30 Kasım 2022 Çarşamba

Emirates ve flydubai, ortaklıklarının beşinci yılını kutluyor


HABER-TALİN ŞİRİNPINAR


Emirates ve flydubai iş birliğinin yolculara nasıl daha fazla avantaj sunduğuna dair bilmeniz gereken beş şey

Emirates ile flydubai’nin yolculara dünyanın her köşesine rakipsiz seyahat seçenekleri sunmak için güçlerini birleştirerek kapsamlı ortaklıklarını hayata geçirmelerinin üzerinden tam beş yıl geçti. İki havayolu verdikleri sözü yerine getirerek, ortaklıklarının başladığı 2017 yılından bu yana önemli ölçüde genişleyen ortak uçuş ağı ile 250.000'den fazla uçuşta 11 milyondan fazla yolcu rahat bir
seyahatin keyfini çıkardı.

Standart Ortak Uçuş modelinin ötesine geçen bu yenilikçi ortaklık bugün entegre uçuş ağı işbirliği, uçuş planı optimizasyonu, Dubai Uluslararası Havalimanı'nın (DXB) 2 ve 3 numaralı terminalleri arasında rahat aktarma ve tek güzergah üzerinden bagaj transferi imkanlarının yanı sıra ortak yolcu sadakat programı olan Emirates Skywards kapsamında karşılıklı avantajlarını içeriyor.

İşte Emirates ile flydubai işbirliğinin öne çıkan beş özelliği ve sunduğu avantajlar:

Rakipsiz seçenekler sunan ortak uçuş ağı:Yolculara şu anda, günde ortalama 250'den fazla ortak uçuşla 98 ülkede 215 uçuş noktasına seyahat şansı sunuluyor. Emirates yolcuları yalnızca flydubai’nin sefer düzenlediği 80'den fazla uçuş noktası için rezervasyon yapabilirken, flydubai yolcuları da Emirates’in sefer düzenlediği 99'dan fazla uçuş noktası arasından istediğini seçebiliyor. Hem iş hem tatil amaçlı seyahat eden yolcuların favori seyahat güzergahları olarak Katmandu, Kuveyt, Maldivler, Tel Aviv ve Zanzibar öne çıkıyor.

Yolculara maksimum avantaj sunan ortak yolcu sadakat programı: Ortaklık sayesinde son beş yılda 8,5 milyondan fazla üye, 150 milyar Skywards Mili kazanarak Emirates ve flydubai’nin yolcu sadakat programının sunduğu avantajlardan yararlandı.

DXB’dekolay bağlantı imkanları: Yolcular DXB’de, kolay check-in, hızlı bagaj transferi, Terminal 3'teki Emirates Dinlenme Salonlarına ve Terminal 2'deki flydubai Dinlenme Salonuna yolcu erişimi, her iki havayolunun da uçuş programlarını genişletmesi sayesinde daha kısa aktarma süresi ve 3 numaralı Emirates Terminali üzerinden 33 flydubai uçuş noktasına gerçekleştirilen seferlerle rahat bağlantı imkanlarından yararlanıyor.

Sürekli büyüyen uçuş ağı: Uçuş planlarına yeni seferler eklemeye devam eden Emirates ve flydubai, her ay iki havayolu arasında aktarma yapan 270.000 yolcuya yeni seyahat imkanları sunuyor. Bahreyn, Kuveyt, Karaçi, Maldivler, Suudi Arabistan'daki önemli şehirler ve Tel Aviv gibi uçuş noktalarına her gün yapılan birden fazla seferle yolculara daha fazla esnek seyahat imkanı sunuluyor. Ayrıca iki havayolu şirketi kendi ağlarını da genişletmeye devam ediyor. Örneğin Emirates, yakın zamanda Rio de Janeiro ve Buenos Aires seferlerine yeniden başladı. Al Ula, Namangan, Osh, Pisa ve Semerkant gibi şehirlere başlattığı seferlerle flydubai'nin ağı 2022 yılında her zamankinden daha fazla büyüdü. flydubai ayrıca 2023'ten itibaren Maldivler'de Gan’a, İtalya'da Cagliari ve Milano-Bergamo’ya, Yunanistan'da Korfu’ya ve Tayland'da Krabi ve Pattaya'ya seferler başlatacağını, Suudi Arabistan'daki Abha, Ha'il, Hofuf ve Tabuk bölgelerine yapılan seferlerin de yeniden başlayacağını duyurdu.

Yolcu deneyimini iyileştirmek için sürekli yatırım: Daha zengin yemek opsiyonları ve daha sürdürülebilir seçenekleri de içeren 2 milyar dolarlık Emirates yatırımı kapsamında, bu aydan başlayarak 120 uçak Premium Economy Class koltuklarla yenilenecek.flydubai ise kısa ve orta mesafeli uçuşlarında kullanmaya başladığı yeni Business Class yatağa dönüşebilen koltuklarla yolculara daha fazla konfor sunuyor.Filosunu genişleterek 70 Boeing 737 uçağa çıkaran flydubai, mevcut uçaklarının bazılarını yenilerken ileride filosuna katacağı uçakları da yeni Business Class koltuklarla donatacak.


Gelecek Turizmde ile Muğla’yı Yeniden Keşfedeceksiniz.


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


Kadın girişimciler, sürdürülebilir turizm kapsamında desteklenecek

Gelecek Turizmde ile Muğla’yı Yeniden Keşfedeceksiniz

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes’in ortaklığında yürütülen Gelecek Turizmde Programı, 15. yılında odağını orman yangınlarından en çok etkilenen bölgelerden biri olan Muğla’ya çevirdi. Türkiye’nin ilk sürdürülebilir turizm programı olan Gelecek Turizmde’nin yeni döneminde, öncelikle olası yangın durumlarında kullanılmak üzere bölgenin çeşitli yerlerine su tankerleri yerleştirilerek, yöre halkı ve yerel işletmecilere yangın eğitimleri verildi. Önümüzdeki 2 yıl içinde de Akyaka, Köyceğiz ve Taşlıca’da 3 yeni alternatif turizm rotası oluşturulması, 500 kişiye sürdürülebilir turizm eğitimleri verilmesi hedefleniyor. Program kapsamında ayrıca, bölgede sürdürülebilir turizm alanında rol almak isteyen kadın girişimcilere hibe, mentorluk ve iletişim desteği sağlanacak. Oluşturulan toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planıyla, programın yereldeki tüm paydaşları, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifine uygun proje ve faaliyetler yürütmeye teşvik edilecek.

T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNDP) ve Anadolu Efes iş birliğinde yürütülen Gelecek Turizmde Programı 2007’den bu yana, Türkiye’deki turizm anlayışını deneyim turizmine doğru genişletme ve dört mevsim 12 ayı kapsayacak bir yerel ekonomik kalkınma modeli oluşturma hedefiyle yola devam ediyor. Türkiye’de sürdürülebilir turizme odaklanan ilk program olan Gelecek Turizmde’nin yeni dönem planlarını aktaran paydaşları, 2 yıl boyunca faaliyetlerini Muğla’da sürdüreceklerini açıkladı. 

Orman yangınlarından en çok etkilenen bölgelerden biri olan Muğla’da rehabilitasyon çalışmalarının çerçevesinin genişletildiği program kapsamında ilk olarak olası yangın durumlarında kullanılmak üzere bölgenin çeşitli yerlerine su tankerleri yerleştirildi ve yöre halkı ile yerel işletmecilere yangın eğitimleri verildi. 2 yıl boyunca Akyaka, Köyceğiz ve Taşlıca’da yürütülecek çalışmalarla 3 ayrı sürdürülebilir turizm rotası oluşturulacak.  Bu kapsamda Akyaka’da doğa ve kültür turizm rotası, Köyceğiz’de doğa turizmi rotası, Taşlıca’da ise kültür ve gastronomi turizmi rotası oluşturmak için çalışmalara başlandı. Bu alanlarda oluşturulacak rotalarla, bölgeye sorumlu turizm anlayışını kazandırmak da hedefleniyor.



Bununla birlikte en az 500 kişiye sürdürülebilir turizm eğitimleri verilecek ve ayrıca bölgede sürdürülebilir turizm alanında rol almak isteyen en az 4 kadın girişimciye hibe, mentorluk ve iletişim desteği sağlanacak. Oluşturulan toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planıyla, programın yereldeki tüm paydaşları, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifine uygun proje ve faaliyetler yürütmeye teşvik edilecek.

Anadolu Efes Bira Grup Kurumsal İletişim ve İlişkiler Direktörü (CCAO) Selda Susal Saatçi; Yangınlardan sonra Muğla’nın sosyo-ekonomik rehabilitasyonu için yapabileceklerine odaklandıklarını söyledi. Susal Saatçi; ‘15 yıldır yürüttüğümüz ve 2 milyon dolar yatırım gerçekleştirdiğimiz Gelecek Turizmde programını, önümüzdeki 2 yıl boyunca kültürel ve tarihi açıdan farklı turizm çeşitleri için büyük bir potansiyel barındırdığına inandığımız Akyaka, Köyceğiz ve Taşlıca beldelerine taşıyoruz. 

Gelecek Turizmde, başından bu yana kadınların güçlenmesi hedefiyle oluşan ve gelişen bir program. Yeni dönemde de bu alandaki çalışmalarımızı bir adım öteye taşıdık.Bugüne dek desteklediğimiz tüm destinasyonlara taşıdığımız toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini, bir eylem planına ve manifestoya dönüştürdük. Toplumsal cinsiyet eşitliği eylem planıyla Gelecek Turizmde kapsamında desteklediğimiz tüm destinasyonlardaki yerel paydaşlarımızı buna uygun fikirler ve faaliyetler geliştirmeye teşvik ediyoruz. Plana göre örneğin, yöredeki turizm modelleri ve odak alınacak kültürel, coğrafi ve ekonomik değerler belirlenirken, yöre halkından kadın ve erkeklerin eşit katılımıyla öneriler alınacak. Tüm bu görüş ve toplantı süreçlerinde, kadınların katılımını teşvik edecek mekan, tarih seçimi yapılacak; kadınların sürece katılımının önündeki engelleri aşmak için çocuk bakımı gibi konularda çözümler sunulacak. ‘’dedi.

UNDP Türkiye Sürdürülebilir Kapsayıcı Büyüme Porföyü Yöneticisi Pelin Rodoplu ise turizmin Türkiye’de sürdürülebilir kalkınma aracı olarak yer edinmesi; girişimciliği teşvik ederek yerel rol modellerin oluşturulması ve kamu, özel sektör, üniversiteler ve sivil toplumu bir araya getirerek yerel ekonomik kalkınmaya katkı sağlama amacı ile çalıştıklarına değindi.

İklim değişikliğine de dikkat çeken Rodoplu “Turizm sektörü iklim değişikliğine karşı da oldukça kırılgan bir sektör. Türkiye’de son iki yıldır yaşanan yangınlar, iklim kriziyle mücadele kapsamında afetlere karşı dayanıklı turizm modelleri inşa etmenin gerekliliğini ortaya koyuyor” dedi.

Turizmi sürdürülebilir kılmanın, turizme katkı sağlayan ve turizmden etkilenen neredeyse herkese dokunmayı gerektirdiğini belirten Rodoplu, “Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarından 5.sine katkı sağlayan Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Eylem Planı’nı da paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz. Sürdürülebilir turizm aracılığıyla kadın girişimcilerin desteklenerek sosyal ve ekonomik olarak güçlenmesi yoluyla cinsiyete dayalı ekonomik şiddetin önlenmesi, azaltılması için çalışmalarımıza devam ediyoruz ve 16 gün boyunca herkesi kampanyanın rengi olan “turuncuya” ve toplumsal cinsiyet eşitliğine dikkat çekmeye çağırıyoruz” dedi. 


29 Kasım 2022 Salı

Oteller Elektraweb ile ‘bulut’a çıkıyor Hem zamandan hem de bütçeden tasarruf ediyor.

 


HABER-TALİN ŞİRİNPINAR



Oteller Elektraweb ile ‘bulut’a çıkıyor Hem zamandan hem de bütçeden tasarruf ediyor   

4 kıta ve 23 ülkede kullanılan web tabanlı bulut yapıya sahip olan Elektraweb Otel Programı, Türkiye’de 2 bin otel tarafından kullanılmaya başladı. Programın oteller için çok büyük bir çözüm ortağı olduğunu anlatan Talya Bilişim Yönetici Ortağı Nilüfer Durukal, “Web tabanlı bulut yapısı ile tesislerin birkaç yılda bir yenilenmesi gereken sunucu, sunucu lisansları, virüs programları, yedekleme gibi maliyetlerini ortadan kaldırıyor. Bu programla işletmeler hem zamansal hem de bütçesel olarak tasarruf ediyor” dedi  

  Yeniliklere daha hızlı ulaşma, daha esnek kaynaklar ve daha ölçeklenebilir bir çalışma şekli sunan bulut teknoloji artık günümüzün vazgeçilmez yatırımları arasında yerini almaya başladı. Turizmde de hızlı bir şekilde kendine yer edinen bulut teknolojilerine geçişte oteller ve acenteler adeta atağa kalktı. Türkiye’nin önde gelen yazılım şirketlerinden Talya Bilişim’in, tamamını Türk mühendislerle turizm sektörüne yönelik geliştirdiği, 4 kıta ve 23 ülkede kullanılan Elektraweb Otel Programı, web tabanlı bulut yapısı ile tesislerin birkaç yılda bir yenilenmesi gereken sunucu, sunucu lisansları, virüs programları, yedekleme gibi maliyetlerini ortadan kaldırıyor. Hal böyle olunca oteller programı internet bağlantısı olan, akıllı bir telefon, tablet ya da bilgisayar ile rahatlıkla kullanabiliyor. Böylece işletmeler hem zamansal hem de bütçesel olarak tasarruf ediyor.   

  2.000 OTEL GEÇİŞ YAPTI  

Talya Bilişim Yönetici Ortağı Nilüfer Durukal, turizm sektöründe bulut teknolojilere geçişe yönelik son gelişmeleri paylaştı. Sektörde pandemiyle birlikte bir dijitalleşme atağının başladığını anlatan Durukal, Türkiye’de 2 bin otelin Elektraweb Otel Programı’nı kullanmaya başladığını kaydetti. Talya Bilişim’in geliştirdiği teknolojilerin otellerin ve acentelerin “hızlı, güvenli, hatasız, verimli ve ekonomik çözüm” beklentilerini tam anlamıyla karşılayan yapılar olduğuna dikkat çeken Durukal, bu kapsamda hayata geçirdikleri Elektraweb Otel Programı’nın oteller için çok büyük bir çözüm ortağı olduğunu kaydetti. Durukal, “Konaklama tesislerinin uçtan uca dijital olarak yönetilebilmesini sağlayan Elektraweb Otel Programı, web tabanlı bulut yapısı ile tesislerin birkaç yılda bir yenilenmesi gereken sunucu, sunucu lisansları, virüs programları, yedekleme gibi maliyetlerini ortadan kaldırıyor” dedi.  

 BULUTLA KORUNUYORLAR  

Elektraweb Otel Programı’nın internet bağlantısı olan, akıllı bir telefon, tablet ya da bilgisayar ile rahatlıkla kullanabildiğini anlatan Durukal, “Bu özelliği mobiliteyi beraberinde getiriyor. Bir diğer avantajı ise verileri güvenli bir alanda tutması. Çünkü bulut sistemler hem çok ciddi şekilde korunuyor hem de dünyanın farklı lokasyonlarında verilerin eş zamanlı kopyalarını tutarak veri güvenliğini garanti altına alıyor. Üstelik Elektraweb’de işlenen ve saklanan bilgiler Kişisel Verilerin Korunması Kanunu (KVKK) ve Avrupa Birliği Veri Koruma Yönetmeliği (GDPR) kapsamına göre kayıt altına alınıyor. Bu özelliklerin hepsi işletmelerin hem zamansal hem de bütçesel olarak tasarruf etmelerinin önünü açıyor” ifadelerini kullandı.   

  TÜM SİSTEM ENTEGRE ÇALIŞIYOR  

Elektraweb Otel Yazılımı’nın online rezervasyon motoru, kanal yönetimi, Google ve sanal pos entegrasyonu özelliklerini ön büroya dahil eden tek otel yönetim sistemi olduğuna dikkati çeken Nilüfer Durukal, bunun aynı zamanda en kapsamlısı olduğunu kaydetti. “Tüm idari, finansal ve operasyonel süreçlerinizi tek program üzerinden yönetebilirsiniz. Bu sayede 15 farklı firma yerine tek firma muhatap olursunuz ve tüm sistem entegre bir şekilde sorunsuz bir şekilde çalışır” diyen Durukal, sözlerini şöyle sürdürdü: “Elektraweb Otel Yazılımı, otellerin satış potansiyellerini de en üst seviyeye çıkaran, her türlü verinin raporlanmasını sağlayarak akılcı stratejiler ‘öneren’ bir sistem. Bunlara ek olarak otel rakiplerinin bütün satış kanallarındaki fiyatlarını analiz edilerek en uygun fiyatın belirlenmesini sağlayan ‘Fiyat Yönetimi’ modülü ve doluluk arttıkça fiyatında yükselmesini sağlayan ‘Dinamik Fiyat Yönetimi’ modüllerini de ücretsiz olarak kullanıcılarımıza sunuyoruz.”   

  4 KITA 23 ÜLKEDE KULLANILIYOR   

Elektraweb Otel Programı’nın 4 kıta 23 ülkede kullanıldığını aktaran Durukal, “Tamamen Türk mühendisler tarafından üretilen yüzde 100 yerli bir ürünün global anlamda bu kadar kısa sürede yaygınlaşması firma olarak bizi çok gururlandırıyor” dedi. Azerbaycan’da 60’a yakın otelde Elektraweb’in kullandığını anlatan Durukal, “İspanya ve İtalya gibi önemli turizm destinasyonlarında kullanıcılarımızın olması bizi daha da mutlu ediyor. Her ülkede bir dağıtıcı üzerinden büyümeyi hedefliyoruz. Öncelikli hedefimiz ise Afrika pazarı ve Balkan ülkeleri” ifadelerini kullandı.   

  ÖN BÜRO HİZMETİ KALKACAK   

Önümüzdeki yıllarda turizm teknolojilerinde beklenen yenliklere dair de bilgi veren Durukal, “Yapay zeka kavramının global anlamda turizm ve otelcilik sektöründe çok daha fazla yer alacağını öngörmek zor değil. Zaten hâlihazırda fiyat yönetimi süreçlerinde kullanıyoruz. Önümüzdeki yıllarda kişiye özel ürün/hizmetler sunma,  müşteri ilişkileri ve hizmetleri, talep tahminleme,  müşteri verilerinin analizi,  müşteri tercihlerine uygun öneriler geliştirme,  tüketici davranışlarını anlama ve yorumlama konusunda yapay zeka uygulamaları vazgeçilmez olacak” dedi. Otellerin ön bürolarının orta vadede fiziki işlevlerini yitirmeye başlayacaklarını aktaran Durukal, “Resepsiyon işlemlerinin hepsini daha şimdiden online yapabiliyoruz zaten. Öğrenebilen robotlarla, hiç dilini bilmediğiniz bir ülkede Türkçe karşılanmamız ve olası sorularımıza kendi dilinizde cevap alabilecek olmak çok uzak bir tarih gibi görünmüyor. Yine çok yakın bir gelecekte ‘Nesnelerin interneti’ gündelik hayatımızda çok daha etkin bir kavram olacak. Tesisteki cihazlar, muhtemel arızalarını kendileri tahmin edip, yedek parça veya değişim siparişlerini kendileri verebiliyor olacaklar” şeklinde konuştu.   


Dünya aşçıları şampiyonluk için yarıştı.


HABER-TALİN ŞİRİNPINAR



Dünya aşçıları şampiyonluk için yarıştı

Hedef 2 trilyon dolarlık Dünya Helal Turizm pazarı

Türkiye 10 trilyon dolara yaklaşan dünya helal pazarı ve bunun içinde yer alan, 2 trilyon dolara doğru giden Dünya Helal Turizm pazarındaki payını artırmak üzere çalışmalarını sürdürüyor.

'Dünya Aşçılar Şampiyonası', 8. Dünya Helal Zirvesi ve 9. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Helal Expo Fuarı kapsamında 24-27 Kasım tarihlerinde İstanbul Fuar Merkezi'nde düzenlendi.

Yarışmada 40 farklı ülkeden aralarında ünlü şeflerin de olduğu 200 uluslararası şef yer aldı. Türkiye'nin 60 ilinden yaklaşık 2000 şef ve aşçılık okulu öğrencileriyle öğretim görevlileri de yarışmada hünerlerini gösterdiler.

Turizm Helal Sertifikası geliyor

Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (Taşpakon)  Başkanı Öner Çulfaz, Dünya helal pazarının 10 trilyon dolara yaklaştığını ve bunun içinde yer alan Dünya Helal Turizm pazarının ise 2 trilyon dolara doğru gittiğini belirtti. Ülke olarak bu pazardan 400-500 milyon dolarlık bir beklenti olduğunun altını çizen Çulfaz,yakında çıkacak ve dünya genelinde geçerli olacak 'Turizm Sektörü  Helal Sertifikası'nda yiyecek içecek ve sunumun büyük önem taşıyacağını, Türkiye’nin pazardan gitgide daha çok gelir elde etmek üzere çalışmaların sürdürüldüğünü aktardı.

Dünya Aşçılar Yarışmasının gördüğü büyük ilgiden dolayı çok mutlu olduklarını ifade eden Tüm Aşçılar ve Pastacılar Konfederasyonu (Taşpakon)  Başkanı Öner Çulfaz, ülkemizin gastronomi yönünden büyük bir çeşitlilik ve zenginlik barındırdığını, bunu tüm dünyaya göstermeyi hedeflediklerini vurguladı.

Ülkelerde Türkiye ilk üçte

Dünya Şampiyonası Ülkeler Yarışıyor bölümünde birinciliği Özbekistan, ikinciliği Moldova, üçüncülüğü Türkiye ve Suudi Arabistan paylaştı. Yarışma kapalı kutu şeklinde menünün son anda yarışmacılara aktarıldığı konseptte gerçekleştirildi.

Gençlerin desteklendiği ‘Okullar Yarışıyor’da ise 90’a yakın okul büyük bir heyecanla en güzel tatları yaparak kupaları kapmak için karşılaştılar. Değerlendirilme yapılırken ekip ruhuna, ekip olarak uyuma ve başarıya önem verildi.

Gençler en leziz tatları sundu

Lise kategorisinde birincilik kupası Bolu Mengen Aşçılık Lisesi’nin oldu. İkinciliği Ahmet San Gezici Lisesi, üçüncülüğü Mithat Paşa Meslek Lisesi kazandı.

Üniversitelerde Gökçeada Uygulamalı Bilimler Yüksekokulu birinciliği göğüslerken, ikinciliği Malezyada bulunan MSU üniversitesi kazandı. Üçüncü ise Haliç üniversitesi oldu.

Dört gün boyunca çiğ köfte, baklava, tokmak köfte yapımı, lezzet sokağı şovları gibi farklı sunumlar ve oturumların yapıldığı etkinliklerde, birincinin yanı sıra bir de 'Klasman Kupası'nın verildiği yarışmalar gerçekleştirildi. Büyük kupa olarak tanımlanan Klasman Kupası’nın ödül töreninde Senegal Ticaret Bakanı da hazır bulundu.

Jüri altısı yabancı, ikisi Türk toplam sekiz otoriteden oluştu. Bir de saha jürisi vardı.

Uluslararası arenaya taşınan yarışmanın bundan sonra da gelenekselleşecek bir şampiyona haline getirilmesi amaçlanıyor.

Dünya Aşçılık Klasman kupası Moldova’ya gitti

Fuarda dört gün boyunca süren Dünya Aşçılık Şampiyonası dünkü ödül töreninin ardından bugünde klasman kupasıyla sona erdi. Klasman kupasında gösterdikleri performanstan, katılımındaki davranışlarından dolayı Moldova’ya gitti. Kupayı bizzat Senegal Ticaret Bakanı kendisine verdi. Aynı zamanda bugün yarışmada olan özel çocuklar,plaketlerini Dünya Helal Zirvesi Konsey Başkanı ve Discovery Events Yönetim Kurulu Başkanı Yunus Ete’nin ellerinden aldılar.


Emirates Filipinler Turizm Departmanı’nın Düzenlediği Sunumda Yerini Aldı.


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Emirates Filipinler Turizm Departmanı’nın Düzenlediği Sunumda Yerini Aldı

Filipinler Turizm Departmanı’nın Delta HotelsByMarriott İstanbul’da 28 Kasım Pazartesi düzenlemiş olduğu Filipinler Tanıtım Sunumunda yerini alan Emirates Havayolu, ülkeyle mevcut olan güçlü işbirliğinin sağlam temellerini başkent Manila’ya 32 yıl önce başlatmış olduğu uçuşlar ile attı.

Emirates Havayolu, artan seyahat talebi ve ticari potansiyellerin oluşmasıyla 2013 yılında Filipinler’deki 2. uçuş noktası olan Clark’a ve 2016 yılında ise 3. uçuş noktası olan Cebu’ya uçuşlarını başlatmıştı. Emirates halihazırda, merkezi Dubai üzerinden Manila’ya haftada 18 uçuş, Clark’a haftada 7 ve Cebu’ya ise haftada 4 uçuş gerçekleştiriyor.

Bugün altı kıtada yolculara hizmet veren ve dünyanın en büyük geniş gövdeli Boeing 777 ve Airbus A380 filosuna sahip olan Emirates, yolcularına geniş kabinler ve A380’nin eşsiz ayrıcalıkları arasında yer alan Duş&Spa ile Uçak İçi Dinlenme Alanları gibi özellikler sunuyor. 160’tan fazla ülkeye mensup çokuluslu mürettebatın konukseverliği, bölgesel mutfaklardan ilham alan gurme lezzetler ve 17’nci kez “Dünyanın En İyi Uçak İçi Eğlence Sistemi” ödülüne layık görülen ice’ın 5,000’in üzerinde kanalı sayesinde 1.700’den fazla film, 1.500 saatin üzerinde TV yayını, canlı programlar, podcastler ve şarkıların yanı sıra 45 dilde sesli kitap özelliği sunan birinci sınıf eğlence içerikleriyle, Emirates yolcularını benzersiz bir uçuş deneyimi bekliyor.


Emirates Hakkında: 

Emirates, dünyayı global merkezi olan Dubai aracılığıyla birbirine bağlayan, dünyanın en hızlı büyüyen havayolu şirketlerinden biridir. Emirates, bugüne kadar 500’ün üzerinde uluslararası ödül kazandı. Modern, verimli ve rahat uçaklarıyla 1987 yılından beri Türkiye’deki yolcularını Dubai üzerinden dünyaya bağlıyor. Emirates, ikonik çift katlı süper jumbo Airbus A380 ve Boeing 777 - 300ER uçakları ile İstanbul Havalimanı’ndan haftada toplam 21 sefer gerçekleştiriyor. 

Detaylı bilgi için: www.emirates.com/tr 

28 Kasım 2022 Pazartesi

TÜRSAB SEÇİMLERİNDE YENİDEN FiRUZ BAGLIKAYA...



HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



TÜRSAB SEÇİMLERİNDE YENİDEN FiRUZ BAGLIKAYA...

Yorumlayalım o halde genel kurulu;

NENEMiN SAKALLARI…

Tamer çekilmese ve muhalefet birleşse kesin seçimi kazanırlardı.

Davut Günaydın, Firuz Bağlıkaya ile birleşmese, kendi aday olsa kesin kazanırdı.

Bilal Korkmaz, son ana kadar birleşme şartı olarak, illa ilk başkan ben olacağım demese, yaratılacak olan sinerji ile muhalefet Firuz’u zorlardı…

Ama, Nenelerin sakalı yoktu…

YiNE Mİ BİLDİM..?

Seçimden önce açıkladığım Firuz Bağlıkaya %60 Muhalefet %40 ve TGA Mete Vardar tahminim, her dönem olduğu gibi bu genel kurulda da tuttu.

Her ne kadar kendisine haksızlık yapılsa da, Bilal ve arkadaşlarının kürsüye yürümesi asla kabul edilemezler sayfasına girdi. Bilal gibi senelerin tecrübesi olan bir arkadaşımızın bu hatası yadırgandı. Haklıyken haksız duruma düştü.

Bu arada, 30 sene sonra bile bu kongreyi hatırlatmak isteyenler “hani başkanın s**ir çektiği kongre vardı ya” diyeceklerdir. Maalesef tarihe böyle geçecek bu kongre

ADAYLARA GELİNCE ;

Bağlıkaya;

Beklendiği gibiydi. Ne dediği anlaşılır şekilde, tane tane konuştu. Salonun nabzını en iyi tutan hatipti. Az iş yapsa da çok yapmış gibi anlatmayı başardı. Yine, şekerden midir bilinmez, beklendiği gibi çabuk sinirlendi, çok kibirlendi, çok yükseldi… Ettiği küfrü başta inkar etse de özür dilemesini bildi. Küfür olmasa 10 üzerinden 9 puan alırdı. 51 senelik turizmci Özkan Altıntaş’a salon yasağı koyması ve küfür olayı nedeniyle 5 puanda kaldı. Bu arada malum tetikçi medya mensubu, belden aşağı yayın yapması yetmezmiş gibi, salonda bizlerin olduğu bölgeye gelip taciz etmeyi unutmadı. Gazetecilik hariç her türlü işi yapan bu 1, 2 kişinin camiadan temizlenmesi gerekir. Unutulmasın, bizler hancıyız…

Ali Bilir;

Muhalefet tarafında olup, yarışa geç başlayıp en önde bitirmesini bildi. Belli ki çok çalışılmış ve profesyonel bir kadroyla yola çıkmış. Duruşu ve efendiliği ile herkesin takdirini aldı. Aldığı oy oranı ile de bu iş burada bitmedi dedi. Gerçi bu noktada başarısının bir kısmı, diğer muhalif grubun ya da kişisinin uzlaşmaz tavrı nedeni ile muhalif oyları kendi tarafına çekmesi de söz konusu. Puanı 7. Nereden kırıldı bu 3 puan? Gereksiz yere, Edirne’den Van’a tüm gezdiği illeri sayarken hem 10 dakika kaybetti, hem salonun dikkatini.

Aydın Yaylacıklılar;

Onun aleyhine kim laf söylerse kendi lafının altında kalır. O derece dürüst, sağlam karakterli bir arkadaşımız. Nerede hata yaptı da kendisi %10’un altında oy aldı derseniz? Bence hata yapmadı ama tıkandı. Nerede tıkandı? En başta, Parada… Paranın ne önemi var, önemi varsa da ben kaybetmem Türsab kaybeder dedi ancak seçmenin beklentisini karşılayacak yemek, konaklama, uçak, yardımcılar, reklam bütçesi vs gibi Showları, sponsor bulamadığı için gerçekleştiremedi. Belki adayın kendi cebinden milyonlar harcaması yadırganabilir ama örneğin kendi şirketini tanıtmak için bir turizm transport, bir DMC, bir “toptancı” yurtiçi veya yurtdışı tur operatörünün, acentacılara ulaşmak isteyen bir oteller zincirinin, uçak bileti satış sisteminin kendisine sponsor olmasında bir mahsur yoktu. Puanı 7. Nereden kaybetti 3 puanı? Çok güzel projeleri vardı. Bazılarını tek cümle ile geçiştirirken, yönetime eleştirileri ağırlıktaydı.

Bilal Korkmaz;

Küçük bir kasabadan geliyordu. Çok iyi bir turizm ve Türsab tecrübesi vardı. Adaylığı tüm Türkiye’de büyük bir sempati ile karşılandı. Dilin Kemiği Yok programında yaptığı söyleşi, 2000 tekil ile tüm zamanların rekorunu kırdı. Birleşmeye de açıktı ve ilk etapta Aydın Yaylacıklılar ile birleşti. Ali Bilir de son gün birleşmeye olumlu baktı ancak Bilal inatla ilk yıl ben başkan olacağım diye tutturdu. Aksini iddia edenlere, yanılıyorsunuz, en çok oyu ben alacağım dedi. Uzlaşma masasına bile oturmadı. Bunu duyan kendi kitlesi kızıp Ali Bilir’e oy verdi. Olan Aydın Yaylacıklılar kardeşimize oldu. Tek başına alacağı oy'u bile alamadı. İkisi beraber %10 civarı oyda kaldılar. Puanı 7. Divan’a yürümesinden… Haklıyken bu hareket puan kaybettirdi.

Bir kongre daha böyle geçti. Bu vesile ile; Kongrenin galibi Firuz Bağlıkaya ve TGA’ya seçilen Mete Vardar kardeşimizi içtenlikle kutlar, yeni dönemde başarılar dilerim. Seçimden sonra başkan ile fotoğraf çektirmemiz her türlü eleştirime rağmen onun hoşgörüsünü gösterdi.

Tabi ki daha daha iyi bir Türsab için, daha güzel günler için iyi yapılanları takdir etmeye, yanlışları eleştirmeye bugüne kadar olduğu gibi küfür, hakaret olmadan devam edeceğim. Aynı hassasiyeti herkesten bekliyorum. Benim bir yanlışım olursa onlar söyler bin düzeltirim, onların yanlışı varsa ben söylerim onlar düzeltir.  Bu iş böyledir.

Onların da şimdiye kadar olduğu gibi, hiçbir çıkarları olmadan işlerinden ve ailelerinden zaman ayırarak bizler için bu kutsal görevleri yapmaya çalışacaklarından şüphemiz yoktur.  Kendilerine şimdiden teşekkür ederiz.


Saygılarımla

Cem Polatoğlu

Borsa Meydanı’nda bu ay un ve unlu mamuller sektörü konuşuldu.

HABER-TALİN ŞİRİNPINAR



 İSTANBUL TİCARET BORSASINDA FIRINLARIN SORUNLARI KONUŞULDU

“EKMEK ÇALIŞTAYI DÜZENLENMELİ”

Gıda sektörünün sorunlarının tüm yönleriyle tartışılması için İstanbul Ticaret Borsası tarafından düzenlenen Borsa Meydanı toplantılarında bu ay un ve unlu mamuller sektörü masaya yatırıldı.Toplantı katılımcıları ekmekteki sorunların çözümü için bir çalıştay düzenlenmesi gerektiğini belirttiler. 

İstanbul Ticaret Borsasının, Güvenilir Ürün Platformunun desteğiyle düzenlediği “Borsa Meydanı’nda Sektörler Konuşuyor” toplantılar serisinde bu ay un ve unlu mamuller sektörü konuşuldu. Geniş bir katılımla gerçekleşen etkinlikte İstanbul’un ekmek sorununu çözmek için bir “Ekmek Çalıştayı” düzenlenmesi gerektiği vurgulandı.

Güvenilir Ürün Platformu Başkanı Celal Toprak’ın moderatörlüğündeki toplantının açılış konuşmasını yapan İstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap, ekmeğin Türk toplumu için önemine dikkat çekerek, “Ekmek, tarih kadar eski bir temel besin kaynağı.Özellikle bizim kültürümüzdeki yeri çok farklı ve önemli. Bizim toplumumuzda ekmek kutsaldır. Ancak bu kadar kutsal kabul ettiğimiz ekmeğin en çok israf edilen gıda ürünlerinden biri olması da çok acıdır. Gazetelerde ekmek, israf boyutuyla olduğu kadar hakkındaki tartışmalarla da gündeme gelir. Onlarca yıldır medyada hiç bitmeyen bir ekmek gündemi vardır. Gramajı tartışılır, fiyatı tartışılır, kalitesi tartışılır. Bu tartışmalara, her kesimden aktörler dâhil olur. Bilim adamları konuşur, tüketici dernekleri konuşur, siyasiler konuşur. En az sesi çıkan, en az görüşüne başvurulan ise fırıncılar olur. Oysa fırıncı esnafı, ekmeğin çilesini çeken, vefakâr, kanaatkâr, günün 24 saati çalışmak zorunda olan, ekmeği en iyi bilen, ekmek hakkında konuşmaya en çok hakkı olan bir sektörün mensuplarıdır.Bu nedenle bugün toplantımızda en çok onlara söz vereceğiz” şeklinde konuştu. 

İstanbul İl Tarım ve Orman Müdürü Ahmet Yavuz Karaca, ekmeğin sadece ülkemizde değil, dünyada da en önemli besin maddelerinden biri olduğunu belirterek, ekmekle ilgili İstanbul’da diğer illere göre daha fazla sorun olduğunu ifade etti. Karaca, “İstanbul’da en büyük sorun ekmek üretim izni olmadığı halde belediyelerden alınan unlu mamuller üretim belgesi ile ekmek üreten fırınların çokluğudur. Bu sorun başta kapasite kullanımı düşüklü gibi birçok ek soruna yol açıyor. Tüm paydaşların katılımıyla yapılacak bir çalıştayda çözüm önerileri tartışılmalı” dedi.

İstanbul Fırıncılar Odası BaşkanıErdoğan Çetin de İstanbul’da bir fırın enflasyonu olduğuna dikkat çekerek, “Yüzlerce ruhsatsız fırın var. Birçok ruhsatsız fırın olması yenilerinin açılması için de cesaret veriyor. Ya bu fırınlara bir kereliğine ruhsat vermeli ve bir daha da göz yumulmamalı ya da gereği yapılmalı. Bu İstanbul’un kanayan yarası… Kapasite kullanımı düşük, işletmeler küçülüyor, sonuçta da maliyet yükseldiği için fiyat baskısı oluşuyor. Yani bu sorunun çözülmesi en çok vatandaşımızı memnun edecektir. Ayrıca yabancı işçilerin tarımda istihdamına izin verildiği gibi fırınlarda istihdamına da izin verilmesi gerekiyor” şeklinde konuştu.

İTO Un ve Unlu Mamul Komitesi ÜyesiMustafa Gürel ise fırınların personel sorununa dikkat çekerek, “Fırıncılar, 7 gün 24 saat çalışıyorlar ve tatilleri yok. Bu da yetişmiş eleman sorunu yaşamamıza yol açıyor. Milli Eğitim Bakanlığı bu konuda meslek liselerindeki ilgili bölümlerle işbirliğimizi sağlamalı ve haftanın 4 günü öğrenciler bizlerde staj yapmalı ve yetişmeli” dedi.

İSTİB Meclis ve Fırıncılık Ürünleri Komitesi Üyesi Abdullah Çerman, yaptığı konuşmada fırınların sorunlarının çok boyutlu olduğunu ifade ederek, “Öyle çok ve farklı boyutlarda sorunlarımız var ki, özetlemek çok zor. Örneğin ürünümüz tarifeye bağlı ama girdilerimiz serbest piyasada belirleniyor. Özellikle son dönemde artan enerji bedelleri ana girdi maddesi olmak üzere. Ruhsatlandırma ve ruhsat devri sorunlarımız var. Bir fırıncı ruhsatını oğluna bile devredemiyor. Kentsel dönüşüme giren binalardaki fırınlara tekrar ruhsat verilmeyeceği için binamızı bile yenileyemiyoruz. Mevcut fırınlara bu konuda istisna yapılmasını talep ediyoruz. Enerji fiyatlarında fırınlara indirim yapılmasını talep ediyoruz. Finans maliyetlerinin yüksekliği ve düşen karlılığımız dolayısıyla yapamadığımız yatırımları gerçekleştirmek için teşvikli kredi talep ediyoruz. Mevzuata uygun olmayan fırın sorunu çözülmeli ve ruhsat verirken eczacılarda olduğu gibi belirli bir nüfus başına fırın sayısı sınırlandırılmalı. Son olarak 250 gramın altında ekmek üretmek israfa yol açıyor. Gramaj konusu yeniden ele alınmalı ve en az 250 gram ekmek üretilmeli. Bu sorunlarımız çözüldüğü zaman, ekmek hem daha sağlıklı, hem daha ucuz bir biçimde halkımıza ulaştırılabilecektir” dedi.

Toplantınınkapanışında söz alanİstanbul Ticaret Borsası Meclis Başkanı Ahmet Bülent Kasap, her konuşmacının desteklediği ekmek çalıştayı önerisiyle ilgili, “Bence de çalıştay düzenlenmeli. Biz İstanbul Ticaret Borsası olarak, bu konuda üstümüze düşen görevleri yerine getirmeye hazırız” şeklinde konuştu. 


FİLİPİNLER HEYETİ TURİZMİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN TÜRKİYE'YE GELDİ



HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


FİLİPİNLER HEYETİ TURİZMİ GÜÇLENDİRMEK İÇİN TÜRKİYE'YE GELDİ

Türkiye’ye daha fazla Filipinli turist getirmek ve Türk gezginleri de Filipinler’de ağırlamak adına Filipinli bir heyet Türkiye’ye geldi. Heyette Filipinler Turizm Bakanlığı’na bağlı Ürün ve Pazar Geliştirme Direktörü Dr. Paulo Benito S. Tugbang, Filipinler'deki Bohol ve Cebu’nun devlet nezdindeki temsilcileri ve Orientours Company Ltd.Başkanı Joebert Opulencia yer aldı. Filipinler’den gelen heyete, Filipinler’in Ankara’da bulunan Türkiye Büyükelçisi-Maria Elena Algabre ve Filipinler İstanbul Başkonsolosu-Arvin de Leon da eşlik etti.

Heyet, 28 Kasım Pazartesi Delta Hotels by Marriott Istanbul’da, Türkiye’nin önde gelen tur operatörleri, seyahat acenteleri, havayolları ve sektörün önde gelen temsilcilerinin de katılımıyla, Türkiye’deki paydaşlarla turizm hareketliliğine karşılıklı değer yaratma üzerine pozitif görüşmeler gerçekleştirdi. 

Sektör profesyonelleriyle yapılan buluşmada, açılış konuşmasını yapan Filipinler’in Türkiye Büyükelçisi-Maria Elena Algabre, “Hoşgeldiniz! Bizim için çok değerli bu organizasyonda bizi yalnız bırakmadığınız için çok teşekkür ederiz. Bugün ülkemizin güzelliklerini, turistler için ilgi çekici özelliklerini, ulaşım imkanlarını, leziz Filipin mutfağını sizlerle paylaşacağız. Bu paylaşımları yapmak üzere Filipinler’den gelen heyetimiz sizlere çok keyifli bir sunum hazırladı. Bizzat Turizm organizasyonlarımızı yöneten Filipinler Turizm Bakanlığı bünyesindeki Ürün ve Pazar Geliştirme Direktörü Paulo Benito Tugbang, Filipinler’i tanıtan detaylı bir sunum paylaşacak. Filipinler’in dünyaca meşhur İngilizce dil okulları hakkında arkadaşlarımız sizleri bilgilendirecek. Ardından Bohol ve Cebu’dan gelen destinasyon uzmanlarımız size bölgelerini tanıtacaklar. ” diyerek, Türkçe dilinde “Filipinler’e gel gel gel…” diyerek konuşmasını tamamladı.

Kültürler arası köprü kuran bir ülkeyiz

Açılış konuşmasının ardından Filipinler Turizm Bakanlığı’na bağlı Ürün ve Pazar Geliştirme Direktörü Dr. Paulo Benito S. Tugbang, “Türkiye ile karşılıklı olarak turizm hareketliliğimizi geliştirmek için İstanbul’a gelmekten dolayı mutluluk duyuyoruz. Avrupa ve Asya arasında köprü görevi gören, zengin tarihi ve güzellikleri ile Türkiye, turistler için son derece cazip bir ülke. Biz de kültürel olarak çok zengin bir ülkeyiz, Çin, Malezya, Amerika ve İspanyol kökenli çok fazla vatandaşımız var, bu sebeple biz de ülke olarak Türkiye gibi dünyada kültürler arası köprü kuran bir ülkeyiz.” dedi.

Türkiye'ye her yıl ortalama 95 bin Filipinli turist geliyor

Pandemiden önce Türkiye’ye yılda ortalama 95.000 Filipinli turistin geldiğini belirten Tugbang, Türkiye’den ise Filipinlere her yıl artış ivmesi ile 8.500 seyahat severin geldiğini aktardı. Dünya genelinde pandemi önlemlerinin gevşetilerek normal hayata dönüşle beraber, Türkiye’ye gelecek Filipinlilerin de sayısının 2023’le birlikte 100.000 rakamlarının üzerine çıkacağını düşünüyoruz, biz de Filipinler olarak her yıl daha fazla Türk gezgini ülkemizde ağırlamaktan memnuniyet duyacağız dedi.

Bunun yanı sıra Türkiye’yi ziyaret eden Filipinli turistlerin Türkiye’de en çok İstanbul’u tercih ettikleri yanı sıra kültür tatili seven Filipinli turistlerin Efes Antik Kenti’ni de ziyaret ettiklerini belirtti. Ülkelerinin Uzakdoğu’da yer alması nedeniyle Türkiye’ye gelen Filipinlilerin 10-15 gün aralığındaki paket turları tercih ettiğini belirtti. Ayrıca uzak yoldan Filipinlilerin Türkiye’nin yanı sıra komşu ülkeleri de görebilecekleri organize grup turları ve münferit seyahat severlerden faydalandığını da sözlerine ekledi.




Daha fazla Türk turisti Filipinler'de ağırlamak istiyoruz

2023 yılında daha fazla Türk seyahat severleri Filipinler’de ağırlamak istediklerini belirten Filipinler Turizm Ürün ve Pazar Geliştirme Direktörü Dr. Paulo Benito S. Tugbang, “Türkler ülkemize geldiklerinde Manila, Cebu, Palawan , Boracay ve Bohol’u daha çok tercih ediyorlar. Kültür seyahatinin yanı sıra ağırlıklı olarak deniz tatili için zaman ayırıyorlar. Ülkemiz her yıl turizmde hizmet kalitemizin üst seviyelerde olması nedeniyle uluslararası ödüllere layık görülüyor. Conde Nast Travel tarafından dünyanın en güzel 40 ülkesi arasında gösterildik. Boracay, Palawan ve Cebu Travel + Leisure tarafından dünyanın en iyi 25 adası içinde yer aldı. TIME’da Boracay dünyanın en muhteşem 50 yeri içinde gösterildi. World Travel Awards 2022’de Filipinler Asya’nın lider Deniz-Kum-Güneş Tatili ve lider Dalış destinasyonu seçildi. Bu güzel ülkeyi Türk seyahatseverlerin de görmesinden mutluluk duyacağız. Filipinler’in İngilizce dil okulları olsun, leziz Filipinler mutfağı veya eşsiz Uzakdoğu kültürü ve muhteşem doğamıza bekliyoruz.” dedi. 

Konuşmasını “Türkiye ve Türk turizmine olan güvenimiz nedeniyle 2023 yılında Türkiye’de Roadshow etkinliklerimiz, ülkemizi tanıtıcı FAM trip gezileri, Türkiye’de iletişim ve reklam çalışmaları ve fuarlara da katılım sağlayarak, her iki ülke arasında turizmi karşılıklı geliştirebilmek için var gücümüzle çalışacağız.” diyerek noktaladı.

27 Kasım 2022 Pazar

KARS’IN İLK ULUSLARARASI MARKALI OTELİ DEDEMAN OLACAK


HABER-TALİN ŞİRİNPINAR



KARS’IN İLK ULUSLARARASI MARKALI OTELİ  DEDEMAN OLACAK

Türkiye’nin en büyük yerli ve milli otel zinciri Dedeman Hotels & Resorts International, 55 yılı aşan tecrübesi ve yenilenen dinamik kadrosuyla 2024 yılına kadar 50 otele ulaşma hedefine adım adım yaklaşırken, ülkemizin 81 ilinde Dedeman bayrağını dalgalandırma hedefi doğrultusunda bir ile daha bu bayrağı asacak olmanın mutluluğunu yaşıyor.

Benzersiz kalite anlayışı, geniş hizmet yelpazesi ve “önce insan” ilkesi ile büyüme yolculuğunu sürdüren Dedeman Hotels & Resorts International’ınyeni durağı, ülkemizin güzide şehirlerinden Kars oldu.

7 Kasım 2022 tarihinde Dedeman Bostancı’da gerçekleştirilen tören ile Türkiye’ye ve Türk turizmine büyük katkıları olan Dedeman Turizm Yönetimi ve telekomünikasyon, turizm ve inşaat sektörlerinde yaptığı yatırımlarla Kars’ın gelişimine katkı sunan ABC KAR Turizm AŞ arasında Qrista Managed by Dedeman için imzalar atıldı. Bu iş birliği ile şehrin ilk uluslararası markalı oteli olacakQrista Managed by Dedeman, ayrıca Dedeman’ın yeni yönetim sistemi “Managed by Dedeman” ile işletilecek ilk otel de olmuş olacak.

İmza törenine Dedeman Holding Yönetim Kurulu Başkanı Rıfat Dedeman, Dedeman Hotels & Resorts International Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, Dedeman Hotels & Resorts International Yönetim Kurulu Üyesi Murat Özmestçi, ABC KAR Turizm AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Ali Şayir, şirket ortakları Doğan Vergül ve Cemil Akbaba ile Dedeman Turizm Grubu yöneticileri katıldı. 

Bir açık hava müzesi Kars

Tarih boyunca pek çok medeniyete ve kültüre ev sahipliği yapan sınır şehrimiz Kars, adeta bir açık hava müzesi atmosferine sahip. Tarihi Doğu Ekspresi’nin son durağı olan şehir; Kars Kalesi, Sarıkamış Kış Turizm Merkezi, Ani Harabeleri, Çıldır Gölü ve daha onlarca tarihi-doğal güzelliğiyle yerli ve yabancı gezginlerin seyahat rotalarında önemli bir durak olarak ziyaret ediliyor. 

Dedeman, Yeni Yönetim Sistemi ile Doğu Ekspresi’nin Son Durağı Kars’ta

Bulunduğu şehirlerin kültürel zenginliklerini tanıtma misyonunu başarıyla sürdüren Dedeman, ilk kez hayata geçireceği “Managed by Dedeman” yönetim sistemi ile şehrin ilkler tarihinde yeni bir sayfa açmayı hedefliyor. Dedeman, şehre ilk uluslararası markalı otelini kazandırarak, sadece Kars’a değil bölge turizmine de yeni bir soluk katacak.

Doğu Ekspresi’nin son durağı Kars’ın şehir merkezinde Ocak 2023 itibariyle misafirlerini ağırlamaya başlayacak Qrista Managed by Dedeman; tarihi Kars Kalesi’ne 5 dakika yürüme mesafesi, yerli ve yabancı turistlerin yoğun ilgi gösterdiği Ani Ören Yeri’ne 45 km, Sarıkamış’a 40 km, Kars Harakani Havalimanı’na 6 km uzaklıkta konumlanıyor.

1876 yılında Baltık mimarisiyle inşa edilmiş ve günümüze kadar orijinal özelliklerini koruyarak gelmiş özel binasıylaQrista Managed by Dedeman,28 odası, düğün ve benzeri organizasyonlara ev sahipliği yapacak 400 kişilik açık avlusu, hamamı, saunası ve restoranıile hizmet verecek.

“Dedeman ailesine katılmaktan büyük gurur duyuyoruz”

İmza töreninde konuşan ABC KAR Turizm AŞ Yönetim Kurulu Üyesi Ali Şayir, Dedeman ailesinin ellerini omuzlarında hissettiklerini belirterek, “Bu gücü bize verdikleri için Dedeman’a çok teşekkür ediyorum. Özellikle kış sezonunda yoğun olan ilimizin yatak sayısını yetersiz gördük ve doğup büyüdüğüm Kars’ın manevi değerlerini yaşatmak, turizme katkı sağlamak amacıyla ortaklarımla beraber bu otel projesine başladım. Kars’a gelen misafirlerin kendilerini evlerinde hissetmeleri için Baltık mimarisiyle inşa edilmiş bu binayı restore ettik ve ABC KAR Turizm olarak burayı Dedeman ailesine kattık. Önce turizme, sonra ilimize, ülkemize ve bizlere katkıyı sağlayan, bu süreçte yanımızda olan herkese çok teşekkür ederim.”diyerek Dedeman ailesine katılmaktandolayı gururduyduklarını ifade etti. 

“Kars’ı dört mevsim konumlandırıyoruz”

Dedeman Hotels & Resorts International, tanınmış marka portföyü ile ülkedeki varlığını büyütmeye devam etmeyi planlıyor.

Konuşmasında Kars’ın sahip olduğu değerlere vurgu yapan Banu Dedeman “Her bir köşesinde farklı kültürlerin izini taşıyan, tarihi ve doğal dokusuyla görenleri kendine hayran bırakan Kars’ın, turizm sektörü açısından vaat ettikleri gerçekten heyecan verici. Biz Kars’ı sadece kış aylarında ziyaret edilecek bir lokasyon olarak görmüyor, dört mevsim turizm odağında konumlandırıyoruz. Şehir merkezinde bulunan Qrista Managed by Dedeman, Ocak 2023 itibariyle iş ve gezi amaçlı seyahat eden yerli ve yabancı misafirleri dört mevsim ağırlayacak.” dedi.

“Oda sayısı kriterimizi kaldırdık.”

İmza töreninde yeni yönetim sistemi Managed by Dedeman hakkında bilgi veren Dedeman Hotels & Resorts International Yönetim Kurulu Başkanı Banu Dedeman, bugüne kadar oda sayısı az olduğu için geri çevirmek zorunda oldukları projeler olduğunu, ancak yeni yönetim sistemi ile yeni bir döneme adım attıklarını belirtti. 

Banu Dedeman konuşmasında; “Yenilenen yapımız ile emin adımlarla ilerlerken, oda sayısı kriterini ön planda tutmadan, önceliğimizi; standartların korunmasına ve uygulanmasına veriyoruz. Güvenlik, emniyet ve hijyen konularını öncelik olarak benimsiyor, Dedeman tecrübesini ve kalitesini yansıtacak yeni markalarımızla büyümeyi hedefliyoruz.

Managed by Dedeman yönetim sistemimizile iş ortaklığı yaptığımız yatırımcılarımız Dedeman standartları ile önemli bir rekabet avantajına sahip olurken,Dedeman'ın uzmanlığını, bilgi birikimini ve kaynaklarını kullanma imkânı iledünya standartlarında satış pazarlama ağına erişim fırsatı yakalayacaklar.” dedi.


Helal Expo Fuarı, 9’uncu kez kapılarını açtı.





 HELAL EXPO FUARI 9‘UNCU KEZ AÇILDI

Helal sadece Müslümanların değil tüm dünyanın tercihi

Dünya helal pazarının en önemli etkinliklerinden biri olan Helal Expo Fuarı, 9’uncu kez kapılarını açtı. Fuara bir mesaj gönderen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Küresel rekabet ortamında önem kazanan helal pazarı temiz, sağlıklı ve güvenilir ürün ve hizmetleriyle artık sadece Müslümanların değil tüm tüketici gruplarının tercih ettiği bir sektör durumuna gelmiştir” dedi. Fuara katılan Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati de, helal ekonomisinin büyüklüğünün 2.1 trilyon dolara ulaştığına dikkat çekti  

Dünya helal pazarının en önemli fuarları arasında yer alan, İslam Ticareti Geliştirme Merkezi (ICDT) ile İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü (SMIIC) iş birliğinde düzenlenen 8. Dünya Helal Zirvesi ve 9. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Helal Expo Fuarı kapılarını açtı. Cumhurbaşkanlığı himayesinde düzenlenen ve bu yıl "Sürdürülebilir Ticaret İçin: Global Helal Endüstrisinin Gelişimini Tüm Yönleri ile Keşfedin" mottosuyla gerçekleştirilen etkinlik, dünya helal ekonomisinin tüm paydaşlarını bir araya getirdi. Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati’nin katılımıyla açılışı gerçekleştirilen fuara, Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bir tebrik mesajı gönderdi. 

KÜRESEL REKABETTE ÖNEM KAZANDI 

Helal pazarının önemine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Küresel rekabet ortamında önem kazanan helal pazarı temiz, sağlıklı ve güvenilir ürün ve hizmetleriyle artık sadece Müslümanların değil tüm tüketici gruplarının tercih ettiği bir sektör durumuna gelmiştir” dedi. “Türkiye’nin helal ekonomisinde merkez ülke olabilmesi, helal ticaretinin geliştirilmesi yeni pazarların ulaşılabilir kılınması amacıyla düzenlediğiniz zirvenin ve Expo organizasyonunun verimli geçmesini temenni ederim” diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Dünya helal ekonomisinin tüm paydaşlarını bir araya getirecek olan Dünya Helal Zirvesi ve 9. İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Helal Expo Fuarı’na daveti için teşekkür ediyorum” ifadelerini kullandı. 



2.1 TRİLYON DOLARLIK PAZAR

Açılış töreninde konuşma yapan Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, helal endüstrisinin ağırlıklı olarak gıda ile bilinmesine rağmen finans, tekstil, eczacılık, lojistik, kozmetik, turizm gibi sektörlerin de bulunduğu çok daha geniş bir yelpazeyi kapsadığını belirtti. Nebati “2021 itibariyle İslami finans hariç helal ekonominin büyüklüğü 2,1 trilyon dolara ulaştı. Helal gıda 1.3 trilyon ile ilk sırada yer alırken; bu sektörü 295 milyar dolar hacmiyle hazır giyim ve moda; 231 milyar dolarla medya ve 102 milyar dolarla turizm sektörü izliyor. Önümüzdeki dönemde helal ticaretin önündeki engellerin aşılması da büyük önem arz ediyor” dedi. 

50 STANDART YAYIMLANDI 

Törende söz alan İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü’nün (SMIIC) Genel Sekreteri İhsan Övüt, helal standartların oluşturulması için kolektif çaba gerektiğini söyledi. Övüt, “Bunun için kurduğumuz komitede 47 ülke yer alıyor. Şimdiye kadar 50 helal standardı yayımlandı, 17’si helal gıdayı kapsıyor. 17 teknik komitede standartların iyileştirilmesi için 400 uzman görev yapıyor” ifadelerini kullandı. 

ZİRVEYİ DAHA DA İLERLETECEĞİZ 

Fuarın açılışında konuşan Dünya Helal Konseyi Başkan Yardımcısı Emre Ete, “Dünya Helal Zirvesi’ni tüm Müslümanların ortak bir gayede buluşmasına hizmet etmek için bir adım daha öteye taşıyacağız. Helalin sıhhat, saffet, iffet ve izzet olduğunu hep birlikte tüm dünyada temsile devam edeceğiz” mesajını verdi.  

1 MİLYAR DOLARLIK İŞ HACMİ 

İslam Ülkeleri Standartlar ve Metroloji Enstitüsü’nün (SMIIC) koordinasyonu ve İslam Ticaretini Geliştirme Merkezi’nin (ICDT) iş birliğinde düzenlenen fuara, 40’a yakın ülkeden 500’e yakın firmanın stantla katıldı. 27 Kasım tarihine kadar devam edecek olan fuara, 90’dan fazla ülkeden 4 gün boyunca 10 bini yabancı olmak üzere 40 bin ziyaretçi bekleniyor. Ticaret Bakanlığı’nın desteği ile şirketlerin karşılıklı iş fırsatlarını değerlendirebilmeleri için özel bir B2B programının da organize edildiği fuarda, gıda, kozmetik, makine, tekstil, teknoloji, ilaç gibi fuar katılımcı sektörleriyle ilgili 500’e yakın satın alma profesyoneli, özel bir salonda stant açan markaların temsilcileri ile ikili görüşmeler gerçekleştirecek. Dünya helal pazarının en önemli merkezlerinden biri olan fuarda 1 milyar euroluk iş hacminin oluşması bekleniyor.

GLOBAL ENDÜSTRİ MASAYA YATIRILDI 

Fuarla eş zamanlı olarak 8’inci Dünya Helal Zirvesi de başladı. Zirvenin bu yılki ana mottosu “Sürdürülebilir ticaret için: Global helal endüstrisinin gelişimini tüm yönleri ile keşfedin” oldu. 11 farklı oturumun düzenleneceği zirvede 50’den fazla uluslararası konuşmacı sunum gerçekleştirecek. 4 gün boyunca aralarında Bosna Hersek Helal Tasdik Kurumu Başkan Yardımcısı Damir Alihodzic, Pakistan Uluslararası İslami Helal, Kültürel, Sosyal ve Manevi Bilimler Enstitüsü’nden Mufti Naeem Shahid, Almanya Helal Kontrol Limited Şirketi Genel Müdürü Mahmoud Tatari gibi isimlerin de bulunduğu konukların helal pazarına dair son gelişmeleri anlatacağı zirvede, dünya helal pazarındaki son gelişmeler masaya yatırılacak.

MODA VE SANAT BU SOKAKTA 

Dünya Helal Zirvesi çatısı altında 40’a yakın ülkeden uluslararası şefin katılımı ile Uluslararası Aşçılar Şampiyonası gerçekleşecek. Muhafazakâr giyim ve aksesuar firmalarının katılım yaparak ürünlerini tanıtacağı fuarda Muhafazakar Moda ve Sanat Sokağı’nın yanı sıra dünya lezzetleri sokağı da ziyaretçileri ile buluşacak. 2021 yılında olduğu gibi bu yıl da start-up’ların projelerini gelen uluslararası yatırımcı kitlesine tanıtabilmesi için özel bir Start Up Zone alanı ayrılarak, genç girişimcilere fırsat oluşturuldu. 

Tören sonunda Türkiye Cumhuriyeti Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, Türkiye Cumhuriyeti Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı Serdar Çam ve ICDT Direktörü Latifa Al Bouabdellaoui’nin de bulunduğu protokol katılımcıları ile açılış kurdelesini kesti. 

Siren Ertan ve eşi Ersin Kayalar, Stefano Restoran’da doğum günlerini özel bir davet ile kutladılar.





KURUÇEŞME’NİN GÖZDE İTALYANI STEFANO’DA CEMİYET HAYATINI BİR ARAYA GETİREN DAVET

Ağustos ayında Kuruçeşme’de kapılarını açan şef İsmet Saz’ın sahibi olduğu İtalyan restoranı Stefano, kısa sürede cemiyet ve iş hayatının en sevilen restoranlarından bir oldu. Siren Ertan ve eşi Ersin Kayalar, yakın zamanda gerçekleşen doğum günlerini 25 Kasım Cuma akşamı Stefano Restoran’da yakın çevrelerine verdikleri özel bir davet ile kutladılar. Davette Siren Ertan İstanbul ve Sinem Gümgor  Işık’ın kurucusu olduğu Mi Su Deco marklarının güçlerini birleştirerek yarattığı sofra takımlarının yeni koleksiyonu ‘HIVER’misafirlere tanıtıldı.

Davetlilerin Stefano’nun enfes menüsünü deneyimlediği akşam yemeğinde, Stefano’nun ünlü şefi ve sahibi İsmet Saz davete özel bir menü hazırladı. Safranbolu’dan gelen elmas değerinde özel safran ile hazırlanan risotto, taze tortelloni, Capri stilinde çupra, mini cannoli gibi lezzetler damaklarda iz bıraktı. Davete katılanlar arasında Ebru Kohen, Zeynep Üstünel, Süleyman Orakçıoğlu, Merva – Cem Bilginer, Sedef Mehmet Ali Karamehmet, Nil Bentürk Uyguner gibi cemiyet hayatının sevilen isimleri yer aldı.



2004 yılından beri haute-couture tasarımları başta olmak üzere hazır giyim ve ev dekorasyonu koleksiyonlarıyla köklü bir marka olan Siren Ertan İstanbul ile ‘Benim evim senin evin’ anlamına gelen ‘Mi casa es su casa’ mottosuyla 2018 yılında kurulan ‘Mi Su Deco’ marka iş birliğinin üçüncü koleksiyonu ‘HIVER’in tanıtıldığı gece için özel bir masa hazırlandı. Siyah, beyaz ve altın renklerin kullanıldığı motiflerin zenginleştirdiği yemek takımı, kahve fincanları, puro küllükleri, tepsi gibi parçalardan oluşan şık, zarif ve kullanışlı koleksiyon davete gelen misafirlerden büyük beğeni topladı. Yeni yıl heyecanı yaklaşırken şık ve kalabalık yılbaşı sofralarında fark yaratmak isteyenler göz alıcı ‘HIVER’ koleksiyonu ile tanıştıkları için çok mutlu oldular. 

PernodRicard, ADCO ve Prodom Şarapçılık’ın değerli katkılarıyla güzelleştirdiği davete, ‘HIVER’ koleksiyonuna ait minik vazolara yaptığı şık aranjmanlar ile İstanbul Çiçekleri renk kattı.


26 Kasım 2022 Cumartesi

CorendonAirlines ‘SuperFriday’ Kampanyası İle Yaz Tatiline Avantajlı Fiyatlarla Uçuruyor!

 

HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


CorendonAirlines ‘SuperFriday’ Kampanyası İle Yaz Tatiline Avantajlı Fiyatlarla Uçuruyor!

CorendonAirlines Yaz 2023 sezonundaki tüm uçuşlarında geçerli yüzde 20 indirim kampanyası ile tatile daha avantajlı fiyatlarla uçuruyor.

Tatil Havayolu CorendonAirlines, güneşin ve tatilin tadını avantajlı fiyatlarla çıkarmak isteyen yolcuları için ‘SuperFriday’ kampanyasını başlattı. Havayolu 1 Nisan – 31 Ekim 2023 tarihleri arasındaki tüm uçuşlarında yolculara net bilet fiyatı üzerinden yüzde 20 indirim fırsatı sunuyor.

CorendonAirlines ile uçuşunu şimdiden planlayanlar, yaz aylarında Birleşik Krallık, Almanya, Hollanda, Belçika, Avusturya, İsviçreve Polonya’dan Avrupa’nın en popüler tatil destinasyonlarına avantajlı fiyatlarla uçma keyfini yaşayacak. Kampanya kapsamında Türkiye çıkışlı uçuşlarında da yüzde 20 indirim sunan CorendonAirlines, yaz ayları boyunca Türkiye’den de Avrupa’ya direkt uçuşlar düzenleyecek.

28 Kasım’a kadar sadece www.corendonairlines.com web sitesi üzerinden yapılacak rezervasyonlarda geçerli olan yüzde 20 indirim kampanyası 1 Nisan – 31 Ekim 2023 tarihleri arasında düzenlenecek uçuşları kapsıyor. ‘SuperFriday’ kampanyası kapsamında, net bilet fiyatı üzerinden yüzde 20 indirim uygulanacak olup, tek yön veya gidiş-dönüş olarak satın alınan tüm uçuşlar için, ilgili tarihler arasındaki tüm uçuş ve ücret tiplerinde geçerlidir.

Kampanya kapsamında rezervasyon yapan yolcular, aynı rezervasyon esnasında gidiş ve dönüş biletlerini birlikte almaları durumunda ekstra yüzde 10’a varan indirimden de yararlanabilecek. 


Mövenpick Bosphorus turizm acentası çalışanlarına unutulmaz bir gece yaşattı.



HABER-TALİN ŞİRİNPINAR


MÖVENPİCK HOTEL İSTANBUL BOSPHORUS’TAN TURİZM ACENTALARINI BİR ARAYA GETİREN DAVET


İstanbul’un kalbindeki konumu ve muhteşem boğaz manzarasıyla misafirlerin vazgeçilmez noktası olan Mövenpick Hotel İstanbul Bosphorus 24 Kasım Perşembe akşamı gerçekleştirdiği davet ile turizm acentası çalışanlarına unutulmaz bir gece yaşattı.

Mövenpick Bosphorus’un yenilenen ve kapasitesi büyütülen balo salonunda gerçekleştirilen davete turizm acentası çalışanlarından toplam 250 kişi katılım sağladı. Yoğun ilgi gören davet Mövenpick Bosphorus’un Genel Müdür’ü Adnan Devrim ve Satış ve Pazarlama Direktörü Betül Çiçek’in açılış konuşması ile başladı. Etkinliğe özel çekiliş gerçekleştiren Mövenpick Bosphorus, içerisinde otel konaklaması, Da Vittorio Ristorante’de lezzet dolu akşam yemeği gibi birbirinden özel hediyeleri gecenin şanslı davetlilerine sundu. Konuklar, zengin ikramların eşliğinde gecenin ilerleyen saatlerine kadar süren canlı müzik şöleni ile keyif dolu gecenin kapanışını yaptı. 

25 Kasım 2022 Cuma

Tohumda Müjde Gibi Bilgi Geldi Tohumda İhracat İthalatı Geçti.


HABER-TALİN ŞİRİNPINAR



Tohumda Müjde Gibi Bilgi Geldi Tohumda İhracat İthalatı Geçti

Tohum ihracatının ithalat miktarını geçtiği bilgisini veren Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan’dan müjde gibi haber geldi. Sektörün başarısını paylaşan Akcan Tohum’da emparyalist zincirin kırıldığını söyledi.

Growtech Tarım Fuarı kapsamında düzenlenen basın toplantısında konuşan Türkiye Tohumcular Birliği Başkanı Savaş Akcan önemli açıklamalarda bulundu. 

Yılın ilk yedi ayında 150 milyon dolarlık tohum ihracatı yapıldığını buna karşılık ithalat miktarının 137 milyon dolarda kaldığını söyleyen Akcan bunun bir başarı hikayesi olduğunu belirterek yıl bittiğinde bunun ihracat lehine daha da artacağına dikkat çekti.

Tohum konusunda artık emperyalizmin zincirinin kırıldığını, Türk tohumculuğunun sağlıklı beslenme konusunda Türkiye’nin ve bölgenin güvencesi olduğunu anlatan Akcan sektörle ilgili güncel bilgileri paylaştı. GDO’lu tohum, hibrit tohum, hormonlu ürün gibi konularda çok fazla yanlış bilgi olduğunu söyleyen Akcan, sertifikalı tohum karşıtı söylemlere de cevap verdi.

‘’Dünyada en stratejik sektörlerin başında tarım ve gıda geliyor. Bu gerçeği; iklim değişikliği, küresel ısınma, kuraklık,  pandeminin etkileri ve Rusya-Ukrayna savaşı ile hepimiz çok daha iyi anladık. 

Millî ekonominin temeli tarım, tarımsal üretimin en önemli ve stratejik ögesi ise tohumdur. O zaman tohumu ve tohumculuk sektörünü de aynı bakış açısı ile değerlendirmek gerekiyor.

İklim değişiklikleri, teknolojik gelişmeler ve pandemi nedeniyle farklılaşan üretim ve tedarik koşulları tohumluğun bu misyonunu hem güçlendiriyor hem de dönüştürüyor. Değişen gıda güvenliği ve güvencesi anlayışının tarımsal üretime etkisi tarladan, bahçeden yani tohumluktan başlıyor. 

Tohumculuk sektörü ise, her biri ayrı ekonomik etkinlik dalı olan; bitki ıslahı, yetiştiricilik, sanayi, dağıtım, pazarlama ve satış ile ihracat-ithalat süreçlerini kapsayan dev bir sektör. 

2008 yılının sonunda kurulan ve bugün 71 bin üyeye ulaşan Türkiye Tohumcular Birliği olarak konu alanımız bildiğiniz gibi sadece tohum değil, "tohumculuk sektörü" adı altında meyve fidancılığını, fideciliğini ve süs bitkilerini de kapsayan geniş bir yelpazede hizmet veriyoruz.  

Tohumculuk sektörünün gelişimindeki en önemli parametrelerden biri sertifikalı tohumluk üretimi ve kullanımındaki artıştır.

Türkiye’de 2000 yılında 145 bin ton olan üretim, 2007 yılında 325 bin tona, Birliğimizin kuruluşu, özel sektörün gayreti ve sertifikalı tohum kulanım ve üretim desteklerinin etkisi ile 2010 yılında 497 bin tona yükselmiş, 2017 yılında 1 milyon tonu aşmış, 2021 yılında ise 1 milyon 325 bin ton olmuştur.

Birliğimizin kurulduğu 2008 yılından bu yana, 15 yılda, sertifikalı tohum üretimi % 800 arttı.

Bununla birlikte fide, fidan ve süs bitkisi üretimlerinde de büyük artışlar görüldü.

2016 yılında yaklaşık 138 milyon adet olan meyve fidanı üretimi 2021 yılında 279 milyon adede,  4 milyar adet olan sebze fidesi üretimi 5 milyar 500 adede yükselmiş, ayrıca 200 bin adet artışla 1 milyar 710 bin adet süs bitkisi üretilmiştir.

Tohum üretiminin %90’ı, tescil edilen çeşitlerin %77’si özel sektörümüze aittir.

Yerli ve milli üretimimizin, ihtiyacımızı karşılama oranı, stratejik ürünlerde %100’ün üzerinde, diğer ürünlerde ise %100’e çok yakındır.

Aynı başarı dış ticarette de yaşandı.  Fidanda ve süs bitkilerinde zaten ihracatımız ithalattan fazlaydı. 

2021 yılı sonunda fidanda %415, süs bitkilerinde %300 dış ticaret fazlamız vardı.

Tohumda %10’luk bir açığımız kalmıştı. 

2022 yılının ilk 9 ayında tohum ihracatımız 150.8 milyon dolar, ithalatımız ise 137.8 milyon dolar oldu.

Yani tohumda da ilk kez ihracat ithalatı geçti.

Tohumculuk sektörü 2018 yılından itibaren dış ticaret fazlası veren, toplamda ihracatın ithalatı karşılama oranı 2021 yılı sonu itibarıyla %130 olan bir sektör konumuna geldi.

Toplam ihracatımız 370 milyon dolar, dış ticaret fazlamız 88 milyon dolar olarak gerçekleşti.

Bugün 121 ülkeye tohum ihracatı yapıyoruz ve bu ülkelerin içinde tohumculukta dünya lideri olan ABD, dünya ikincisi olan Çin, 3.sü olan Fransa da var.

İhracat yapmadığımız Avrupa ülkesi yok. Türk cumhuriyetleri, Orta Doğu, Körfez Ülkeleri ve Afrika’ya 2021 yılı sonu itibariyle 350 milyon dolarlık ürün sattık.

Tabii ki dış pazarın isteklerine uygun üretim yapıp ihraç edebilmek için ülkemizde üretemediğimiz tohumları ithal ediyoruz. Bugün tohumculuk sektörlerini bizden yüz yıl önce geliştirmeye başlamış ülkeler için de aynı şey geçerli.

Ancak ‘dışa, ithalata, ya da bazı ülkelere bağımlılık’ gibi bir durum söz konusu bile değil. 

Tohum ve diğer üretim materyalleri (fide, fidan) üretim girdileri arasında yer alır. Ancak unutulmamalıdır ki; bu materyaller aynı zamanda tarımsal ürünlerdir. 

Son bir yılda ortalama olarak gübreye %234, tarım ilaçlarına %106, tarımsal sulamada kullanılan elektriğe %140, mazota %221 zam geldi.  İşçilik maliyetleri arttı. Dövizdeki yükseliş odaklı oynaklık zaten her günün konusu olmaya başladı. 

Ayrıca tohumluk üretiminin ek maliyetleri de vardır. Deneme, tescil, sertifikasyon gibi iş ve işlemlerin ciddi bedelleri vardır. Yani bir kilogram buğday tohumu üretmek, bir kilogram buğday üretmekten çok daha maliyetlidir. 

Gübresiz, ilaçsız hatta susuz tarım yapabilirsiniz. Veriminiz çok düşer ama yine de ürün elde edebilirsiniz. Ama tohumsuz üretim yapamazsınız.  

Biz bu anlayışla tohumculuk sektörü olarak girdi maliyetlerindeki artışı en az oranda satış fiyatlarına yansıtan sektörüz. Son bir yıldaki artış oranımız, girdi maliyetlerimizin artışının ortalamasının 3'te 1'ikadar. Tohum ve diğer dikim materyallerine son bir yılda %66 zam geldi.

Tarım ve Orman Bakanlığı özellikle son 2 yılda buğday, arpa, kuru fasulye, mercimek, nohut ve patates gibi ürünleri yetiştiren çiftçilere verdiği sertifikalı tohum kullanım desteklerini artırdı. Oransal olarak baktığımızda bu artışlar %50 ila %108 olarak değişiyor ancak dekara başına 50 – 60 TL’lik desteklerden söz ediyoruz. 

Maliyet artışları karşısında bu destekler yetmiyor. Sertifikalı tohumda üretim, fidanda ise hem üretim hem kullanım destekleri hiç artmıyor.

Bu desteklerin artmasını istiyoruz.

Ayrıca süs bitkilerinden alınan KDV’nin de  %18’den %8’e düşmesi sektörümüz için en önemli konulardan biridir. 

Hepinizin bildiği gibi, ülkeler sadece tarımda değil her alanda ürettiği bilgi, teknoloji ve yenilikler ölçüsünde söz sahibidirler. 

Tarımda da söz sahibi olabilmek için bilgi ve teknoloji üretme mecburiyeti vardır. İstenen düzeyde bilgi ve teknoloji üretebilmek için ise AR-GE çalışmalarına gerekli yatırımlar yapılmalıdır.

Ancak, ülkemizde AR-GE'ye yapılan harcamalar GSYH’nin ne yazık ki %1’i kadardır. 

Bu oran G.Kore’de %5, Japonya’da %4, ABD’de %3, OECD ülkelerinde ise ortalama %2.5 ve AB ülkelerinde ortalama %2’dir. 

Görüleceği gibi ülkemiz bu alana gerekli bütçeyi henüz ayırabilmiş değildir. 

Özellikle iklim değişikliği, kuraklık ve pandeminin yeni gereklilikleri tohumculuk sektöründen beklenenleri artırmaktadır.

Tarımın tohumla başladığı gerçeğinden de hareketle tohumculuk konusundaki AR-GE çalışmaları en üst seviyeye çıkarılmalıdır. 

Tarımın en önemli girdisi olan tohum ve stratejik bir sektör olarak ortaya çıkan tohumculuk sektöründe milli politikaların geliştirilmesi için çalışılmalıdır.

Milli politika demek, en başta milli çeşit demektir.

Sertifikalı tohum karşıtı söylemlere geçmek istiyorum. Ne yazık ki; sertifikalı tohum kullanımının yaygınlaşmasının çok uluslu şirketlerin ve büyük marketlere ürün satan tedarik zincirlerinin işine yarayacağını söyleyenler var.

Dikkatinizi çekmek isterim ki; uzun vadede bitkisel ürünlerde üretim miktarları artıyor.

Hepimizin bildiği gibi ülkemizde ekilen tarım alanları ürün gruplarına göre ya aynı kalıyor ya da azalıyor. O zaman bu üretim artışlarını nasıl sağlayabiliyoruz?

Üretim yapılan alan azalıyor, üretim artıyorsa, bu birim alandan daha çok verim aldığımızın göstergesi olmuyor mu?

Bu nasıl gerçekleşiyor?

Tabii ki en başta daha verimli çeşitlerin geliştirilmesiyle, sertifikalı tohum üretiminin ve kullanımının yaygınlaşmasıyla ve modern yetiştirme tekniklerinin kullanılmasıyla bu verim artışı sağlanıyor.

Sertifikalı tohum; kayıt altına alınmış, tarımsal, teknolojik ve morfolojik özellikleri tanımlanmış, hastalık ve zararlılara toleranslı, çimlenme oranı yüksek, verimin %25’e kadar artmasını sağlayan tohum demektir.

Sertifikalı tohumluk kullanmak kalite artışı demektir. Tarımsal sanayinin ihtiyacı olan standartlara uygun ürün demektir.

Üreticinin ürününün pazarlarda ve borsalarda yüksek fiyatla satılması ve çiftçimizin daha çok kazanması demektir.

Hibrit tohumlar da, hibrit olmayanlara göre verimi %100’e kadar arttırabilir. 

Ülke nüfusunun hızla artmaya devam ettiği ve üretimin de aynı hızla artması gerektiği gerçeğinden hareketle sertifikalı tohumlukların çok uluslu şirketlerin ve büyük marketlere ürün satan tedarik zincirlerinin işine yaradığını savunmanın ne kadar mantıksız bir durum olduğu kolayca anlaşılacaktır.

Ayrıca üstün vasıflı çeşitlere ait sertifikalı tohumluklar, iç tüketimdeki ürün kalitesinin iyileştirilmesinde olduğu kadar ihracata yönelik üretim amacıyla da kullanılmaktadır.

Tohumculuk sektörü, toplam tarımsal ihracatımıza ve millî gelire olan katkısıyla değerlendirilmelidir. Ülkemizin yaş meyve-sebze ihracatı sürekli artmaktadır. Bu artışta kaliteli tohumlukların ve çoğaltım materyallerinin kullanılmasının payı çok büyüktür. Sertifikalı tohum, fide ve fidanlarla üretim yapmadığımızda bu ihracat rakamlarına ulaşmak mümkün değildir.

Gelelim Genetik Olarak Değiştirilmiş Organizma (GDO) konusuna

Ülkemizde 2010 yılında yürürlüğe giren 5977 sayılı Biyogüvenlik Kanunu ile GDO’lu ürünlerin ithalatı ve Türkiye’de üretimi yasaklanmıştır. Yasağa uymayanlara 12 yıla kadar hapis cezası öngörülmektedir. Sadece hayvan yemi olarak kullanılması için bazı ürünlerin (mısır ve soya) izin verilen genleri taşımaları kaydıyla Biyogüvenlik Kurulu kararı ile ithalatı yapılmaktadır. 

Türkiye’de GDO’lu tohum üretilmesi, GDO’lu tohum ithal edilmesi mümkün değildir. 

“Türkiye’de GDO’lu tohum var” diyenlerden, kuruluş tarihimiz olan 2008’den bu yana, yani 15 yıldır, tek bir tane GDO’lu tohum göstermelerini bekliyoruz. Defalarca duyurduk. Henüz bir örnek gelmedi. 

Bir de hiçbir ilgisi olmadığı halde GDO ile karıştırılan hibrit teknolojisi var. Hibrit tohumlar GDO’lu sanılıyor. Hibrit doğada kendiliğinden de olabilen bildiğiniz melezlemedir. Hibrit tohumlarla elde edilen ürünlerin sağlık riski taşıdığını kanıtlayan bilimsel çalışma yoktur.

Aynı konu bağlamında kelime anlamı da ilgi çektiği için gündeme gelen ‘hibrit tohumlar kısırdır, insanlarda da kısırlık yapar’ efsanesi de var. ‘Hibrit tohumlar kısırdır, aynı üründen alınan tohum tekrar ekildiğinde çimlenmez.’ iddiası tamamen yanlıştır. 

Hibrit tohum ilk yıl ekildikten sonra tarladan o üründen alınan tohum, ikinci yıl ekilirse çimlenir ve bir ürün meydana gelir. Ancak açılma dediğimiz olay nedeniyle bu ürün birinci yılda alınan verim ve kaliteyi bulamaz. Bu nedenle iyi bir ürün alabilmek için hibrit tohumların her yıl yenilenmesi tavsiye edilir. 

Hibrit tohumların insanlarda kısırlık yaptığına dair bir bilimsel araştırma sonucu yoktur.

Tohumculuk sektörü, yerel çeşitlere (biz teknik olarak kullanmayı uygun görmesek de popüler olan ifadesiyle; ata tohumlara) karşı değildir. 

Ülkemizin ekolojik koşullarına uygun, yüksek verimli ve kaliteli çeşitlerin geliştirilebilmesi için en önemli ıslah materyali, yerel genetik kaynaklarımız ve yerel çeşitlerimizdir. Bu kaynaklar binlerce yıllık süreçte olumsuz birçok şarta karşı dayanıklılık geliştirdikleri için günümüzde en önemli ıslah materyali ve gelecekte karşılaşabileceğimiz birçok problemi aşmada önemli bir anahtardır. 

Genetik kaynaklar ve yerel çeşitlerin toplanması, tanımlanması, muhafaza edilmesi ve değerlendirilmesi herkesten önce bizim sektörümüz için olmazsa olmaz bir ihtiyaçtır.

Yerel çeşitlere karşı olmayı bir kenara bırakalım, biz Türkiye Tohumcular Birliği olarak gen kaynaklarımız ve yerel çeşitler konusundaki hassasiyetimizi gösteren bir sosyal sorumluluk projesi yürütüyoruz. 2016 yılında başlayan “Tohumun İzinde”adlı projemizin amacı; ülkemizin gen kaynaklarının ve yerel çeşitlerinin toplanması, muhafazası ve değerlendirilmesi konusunda; mevzuatın iyileştirilmesi için öneriler getirilmesi, toplama, muhafaza ve değerlendirme çalışmalarının desteklenmesi, bu konularda ve biyokaçakçılık konusunda farkındalık yaratmaktır. 

Şu ana kadar ülkemizin dört bir yanında 324 yerel çeşidi gen bankalarımıza kazandırdık. 

Tohumun İzinde, bu alanda kamu dışı kaynaklardan maddi olarak desteklenen ilk ve tek projedir.

Öte yandan kamuoyunda ticari tohumluklar yerine tamamen yerel çeşit tohumluklarının kullanılması gerektiği gibi yaklaşımlar vardır. 

Hemen belirteyim; tohumun yerel çeşit tanımına uygun şekilde ticarileşme imkânı bulmasına sektörümüzün itirazı olamaz. Yerel çeşitler Anayasamıza göre tabii servettir. Tabii servetlerin özel mülkiyete konu edilmesi mümkün değildir. Şirketlere verilemez.

Yerel çeşitlerin tohumlarını üretmek ve bu tohumlardan ürün elde etmek zaten serbesttir.

Yerel tohumlarla elde edilen ürünlerin ticaretinde de kısıtlama yoktur. Ancak turistler ve sığınmacılarla birlikte yaklaşık 100 milyonluk nüfusu gerektiği gibi doyurabilmek, tarımsal ürün ve gıda ihracatını artırabilmek sadece yerel çeşitlerle mümkün değildir. Aynı alandan daha çok verim ve kaliteli ürün almak için yerel çeşitleri ıslah ederek yeni çeşitlerin geliştirilmesi ve kullanılması şarttır. 

Islah ve diğer AR-GE çalışmaları güçlü sermaye ve yoğun emek ister. Bu nedenle geliştirilen çeşitlerin ticari olmasından başka bir yol yoktur.

Başka bir gündem konusu ise üreticimizin, çiftçimizin kendi tohumluklarını kullanıp, kullanamayacağına ilişkindir. 

5553 sayılı Tohumculuk Kanunu’na göre sanılanın aksine çiftçilerimizin kendi tohumluklarını üretmeleri yasaklanmamıştır. Ticarete konu olmamak ve şahsi ihtiyaç miktarı ile sınırlı kalmak kaydıyla, çiftçiler arasında yapılacak tohumluk yasak değildir. Çiftçilerin kendi ürettikleri veya çoğalttıkları tohumlukları ticarete konu etmedikleri sürece kullanmaları mümkün hâle gelmiştir.

Yerel çeşit adı altında ürünlerin; kontrolden geçmeden, tohum kalite standartlarına uygunluğu tespit edilmeden, tohumla geçen hastalık etmenleri yönüyle kontrol yapılmadan satılması, çiftçimizi ve tohum kullanıcıyı mağdur edebileceği ve ülke üretimini olumsuz etkileyeceği için ticarete konu edilmemektedir.

Bu gereklilik gıda güvenliği ve güvenilirliğinin sağlanması için çok önemlidir. Ancak bu yerel çeşitlerin Kanun’a uygun olarak üretilip ticarete sunulmasında hiçbir engel bulunmamaktadır. 

Düzenlemenin amacı; yerel tohumların yayılmasını önlemek değil, verimli, kaliteli ve sağlıklı üretim yapılmasını sağlamaktır.

Yerel tohumlarla üretim yapan ve ürünlerini pazarlayan çiftçilerimizin cezalandırılması ya da suçlu muamelesi görmesi mümkün değildir.


24 Kasım 2022 Perşembe

120 YILLIK TECRÜBELERİNİ AKTARACAKLARI İLK KİTAPLARI YAYINLANDI



HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR


120 YILLIK TECRÜBELERİNİ AKTARACAKLARI İLK KİTAPLARI YAYINLANDI

OTELCİLİKTE YATIRIM VE İŞLETME YATIRIM KARARI VE İŞLETME MODELLERİ

Eyüp Babür, Kâmil Berk ve Tamer Yürükoğlu’nun, dünyanın önde gelen global ve yerel otel zincirlerinde elde ettikleri toplam 120 yıllık birikimlerini paylaşmak üzere yayınlayacakları kitap serisinin ilki kitapçılarda.  

İçerik olarak yatırım kararından işletme aşamasına kadar geçen süreci ve işletme anlaşması alternatiflerini detaylı olarak ele alan bu kitabın, yatırımcıların, finans kurumlarının, danışmanların, otelcilik eğitim kurumlarının ve öğrencilerinin ve otelcilik profesyonellerinin bu alandaki ihtiyaçlarını karşılayacak kapsamlı bir Türkçe kaynak olduğu belirtildi.

Yayınlanmasına Turizm Geliştirme ve Eğitim Vakfı TUGEV ve Türkiye Otelciler Birliği TUROB tarafından destek verilen kitabın ilk bölümünde, Babür, Berk ve Yürükoğlu, yatırım kararı verilmeden önce göz önünde bulundurulması gereken pazar, potansiyel, rekabet, konum, tesis türü ve ölçeği, en verimli kullanım, fizibilite ve benzeri pek çok unsuru detaylı olarak ele almakta ve konuları örneklerle irdelemektedir.

Kitabın ikinci bölümünde ise gerek yeni yatırım, gerekse mevcut bir otelin işletilmesi ile ilgili olarak farklı işletme modeli alternatifleri değerlendirilmektedir.  Bu modeller arasında yerli veya yabancı otel işletme firmaları tarafından İmtiyaz (Franchise) veya Yönetim Anlaşması kapsamında işletme anlaşmaları öne çıkıyor ve bu anlaşmaların global pazarda kabul görmüş maddeleri örnekler ile detaylıca açıklanmaktadır.

Babür, Berk ve Yürükoğlu bu yönleri ile kitabın, yatırımcı ve işletmecilere olduğu kadar, otelcilik eğitimi alanında öğretim görevlileri ve öğrencilerin önüne iş dünyasından uygulamalar getirerek eğitim programlarına önemli bir katkı yaratacağına inandıklarını belirtmektedirler.

Kitabın sonunda bir de İnglizce-Türkçe otelcilik terimleri sözlüğü bulunmaktadır.

Otelcilik kariyerlerine 1980’li yıllarda başlayan Eyüp Babür, Kâmil Berk ve Tamer Yürükoğlu otel, tatil köyü, rezidans ve karma tesis operasyonlarının tüm departmanlarında,yurt içi ve yurt dışında, yerli ve yabancı otellerde ve otel zinciri genel merkezlerinde çalışmışlar, genel müdür, bölge müdürü, başkan yardımcısı ve CEO pozisyonlarında yöneticilik yapmışlardır.

Otelcilikte Yatırım ve İşletme kitabı tüm on-line kitap satış sitelerinden ve seçkin kitapçılardan alınabilmektedir.

Daha fazla bilgi için ve/veya yazarların yayınınızda kitap ve içeriği, turizm sektörümüz ve global turizm ve otelcilik trendleri ile ilgili olarak bir mülakat ile yer almalarını arzu etmeniz durumunda kendileri ile aşağıdaki kontakt numaraları ve adresler aracılığı ile iletişim kurabilirsiniz.


Eyüp Babür

(533) 666 79 02

eyup.babur@gmail.com


Kâmil Berk

(530) 694 17 30

kamilberk57@gmail.com


Tamer Yürükoğlu

(533) 590 27 06

tyurukoglu@gmail.com

23 Kasım 2022 Çarşamba

Spor, Kültür ve Tarih Kaz Dağları’nda Buluşuyor.





Kar Spor İda Ultra-Trail Koşu Severlere Tarihve Doğa Güzellikleriyle Dolu Eşsiz Bir Rota Sunuyor

Dünyanın en fazla oksijen oranına sahip ikinci bölgesi olan Kaz Dağları’nda gerçekleştirilecek olan Kar Spor İda Ultra-Trail, koşu severleri doğa ve tarih ile buluşturacak.600 yıllık geçmişe sahip Çanakkale’nin Yeşilyurt köyünden 3 Aralık Cumartesi günü start alacak sporcuların doğa ve tarih içindeki heyecanlı mücadelesi benzersiz manzaralarla Youtube’dan canlı yayınlanacak. Dört farklı parkurdan oluşan koşu, toplam 17 köyden geçerek Aeneas Kültür Rotası’na dokunacak. 

Yunan mitolojisine konu olan efsaneleri ile ünlü Kaz Dağları'nda Kar Spor İda Ultra-Trail koşucuları, tarihin ve doğanın içinde eşsiz bir koşu deneyimi yaşayacak.600 senelik tarihi bir köy olan Yeşilyurt’tan start alacak yarışçıların tarih kokan köyden sonraki ilk manzarası zeytin bahçeleri olacak. Zeytin hasadına denk gelecek yarışçıları çiftçiler selamlayacak. Türkiye’nin en güzel köylerinden biri olan Adatepe’ye devam edecek sporcular,parkurun keyfini çıkaracaklar. M.Ö. birinci yüzyılda yazılmış, Roma’nın kuruluş hikayesini anlatan AeneasEfsanesi’ne göre Aeneas'ınTroia'dan Antandros'a yürüdüğü yol olarak kabul edilen 23.5 km’lik parkur ilk defa sporculara açılacak.  Yunan mitolojisinden, Sarıkız efsanesine ve Roma’ya uzanan hikayelerle dolu Kaz Dağları, yarış sonrası 2000’e yakın sporcuya termallerini sunacak. Doğayı, tarihi ve sporu aynı anda izlemek isteyen herkes Kar Spor İda Ultra-Trail yarışını canlı olarak Rossist Eventyoutube kanalından takip edebilir.

Mitolojiye Göre Dünyanın İlk Güzellik Yarışması Kaz Dağları’nda yapıldı 

Hikayeye göre Tanrılar, Thetis ile Peleus'un düğünü için toplandıklarında, düğüne davet edilmeyen Eris (Nifak), Athena, Hera ve Afrodit'in bulunduğu yere altın bir elma atar. Elmanın üzerinde "en güzeline" yazılıdır. Üç tanrıça arasında "en güzel benim" tartışması başlar. Zeus, en güzelin seçilmesinde hakem olarak İda Dağı'nda bulunan Paris'in görevlendirilmesini buyurur. Tanrıçalar, Paris'in önünde güzellikleriyle övünüp, ona armağanlar vaad ederler. Hera, Paris'e kendisini seçmesi durumunda evrenin krallığını; Athena savaşta yenilmezliği; Afrodit ise kadınların en güzeli Helena'nın aşkını vaad etmektedir. Bunun üzerine Paris, üç tanrıçadan en güzelinin Afrodit olduğuna karar verir ve altın elmayı ona verir.



Avrupa Konseyi’nin tescilli kültür rotası: Aeneas Kültür Rotası

29 Nisan 2021 tarihinde Fransa’nın Strasbourg kentinde toplanan Avrupa Konseyi Kültür Rotalarına İlişkin Genişletilmiş Kısmi Antlaşma - EPA’nın Genel Kuruluna Edremit Belediyesi’nin yaptığı nihai sunumun hemen ardından 35 ülkenin oy birliği ile Aeneas Kültür Rotası projesi Avrupa Konseyi’nin tescilli kültür rotası olarak ilan edildi. Avrupa Konseyi Kültür Rotaları 2021/2022 değerlendirme döneminde Avrupa’nın farklı ülkelerinden başvuran 17 proje arasında komisyondan tescil kazanan sadece 5 kültür rotası içinde Aeneas Kültür Rotası ilk sırada ve en başarılı proje olarak seçildi.M.Ö. 1. yüzyılda yazılmış, Troya’dan kaçan Aeneas kahramanı tarafından Roma’nın kuruluş hikâyesini anlatan Aeneid destanı Avrupa’da okullarda eğitim müfredatında bulunan ve en bilinen hikâyeler arasındadır. Troya’nın yıkılışı ve Troyalıların prens Aeneas önderliğinde büyük savaş sonrası yeni bir başlangıç için yolculukları ve bir dönem Avrupa’nın en önemli güçlü yerleşimlerinden olan Roma ve Roma İmparatorluğu’nun kuruluşunu Anadolu’ya dayandıran bu hikâyede beş ülkenin (Türkiye, Yunanistan, Arnavutluk, İtalya ve Tunus) ortak kültürel mirası ön plana çıkartıldı.

Sarıkız Efsanesi

Koşu rotasında yer alan Kavurmacılar Köyü’nde doğan Sarıkız Efsanesi, yüzyıllardır dilden dile yayılmış Kaz Dağları efsanelerinden biridir. Sarıkız ve babasının uğradığı haksızlık sonrası Sarıkız’ın Kaz Dağları’nın tepelerine yerleşerek erdiği, babasının ise pişmanlığı sebebiyle tepelerde öldüğü söylenir. Yöre halkı Sarıkıza ve babasına dağın yassı taşlarını üst üste koyarak mezar yaparlar. Sarıkızın mezarının olduğu tepeye Sarıkız tepe, Babasının bulunduğu tepeye Baba tepe derler. Yöre halkı her yıl ağustos ayında Sarıkızı ve babasını anmak için buralara çıkarlar.


Bodrum, rekor kruvaziyer sayısı ile sezon kapanışı yaptı.


HABER-ARTİN ŞİRİNPINAR



Bodrum, rekor kruvaziyer sayısı ile sezon kapanışı yaptı:

101. ve son gemi olan Costa Venezia ile 2022 yılı kruvaziyer sezonu tamamlandı.

Muğla’nın Bodrum ilçesinde, turizme değer katan, en önemli yolcu giriş kapılarından birisi olan Bodrum Cruise Port, 22 Kasım Salı günü, yılın 101. ve son seferini ağırladı. Sezon boyunca 15 kez Bodrum’u ziyaret etmiş olan, 323 metre uzunluğundaki Costa Venezia ile sezon kapanışı yapıldı.

Dünyanın en büyük kruvaziyer liman işletmecisi Global Ports Holding bünyesinde yer alan Bodrum Cruise Port, bu yıl rekor sayılabilecek gemi ve yolcu sayısı ile, farklı ülkelerden gelen binlerce turiste ev sahipliği yaptı. Türkiye’nin gözde turizm destinasyonlarından olan Bodrum’un, bu yıl kruvaziyer turizmi açısından da yıldızı parladı.  

Bodrum Cruise Port 101 seferve 100.000’e yakın yolcu ile, 2022 sezonunda Kuşadası ve İstanbul’un ardından, ulusalda en çok yolcu ağırlayan 3. liman oldu. 

Dünyanın en önemli kruvaziyer şirketlerinin gemileri, bu yıl Bodrum sularından geçti. Royal Carribbean’a ait 347 m. uzunluğunda Odyssey of the Seas ilk kez Bodrum’a geldi ve Bodrum, bu büyüklükte bir gemiyi tarihinde ilk kez ağırladı. Norwegian Cruise Line’a ait Norwegian Jade, Tui Cruises’a ait Mein Schiff 5-6, Mein Schiff Herz, Azamara Cruises’a ait Azamara Journey,Azamara Pursuit ve diğerleri ile oldukça yoğun bir kruvaziyer sezonu yaşandı.

Bodrum Cruise Port bu yıl Blue Sapphire gemisinin ana limanı(Home Port) olarak,21 seferde, 15.000’e yakın yolcuya hizmet vererek, Bodrum’da turnaround operasyonlarını (yolcu değişimi)  başarıyla gerçekleştirdi. 

Ayrıca kruvaziyer hareketine, Bodrum-Kos arasında 650 sefer ve 100.000 üzerinde feribot yolcusu da eklenince, Bodrum deniz turizmi ile dikkatleri üzerine çekti.

Global Ports Holding Doğu Akdeniz Limanları Direktörü Aziz Güngör ‘Konumu, stratejik uçuş güzergahı sağlayan domestik ve uluslararası havalimanı terminali ve hotellerinin sağladığı yüksek yatak kapasiteleri ile Bodrum Türkiye’nin yüksek potansiyelli ana limanlarında biri olarak konumunu bu yılda kanıtlamıştır. Güçlü bir 2023 yılında da kanıtlamaya devam edecektir.’


Bodrum Cruise Port Hakkında

Global Ports Holding tarafından işletilen Bodrum Cruise Port, eksiksiz terminal hizmetleri, denizcilik hizmetleri ve yardımcı hizmetler sunmaktadır. Bodrum Cruise Port, bir terminal binası ve iskele inşası dahil olmak üzere liman tesislerine büyük yatırım yapmış olup duty free alışveriş alanları, seyahat acenteleri, restoran ve cafe gibi çeşitli olanaklar sunmaktadır. Liman, Deniz Ulaştırma ve Haberleşme Bakanlığı Deniz Ticaret ve Türk Standartları Genel Müdürlüğü onayı ile Yeşil Liman akreditasyonuna sahiptir.


‘Divan at the Port’, Karaköy’de misafirlerini bekliyor.


HABER-TALİN ŞİRİNPINAR



GALATAPORT İSTANBUL’DA  YEPYENİ BİR DİVAN DENEYİMİ  

Divan’ın yeni ve özel konseptini Galataport İstanbul’a taşıdığı ‘Divan at the Port’, Karaköy’ün tarihi Paket Postanesi içinde kapılarını açtı. Özenle oluşturulmuş menüsü, kendine özgü iç mimarisi ve Divan’ın imzası haline gelmiş kalite anlayışı ile ‘Divan at the Port’, Karaköy’de misafirlerini bekliyor. 


Yılların değişmeyen kusursuz Divan deneyimini yepyeni bir konseptle sunan ‘Divan at the Port’; 22 Kasım Salı günü düzenlenen özel bir davetle kapılarını açtı. Yoğun ilgi gören açılışa, sanat, gastronomi ve iş dünyasından değerli isimler katıldı. 


‘Divan at the Port’, Galataport İstanbul’un simgelerinden biri olantarihi Paket Postanesi içindeki lokasyonunda, Divan’ın köklü mirasını mekanın kendine has atmosferi içinde yorumluyor. Karaköy’ün ilham verici dokusu, Boğaz ve Tarihi Yarımada manzarası ile buluştuğu Divan at the Port, özel menüsü ve eşsiz mimarisi ile yepyeni bir deneyim sunuyor.



Divan at the Port ve İstanbul’un kendine özgü ritminde ve tam da merkezindeki şık ve özenli atmosferinde, kahve, tatlı, kokteyl, şarap ve yanında keyifli atıştırmalıklarla yerli ve yabancı misafirlerini bu muazzam deneyime davet ediyor.