’lerinden çıkışlı Avusturya, Almanya, İsviçre, Hollanda, Belçika ve Polonya uçuşlarıyla devam ettireceğiz. Avrupa’da yaşayan Türk Vatandaşları için de başta Kayseri olmak üzere Anadolu’nun 10 şehrine uçuşlarımıza da yine 27 Haziran itibarıyla başlayacağız. İlk aşamada talebin düşük olacağını öngördüğümüz için kısıtlı bir programla çıkıyoruz. Fakat kısa sürede sektörde toparlanma beklediğimiz için özellikle Ekim’den itibaren, kaynak pazarlarımızdaki okul tatillerini de göz önünde bulundurarak, sezon öncesi açıkladığımız ilk uçuş planımıza dönebilmek arzusundayız” diye konuştu.

Uçuşlar için tüm önlemler hazır
Yeni uçuş deneyimi olarak adlandırdıkları bu dönemde Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü ve Uluslararası Sivil Havacılık Otoritelerinin getirdiği önlemlerin yanı sıra birçok ekstra prosedür daha geliştirdiklerini ifade eden Karaer, sözlerini şöyle sürdürdü: “Yolcularımız ve ekiplerimizi korumak ve onların güvenle uçabilmesi için her türlü önlemi alıyoruz. Uçaklarımızda normal temizlik süreçlerine ek olarak düzenli aralıklarla yoğun dezenfeksiyon işlemleri yapıyoruz. Bunun yanı sıra yolcularımız, uçaklarımızdaki Hepa filtreleri ve dikey hava akışı sağlayan havalandırma sistemleri sayesinde kabin içerisindeki hava sirkülasyonun kalitesine güvenebilirler. Ayrıca uçuş süresince tüm yolcularımız ve uçuş ekiplerimiz için maske zorunluluğu bulunuyor. Check in ve boarding süreçlerimizi de bu özel duruma göre adapte ettik. Yolcularımızı mümkün olduğu kadar online check in’e teşvik edip boarding ve deboarding süreçlerini de küçük gruplar halinde yöneteceğiz.”

Corendon Airlines, yeni uçuş deneyimi verdiği filmini sosyal medya kanallarından da yayınlayarak yolcuları ile paylaştı. İzlemek için: https://youtu.be/8islFDXum44 

2020 yaz sezonunda Corendon Airlines’ın Almanya’dan gerçekleştireceği uçuşlar için uçuş planlaması şu şekilde:
Yunan Adaları: Kos, Rodos, Girit
Kanarya Adaları: Tenerife, Fuerteventura, Grand Kanarya, Lanzarote
Balerya Adaları: Palma
Türkiye: Antalya, İzmir, Bodrum, Kayseri, Ankara, Gaziantep, Edremit, Trabzon, Zonguldak, Adana
İtalya: Olbia
Mısır: Hurghada

22 Mayıs 2020 Cuma

TÜROB'dan Sağlıklı Turizm Belgelendirme Programı....

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Eresin’den sertifika değerlendirmesi
Rekabet avantajı sağlamasını bekliyoruz


TÜROB Başkanı Müberra Eresin, Sağlıklı Turizm Belgelendirme Programı’nın dünyadaki hijyen sertifikası programları arasında en iddialılardan biri olduğunu, sektöre hem ulusal hem uluslararası düzeyde rekabet avantajı sağlayacağını söyledi. Eresin, otellerin ödeyeceği sertifika bedelinin bir kısmının sadece kendi üyeleri için geçerli olmak üzere TÜROB tarafından karşılanabileceğini belirtti.

TC Kültür ve Turizm Bakanlığı koordinasyonunda başlatılan ‘Sağlıklı Turizm Belgelendirme Programı’ çerçevesinde belge alım koşulları ve sertifika vermeye yetkili kuruluşlar açıklanırken, konaklama sektöründe de Covid-19 sonrasına yönelik hazırlıklar tüm hızıyla devam ediyor. Konuyla ilgili bir açıklama yapan Türkiye Otelciler Birliği (TÜROB) Başkanı Müberra Eresin, TÜROB’un da diğer sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte görüş sunduğu ‘Sağlıklı Turizm Belgelendirme Programı’nın dünyadaki hijyen sertifikası programları arasında en iddialılardan biri olduğunu ve turizm sektörüne hem ulusal hem uluslararası düzeyde rekabet avantajı sağlayacağını söyledi. Eresin, “Kültür ve Bakanlığı gözetiminde ilgili bakanlıkların temsilcileri ve paydaşların şeffaf değerlendirmeleri sonucunda hazırlanan bu çalışmanın sektörümüze hayırlı olmasını temenni eder, sürece bizleri de dahil eden Kültür ve Turizm Bakanımız Sayın Mehmet Nuri Ersoy’a teşekkür ederiz” dedi.   

Mecburi değil, ama belge alan avantajlı olacak
Belge verecek firmaların belirlenmesiyle sertifika programında yeni bir aşamaya daha geçildiğini belirten Eresin, uygulamanın tesisler açısından mecburi olmadığını, ancak hijyen ve Covid-19 önlemleri konusunda tüketici hassasiyetinin arttığı bir dönemde bu konularda önlemlerini alan işletmelerin öncelikle tercih edilmesini beklediklerini kaydetti. Eresin, otellerin ödeyeceği sertifika bedelinin bir kısmının sadece kendi üyeleri için geçerli olmak üzere, turizmin bütün fonksiyonları ile ülke yararına gelişmesini sağlamak ve bu doğrultuda üyelere destek olmak görev bilinci ile TÜROB tarafından karşılanabileceğini, bu konuda çalışmaların başlatıldığını belirtti. Eresin, sertifika bedelinin yatak kapasitesine göre aylık olarak 400 TL ile 2.600 TL arasında değiştiğine dikkat çekti. Türkiye Turizm ve Geliştirme Ajansı’nın web sitesinde sertifika vermeye yetkili kuruluşların isimlerinin ilan edildiğine işaret eden Eresin, tesislerin bu kuruluşlar ile irtibata geçebileceğini vurguladı.  Eresin, gerekli yetkinliğe sahip başka kuruluşların da Türkiye Akreditasyon Kurumu (TÜRKAK) onayını almaları durumunda sertifika vermek üzere gereken kontrol ve denetimleri yapabileceğinin altını çizdi.

Gönül rahatlığıyla konaklayabilirler
“Sağlıklı Turizm Sertifikasyonu programının, başta tüketici güveni sağlanması, çalışan güvenliği ve olumlu algı dikkate alınarak kesinlikle ileriye dönük olarak sektörümüze büyük katkı sağlayacağına inanıyoruz” diyen Eresin, “Sağlıklı Turizm Sertifikasyonu Programı ile tatilini Türkiye'de geçirecek tüm Türk vatandaşları ve yabancı ziyaretçilere, ulaşımdan konaklamaya, tesis çalışanlarından yolcuların kendi sağlık durumuna uzanan geniş bir yelpazede bir dizi yeni tedbirler tanımlanıyor. Sertifika almayan konaklama işletmeleri ise faaliyetlerini Kültür ve Turizm Bakanlığı'nca kısa süre önce yayımlanan ‘Konaklama Tesislerinde Kontrollü Normalleşme Süreci’ konulu Genelge esaslarına göre sürdüreceğinden dolayı misafirlerimiz gönül rahatlığıyla otellerimizde konaklayabilecekler” diye konuştu.

Konaklama Tesisleri Sertifikasyonu Aylık Tavsiye Edilen Ücretler

Şehir oteli Sertifikasyon bedeli (TL)
0-40 yatak 400
41-199 yatak 1.200
200-599 1.400
600 ve üzeri yatak 2.200


Resort oteli Sertifikasyon bedeli (TL)
0-40 yatak 400
41-999 1.500
1.000 ve üzeri yatak 2.600


Yeme-İçme Tesisleri Sertifikasyonu Aylık Tavsiye Edilen Ücretler

Tesis büyüklüğü Sertifikasyon bedeli (TL)
0-399 m2 400
400-799 m2 750
800 m2 ve üzeri 1.250

21 Mayıs 2020 Perşembe

Mivara Luxury Resort & Spa Bodrum,unutulmaz bir tatil deneyimi sunuyor.

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



TÜM YENİLİKLERİYLE MİVARA LUXURY RESORT & SPA   2020 YAZ SEZONU İÇİN 15 HAZİRAN’DA KAPILARINI AÇMAYA HAZIRLANIYOR!

Dünyadaki tüm ülkeler gibi biz de Korona virüsü (COVID-19) ile ilgili haberleri ve güncellemeleri yakından takip ediyor, konuklarımızın ve çalışanlarımızın sağlığı ve güvenliğine büyük bir özen ve sorumlulukla önem veriyoruz. Mivara Luxury Resort & SPA’daki konaklamanızın mümkün olan en yüksek konfor ve güvenlikte olmasını sağlamak için gerekli tüm önlemlerimizi almış bulunmaktayız. Bu bağlamda, temizlik ve hijyen standartlarımızı daha da yükselttik.

Mivara Luxury Resort & Spa Bodrum, ilk adım attığınız andan itibaren eşsiz mimarisi, doğanın kalbinde tertemiz denizi ve enfes lezzetleri ile bulunduğu büyüleyici destinasyonda misafirlerine unutulmaz bir tatil deneyimi sunuyor. 
Mivara Luxury Resort & SPA Hakkında… 
Mivara Luxury Resort & Spa Bodrum, 72 oda ve 2 villası ile başladığı günden bu yana lüks hizmet farkını misafirlerine özenle yaşatmayı amaç ediniyor ve her sene olduğu gibi bu sene de misafirlerini sürprizlerle karşılamaya hazırlanıyor.
MI “Ben” (Latince)
VARA “Roma döneminde Gündoğan” “M.S.  353-375 arasında”
MIVARA “Benim Gündoğan’ım”

9 bin metrekarelik alan üzerine kurulu. Standart odaların 40 metrekare olduğu otelde; 80 metrekare ile 125 metrekare arasında değişen büyüklüklerde jakuzili özel teraslı, giyinme odalı, salon ve çift banyolu odalar da yer alıyor.
Her biri 700 metrekare büyüklüğünde olan, 9 yatak odalı, özel havuz & bahçeye sahip villalar ise denizin muhteşem manzarasına sahip olan Mivara’nın beş yıldızlı hizmet ve olanaklarıyla birleştiğinde özel bir evin samimiyetini ve alanını sunuyor. 
Bodrum Yarımadası’nın kuzey kıyısında yer alan Gündoğan; ışıltılı denizi ve yeşil doğası ile yeri doldurulamaz yerler arasında bulunmaktadır. Tesis, İçinizi huzurla dolduracak beyaz kumsalı, özel locaları ve dışarıdan misafir kabul etme ayrıcalığı ile otel misafirleri dışındaki misafirlerine de keyifli vakit geçirebilecekleri, özenle hazırlanmış menüleri ve usta şeflerden oluşan şık bir restoran sunuyor.  Dünyanın ve Turizm sektörünün Dijital Dönüşümünün konuşulduğu şu günlerde Mivara Luxury tüm dijital altyapısını hazırladı. Tesis, Dijital Pazarlama, Sosyal Medya, Web ve Teknoloji alanında ciddi yatırımlar yaparak yeni bir dijital yüz ile sezona girmeyi planlıyor. Dijitalin gücünden faydalanarak marka bilinirliğini arttırmayı, misafirlerine daha kolay ulaşmayı ve onların hayallerindeki tatil deneyimini sağlamayı mümkün hale getiriyor
Tüm bunların yanı sıra Mivara Luxury Resort & Spa içerisinde bulunan Dahpne Spa ile misafirlerine özel terapilerinin yanı sıra sofistike güzellik ve sağlıklı yaşam tercihleri sunuyor.
Deniz kenarında yer alan Amanni Restoran yenilenen menüsü ile 2020 yaz sezonunda hizmet vermeye başlayacak olup ayrıca Vara Restoran ise uzak doğu mutfağına hakim usta şefleri, damaklarda tat bırakacak enfes tatlarıyla misafirlerinin lezzet şöleni yaşamasını sağlıyor. Tesis, butik hizmeti ile bulunduğu Gündoğan koyunda günü birlik beach misafiri ve Ala Carte restoranları için de dışarıdan misafir kabul olanağı sağlıyor. 

2019 yılında Tripadvisor tarafından bir kez daha – Traveller’s Choice ve Mükemellik Ödülüne layık görülen Mivara Luxury Resort & Spa, unutulmaz bir yaz tatili deneyimi için 1 Mayıs’ta kapılarını misafirlerine açıyor.
Keyifli bir yaz tatili geçirmeniz dileğiyle,

25 yaşında 73 ülkeyi gezdi, özel izinle Kuzey Kore’ye gitti ...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



23 yaşından bu yana kendini dünyayı gezmeye adayan maceraperest Gökhan Yıldırım, iki yıl içerisinde 73 ülke gezdi. Tecrübelerini Youtube kanalından takipçileriyle paylaşan gezgin, son olarak özel izinle girilebilen Kuzey Kore anılarını aktardı.

 Yeni yerler ve kültürler keşfetmeyi bir tutku haline getiren 25 yaşındaki Gökhan Yıldırım, 23 yaşında okulunu dondurarak kendini dünyayı gezmeye adadı. İki yıl bo-yunca Kuzey Kore’den Hindistan’a, Kenya’dan Tanzanya ve dünyanın sonu olarak adlandırılan Patagonya’ya giden gezgin, toplam 73 ülkeyi kendi imkanlarıyla ziyaret etti. Son olarak dünyanın en kapalı ülkesi olarak tanımlanan ve yalnızca özel izinle giriş yapılabilen Kuzey Kore’yi ziyaret eden Yıldı-rım, Kuzey Kore’ye giden ilk birkaç gezginden biri oldu. Koronavirüs salgını nedeniyle seyahatlerine bir süreliğine ara veren Yıldırım, salgının kontrol altına alınmasıyla birlikte başlayacak yeni normal dönemde de 193 ülkeyi de gezmeyi hedefliyor.

‘'Kuzey Kore sanıldığı gibi tehlikeli bir ülke değil’’
Gökhan Yıldırım, Instagram üzerinden tanıştığı bir takipçisinin daveti üzerine, yalnızca özel izinle girile-bilen ve tehlikeli olduğu öne sürülen Kuzey Kore’ye yaptığı 5 günlük ziyarete dair çarpıcı izlenimleriyle dikkat çekti. Gezgin, pek çok önyargının dile getirildiği ülkedeki deneyimlerini şöyle aktardı: ‘’Kuzey Kore, genellikle sıkı yaptırımları ve agresif tavırlarıyla gündeme gelen, nükleer testlerin yapıldığı tehlikeli bir ülke olarak medyaya yansıtılıyor. 6 aylık yoğun bir uğraş sonrası alabildiğim izinle Türkiye’den Kuzey Kore’ye giden ilk birkaç Türk seyahatseverden biri olarak benim yerinde gözlemlediklerim tüm bunların sadece birer söylenti olduğu ve Kuzey Kore’nin tehlikeli bir ülke olmadığı yönünde. Sanılanın aksine Kuzey Kore, kolluk kuvvetlerinin eşliği olmadan rahatça gezebildiğim, çocuklarla parklarda koşup oynayabildiğim ve kendimi güvende hissettiğim bir ülkeydi. Gözlemlediğim en ilginç şey ise Kuzey Kore halkının ülkelerine olan yoğun sevgileri ve gösterdikleri saygıydı’’

Kendi imkanlarınızla gezebilmek için milyarder olmanıza gerek yok
Kendi imkanlarıyla nasıl gezdiği konusunda çok fazla soru alan Yıldırım, bu yolda ona destek verenin gezmeye olan tutkusu olduğunu ifade etti. Genç gezgin, ‘’Mutluluğun yolu, içinizdeki sese kulak ver-mekten ve tutkularınızın peşinde koşmaktan geçiyor. Ben de gezmeye olan tutkumla, hangi uçağın hangi klasmanında yolculuk edeceğime veya hangi otellerde hangi şartlarda kalacağıma önem verme-den, yalnızca görmek istediğim bir ülkede bulunmayı lüks sayarak yola çıkıyorum. Bu süreçte sosyal medyada tanıştığım dünyanın çeşitli ülkelerindeki insanlardan da destek alıyor, kimi zaman önerilerini alıyor, kimi zaman evlerine konuk oluyorum. Yani kendi imkanlarınızla gezebilmek için milyarder olma-nıza gerek yok; sadece tutkularınızın peşinden gidecek kadar cesaretiniz olsun, yeter’’ dedi.

Sırada Kongo, Ruanda ve Uganda var
Koronavirüs salgını kapsamında alınan sosyal izolasyon tedbirleri nedeniyle seyahatlerine ara vermek zorunda kalan gezgin, salgının kontrol altına alınmasının ardından başlayacak yeni normal dönemde Kongo, Ruanda ve Uganda’ya gitmeyi planlıyor. Bu süreçte ulaşım ve konaklama için ciddi önlemler alacağını belirten Yıldırım, ‘’Salgın nedeniyle en büyük tutkuma bir süreliğine de olsa ara vermek du-rumunda kaldım. Ancak normalleşmeye doğru adım adım giderken Afrika gezisi için hazırlıklarımı yap-maya başladım. Çıkacağım yeni macerada önceliğim ise hijyen. Kullanacağım ulaşım araçlarından konaklayacağım yerlere, çizeceğim rotalardan gezi esnasında kullanacağım siperlik, maske ve dezen-fektan gibi ürünlere, her şeyi titizlikle araştırıyor ve planlıyorum. Bu süreçte farklı ülkelerin salgın sonrası yeni normal yaşantılarını keşfedecek olmak da beni çok heyecanlandırıyor’’ dedi.

“Türkiye için 100 Milyar Dolar yatırım fırsatı bulunuyor”

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Koronavirüs sonrası, Türkiye için 100 milyar dolar yatırım fırsatı var

TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan,

Pandemi nedeniyle 86 trilyon Dolarlık dünya ekonomisinin tarihinin en zor dönemini yaşadığını kaydeden TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Akın Arslan, bu yıl dünya ekonomisindeki daralmanın yaklaşık 10 trilyon Dolar seviyesinde gerçekleşebileceğini belirtti.
Pandemi krizinin, ülkelerin temel ihtiyaçlarının tedarikinde başkalarına bağımlı hale gelmesindeki riski ortaya çıkardığının altını çizen TTT Global Group Başkanı Dr. Akın Arslan, şunları söyledi:
“Global markalar, Çin’de yoğunlaşmış olan üretimi, kademe kademe kendi ülkelerine ve diğer ülkelere aktarmanın hesaplarını yapıyor. Önümüzdeki 5 yıl içinde 500 milyar Dolar, takip eden 5 yıl içinde de en az 500 milyar Dolar daha üretimin, Çin’den diğer ülkelere kayması bekleniyor. Alternatif üretim üssü olarak, Tayland, Vietnam, Endonezya, Hindistan ön plana çıksa da, Avrupa’nın hemen yanındaki konumu, nitelikli iş gücü ve koronavirüs krizini yönetme becerisiyle Türkiye, bu işten kazanan olarak çıkma fırsatına sahip olarak görünüyor. Çin’den önümüzdeki 5 yıl içinde, dünyanın diğer bölgelerine kayması muhtemel 500 Milyar Dolarlık yatırımdan, 100 milyar Dolarını Türkiye tek başına kendine çekebilir. Unutmayalım ki, her zaman bir çözüm vardır, önemli olan sizin çözüme ne kadar yakın olduğunuzdur. Krizler, aynı zamanda içinde fırsatları da barındırıyor. Türkiye, koronavirüs krizini, global bir fırsata dönüştürülebilir ve yeni normalin “global üretim gücü” olabilir” dedi.

Dünyadaki üretilen malların %40’ı, tek başına Çin’de üretiliyor

Gelişmiş ülkelerdeki üretimin, ucuz işçilik nedeniyle son 30 yıl içinde Uzakdoğu Asya’ya ve diğer gelişmekte olan ülkelere kaydığını anlatan Dr. Akın Arslan, şunları kaydetti:
“Bugün, dünyada üretilen malların %40’ı, tek başına Çin’de üretiliyor. Üretimde kullanılan nikel, alüminyum, çelik, bakır gibi temel hammaddelerin %50’si, tek başına Çin’de tüketiliyor. Dünyada üretilen pamuğun %30’u, Çin’de işleniyor. Dünyada üretilen petrolün %15’i, kullanılan enerjinin %14’ü, tek başına Çin’de kullanılıyor. Dünya’da kullanılan Apple ürünlerinin %92’si, Çin’de 12 farklı bölgede üretiliyor. Dünyadaki birçok elektronik firması ürünlerinin en az %40’ını, Çin’de ürettiriyor. Çin’in 2019’daki toplam 2.7 trilyon Dolarlık ihracatının %43.5’ni, elektrik-elektronik tabanlı ürünler, otomotiv yan sanayi ve makine imalat sektörü ürünleri oluşturdu. Bu arada, ABD Başkanı Trump’ın 2019 yılında çok sert yaptırımlarla başladığı “Çin’deki üretimi azaltın” baskısıyla sonuç almakta zorlandığı global firmalar, koronavirüs kriziyle üretimi kaydırmayı planlamaya başladılar” diye konuştu.

Türkiye, batı toplumu insanlarının yaşamak ve yaşlanmak isteği ülke olabilir

Türkiye’nin bu krizin dikkat çeken ülkesi olduğunu ifade eden Dr. Akın Arslan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Sağlık sistemi ve ekipmanlarının yeterliliği, kendi kendine yeterli üretim ve kapasite kullanım gücü, ürün ve hizmetlere kriz durumunda hızla erişebilme yetkinliğiyle Türkiye, bu krizin dikkat çeken ülkelerinden birisi oldu. Dünyanın birçok ülkesine organize sağlık ekipmanı yardımları da gönderen Türkiye, ortaya koyduğu performansıyla dikkatleri çekti.  Nitekim, önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’ye, sağlık alanında 50 milyar Dolarlık doğrudan yatırım çekebilir ve emeklilik sigorta fonlarından ilave 25-30 milyar Dolar fonu yaşlı batılı insanlar için yaşam merkezleri - sağlık köyleri oluşturulması konusunda yönlendirebilir. Türkiye için en az 400 bin kişiye doğrudan iş ortamları oluşabilir ve bu yapıları destekleyecek ekosistem tarafında ise, 1.5 milyonun üzerinde istihdam, yıllık 60 milyar Doları geçebilecek yeni gelirler gerçekleşebilir. Kısaca, Türkiye, batı toplumu insanlarının, uygun şartlarda nitelikli yaşamak ve yaşlanmak için öncelikle tercih edeceği ülke haline gelebilir” şeklinde konuştu.

Çin’den, diğer bölgelere kayacak yatırımda, hangi sektörler gelebilir? 

1-100 Milyar Doların tamamı doğrudan kitlesel üretim (mass production) yapılan imalat sektörüdür. Bunun da çoğunluğu bilgisayar, TV, Monitör ve cep telefonu/aksesuarları tabanlı elektronik ürünler, otomotiv yan sanayi ürünleri, Çin’deki beyaz eşya, küçük mutfak aletleri, iklimlendirme sektörü ürünleri ve tabi doğrudan makine ve ekipman üretimleri olabilir.
2-%20-25 arasında tekstil, oyuncak, ayakkabı vb. üretimleri olabilir.
3-% 5 civarı medikal teknolojiler, bioteknoloji ürünleri, kuyum ürünleri olabilir.
4-%10 civarı ev mobilyası, kağıt ve kerestecilik ürünleri, izolasyon ürünlerin üretimlerinin başka ülkelere kayması bekleniyor.

20 Mayıs 2020 Çarşamba

Bakan; "Her şey dahil sistemi devam edecek, ancak yiyecekleri biz almayacağız, aşçılar verecek"

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Değerli Dostlar;

Sayın Bakanımız “Her şey dahil sistemi devam edecek, ancak yiyecekleri biz almayacağız, aşçılar verecek” dedi.

Hemen hesap yapalım. Antalya’daki beş yıldızlı oteller ortalama 500 kişilik. Hiç açık büfe kuyruğu olmadığını düşünsek bile, alacaklarımızı seçip garsonların tabağımıza koyması yaklaşık 5 dakika gerektirir. Ben tek tabakta doymam. En az iki kere sıraya girmem lazım. Çünkü bunun eti var, sebzesi var, salatası, meyvesi, tatlısı, içeceği var. Bu durumda her misafirin servis için 10 dakikaya ihtiyacı var. 500 kişiden hesap edelim. Toplamda 5000 dakika yapar. 60’a bölüp kaç saate ihtiyacımız var ona bakalım. 80 küsür saat. Yani 1 aşçı servise çalışsa 80 saate ihtiyacımız var. 10 aşçı kullansanız 8 saate ihtiyacımız var ki sosyal mesafe ile bunun İçin 20 metrelik banket gerekir, 20 aşçı kullansanız 40 metre ve 4 saate ihtiyacınız var. 40 aşçı içinse 80 metre ve 2 saat servis süresine.

Bence pratikte imkansız görünen bir iş. Bir de buna sosyal mesafeli kuyruğu eklersek ve Müşterinin yarısı yemeğe gelse 250 kişi 500 metre kuyruk yapar. Otelin uzunluğu bu kadar var mı acaba?

Aslında Otelci arkadaşlarımızın yorumu nedir, o önemli.

Hadi hayırlısı

Cem Polatoğlu

Kısa Çalışma Ödeneği nedir?

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Kolaysoft Teknoloji ve R&K Danışmanlık’tan,
“Kısa Çalışma Ödeneği” eğitimleri düzenlendi

Kolaysoft Teknoloji ve R&K Danışmanlık işbirliği ile gündemde olan “Kısa Çalışma Ödeneği” konulu webinar eğitimleri düzenlendi. Kolay Akademi tarafından yapılan canlı yayınlara, Ankara Sanayi Odası (ASO), Türkiye İnşaat Sanayicileri İşveren Sendikası (İNTES), Türkiye İnsan Yönetimi Derneği (PERYÖN), Muhasebe Bilenler Topluluğu’nun aralarında yer aldığı kurum ve kuruluşlardan yoğun bir katılım gerçekleşti.
Kolaysoft Teknoloji AŞ Genel Müdürü Kezban Boztürk’ün moderatörlüğünde, İş ve Sosyal Güvenlik Danışmanı Doç.Dr. Resul Kurt’un verdiği eğitimlere katılan iş insanları,  akıllarındaki onlarca sorunun yanıtlarını bulmuş oldular. Yapılan eğitimlerin içeriğini, Kolaysoft Teknoloji AŞ’nin youtube kanalından izleyebilirsiniz.

Kısa Çalışma Ödeneği nedir?

Corona virüs salgınının ekonomiye olan etkilerini azaltmak için uygulanan “kısa çalışma ödeneği” hakkında bilgiler veren İş ve Sosyal Güvenlik Danışmanı Doç.Dr. Resul Kurt, şunları söyledi:
“Dünyamız corona virüs pandemisiyle bir kaosun içerisine girdi. Milyarlarca insan evlerinde karantinaya girerken, milyonlarca işletme kapılarına kilit vurdu. Son yüzyılın en büyük sağlık kriziyle karşı karşıya olduğumuz bugünlerde, aynı zamanda ekonomik krizle de karşı karşıyayız ve dünya ekonomisi derinden sarsılmaya devam ediyor. Pandeminin etkilerini azaltmak için Devletimiz tedbirler aldı ve bu tedbirlerden birisi de “Kısa Çalışma Ödeneği” oldu. Tanım olarak baktığımızda, faaliyetlerini en az üçte 1 oranında azalan veya süreklilik koşulu aranmaksızın işyerinde faaliyetini tamamen veya kısmı olarak durduran firmalara, üç ayı geçmemek üzere, sigortalı çalışanlarına çalışmadıkları dönem için sağlanan bir gelir desteği uygulamasıdır. Kısa çalışma talep eden işverenler, neden talep ettiklerine dair belgeleri ile birlikte Kısa Çalışma Talep Formu ve Kısa Çalışma Uygulanacak İşçi Listesi formlarını da doldurarak, bağlı bulundukları İŞKUR birimine e-mail göndererek başvurmaktadır ve başvurunun yanıtı e-mail adresine gelmektedir” diye konuştu.

KolayPeyk sayesinde, işletmeler tebliğ ve tebellüğ’ü dijital platforma taşıyor

Personele kağıt ortamında yapılan tebliğ ve tebellüğ’ün, KolayPeyk ürünü sayesinde dijital platforma taşındığının altını çizen Kolaysoft Teknoloji Genel Müdürü Kezban Bozturk, şunları kaydetti:
“KolayPeyk ürünü, şirket çalışanlarının ücret bordroları dahil tüm evraklarını, dijital ispat yöntemlerinden biriyle, yasal, geçerli ve güvenli bir şekilde elektronik ortamda tebliğ ve tebellüğünün yapıldığı bir platformdur. Aynı zamanda, KolayPeyk ürümüz, salgın döneminde iş dünyasına sunduğu çözüm ile Uluslararası Teknoparklar Birliği (IASP)’nin küresel platformundaki yerini aldı.  74 ülkede faaliyet gösteren ve bünyesinde 150 bine yakın Ar-Ge firması olan IASP, salgın döneminde iş dünyasına değer katacak yenilikçi yazılım çözümleri arasında, KolayPEYK ürününü onaylayarak, dünyaya ilan etti. Global çapta bir başarıya imza atmanın ekip olarak haklı gururunu yaşıyoruz. Kısaca pandemi dolayısıyla, home ofis çalışmanın yaygınlaştığı bugünlerde, firmalar çalışanlarına iletilecekleri tüm evraklarını (bordro, ücret hesap pusulası, izin, KVKK, iş güvenliği vb), KolayPeyk platformu üzerinden yasal, geçerli ve güvenli olarak yapabilmektedir” diye konuştu.

TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan;Tohum Milliyetçiliği Yapalım....

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan; ‘’Küresel Salgının Getirdiği Endişelere Çözüm; Milli Tohum’’

Türkiye Tohumcular Birliği (TÜRKTOB) ve Ekonomik İşbirliği Ülkeleri Tohumcular Birliği (ECOSA) Yönetim Kurulu Başkanı Savaş Akcan, küresel salgının tüm canlıların sağlığının birbirleriyle bağlantılı ve bir bütün olduğunu hatırlattığını, başlarda bir sağlık sorunu olarak görülen Covid-19’un artık ekonomik, sosyal ve siyasi boyutlarıyla daha çok konuşulacağını söyledi.
Salgının etkilerini başta tarım olmak üzere tüm sektörlerde yaşayarak deneyimlediklerini ifade eden TÜRKTOB ve ECOSA Başkanı Savaş Akcan, ‘’Uluslararası raporlarda 55 ülkede 135 milyon kişinin gıda güvencesi açısından kriz düzeyinde ya da daha kötü durumda olduğu, Covid-19 salgınının da etkisiyle daha ciddi sıkıntılar yaşanabileceğini vurgulanıyor. Salgın nedeniyle tarımsal üretimin ve gıda tedarikinin zorlaşması ve daha pahalı hale gelmesiyle, küresel düzeyde ‘gıda milliyetçiliği’ olarak adlandırılabilecek şekilde ülkelerin kendi stoklarını muhafaza etmelerine öncelik verdikleri görülüyor.’’ dedi.
Bu açıdan bakıldığında bitkisel üretimin temeli ve hayvancılıkta da yem bitkileri üretiminin vazgeçilmezi ve en stratejik unsuru olan tohumlukların (tohum, fide, fidan) ve tohumculuk sektörünün öneminin daha iyi anlaşılması gerektiğini vurgulayan Savaş Akcan, ‘’ Ülkemizde gıda güvencesi açısından kıtlık düzeyinde bir sorun yaşanmasını beklemiyoruz. Ancak belirsizlikler her alanda olduğu gibi tarımda da riskleri arttırır. Tarım ve Orman Bakanlığı ve diğer ilgili kurumlar salgının tarım ve gıdada olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik gerekli tedbirleri almaya devam ediyor. Burada önemli olan çiftçilerimizin daha çok gelir elde etmesini sağlayacak politikaların uygulanması, desteklerin artması ve çiftçilerimizin ürünlerinin değerinde satılacağını bilmesi.’’ dedi.
- Tohum Milliyetçiliği Yapalım
- Milli Çeşitleri Kullanalım
Türk bitki ıslahçıları tarafından geliştirilen ve yerli firmalar tarafından üretilen tohumluk çeşitlerinin yabancı çeşitlere göre hiçbir eksiğinin olmadığını söyleyen Akcan, yüzde 100 yerli ve milli olarak, başka bir ifade ile tamamen yerli sermayeli şirketlerin yurt içi gen kaynaklarından ıslah edip geliştirdikleri milli tohumlarımızdan, tahıl ihtiyacımızın %70’ini, baklagillerin %97’sini, çayır-mera ve yem bitkilerinin %92’sini ve sebzelerin %60’ını karşıladıklarını, mısır, ayçiçeği, şekerpancarı, pamuk ve patates gibi tohumluk açığı olan ürünlerde de gün geçtikçe milli tohum çeşitlerinin arttığını kaydetti.
Akcan,Tohumculuk sektörü daha çok genç. Bu nedenle Türk şirketlerinin sermeyesi yabancı şirketlere göre daha zayıf. Yabancı şirketlerin tanıtım ve pazarlama için ayırdıkları bütçelere şimdilik bizim erişmemiz zor. Bu nedenle en az yabancı çeşitler kadar verimli ve kaliteli çeşitlerimizi tanıtmakta zorlanıyoruz. Ulusal gıda egemenliğinin ön planda olacağı önümüzdeki dönemde çiftçilerimizden en önemli talebimiz; milli çeşitlerimizi kullanmalarıdır. Türk tohumculuk sektörü ve Türkiye Tohumcular Birliği, yerli ıslah çalışmaları sonucu geliştirilen, milli çeşitlerimizin sayısını artırmak için Tarım ve Orman Bakanlığı ile birlikte yoğun gayret içindedir. Bu gayretin sonucu olarak milli çeşitlerimizin sayısı hızla artmaktadır.’’ ifadelerini kullandı.
- Krizi Türk Tarımı Lehine Değerlendirelim
- Türki Cumhuriyetlerde Tohum Üretelim
Küresel salgının Türk tarımı için bir fırsat olarak değerlendirilebileceğini ifade eden Akcan, ‘’ Avrupa’da tarımsal üretimin yoğun yapıldığı ülkeler, aynı zamanda Covid-19’dan en çok etkilenen ülkelerdir. Yaş sebze-meyve başta olmak üzere Avrupa’yı biz doyurabiliriz, destek olabiliriz. Ancak, bunun için her zamankinden daha çok üretmek zorundayız. Bizler de bu amaç ve tüm dünyaya tohum ihraç edebilmek için, Türki Cumhuriyetlerde tohum üretmek istiyoruz.’’
- Pilot Uygulamalar Ulusal Boyuta Taşınmalı
- Girdi Maliyetlerinin Düşmesi İçin Tüm İmkânlar Seferber Edilmeli
Küresel salgın sürecinde Tarım ve Orman Bakanlığının aldığı tedbirleri değerlendiren Savaş Akcan, çiftçinin tarımdan kopmaması için 21 ilde belirlenen ürünlerin tohumlarının %75’inin hibe olarak üreticimize verilmesi ve hazine arazilerinin tarıma açılması gibi pilot projelerin tüm Türkiye’de yaygınlaşmasını, girdi maliyetlerinin düşürülmesi için tüm imkânların seferber edilmesini, çiftçilerin borçlarının çok daha büyük bir kısmının yapılandırılmasını hatta silinmesini talep etti.   

- Tohumculukta 2019 Verileri
TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan, son dönemde tohumculuk sektörünün tarımın diğer alt sektörlerine oranla çok daha başarılı bir performans çizdiği söyledi. Tohum, fide, fidan üretimleri ve dış ticaretinde yaşanan yükselişin sürdüğünü kaydeden Akcan, ‘’Birliğimizin kurulduğu 2008 yılında 290 bin ton olan sertifikalı tohum üretimi 2019 yılında 1 milyon 135 bin tona yükseldi. Tohum ihracatımız ise aynı dönem içinde 70 milyon dolardan 168.4 milyon dolara yükseldi. Ayrıca değer olarak ithalat ile ihracat arasındaki fark 2019 yılında da kapanmaya devam etti. Sadece 15 milyon dolarlık bir açığımız kaldı. İhracatın ithalatı karşıma oranı %92’ye ulaştı. 91 ülkeye tohum ihraç ediyoruz.
Fidanda ise 2008 yılında 21 milyon fidan sertifikalı fidan üreten Türkiye, 2019 yılında bu rakamı 102.8 milyona çıkardı. Beş yıl önce 9 milyon dolarlık ihracat yapan fidancılık sektörü, 2019 yılında ihracatını 37.7 milyon dolara yükseltti. 2019 yılı fidan ithalatımız ise azalmaya devam ederek 2019 yılında 1,8 milyon dolarda kaldı. Türkiye ürettiği fidanların %40’ını ihraç eder konuma geldi. 
Türkiye sebze üretim sektörünün yüksek teknoloji ile üretilen modern fidelerle tanışması çok geç olmasına rağmen son 10 yılda üretimimiz tam 100 kat arttırdık. Türkiye 2019 yılında 4 milyar adet sebze fidesi üretti. Örtü altı sebze üretiminin fide ihtiyacının tamamını karşılıyoruz.
2019 yılında ithalatının iki katı kadar, 80.4 milyon dolarlık ihracat yapan süs bitkileri sektörümüz ise küresel salgın sürecinde çok büyük darbe yedi. Nisan ve mayıs ayları tam hasat zamanımızdı. Siparişler durdu, gümrük kapıları kapandı. Yaklaşık olarak 1 milyar TL’lik çiçek çöpe gitti. 500 bin kişi bu işten ekmek yiyor. Kamu kurumları tarafından süs bitkileri talebini canlandıracak acil önlemlerin alınması gerekiyor.’’ ifadelerini kullandı
Tohumculuk sektörü 2019 yılında 286,4 milyon dolar ihracat, 228,4 milyon dolar ithalat yaptı. 58 milyon dolarlık bir dış ticaret fazlamız var. İhracatın ithalatı karşılama oranı geçen yıl %108 idi, bu yıl %125’e çıktı. 

Tohumluk Üretim Maliyetleri Azaltılmalı

TÜRKTOB Başkanı Savaş Akcan, tohumluk, fide, fidanın üretim girdileri içinde sayılmasına karşın diğer tarımsal ürünler gibi değerlendirilmesi gerektiğini ifade etti. Akcan, ‘’ Mazot, enerji, gübre, işçilik gibi ana girdilerdeki artış bizlerin üretim maliyetlerini de artırıyor. Ancak biz bu üretim maliyetlerindeki artışları aynı oranda fiyatlarımıza yansıtmamak için yoğun bir gayretin içindeyiz. Çok değerli çiftçimizin bundan emin olmasını istiyoruz. Üretim maliyetlerinin, vergilerin, döner sermaye ücretlerinin düşmesi, tohumculuk sektörünün finansal kaynaklara ulaşmasının önündeki kısıtların kaldırılması, sektörümüze aktarılacak desteklerin artması bitki üretim materyallerinin fiyatlarının düşmesini dolayısıyla üreticimizin daha çok kazanmasını sağlayacaktır.’’ şeklinde konuştu.

18 Mayıs 2020 Pazartesi

Teknoloji devleri parolaları tarih sahnesinden silmenin yollarını arıyor...

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR




Parolaların geleceği tehlikede

Parolalar dijital yaşamlarımızı güvende tutmanın en kilit anahtarları. Ancak ‘123456‘nın hâlâ dünyanın en çok kullanılan parolası olduğu düşünüldüğünde, bilgisayar korsanlarının parola kırmakta pek zorlanmadığı ortada. Siber güvenlik kuruluşu ESET, parolaları tarih sahnesinden silmek için teknoloji devlerinin bir ittifak oluşturduğuna dikkat çekti, ancak parolalar konusunda henüz gevşenmemesi gerektiği uyarısında bulundu.

Parola – şifre konusu sadece bireylerde değil, güvenlik standartlarını yüksek tutmak isteyen teknoloji devlerinde de sıkıntıya dönüşmüş durumda. Siber güvenlik kuruluşu ESET, bu konudaki gelişmeleri mercek altına aldı.

Parolalardan başka alternatifler var ama...
Artık telefonunuzu parmak iziniz ya da yüzünüzle açmak son derece olağan bir durum ve yakın bir zamanda, biyometrik kimlik saptama her tür kişisel veriye erişmenin standardı haline gelebilir. Google, 2015 yılından beri Android telefonlarda parola kullanım ve ihtiyacını sınırlandırmak için çalışıyor. Geleneksel parola ihtiyacını ortadan kaldırmak için biyometrik oturum açma sistemini tanıtan Microsoft’un da kendi alternatifleri var.

Teknoloji devleri parolaya karşı birleşti 
Parolalara duyulan aşırı güvene karşı verilen mücadelede, bu amacı destekleyen ve Google, Facebook, PayPal, Visa ve Amazon gibi üyeleri olan açık endüstri kuruluşu FIDO Alliance (FIDO İttifakı) ortaya çıktı.

Kimlik doğrulamanın doğasını değiştirme
‘Kimlik doğrulamanın doğasını değiştirme‘ misyonuyla oluşturulan ittifak, ‘parolalardan daha güçlü araçlar kullanarak kullanıcının kimliğini doğrulamak için tarayıcı tabanlı bir dünya sağlama‘yı amaçlıyor. İttifak bu amaçla FIDO2 olarak tanımlanan bir standart oluşturmaya çalışıyor. FIDO2 standardının oluşturulmasıyla birlikte, parolaların yerini alacak teknolojilerin devreye gireceği açık. Ama göründüğü kadarıyla şu aşamada bu teknolojilerin benimsenme hızı düşük.

Yine de FIDO Alliance, açık bir endüstri birliği olarak, dünyanın parolalara olan aşırı bağımlılığını azaltmaya yardımcı olacak kimlik doğrulama standartları üzerinde çalışmayı sürdürüyor. Parolaların yakın bir zaman içerisinde tamamen ortadan kalkmasını bekleyemeyiz. Ancak yine de yakın gelecek içinde parolalar, yerlerini FIDO2 gibi daha güvenli kimlik doğrulama biçimlerine bırakabilirler.

Dikkat, gevşemeyin!
Ama bu gelişme, henüz parola güvenliğini gevşetmenin bahanesi olmamalı!
Güçlü parolalar kullandığınızdan, hem kendiniz, hem de şirketiniz için emin olun! ESET Password Manager gibi parola yöneticileri, sadece tek şifre yardımıyla tüm hesaplara ulaşma kolaylığı ve güvenliği sağlıyor. ESET, tüm internet kullanıcılarını biraz zaman ayırıp kişisel parola koruma önlemlerini yeniden gözden geçirmeye çağırıyor. Küçük hamleler, ileride yaşanacak pek çok sorundan kurtarabilir.

17 Mayıs 2020 Pazar

The Marmara Otelleri, “Misafirlerimiz, gönül rahatlığıyla kalabilirler”

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



The Marmara Otelleri, Yeni Döneme Hazır
“Misafirlerimiz, gönül rahatlığıyla kalabilirler”

Türkiye’nin turizm ve konaklama sektöründeki en köklü markalarından The Marmara, pandemi döneminde devreye aldığı olağanüstü tedbirler ve uygulamalarla otellerini, misafirleri en ideal koşullarda ağırlamak üzere hazırladı. “BecauseWeCare”-“Sizi önemsiyoruz” sloganı ile yeni döneme hazırlanan Grup, otellerinde maksimum hijyenden çalışan eğitimine, sosyal mesafeden temassız işlemlere kadar birçok noktada çalışmalarını tamamladı.
Salgınla mücadelede ilk günden itibaren kurdukları Koordinasyon Kurulları ve Pandemi Komiteleri ile hızlı bir şekilde aksiyon aldıklarını belirten The Marmara Hotels&Residences COO'su Ata Eremsoy; “Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) yanı sıra Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu ve uzmanların tavsiyeleri  doğrultusunda, otellerimizdeki girişten çıkışa kadar tüm noktalarda tedbirlerimizi en üst seviyeye çıkardık. Ayrıca Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni döneme ilişkin kriterleri doğrultusunda tüm otellerimizde gerekli düzenlemeleri yaptık ve yapıyoruz. Yeni döneme hazırız ve misafirlerimiz ile yeniden buluşacak olmanın heyecanı içindeyiz” dedi.
İnsanlığı tehdit eden COVID-19’la mücadelede elde edilen başarı, tüm dünyada ve ülkemizde normalleşme adımlarını da beraberinde getirdi. Salgının ortaya çıktığı ilk günden itibaren bünyesindeki üst yönetim ve uzmanlardan oluşturduğu Koordinasyon Kurulu ve Pandemi Komiteleri ile hızlı bir şekilde aksiyon alarak, tedbirlerini üst seviyeye çıkaran The Marmara, yeni dönem için otellerindeki tüm hazırlıkları tamamladı. WHO, Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu, Kültür ve Turizm Bakanlığı ile yetkili birimlerin tavsiye ve açıklamaları doğrultusunda yürütülen hazırlıklarda, uzmanların yanı sıra hijyen, dezenfektasyon konularında ise Rentokil, Eczacıbaşı gibi alanlarında öne çıkan firmalarla çalışıldı. Grubun en üst seviyede oluşturup, Türkiye ve ABD’deki otellerinde hayata geçirdiği uygulamalar; ulusal kuruluşların yanı sıra üyesi olduğu uluslararası World Hotels ve SLH markalarından da tam not aldı.
“The Marmara Grubu olarak, yeni döneme hazırız”
Misafirlerinin sağlık ve konforunu her şeyin üstünde tuttuklarını ve yeni döneme “BecauseWeCare” sloganıyla hazırlandıklarını vurgulayan The Marmara Hotels&Residences COO'su Ata Eremsoy; “Sürecin başından itibaren kendi içimizde hemen organize olarak, salgına karşı çok hızlı aksiyon aldık. Otellerimizdeki tüm yaşam alanlarında uzmanlarla iş birliği içinde maksimum hijyen ve dezenfeksiyon uygulamaları yaptık. Bunu yaparken de ilgili ulusal ve uluslararası kurumların açıklamalarını baz aldık. Son olarak da Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yeni döneme ilişkin kriterleri doğrultusunda otellerimizde gerekli düzenlemelerimizi yaptık. Ayrıca turizm işletmelerine verilecek salgınlarla ilgili hijyen sertifikasyonuna yönelik çalışmalarımızın da kısa süre içinde sonuçlanmasını bekliyoruz.

Kademeli normalleşme sürecine girdiğimiz bu yeni döneme tam anlamıyla hazırız” açıklamasında bulundu.
Eremsoy; şunları kaydetti: “Yeni dönem, yenilik ve zorunlu uygulamaları da beraberinde getiriyor. Buna adaptasyonu sağlamak ve pandemi bilincini geliştirmek için çalışanlarımızı online eğitime aldık. Olağanüstü durumlara karşı protokollerimizi yeniledik. Fiziksel mesafe, temassız veya minimum temasla hizmet sağlayabilecek sistemleri hayata geçirdik. Misafirlerimiz ve çalışanlarımız için sağlıklı, güvenli bir ortam oluşturabilmek için otel girişindeki check-in işlemlerinden, çıkıştaki check-out’a kadar tüm noktalarda tedbirlerimizi en üst seviyeye çıkardık. Misafirlerimizi, her zaman olduğu geleneksel The Marmara kalitesi ile otellerimizde ağırlamaktan büyük bir heyecan ve mutluluk duyacağız.”

“Normalleşmeyi sağlık çalışanlarımıza borçluyuz”
Bu zorlu süreçte ülkemize destek için The Marmara Taksim Oteli’nin kapılarını sağlık çalışanlarına açtıklarını da hatırlatan Eremsoy; “Onlar, salgınla mücadelede fedakârca ve insanüstü bir çalışma yürüttüler. Bugün, geldiğimiz noktada normalleşme sürecinde bahsedebiliyorsak, bunu sağlık çalışanlarımızın çaba ve özverilerine borçluyuz. Onlara çok teşekkür ediyoruz” diye konuştu.

Maceranın Teknolojisi Suzuki V-Strom 1050 Türkiye’de!

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Suzuki V-Strom Ailesinin En Yenisi
DL1050 Türkiye’de!

Motosiklet dünyasında dayanıklılığıyla öne çıkan Suzuki, adventure sınıfına damga vuran V-Strom serisinin en güçlüsü yeni DL1050 modelini tanıttı. Mayıs itibarıyla Türkiye’de satışına başlanan V-Strom’un 1050 ve 1050XT Adventure olacak şekilde iki versiyonu bulunuyor. Retro tasarımıyla dikkat çeken modelin özellikle üst seviyeye çıkarılmış olan teknolojik özellikleri öne çıkıyor. Suzuki Akıllı Sürüş Sistemi, Hareket Takip Fren Sistemi, Yokuş Kalkış Kontrol Sistemi, Eğime Bağlı Kontrol Sistemi ile Sürüş Modu Seçimi gibi özellikleri barındıran motosiklete Euro5 normlarını karşılayan 106 HP’lik güç üreten V-Twin motoru dinamik sürüş sağlıyor. V-Strom’a lansmana özel 149 bin TL’den başlayan fiyatlarla sahip olmak mümkün.

Motosiklet dünyasının lider markalarından Suzuki, macera severlerin tercihi V-Strom serisinin en güçlü üyesi DL1050’yi Türkiye’de satışa sundu. Suzuki’nin efsaneleşmiş off-road motosikletleri DR-Z ile DR Big modellerinden ilham alınarak geliştirilen V-Strom 1050; kolay manevra kabiliyeti, sportifliği, yeni nesil teknolojileri ve yüksek performans sunan V-Twin motoruyla iddiasını güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Türkiye’de Mayıs ayından itibaren 149 bin TL’den başlayan fiyatlarla satışa sunulmaya başlanan V-Strom serisinin yeni üyesi, 1050 ve 1050 XT donanım versiyonlarıyla motosiklet tutkunlarının karşısına çıktı.

İlk olarak Suzuki tarafından uygulanan karakteristik ön gaga tasarımı, yeni nesil V-Strom 1050 ve 1050 XT ile daha agresif ve kalın bir görünüme kavuşuyor. Bronz renkle kaplanan silindir kapağı, manyeto kapağı, su pompası kapağı ve debriyaj kapağı, siyah motor gövdesi ile etkileyici bir kontrast oluşturuyor. Kendine has dikdörtgen bir şekle sahip dikey konumlandırılmış ön far, yol yüzeylerini ve emniyet şeritlerini belirgin şekilde aydınlatıyor. Konik alüminyum gidon ise off-road hissini artırıyor.


Yüksek teknoloji, güvenlik, tam kontrol

V-Strom 1050, “Suzuki Akıllı Sürüş Sistemi” özelliklerini bünyesinde barındırarak kullanıcısına eksiksiz bir hakimiyet ve güven duygusunu aşılıyor. Bu sistemler arasında; ABS’nin yatık durumdayken de aktif hale gelmesini sağlayan Hareket Takip Fren Sistemi, yokuş yukarı fren yapıldığında kaymayı önleyen Yokuş Kalkış Kontrol Sistemi, yokuş aşağı arka tekerleğin kalkmasını önleyen Eğime Bağlı Kontrol Sistemi, gaz kelebeğinin çalıştırılmasına gerek kalmaksızın belirlenen hızı koruyan Seyir Kontrol Sistemi ve ağırlığa göre optimum frenleme sunan Yüke Bağlı Kontrol Sistemi yer alıyor. 3 farklı Suzuki Sürüş Modu, keskin gaz kelebeği tepkisinden en yumuşağına kadar sürücüye farklı kullanım modları sunuyor. Çekiş Kontrol Sistemi ise sürekli olarak ön ve arka teker hızını, gaz kelebeğinin konumunu, krank ve dişli pozisyonlarını denetleyerek ateşleme zamanı ve hava çıkışlarını yönetiyor.

V-Strom 1050 ile sürüşün keyfi maksimuma çıkıyor

V-Strom 1050’de yer alan dayanıklı çift taraflı alüminyum şasi, motorda ve yol hakimiyetinde denge sağlamaya yardımcı olurken süspansiyonlar ise kullanım koşullarına göre ayarlanabiliyor. Motosikletteki sürüş keyfini, standart olarak sunulan Bridgestone Battlax Adventure A41 lastikler tamamlıyor. Yüksekliği ayarlanabilir ön cam ve  20 mm yüksekliğe kadar ayarlanabilir konforlu koltuklar da uzun sürüşlerde yorgunluğu azaltmaya yardımcı oluyor. 1050’de yer alan ve sol gidon kolundaki butonla da yönlendirilebilir olan çok fonksiyonlu LCD ekran gösterge panelinde ise; hız göstergesi, dijital gösterge, vites göstergesi, km sayacı, anlık ve ortalama yakıt tüketimleri, sürüş menzili ile güvenlik ve motor gösterge bilgileri yer alıyor. Gösterge panelinin solunda yer alan USB çıkışı ise akıllı telefon, navigasyon ve benzeri cihazlar için bir güç kaynağı olarak kullanılabiliyor.

Performanslı, tasarruflu ve çevreci motor

Yeni neslin öncüsü V-Strom 1050, sahip olduğu motor özellikleriyle fark yaratırken yeni Euro5 emisyon standartlarını da karşılıyor. 1037 cc hacmindeki su soğutmalı 90 derece V-Twin motor, 8500 d/d’da 106 HP güç üreterek yüksek performans sağlıyor. Şehir, kırsal yollar, rüzgar geçişleri, toprak yollar gibi farklı durumlarda sürüş keyfini maksimize eden rafine motor, 100 km’de ortalama 4,9 litre yakıt tüketimiyle de avantaj sağlıyor. Motorda yer alan düşük RPM destek sistemi ve elektronik gaz kelebeği; sürücünün durduktan sonra hareket edişini ve ani manevraları kolaylaştırıyor. Ayrıca ekzantrik mili ve zamanlaması, çift ateşleme teknolojisi, motor kontrol modülü ve sıvı soğutmalı yağ soğutucusu gibi fonksiyonlar motor verimliliğini artıran özellikler arasında bulunuyor.